Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayati Beşirli, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Türk toplulukları arasında kültürel temasların arttığını belirterek, "Bu temasın artmasından sosyal hareketlilik belirleyici olmuştur" dedi.
Beşirli, Arel Üniversitesinin Tepekent Kampüsü'nde düzenlenen "6. Uluslararası Türk Dünyası Sosyologlar Birliği Kongresi"nde yaptığı konuşmada, Türk kültürünün oldukça geniş bir coğrafyada farklı topluluklar tarafından sürdürüldüğünü söyledi.
Farklı bölgelerde yaşayan Türk toplulukları arasında kültürel temaslara göre farklılaşmanın arttığına değinen Beşirli, "Özellikle Türk topluluklarının yaşadığı coğrafyanın genişliği göz önüne alındığında bu durum daha da açık olmaktadır. Bunun yanı sıra Türk topluluklarının farklı siyasal ve ekonomik sistemlere dahil olmaları bu farklılaşmayı etkilemiştir. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Türk toplulukları arasında kültürel temas artmıştır. Bu temasın artmasından sosyal hareketlilik belirleyici olmuştur" diye konuştu.
"Bu hareketin kökeni Yesevi dervişlerine dayanır"
Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Musa Taşdelen de Anadolu'ya İslam'ın Orta Asya şehirlerinden göç eden Müslüman Türkmen topluluklar sayesinde geldiğini ifade etti. Sadece Orta Asya'da değil, Anadolu'da, Hindistan'da, Balkanlar'da, Ural Bölgesi'nde ve Afrika'da İslam'ı yaymaya çalışan güçlü bir sufi hareketinin varlığının göze çarptığını anlatan Taşdelen, "Bu hareketin kökeni Yesevi dervişlerine dayanır. Bu dervişler genelde 'Horasan erenleri' olarak anılır. Horasan erenleri, İslam anlayışı ve yaşayışları konar göçer Türkmen toplulukları arasında İslam'ın benimsenmesine ve yayılmasına vesile olmuşlardır" şeklinde konuştu.
" Kıbrıs'ta Türk varlığı"
İstanbul Arel Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Uğur Özgöker ise konuşmasında Kıbrıs'taki Türk varlığına değindi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile Rum kesiminin federal bir "Kıbrıs Cumhuriyeti" adı altında birleştirilmesi görüşmelerinin yürütüldüğünü dile getiren Özgöker, şunları kaydetti:
"Eğer iki toplumlu, iki kesimli, Türkiye'nin etkin garantörlüğünün olmadığı, kurucu devletlerin egemenliğinin olmadığı bir birleşme olursa Kıbrıs'ta Türk kültürü ve Türk varlığı zaman içinde zayıflayıp yok olabilecektir. Hatta KKTC'de yaşayan 1974'ten sonra adaya yerleşen 50 bin Türk'ün Türkiye'ye geri gönderilmesi kararlaştırılırsa Federal Kıbrıs Cumhuriyeti'nde nüfus oranı 1 Türk'e karşılık 4 Rum olacaktır. Kıbrıs Cumhuriyeti AB üyesi olduğu için Yunanlılar Kıbrıs'a gelip yerleşebilecekler ancak Türkiye AB üyesi olmadığı için Türk vatandaşları Kıbrıs'a yerleşemeyecek."
"Ortak basın dili" oluşturulmalı
Anadolu Ajansı (AA) İstanbul Haberleri Editörü Hüseyin Altınalan ise konuşmasında Türk dünyasındaki medyanın durumuna değindi.
Medyanın toplumlara yön veren, bireylerin kültür, karakter ve zihniyetini belirleyen çok önemli bir araçtır olduğunu vurgulayan Altınalan, medyanın kullandığı dil ile büyüğü küçük, önemliyi önemsiz ya da tam tersi bir durum oluşturabildiğini ve siyasetçi, sanatçı, kanaat önderi gibi tanınan şahısları etkisiz hale getirebilme, toplumdan soyutlama gücüne sahip olduğunu söyledi.
Altınalan, medyanın toplumların duygularını, motivasyonlarını etkilemek amacıyla yayın yapabilme ya da seçilen bilgileri ve göstergeleri inkar etme gibi algı yönetimi aracı olabildiğine dikkati çekerek, "algı oluşturmada" maniple etme, çarpıtma, gizleme, abartma, yalan iddialar yayma, yönlendirme, korkutma ve sindirme gibi yöntemleri kullanabildiğini anlattı.
Dünyada büyük bir Türk nüfusunu bulunduğunu aktaran ancak ortak bir ruh ve algılarının olmadığını dile getiren Altınalan, şunları kaydetti:
"Maalesef Orta Asya'da, Azerbaycan'da, Türkiye'de, Türkmenistan'da algı birliğinden söz edemeyiz. Örneğin bu bölgelerdeki algı ile İstanbul'daki algı farklı. Çünkü o bölgelerdeki algıyı başkaları yönetiyor. ve maalesef ortak bir sorunda herkes farklı düşünüyor. Örneğin Doğu Türkistan'da bir olay olduğunda Türk halkıyla ile Türkmenistanlı, Kazakistanlı farklı farklı düşünüyor. İstanbul'da bir Türk onların durumuna oturup ağlarken, diğer coğrafyadakiler olayların farkında bile değil. Oysa ortak dertlerimizde aynı ruhu taşımalıyız. Kimlik olarak, ad olarak aynı olduğumuz gibi düşünce olarak da aynı olmalıyız."
Algı farkının önüne geçmek için yapabilecek tek şeyin "Ortak basın dili" oluşturmak olduğuna dikkati çeken Altınalan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye'deki gazetelerin başlıkları, Türkmenistan'da, Kazakistan'da, Kırgızistan ve diğer ülkelerdeki gazetelerin başlıkları aynılaşırsa, duyarlılıkları benzeşirse, o zaman yeni algı oluşturabiliriz. Yoksa bana göre birlik oluşturmamız çok zor. Zira basında algı birliği oluşturulması çok önemlidir. Bir bedevi, İngiliz sömürgesinde yaşamışsa Londra'dakiyle aynı düşünüyor. Çünkü algıyı yöneten ortak medya. Bizim ise Türk dünyasını yönlendiren, algı oluşturan medyamız bulunmuyor. Orta Asya'da basılan gazeteyi Türkiye'de bilen yok, örneğin... Türkiye medyası da Orta Asya'da tam olarak bilinmiyor. Bütün bu ülkelerde Doğu Türkistan'daki katliam manşet olsa, Çin tehdidi sayfalarına taşınsa dünya gündemine oturur. Aynı şekilde Azerbaycan basını 'Doğu Türkistan'da katliam yapılıyor' diye manşet atsa, aynı manşet Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Batı Trakya ve diğer bölge medyalarında aynı şekilde yer alsa, 'Çin katliam yapacak' diye manşetler atılsa, bu tehdit sayfalara taşınsa Doğu Türkistan dünya gündemine oturmaz mı, dünya gündemine oturduğunda da Çin geri adım atmaz mı? Atar. Ama bizim bölük pörçük medyamız var, bu yüzden de gündem oluşturamıyor, bize yönelik tehditleri savuşturamıyoruz."
Ermeni işgali altındaki Karabağ konusuna da değinen Altınalan, bu işgalin Türk medyasında yetirince yer almadığını bulsa bile çoğunda yabancı basın kuruluşlarıyla aynı dilin kullanıldığını anlattı.
Bu yüzden ortak medya dilinin oluşturması gerektiğini vurgulayan Altınalan gazete ve ajanslar arasında içerik paylaşımının devletler eliyle yapılması, ortak projeler geliştirilmesi, ortak filmler ve belgesellerin hazırlanması gerektiğini kaydetti.
Avrasya Sosyologlar Derneği Başkanı Prof. Dr. Hayati Tüfekçioğlu da kapanış oturumunda, etkinliğin önemine değinerek, katılımcılara teşekkür etti.
Son Dakika › Güncel › 6. Uluslararası Türk Dünyası Sosyologlar Birliği Kongresi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?