Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti Genel Başkanlığına Ahmet Davutoğlu'nun seçildiği kongrede, bin 348 delegenin teklifi sunulmasına rağmen bu sayıdan fazla oy çıktığını belirterek, "Aynı günlerde Kılıçdaroğlu'na bakın. 900 kişi imza veriyor, 700 kişi oy veriyor. 200 kişi buharlaşmış" dedi.
Arınç, AK Parti İl Başkanlığınca Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, görevini 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den devraldığı törenin herkesin gözlerini yaşarttığını söyledi.
Gül'ün görevine başlamasını hatırlatan Arınç, "2007 yılında, Ahmet Necdet Sezer, tası tarağı toplayıp, kapıyı ışığı kapatıp çekip gitmişti. Bırakın gelen Cumhurbaşkanı'nı karşılamayı, kapıları bile açık bırakmamıştı" ifadesini kullandı.
Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından iki kardeşin kucaklaştığını, parti içinde de süratle yeni Genel Başkan ve Başbakan'ın belli olduğunu anlatan Arınç, şöyle devam etti:
"Bin 348 delegenin teklifi veriliyor, bin 348'den daha fazla oy çıkıyor. Aynı günlerde Kılıçdaroğlu'na bakın. 900 kişi imza veriyor, 700 kişi oy veriyor. 200 kişi buharlaşmış. Zorla imza attı, imzadan sonra kaçtı gitti. Çok şükür, bu güzellikleri Allah bize nasip etti. Onlar kendi dertlerine düştü, biz memleket sevdasındayız. O günden bugüne, çalışan, gayretli bir Başbakanımız ve hükümetimiz var. Şimdi kongrelere gidiyoruz ve 2015'in de ayak seslerini duyar gibiyiz."
Milletvekili seçimlerinin gelecek yıl yapılacağını anımsatan Arınç, iktidarı yine kazanacaklarına, başkasına vermeyeceklerine inançlarının tam olduğunu bildirdi.
"Bize hep surat asarlardı"
"Bu inançla, azimle olur. Bedir Savaşı ile Uhud Savaşı'nı mukayese edenler, zaferle mağlubiyetin sebebini de gösterir" diyen Arınç, kuvvetli bir inanç ve beraberliğin olması gerektiğini vurguladı.
Aynı zamanda güven ve sabrın da olması gerektiğine değinen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Uhud'da bir tek sabır eksikti ve onun acısını çok çektik. Herkes yerinde durabilseydi, Peygamber'in sözüne sadık kalabilseydi, ganimet peşinde veya zafer çığlıkları arkasında olmasaydı... Hepsi şehidimizdir ama bize tarihçiler iki örneği veriyor. 4 unsur bir arada olacak. İçlerinden biri eksik olursa orada mağlubiyet olabilir. İnanacağız, güveneceğiz, birlik olacağız ve sabır göstereceğiz. Her şeyin çilesi evet acıdır, sabır da öyle acıdır ama meyvesi tatlıdır. Unutmayın, 2007'den 2014'e 7 sene geçti. 2002'de iktidara geldik. Bize hep surat asarlardı. Oturduğumuz yerlerde hep bize laf çakarlardı. Hep kaşımızı gözümüzü kaldırmamızı beklerlerdi. Bizi korkutmaya çalışırlardı, 'Bak geliyoruz ha' filan derlerdi. Hepsine sabrettik. Dik durduk, cesaretli olduk, Allah da bize izzet verdi. Sabreden, cesaret gösteren izzet bulur. Aynen AK Parti'nin izzetli oluşu gibi. Allah'a hamdolsun, bugün kimseye veremeyeceğimiz hesabımız yok. Geldiğimiz her noktaya sabrederek geldik. Attığımız her adımın, söylediğimiz her sözün, yaptığımız her işin hesabını alnımızın akıyla verdik."
"Allah o ülkeleri kan gölüne çeviren zalimlere fırsat vermesin"
Bülent Arınç, Türkiye'nin çevresinde kötü olaylar cereyan ettiğini, bunların yaşanmasını istemediklerini ve iktidara geldiklerinde, "Komşularımızla dost olmalıyız" dediklerini anlattı.
Bu süreçte komşu ülkelerle dostluk kurmayı başardıklarını ancak bunun başka çevrelerce bozulduğunu dile getiren Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sebep biz değiliz. Kusur da bizde değil. Birileri işe karıştı. Suriye'deki olaylar çıkmadan 6 ay önce biz ne yapmıştık biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz, ben söyleyeyim. Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün, 4'lü bir protokol imzalamıştık. Artık birbirimizle serbest ticaret yapacağız ve Türkiye, ihracatıyla da yatırımıyla da kalkınmasıyla da bu ülkelere örnek olacak ve bir arada kalkınacağız. Bunu bozmak, aradaki ilişkilerin kötü olmasını, Ortadoğu'nun yine bir kan gölüne dönüşmesini isteyenler işi bozdu. Allah o bozanların hesabını görsün. Allah o ülkeleri kan gölüne çeviren zalimlere fırsat vermesin. Rabbim, insan celladı olmuş, birbirini Allahuekber diyerek boğazlama gafletine düşmüş bu zavallıları ya ıslah etsin, ıslahları mümkün değilse de 'Kahhar' ismiyle kahretsin. Başka ne diyelim."
Türkiye'ye 2 milyon insanın sığındığını bildiren Arınç, eskiden olsa ülkenin bu insanlardan 10'una bile bakamayacağını ifade etti. Bu 2 milyon kişiye neredeyse 3 milyar doların üzerinde masraf yapıldığını söyleyen Arınç, "Allah'ın izniyle gık bile demiyoruz. Paramız var, bütçemiz var, bereketimiz var, niyetimiz var. Mazlum ve mağdur, kim aman derse imdadına koşacak vicdanımız var, ahlakımız var" diye konuştu.
" Osmanlı'ya ihanetin cezasını çekiyoruz"
Kobani'nin (Ayn el Arap), terör örgütü IŞİD'in eline geçmek üzere olduğuna işaret eden Arınç, o bölgeyi çok iyi bildiğini, Ürdün, Bahreyn, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Suriye'ye pek çok kez gittiğini anlattı.
Oralardaki izlenimlerini aktaran Arınç, şöyle devam etti:
"O bölgedeki insanlar, özellikle yaşlıları, bilginleri, alimleri, eşraftan olan insanlar hep şunu söyler; 'Osmanlı'ya ihanetin cezasını çekiyoruz. Osmanlı varken huzur ve güvenlik içindeydik. Haremi Şerif'i, Hicaz bölgesini, Yemen'i, Şam'ı siz savundunuz ama içimizden bazı gafiller size ihanet etti. Sizi buradan kovdu, İngiliziyle, başka ülkesiyle... Sonra oturdular, pergelle sınırları çizdiler, yapmacık devletler çıktı ortaya ve şimdi birbirimizi boğazlıyoruz.' Her şeyin bir öncesi vardır. Hiçbir şey sebepsiz değildir. Bakınız bu Kobani bölgesinde Kürtler yaşıyor. Biz onlara 'kardeşlerimiz' diyoruz. İnancımız bir çünkü. Esed zamanında Kamışlı'da, Kobani'de, Haseke'de yaşayan Kürtlerin hiçbirine vatandaşlık verilmemişti. Nüfus cüzdanları bile yoktu. Türkiye'ye giriş çıkışları bile sorun oluyordu. Türkiye'nin ısrarıyla Esed, kısmen de olsa onlara vatandaşlık vermeye, onları insan olarak görmeye başladı ve Türkiye ile adeta sınırlar ortadan kalktı, akrabalar kucaklaştı."
"Şimdi IŞİD geldi, önlerinde kimse kalmadı"
Arınç, daha sonra durumun değiştiğini, Suriye'de halkın Esed rejimine karşı ayaklandığını anımsattı.
Rejim güçlerinin de insanları öldürmeye, bombalarla okul, ev ve camileri yakıp yıkmaya başladığını dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
"Rojava'da yani Suriye'nin kuzeyinde yaşayan Kürt kardeşlerimizin başında bulunan bazı maceraperestler bir yanlış yaptı. Neydi o yanlış? Esed'e karşı mücadele eden muhaliflerin yanında değil, bizzat Esed'in yanında yer aldılar. Kendilerini insan olarak bile görmeyen ve her zaman Saddam gibi zulmetmiş bir insanın kendilerine imkan vermesini fırsat bildiler. Esed'in düşüncesi şuydu; 'Bunlara izin ve imkan verirsem, onlar da muhaliflerle mücadele eder, en azından onların safında olmaz ve Suriye'nin kuzeyi Kürtlerle Türkiye sınırına komşu olur.' Hesabı doğruydu ama bu hesabın içinde biz, Kürtlerin yer almayacağını düşünüyorduk. Salih Müslim, Türkiye'ye davet edildi, kendisine şu söylendi, 'Bakın, Suriyeli muhaliflerle birlikte olun, Esed'in zulmüne ortak olmayın. Bu zalimlerin yarın ne yapacağı bilinemez. Size bu yakışır.' Tamam dediler ama gittiler, yine Esed'in birtakım taltiflerinden memnun oldular. Hatta ne yaptılar biliyor musunuz? 4 tane de orada kanton kurdular. Aman Allah'ım, kanton kuruyorlar. Yani şehirlerinden biri başşehir, bir tane meclisleri var, 6-7 tane de bakanları var. Haseke bunlardan biridir. Kobani, Cizire bunlardan biridir. Devlet olmaya yöneldiler. Arkalarında Esed vardı. Şimdi ne oluyor. Şimdi IŞİD geldi, önlerinde kimse kalmadı. Sadece şehrin içinde bin civarında silahlı güçleri vardı. 200 bin kişi Türkiye'ye geldi. Aman Allah'ım, sen bana yardım et."
- Bursa
Son Dakika › Yerel › Başbakan Yardımcısı Arınç Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?