Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, güvenlik kavramına daha bütüncül ve küresel bir anlayışla yaklaşmak gerektiğini ifade ederek,
"Çevre güvenliği, enerji güvenliği, biyolojik güvenlik, gıda güvenliği, nükleer güvenlik ve siber güvenlik gibi kavramlar üzerinde de artan şekilde kafa yormalıyız. Söz konusu tehdit ve felaketlerle mücadelede askeri ve sivil yeteneklerin uyumlu ve birbirini tamamlayıcı şekilde kullanılması giderek önem taşımaktadır" dedi.
Gül, Harp Akademileri'nde verdiği konferansta, 21. yüzyılın ilk çeyreği itibarıyla dünyanın küresel boyutta pek çok dönüşüme sahne olmasının beklendiğini dile getirerek, küresel düzeyde ortaya çıkan yeni tehdit ve fırsatların, yeni güvenlik konseptlerine ve yeni düzen arayışlarına da ivme kazandırdığını söyledi.
21. yüzyılın ilk on yılının geride bırakıldığı şu dönemde, klasik jeostratejik dengelerin sarsıldığını, küreselleşmenin ortaya çıkardığı dinamiklerle, uluslararası siyasi, ekonomik ve beşeri güç dengelerinin yeniden şekillenmekte olduğunu vurgulayan Gül, dünyanın sıklet merkezinin sadece ekonomik manada değil, askeri ve stratejik bakımdan da Asya Pasifik'e kaydığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Gül, soğuk savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği'nin liderliğinde kanatlara kayan güç dengesinin, yeniden dünyanın kadim medeniyetleri olan Çin, Hindistan ve Orta Doğu'da teşekkül etme istidadına girdiğini belirtti.
Gül, aslında bu durumun tarihin yeniden normalleşmesi, bundan 200 yıl önce dünyanın ağırlık merkezini oluşturan kıta, bölge ve ülkelerin yeniden eski ağırlıklarına kavuşmaları olarak da telakki edilebileceğine işaret ederek, şöyle devam etti:
"Siyasi ve iktisadi tarih göstermektedir ki, ekonomik güç ülkeler tarafından arzu edildiğinde çoğu zaman askeri güce ve nüfuza tahvil edilebilmektedir. Bu nedenle, Asya'nın ekonomik açıdan yükselen güçlerinin, sadece bölgelerinde değil, tüm dünyada söz sahibi olmak için diğer yeteneklerini de geliştireceklerinin emareleri de şimdiden görülmeye başlanmıştır. Başta ABD olmak üzere pek çok ülkenin savunma konseptlerini, kuvvet ve komuta yapılandırmalarını bahsettiğim yeni stratejik şartlara göre uyarladığını görüyoruz. Bu şartlar altında, temelde Avrupa ve Transatlantik odaklı savunma anlayışını gözden geçirmek artık bir zaruret haline gelmiştir."
İyi bir kurmay subayın, cari operasyonel planlamanın yanında, stratejik planlama da yapabilen bir subay olduğunu vurgulayan Gül, bu nedenle dönüşüm sürecinin dinamiklerini iyi irdelemek, ivme kazanan bu tarih akışında isabetli tahminleri yapabilmek ve buna göre inisiyatif alabilmenin çok önemli olduğunu bildirdi.
Abdullah Gül, "Tutarlı bir stratejik planlamayla uluslararası arenada kendilerine gerçekçi rol biçen ülkeler, önümüzdeki on yıllarda küresel gelişmeleri de yönlendireceklerdir. Bunu yapmayan, statik yaklaşımlarla, savunmacı tepkiler veren ve sadece statükoyu korumaya çalışan ülkelerin ise bu hızlanan tarih akışının dışında kalacakları aşikardır" diye konuştu.
Chatham House'da 2010 yılında yaptığı konuşmada, 21. yüzyılın ilk çeyreği itibarıyla nasıl bir uluslararası düzen tahayyül ettiğini paylaştığını hatırlatan Gül, o konuşmasında temel olarak, Avrupa merkezli bir düzenden ziyade küresel odaklı, kapsayıcı, güç merkezlerini çoğaltan, adil, ancak muktedir bir düzen beklentisini dile getirdiğini ve yeni düzen arzusunun da revizyonist bir talep olarak anlaşılmamasını, daha ziyade gerçekçi ve halihazırdaki sistemin daha iyi yöneten bir düzene evrilmesi olduğunu özellikle vurguladığını anlattı.
Cumhurbaşkanı Gül, "21. yüzyılın ilk çeyreğinde, ABD, AB, Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi büyük güçlerin uyumuna dayanan bir güç dengesinin ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldir. Ülkemizin söz konusu güç dengesinde hak ettiği yeri alması için silahlı kuvvetlerimizin de dahil tüm kurum ve kuruluşlarımızın şimdiden bu vizyon çerçevesinde çaba göstermeleri elzemdir" şeklinde konuştu.
-"Dünyanın uzak köşesi" tanımı silinmeye başladı-
Cumhurbaşkanı Gül, küreselleşmenin etkisiyle dünyadaki her konunun, her gelişmenin birbiriyle irtibatlı hale geldiğini ifade ederek, siyasi, güvenlik ve ekonomik içerikli gelişmelerin etkilerinin çıkış noktalarının ötesinde, dünyanın farklı bölgelerinde doğrudan veya dolaylı hissedildiğini söyledi.
Gül, bu çerçevede bugün "dünyanın uzak köşesi" tanımının düşünceler ve lügatlardan silinmeye başladığına dikkati çekerek, "Asimetrik tehditlerden organize suçlar ve sınır tanımayan etnik gerginliklere, sermaye hareketlerinden enerji kaynakları üzerindeki rekabete ve küresel gelir dağılımındaki artan adaletsizliğe, iklim değişikliğinden yoksulluk, gıda güvenliği ve salgın hastalıklara kadar geniş bir yelpazede pek çok farklı meselenin, küresel planda dikkate alınması zaruri hale gelmiştir" diye konuştu.
Tüm bu gelişmelerin, güvenlik, diplomasi ve güç kavramlarının yeniden düşünülmesi ve formüle edilmesini de gerekli kıldığını belirten Gül, böylesine hızlı ve geçişken bir dünyada güvenliği geleneksel güç unsurlarıyla sağlamak artık mümkün değildir" diyen Gül, Prusyalı General Clausewitz'in "savaş siyasetin başka araçlarla sürdürülmesidir" sözünün, bugün belki de yeniden yorumlanması gerektiğine işaret etti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şunları kaydetti:
"Artık askeri güç ve yetenekler, sadece savaş yapmak suretiyle politikanın veya diplomasinin hedeflerine hizmet etmemektedir. Bugün silahlı kuvvetlerin faaliyetleri, barışı koruma misyonlarından doğal felaketlere müdahaleye, tahliye operasyonların kadar uzanmaktadır. Silahlı kuvvetlerin kabiliyetleri savaş sonrası yeniden yapılandırma ve kamu diplomasisi çalışmalarına kadar geniş bir sahada dış politikaya katkıda bulunmaktadır. Afganistan'daki PRT (İl İmar Ekibi) bu çerçeve içinde düşünebiliriz. Dolayısıyla, güvenlik kavramına daha bütüncül ve küresel bir anlayışla yaklaşmamız gerekmektedir. Çevre güvenliği, enerji güvenliği, biyolojik güvenlik, gıda güvenliği, nükleer güvenlik ve siber güvenlik gibi kavramlar üzerinde artan şekilde kafa yormalıyız. Söz konusu tehdit ve felaketlerle mücadelede askeri ve sivil yeteneklerin uyumlu ve birbirini tamamlayıcı şekilde kullanılması giderek önem kazanmaktadır. Japonya'daki tsunami felaketinde dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden birinin dahi nasıl yetersiz kaldığını hep birlikte gördük. Öte yandan, bu tehditlerin ekseriyeti etkili bir uluslararası işbirliğini de gerektirmektedir."
Bu itibarla 2010 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda "Küresel Acil Müdahale Yeteneği" oluşturulması çağrısında bulunduğunu anlatan Gül, bazı dost ülkelerle birlikte bu yöndeki çalışmaların Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından da kabul edilen HOPEFOR girişimi çerçevesinde devam ettiğini kaydetti.
Gül, "Ümit ediyorum ki önümüzdeki kısa süre içerisinde bu çerçevede ayrı güçler oluşturulacaktır" dedi.
- İSTANBUL
Son Dakika › Politika › Gül, Harp Akademileri'nde Konferans Verdi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?