Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Salih Müslüm'ün Çekya'da serbest bırakılmasına ilişkin, "Bu, terör suçlusu. Bunu Türkiye'ye vermek gerekir. Bu husustaki hukuki süreci ısrarla takip edeceğiz. Çekya'dan ve diğer ülkelerden de buna benzer suçluların iadesini talep ettiğimiz zaman uluslararası hukuka ve kendileriyle anlaşmamıza uygun biçimde bize iadelerini bekliyoruz. Aksi, çifte standart olur, aksi samimiyetsizlik olur." dedi.
Akdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Terör örgütü PYD/ PKK'nın eski eş başkanı Salih Müslüm'ün Çekya'da gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı mahkemece serbest bırakılması kararını değerlendiren Akdağ, Çekya hükümetinin mahkeme kararı ve öncesince enteresan açıklamalarının olduğunu, "Yine de biz gerekirse iade ederiz." gibi ifadelerinin bulunduğunu aktardı.
"Samimi davranmıyorlar." diyen Akdağ, "Terör konusunda Avrupa topluluğu bir bütün olarak sınıfta kalmıştır. Arada sırada nadiren sağ duyulu sesler çıkıyor. Avrupa'da meydana gelen en ufak bir terör olayında bütün Avrupa'yı, dünyayı ayağa kaldıran Avrupalı hükümetler, iş Türkiye'ye gelince çok farklı davranıyorlar. Korkunç bir standart var." ifadesini kullandı.
Akdağ, Türkiye'nin sınırlarının hemen yanında bir terör örgütünün varlığının çok aşikar olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bir kaç gün önce yine ABD'de belli hususlar ortaya çıktı. Orada yazanlar, çizenler, Amerikan yönetimiyle ilişkisi olan insanlar şunu söylüyor; 'PYD/ YPG'nin PKK'nın bir kolu olduğu, sadece isminin değiştirildiği, prensiplerinin, gayelerinin aynı olduğu aşikar.' Ama göz göre göre yok sayma durumu var. Biz, bunu Türkiye olarak kabul edemeyiz. Çekya'nın da yaptığı budur. Burada PYD/YPG'nin liderliğini yapmış bir terörist başı var. O zaman bunu vereceksin. Bu, terör suçlusu. Bunu Türkiye'ye vermek gerekir. Bu husustaki hukuki süreci ısrarla takip edeceğiz. Çekya'dan ve diğer ülkelerden de buna benzer suçluların iadesini talep ettiğimiz zaman uluslararası hukuka ve kendileriyle anlaşmamıza uygun biçimde bize iadelerini bekliyoruz. Aksi, çifte standart olur, aksi samimiyetsizlik olur."
Akdağ, Zeytin Dalı Harekatı'nın bir sonraki aşamasında Suriye'den Türkiye'ye bir göç dalgasının oluşup oluşmayacağına ilişkin soruya cevap verirken de amaçlarının Türkiye'ye gelen ve burada kendilerine kucak açılan Suriyelilerin bir an önce ülkelerine dönmeleri olduğunu ifade etti.
"Çok ciddi bir göç dalgasıyla ilgili ön işaret yok"
Harekatın başarıyla tamamlanmasından sonra o bölgede yaşayan Suriyelilerin, Türkiye'den tekrar yurtlarına dönmelerine gayret gösterileceğini dile getiren Akdağ, şöyle devam etti:
"Doğrusu çok ciddi bir göç dalgasıyla ilgili ön işaret yok. Ama bu hususta tecrübeli olduğumuz için olabilecekmiş gibi de hazırlıklarımızı yapıyoruz. Hem Fırat Kalkanı bölgesinde hem İdlib bölgesinde belli alanlar oluşturduk. 200 bine yakın hareketliliği buralarda yönetebilecek durumdayız. Bizim beklentimiz ve öngörümüz, bu harekatın başarılı olmasından sonra diğer taraftan bu taraf bir sığınmacı göçünün değil, tam tersine Türkiye'den Suriye bir geçişinin olacağıdır."
Türkiye'ye yönelik göçlerin, karşı tarafta zulüm gerçekleştiğinde, insanlar, yaşayamaz hale geldiğinde oluştuğunu vurgulayan Akdağ, Zeytin Dalı Harekatı'nın amacının o bölgeleri terörden arındırarak, yaşanabilir hale getirmek olduğunu söyledi. Akdağ, harekatın ardından tersine göçü beklediklerini belirtti.
Başbakan Yardımcısı Akdağ, güvenlik güçlerinin Suriye'ye gidişleri sırasında Hatay ve Kilis'te birtakım merkezler oluşturduklarını, bunların da şu an kullanıldığını bildirdi.
"Uluslararası toplumun Myanmar'a baskı yapması gerekir"
Myanmar'daki zulümden kaçarak Bangladeş'e sığınan Rohingya Müslümanlarına Türkiye'nin ulaştırdığı yardımlara ilişkin bir soru üzerine Akdağ, Bangladeş'in Myanmar sınırındaki Cox's Bazar'da bir milyona yakın sığınmacının yaşadığını, bu insanlara yardım eli uzatmak için Bangladeş hükümeti ile iletişime geçildiğini anlattı. Akdağ, bu yerleşim yerinde Türkiye'ye bir alan verilmesi ve burada bir kamp alanı oluşturulması için Bangladeş hükümetinden talepte bulunulduğunu dile getirdi.
Kamp alanının ilk olarak 25 bin aile için ve Bangladeş'in istediği şekilde planlandığını, bu doğrultuda hazırlıkların yapılmasının ardından Cox's Bazar'daki bir yer yerine, bataklık bir adanın kamp alanı olarak verilmek istendiğini ifade etti.
Kamp için uygun olmamasına rağmen burayı incelemek üzere heyet göndermek istediklerini, ancak yine bunun bazı gerekçelerle gerçekleşmediğini söyleyen Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İpe un seriliyor. O zaman dedik ki 'alan veremiyorsanız, biz size iki tane sahra hastanesi gönderelim.' Bunlardan bir tanesi çalışmaya başladı. İkincisini de gönderiyoruz. Onun dışında TİKA, AFAD, Kızılay çalışıyor. Sivil toplum örgütlerimizden orada bir kaçı var. Yemekler veriliyor. Parça parça barınma alanları yapıldı. İstediğimizi yapamıyoruz ama nisan ayının ortalarına kadar barınma için ne yaparsanız yapacaksınız. Ondan sonra yağmur mevsimi başlıyor. Elimizden geldiği kadar gayret içindeyiz. Bangladeş hükümetini de suçlamak istemem. Burada uluslararası toplumun Myanmar'a baskı yapması gerekir."
"Rohingyalı Müslümanlara zulüm devam ediyor"
Bir milyona yakın Rohingyalının topraklarından sökülüp, atılıp, köylerinin yok edilip, orada bir zulmün devam ettirilmesine karşı olduklarını belirten Akdağ, şöyle devam etti:
" Birleşmiş Milletler'in üzerine çok büyük iş düşüyor. Başta Müslüman ülkeler olmak üzere, insani özelliğini kaybetmemiş her ülkeye büyük görev düşüyor. Ne hikmetse burada sesi çıkan Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Nasıl bir şeydir anlamak mümkün değil. Birleşmiş Milletler, bu konuyu ele alıyor, sonra geçiliyor. Zulüm devam ediyor."
Akdağ, kimse el uzatmasa da Türkiye'nin gücü yettiğince, buradaki insanlara yardım elini uzatmaya devam edileceğini vurguladı.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Akdağ, Aa Editör Masası'na Konuk Oldu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?