Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Gaziantep Şubesi, üyelerine kahvaltı verdi.
Toplantının konuğu MÜSİAD'ın kadim genel başkanı Dr. Ömer Bolat oldu. Bolat, kahvaltı sonrasında MÜSİAD üyelerine derneğin tarihini ve kuruluş amacını anlattı. Ardından da ekonomiyi değerlendi.
MÜSİAD Gaziantep Şube Başkanı Kurt Ali Kılçık da ekonomik gelişmeler hakkında üyelere bilgi aktardı. Kılçık,"Malumunuz olduğu üzere en önemli ihracat pazarımız olduğu için Avrupa'daki gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Bu bölgede geçen yılın son çeyreğinde ekonomide daralma görülmüştü. Bu daralmanın bu yılın ilk çeyreğinde de süreceği ve dolayısıyla Avrupa'nın resesyona gireceği tahmin edilirken sürpriz şekilde ve de kıl payı farkla Avrupa resesyondan kurtuldu. İlk çeyrekte büyümedi ama küçülmede göstermedi. Eurostat'ın geçen ay açıkladığı verilere göre, ilk çeyrekte 27 üyeli Avrupa Birliği genelinde ve de bunların 17'sinin oluşturduğu Euro Bölgesi'nde mevsimsel düzeltilmiş büyüme sıfır oldu. Oysa Avrupa Komisyonu'nun son tahminleri, AB genelinde yüzde 0.1 ve Euro Bölgesi'nde yüzde 0.2 küçülme yaşanacağı yönündeydi. Avrupa'nın kıl payı farkla resesyondan kurtulmasını bu bölgenin lokomotifi olan Almanya'nın ilk çeyrekte beklenenden daha iyi bir performans göstererek yüzde 0.5 büyümesi sağladı. Euro Bölgesi'nin diğer büyük ekonomilerinden Fransa, ilk çeyreği beklendiği gibi sıfır büyümeyle kapattı. İtalya'da yüzde 0.8'lik ve İspanya'da yüzde 0.3'lük küçülme yaşandı. İtalya'da resesyon üçüncü çeyreğe uzarken, İspanya ise iki çeyrek üst üste küçülerek resesyona giriş yaptı" dedi.
Kılçık, şöyle devam etti: "Avrupa'da büyümenin sıfırın biraz üzerinde ya da altında kalması bizim için o kadar da önemli değil. Avrupa şu anda 2008-2009'daki derin bir resesyon içinde değil ama bu bölgede ekonominin durgunlaşması bile bizim ihracatımızı olumsuz etkilemeye yetiyor. Nitekim ilk çeyrekte AB ülkelerine yaptığımız ihracat yıllık bazda yüzde 1.5 gerilemiş bulunuyor. Fakat ihracatçılarımız alternatif pazarlara yüklenerek bu olumsuz gelişmenin etkisini büyük ölçüde telafi etti. AB dışındaki ülkelere yaptığımız ihracat bu dönemde yüzde 26.5 artış göstermiştir. Sürdürülebilir yüksek büyümeyi başarabilmek için de, sihirli reçete, verimliliği ve rekabet gücünü artıracak politikalardan geçer. Buna en güzel örnek, orta gelir aşamasını, teknolojiye ve inovasyona yaptığı yatırımlarla kısa sürede aşarak yüksek gelirli ülke statüsüne erişen Güney Kore'dir. Güney Kore örneğinden de anlaşılacağı gibi, ülkemiz için, verimlilik odaklı yeni bir ekonomi mimarisi, tuzağı atlayarak ilerlememiz için en öncelikli çözümdür. Bu gelişmeler ışığında, 2023 hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için; bugün mevcut durumda başarıyla uygulanan, iç pazarı soğutmayan üretim politikası ile tüm dünya pazarlarına ihracatı teşvik eden, yüksek rekabet gücüne dayalı ve cari açık sorununu minimize eden üretim politikalarından oluşan, karma büyüme modeline ısrarla devam edilmelidir. 2023 vizyonuna erişmek için önümüzde 11 yıl var. Belki kısa belki de uzun olarak nitelendirebileceğimiz bu dönemin nelere kadir olabileceğini geçen 11 yıla bakarak anlamak mümkün olabilecektir. 2001 yılında, Türkiye'miz, büyük bir krizin içerisine sürüklenmişti. 2001 krizinde, yüzde 9,4 küçülen bir ekonomide, yüzde 68,5 oranında bir enflasyon, yüzde 11,9 oranında bir bütçe açığı, 200 milyar doların altında bir milli gelir ve 3 bin dolar bandında bir kişi başına düşen milli gelire sahiptik. Bugün geldiğimiz noktada ise, bu rakamların tamamen değiştiği bir sahneye şahidiz. Tek hanelere inmiş bir enflasyon, yüzde 1 bandına düşmüş bir bütçe açığı oranı, 772 milyar dolara çıkmış bir GSYH ve 10 bin doları aşmış bir kişi başı milli gelir gibi birçok olumlu faktörün oluşturduğu bu tablo, 11 yıllık başarılı ekonomik performansın sonuçları olarak kayda geçmiştir."
Türkiye'nin tasarruf oranlarına da değinen Kılçık, "Türkiye'nin tasarruf oranı yüzde 12'ye kadar düştü Tarihin en düşük oranı. Makro ekonomik dengelerden bakarak hesap ettiğinizde yatırımlar ile tasarruflar arasındaki fark cari açığı verir. Geçen yıl yatırımlarımız milli gelirimizin yüzde 22'si, tasarruflarımız ise yüzde 12'si yani tam yüzde 10 cari açık var. Pek çok gelişmekte olan ülkede yüzde 30'lara varan tasarruf oranları var, o noktalara gelmeden harcamaya geçtik. Tüketici kredileri hacmi 2010'da yüzde 43 artmış 43 milyar TL olmuş, 2011'de de 52 milyar TL daha artmış, toplandığında son iki yılda tüketici kredileri Türkiye'de 95 milyar TL artmış durumda. 2 yılda halkımız 95 milyar TL borçlanarak harcama yapmış. Bu sürdürülebilir bir tablo değil. Tabii bu Türkiye'deki güven ortamıyla alakalı bir şey. Kazandığından çok harcamak Türkiye için hiç de iyi bir senaryo değil. Bu tasarruf oranlarını artırmayı, öncelikle kredi verme oranlarını aşağıya çekerek yapmayı sağlıyoruz. Harcamayı durdurmaya çalışmanın yanı sıra aslen tasarrufu artırmaya yönelik çalışmalar yapmamız gerekiyor. Bireysel emekliliğe verilen devlet desteği tasarrufu teşvik etmenin en güzel örneğidir. Kısaca artık büyüme ve kalkınma sürecinde başarılı olmuş ülkelere bakıldığında, bazı safhaların olduğu görülmektedir. Bu safhalar, faktör birikimine bağlı büyüme, verimlilik artışına bağlı büyüme ve Ar-Ge artışına yönelik büyüme olarak sıralanabilir. 2002-2010 yılları arasında yapılan uygulamalar ile ekonomimizin bozulan yanları onarıldı. Artık kitaplarda yazıldığı gibi işlemektedir. Krizin bitişiyle basamaklar ikişer üçer çıkılacaktır" açıklamasını yaptı. - GAZİANTEP
Son Dakika › Yerel › Müsiad'dan Üyelerine Kahvaltı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?