COŞKUN ERGÜL - TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün de köyünün ismi değiştirilen mağdurlardan. 1960 darbesinden sonra "Abdurrezak" olan köyünün adının "Konuklu" olarak değiştirildiğini belirten Üstün, demokratikleşme paketinden sonra köye eski isminin verilebileceğini kaydetti.
Üstün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün açıkladığı "Demokratikleşme Paketi"ni, AA muhabirine değerlendirdi.
AK Parti'nin kuruluduğu günden bugüne kadar pek çok reform yaptığını belirten Üstün, "Bana AK Parti Meclis Grubu'nu bir cümle ile tarif edin deseniz, 'reformist bir parti ve Hükümet' olduğunu söylerim. İşte AK Parti'nin bu yüzü, bu paketle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Toplumun değişik kesimlerini kucaklayan, herkese birtakım haklar sunan reform paketidir. Demokrasimizin sınırlarını genişletmektedir, insan hak ve özgürlüklerini güçlendirmektedir. Kimsenin hayır diyemeyeceği hükümler getirmektedir. O bakımdan ben bu paketi çok olumlu buluyorum. Üzerinde son derece iyi çalışılmış, toplumun beklentilerine cevap veren bir paket" dedi.
"Şu da eksiktir, bu da eksiktir" diyenler olabileceğini belirten Üstün, "Ama bu paket, ne ilktir ne de son olacaktır. Başka eleştiriler varsa bunlar daha sonraki paketlerle karşılanabilir" diye konuştu.
Üstün, "Başörtüsü uzun süredir gündemin ön sıralarında olan bir konu. Paketle birlikte kamuda başörtülüler de görev yapabilecek" sözleri üzerine, şöyle konuştu:
"Aslında bu, derinden gelen bir talebin karşılık bulmasıdır. Uzun zamandan beri bu konu tartışılıyor. Artık buna karşı çıkan siyasi parti, sivil toplum örgütü kalmadı gibi. Gerçekten önemli bir düzenleme. Ben sorun çıkacağını zannetmiyorum. Daha önce üniversitelerde yasalarda olmayan bir yasak vardı, yasak zihinlerde idi. Bu yasak kendiliğinden kalktı ve toplum bu konuda rahat etti. Başı açık olsun, kapalı olsun, herkes özgürce hak ettikleri eğitimi alıyor. Biz çalışma hayatını toplumun önemli bir kesimine kapatamayız. 'Sadece başı açıklar iş hayatında, çalışma hayatında, kamuda başarılı olsun' gibi bir anlayışla ülkeyi yönetemeyiz. Şu anda belirli alanlar dışında herkese kamuda iş hayatı açılmakta, bu da toplumdaki birlik ve beraberliği pekiştirecektir.
Özellikle ülkenin doğusunda birçok alanda bu şekilde çalışmalar yürüyor. Ben 2002-2003'te gitiğimde orada hastanelerde insanlar zaten bu şekilde işine gidip geliyor ve kimse de bunu acayip bir şekilde karşılamıyordu. Batıda da zaman zaman kısmen uygulanıyordu. Bunu yasaklayan Meclis'in çıkardığı bir kanun da yoktu. Bu özgürlük alanını kısıtlayan bir durumdu, bunun ortadan kaldırılması son derece isabetli olmuştur."
-Başörtülü milletvekili olabilir"
"Meclis'te başörtülü milletvekilini görebilecek miyiz?" sorusuna Üstün, "Şu anda başörtülü milletvekilliğini kısıtlayan ne bir Anayasa hükmü ne bir yasa hükmü ne de İçtüzük hükmü var; bu konuda herhangi bir yasak yok. Bu yasaklar gene zihinlerde var. Muhalefetin de bu konuda yapıcı olacağını ümit ediyorum. Bu saatten sonra siyaset alanını da herkese açmamız gerekiyor. Neden siyasi makamlar, seçilmiş makamlar sadece belli bir kesime açık olsun? İnsanların kimliğine, giyimine, düşüncesine göre bu alanları neden kısıtlayalım ki? Ben ileriki seçimlerde artık bunun da olabileceği düşüncesindeyim" yanıtını verdi.
Üstün, gelecek yerel seçimlerde başörtülü belediye başkanı, belediye meclis üyesinin aday olabileceğini belirterek, "Bunu kısıtlayan bir hüküm yok. Hele hele Meclis'imiz de olmayışı büyük bir eksiklik. 2 ay önce Belçika Parlamentosu'ndaydım. Bizi orada karşılayan heyette başörtülü seçilmiş milletvekili vardı. Başörtülü milletvekili Belçika Parlamentosu'nda oluyor da neden Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu'nda olmasın? Olursa herhangi bir zarar mı gelir? Hayır aksine, siyasi hayat herkese açılmış olur. Herkesin bu Meclis'e girme hakkı var" dedi.
"Ana dilde eğitim uzun süredir tartışılıyor. Ana dilde eğitim özel okullarda olacak, devlet okullarında daha sonra mı olacak?" sorusu üzerine Üstün, ana dilde eğitim sorununun Anayasa sorunu olduğunu söyledi. Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda AK Parti'nin bir oyu olduğunu anımsatan Üstün, "Orada bir uzlaşma olursa, elbette belki kolaylıklar sağlanabilir. Ancak şu anda Hükümet yapabileceğini yaptı; 'Benim elimdeki yetki çerçevesinde vatandaşıma bu imkanı tanıyorum' dedi" diye konuştu.
İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Üstün, Türkiye'de Alman Lisesi, Fransızca eğitim yapan Galatasaray Lisesi ve İngilizce eğitim yapan liseler olduğunu anımsatarak, "Bunlar nasıl ki Türkiye için zenginlikse, değişik dillerde eğitim veren liseler de olabilir. Bu ülkemiz için zenginliktir; bunun önünde arkasında bir şey aramamak lazım. Bizim baştan beri düsturumuz tek devlet, tek bayraktır" dedi.
-"Benim de köyümün ismi değişti"
"İsmi değişen köylere, paketten sonra eski isimlerinin verilebileceğinin" anımsatılması üzerine, Üstün, şunları kaydetti:
"1960-1980 darbesinden sonra sadece doğuda ve güneydoğudaki yerleşim yerlerinin isimleri değiştirilmedi. 1960 darbesinden sonra batı illerinde de birçok yerleşim yerinin ismi değiştirildi. Benim köyüm kadim bir köydür ve Balkanlardan göçüp gelen insanların kurduğu bir köydür, adı da Abdurrezak idi. Bulgaristan'da aynı isimle bir köy var. 1960 darbesinden sonra darbeciler bu isimden rahatsız oldular ve köyün ismini Konuklu yaptılar. Şu anda insanlara 'Konuklu nerede?' diye sorsanız, birçok insan gösteremez ama 'Abdurrezak nerede?' diye sorsanız, herkes yerini gösterir ve hala bu isim kullanılır. Aslında hak ve özgürlükleri geriye götüren belki de ceberrut devlet anlayışını sistematik olarak oluşturan 1960 darbesi ve sonrasındaki uygulamalardır. Biz de bu çıkacak kanunla birlikte Konuklu Köyü'nün ismini Abdurrezak yapabileceğiz."
Üstün, "Paketle birlikte eşbaşkanlık sistemi, siyasi literatürümüze giriyor. Sizin komisyonda da iki tane başkanvekili var ve iki eşbaşkanvekili gibi çalışıyor. Hiç sorun yaşandı mı?" sorusuna, "Siyasi partilerin ve kurumların farklı yönetim şekilleri var. Bu bir alternatif getiriyor. Partilere diyor ki 'isterseniz tek başkanlıkla yürüyebilirsiniz, isterseniz de eşbaşkanlık varsa, bu gayri kanunu bir durum olmasın, bunu yasal hale getirelim' diyoruz. Arzu eden tek başkanlıkla, arzu eden de iki eşbaşkanla partisini yönetebilir. Belki otoriteleşmenin önünü kesecek bir sistem olarak ortaya çıkabilir. Bizde birisi AK Parti'ten, diğeri de CHP'den olmak üzere iki başkanvekilimiz var ve bugüne kadar da sorun olmadı. Bunlar kardeş kardeş geçiniyorlar, bizde sorun olmadı, siyasi partilerde de olacağını zannetmiyorum" karşılığını verdi.
"Paketle seçim sistemi konusunda 3 alternatif getirildiğinin' anımsatılması üzerine, seçim sistemi oluşturmanın Anayasa yapmak kadar zor olduğunu söyledi.
-"Baraj yüzde 5'e indirilsin"
"İktidarlar zaman zaman en iyi seçim sistemlerini bile kamuoyuna getirseler ve sunsalar mutlaka şüpheyle karşılanır" diyen Üstün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Başbakan bu şüpheleri gidermek adına, 3'lü bir alternatif getirdi. Seçim sisteminin açık uçlu bir öneriyle getirilmiş olması da son derece demokratik bir yaklaşımdır. Hangisi arzu edilirse bu yapılabilir. Ben barajın yüzde 5'e indirilmesini ve daraltılmış seçim sistemini tercih ederim. Daraltılmış seçim sistemi, dar seçim sistemi değildir. Dar seçim sisteminde her seçim bölgesi bir milletvekiline hitap eder. En fazla oyu alan parti o bölgeden milletvekili çıkarabilir. Burada ben şöyle bir tehlike görüyorum: AK Parti'nin, dar bölge seçim sisteminde yüzde 70-80'ini alma ihtimali olabilir. Ülkemizin bazı bölgelerinde bazı partiler, bazı bölgelerinde ise başka bir parti öne çıkabilir. 'Bu da acaba bölgeler arasındaki farklılıkları mı ortaya çıkartır' diye endişem var.
Barajın düşürülerek seçim bölgelerinin daha az milletvekili ile temsil edilmesi lazım, bu da maksimum 5 olabilir. İstanbul'da 3 seçim bölgesinde, 90'dan fazla milletvekili var. İnsanlar milletvekillerini tanıyamıyor. O bakımdan bu da adil değil. Bir de oylar bölünüyor, bölünüyor, en son belki de o bölgede, o bölgeyi hiç temsil etmeyecek partilerin milletvekili çıkarma durumu olabiliyor. Bu geniş seçim bölgesini daraltarak, 5'e indirerek, daraltılmış hale getirerek bölgelere ayırmak lazım ama barajı da yüzde 5'te tutmalıyız. Böylece yönetimde istikrar ilkesini gözeterek orta yol bulunabilir."
Ayhan Sefer Üstün, "nefret suçlarına cezalar getirilmesine" ilişkin görüşünün sorulması üzerine, komisyonun nefret suçları ile yakından ilgilendiğini söyledi.
Taksim'de açılan "Hepiniz Ermenisiniz..... " pankartlarına karşı suç duyurusunda bulunduklarını anımsatan Üstün, "Bizim suç duyurumuz üzerine, nefret suçuyla ilgili cezalar tayin edildi. Toplumun belli bir kesimine nefret söylemi vardı. Ama bu maddeler savcılar ve hakimlerce etkin uygulanamadı. Şimdi bu hükümler daha görünür hale getirilmeye çalışılıyor, cezalar artırılıyor. Bu da önemli bir gelişmedir. Bizler 76 milyon insanın hepsinin eşit olduğunu görüyoruz, aramızda farklılıklar vardır ve bu da bizim zenginliğimizdir. Bir çiçek bahçesi gibi düşünün, her renkten insanlar olacaktır, Roman vatandaşlarımız da olacaktır. Herkesle birlikte yaşamaya mecburuz, mahkumuz. Ancak böyle büyük devlet olunabilinir" dedi. - TBMM
Son Dakika › Politika › TBMM İnsan Hakları Başkanı Üstün Paketi Değerlendirdi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?