AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçmişte "Nerede bu Ergenekon, gidip üye olacağım" dediğini belirterek, "Şimdi de inanın çıkar kısa bir süre sonra, 'Nerede bu DHKP-C, gidip üye olacağım' der mi, der" dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, ekranlara yansıyan bir görüntüye işaret ederek, bir anne ve babanın kızlarının ardından feryat ettiğini, "ben kızımı istiyorum, benim için hayat bitti' diyerek ağıt yaktıklarını söyledi.
Anne ve babanın, kızlarını örgüte kaptırmış olmanın, tutuklanmasının derin acısını yaşadığını kaydeden Erdoğan, "Ama CHP Genel Başkanı çıkıp, o örgütle ilgili tutuklamaları eleştirecek, o örgüte moral ve destek verecek kadar pervasız davranıp hakimleri, savcıları kıyasıya eleştirebiliyor" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun geçmişte "Nerede bu Ergenekon, gidip üye olacağım" dediğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Şimdi de inanın çıkar kısa bir süre sonra, 'Nerede bu DHKP-C gidip üye olacağım' der mi, der. Der. Yani sen bunun terör örgütüne sahip çıkıyorsun da teröristin evine taziye giden senin milletvekilinin o zaman kusuru günahı ne, onu niye azarlıyorsun, niye ona ayar vermeye çalıyorsun- Üzüm üzüme baka baka kararırmış. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Neden kendi içinde farklı, kamuoyuna farklı tavır sergiliyorsun- CHP aşırı solla bu kadar meşguliyet içindeyken, bu sefer de TBMM Genel Kurulu'nda bir milletvekili çıkıp aşırı sağı bile kendisine hayran bırakacak şekilde ırkçı bir söylemin içine girdi. Güya profesör, güya bilim insanı... Düne kadar insanları sakallı-sakalsız, başörtülü-başörtüsüz diye tasnif ediyor, ayrımcılığa tabi tutuyordu. Şimdi de çıkıp insanları kafataslarına göre ayrımcılığa tabi tutmaya başladı. Şimdi CHP Genel Başkanı kusura bakmasın, biz CHP'nin tarihini, geçmişini gündeme getirdiğimizde 'bırak tarihi bugüne gel' diyordu. Ya, siz dün neyseniz bugün de aynısınız. Bugün neyseniz, dün de aynen buydunuz."
-Eski gazete manşetlerini gösterdi-
Erdoğan, geçmişte bazı gazete sayfalarını gösterdiğini hatırlatarak, "Bizi Hitler'e benzetme densizliğinde bulunanlar, dün de bunu tekrarlayanlara, kimin Hitler ile muhabbet içinde olduğunu tarihten sayfalarla, açık, net, tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde ortaya koydum. Kendi milletvekilinin hezeyanlarını, bize, medyaya saldırarak örtmeye çalışan, üstelik bir kez daha bize Hitler benzetmesi yapan Sayın Kılıçdaroğlu'na bu manşetleri tekrar ithaf ediyorum" dedi.
21 Haziran 1941 tarihli Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasını gösteren Erdoğan, "Milli şefimiz ile Führer arasında samimi tebrikler" başlığını okudu.
"Buyurun. Halep oradaysa, arşın TBMM AK Parti Grup Salonu'nda. Belge, Cumhuriyet Gazetesi..." diyen Erdoğan, 22 Mayıs 1932 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin
"Kemalist Türkiye'den Faşist İtalya'ya selam" sürmanşetini gösterdi.
Bugünkü CHP ile 60 yıl önceki CHP arasında hiçbir fark olmadığını belirten Erdoğan, 1930 yılında CHP Milli Şefi'nin bakanlarından biri olan Mahmut Esat Bozkurt'un, "Benim fikrim, kanaatim şudur ki; dost da düşman da dağ da bilsin ki bu milletin efendisi Türk'tür. Öztürk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır" dediğini kaydetti.
-"Aynısını Bahçeli söylüyor. Bunlar yumurta ikizi"-
"Buyrun. Ben size vesikalarla, belgelerle konuşuyorum. CHP'nin genlerinde bu var, ayrımcılık var" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bitmedi. CHP'nin Milli Şefi kendisini ziyaret edenlere, 27 Mayıs 1925 tarihinde şu ifadeleri kullanıyor; 'Vazifeniz Türk vatanında bulunanları behamahal Türk yapmaktır.' Asimile etmektir. 'Türklüğe ve Türkçülüğe muhalefet edecek ananasını, yani unsurları kesip atacağız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız özellik, her şeyden önce o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır.' Aynı şeyi bugün kim söylüyor, Bahçeli söylüyor. Aynısını söylüyor, hiç farkı yok. Bak birbirlerine çok benziyor, görüyorsunuz. Bunlar yumurta ikizidir. Allah aşkına Türk'ün, Türkiye'nin tarihinde bizim böyle bir anlayışımız var mı, olabilir mi- Böyle bir ırkçı zihniyet Selçuklu'da, Osmanlı'da asla tezahür etmemiştir. Cumhuriyet'te de kabul görmemiştir ve kabul görmeyecektir. Bu millet, bu topraklar üzerinde böyle bir anlaşışa geçit vermez, nitekim vermemiştir. Zira böyle bir yaklaşım, bu toprakların özüne, ruhuna, iklimine tamamen aykırıdır, tamamen terstir. Bu topraklar Yunus Emre'nin ana sütü kadar temiz diliyle sulanmış, 'Yaradılanı sevelim yaradandan ötürü" anlaşışını genlerine nakşetmiş topraklardır. "
-"Türkiyeli kimliği altında..."
Erdoğan, Marmara Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada ifada ettiği sözlerine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bizim şehitliklerimiz, bizim nasıl bir milliyetçilik anlayışına sahip olduğumuzun destansı anıtlarıdır, kitabeleridir. Gidin şehitliklere bakın; Saraybosna, Üsküp, Gazze, Kudüs, Kahire, Diyarbakır, Hakkari, Şam, Halep, Bağdat, Antalya, İstanbul, Ankara yazar. Dili, dini, derisinin rengi başka yüzbinlerce kabir vardır o kabristanda. Onların hepsi ama hepsi, tek bir milletin evladıdır, tek bir milletin efradıdır. Kavimler, ırklar, dinler, inançlar, anne ve babalar, şehirler farklı olabilir. Biz hepimiz daha üst bir kimliğin, Türkiyeli kimliği altında bir araya gelmiş, tarihin, kültürün, ortak medeniyetimizin, inançlarımızın bizi birbirimize kardeş yaptığı tek bir millet olmuşuz. CHP'nin tek parti dönemine kadar bu topraklarda kavmiyetçilik de ırkçılık da asabiyet de kendisine yer bulamamıştır. Ne zaman ki ellerine cetvel aldılar kafatası ölçmeye başladılar işte o zaman bu topraklara fitne, nifak, husumet girmiştir. İşte ret, inkar, asimilasyon CHP eliyle bu toprakları zehirlemişti. Çok şükür ki bu topraklar, fitneyi de nifakı da husumeti de yeşerten topraklar değildir ve inşallah da bunlar bu topraklarda yeşermeyecektir.
Ben 'asabiyet' dediğimde, bazı aklı evveller bunu 'sinirlilik, kızgınlık' olarak anlamışlardır. İbn-i Haldun'un 'asabiyet' kavramını anlamayanlar, zannetmiyorum ki Gazi Mustafa Kemal'in şu ifadelerini de anlasınlar. Bunu daha önce Parlamento'da söylemiştim. Ama ben yine anlatmaya, aktarmaya devam edeceğim. Özellikle CHP'ye gönül veren kardeşlerimin bunu bilmesini istiyorum. Çok çok önemli bu ifadeler. 1920 yılında TBMM'nin açılışında sadece bir hafta sonra Meclis'te ırklar, kavimler üzerine yapılan yoğun bir tartışmanın ardından, Gazi Mustafa Kemal kürsüye çıkıyor ve şu ifadeleri kullanıyor; 'Efendiler meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla bir iki noktayı arz etmek isterim; Burada maksut olan (kastedilen) ve Meclisi Aliyemizi teşkil eden zevat yalnız Türk değil', bugünkü gibi, 'yalnız Çerkez değil', bugünkü gibi, 'Yalnız Kürt değil', bugünkü gibi, 'yalnız Laz değil', bugünkü gibi, 'fakat hapsinden mürekkep anasır-ı İslamiye'dir.' Yani, İslam'ın unsurlarıdır. ve son cümle, 'Samimi bir mecmuadır', yani samimi bir topluluktur.' Evet Gazi Mustafa Kemal daha 1920'da meseleye son noktayı koyarken, meselinin tekrar açılmamasını rica ederken kendisini Atatürkçü veya Atatürkçü milliyetçisi olarak gösterenlerin yine bu Meclis çatısı altında bir ırkın diğerine üstünlüğünü ifade etmeleri, çok büyük talihsizliktir. Bir ırkın diğerine üstünlüğünü, kibirliliğini, böbürlenmesini biz asla kabul edemeyiz, etmeyeceğiz. Bu tür yaklaşımları sergileyenler, hangi ırktan olursa olsunlar, benim aziz, sevgili milletimden teveccüh göremeyeceklerdir. "
(sürecek)
Muhabir: Melda Çetiner
Yayıncı: Kudret Topçu - TBMM
Son Dakika › Güncel › AK Parti TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?