GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ: -Emekli albay Coşkun Başbuğ ile röp. GÜLCAN KAPLAN - İzmir merkezli 18 ildeki "Paralel Devlet Yapılanması" operasyonuyla yeniden gündeme gelen, aralarında muvazzaf askerlerin de bulunduğu 357 kişi hakkında "askeri gizli bilgi ve belge bulundurma" suçlamasıyla açılan ve kamuoyunda "Askeri casusluk davası" olarak bilinen davanın "iki numaralı" sanığı emekli albay Coşkun Başbuğ, dava sürecini kitaplaştırdı.İddianamede, suç örgütünün koordinatörlerinden biri olduğu ileri sürülen ve "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "Kişisel verilerin kaydedilmesi", "Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek" suçlarından müebbet ile 9 yıl hapis cezası istenen ve 2,5 yıl cezaevinde kalan emekli albay Coşkun Başbuğ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kitabın birkaç ay içinde yayına hazır hale geleceğini söyledi.Başbuğ, "Maskeli Balo" adını verdiği kitabında, bir yandan iddianamede yer alan iddiaları örnekleriyle çürütürken, diğer yandan bir istihbarat subayı olarak kendilerine kurulan "kumpas"a ve "paralel devlet yapılanması"na dair bilgilere de yer verdiğini aktardı.- Kitaptan anektodlarTMK 10. maddesiyle görevli özel yetkili savcı Zafer Kılınç'ın hazırladığı iddianamede yer verdiği "deliller"e ilişkin örnekler aktaran Başbuğ, "Dava öncesi oğlumun sünnet düğünü hazırlıkları yapıyorduk. Benim de fotoğraf ve videoya merakım var. Kendi çektiğim fotoğraflardan bir CD hazırlıyordum, düğünde gösterilmek üzere. Eşimle telefonda konuşuyoruz, 'Montaj bitti, gelmek üzereyim' diyorum. Savcı bunu iddianameye, 'İşte görüyor musunuz, gizli bant kaydı var ve montaj yapıyor' diye delil olarak sundu" şeklinde konuştu.Başbuğ, sanık deniz üsteğmenlerden birinin, davanın görüldüğü ilk mahkeme olan TMK 10. Maddesiyle görevli özel yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Atilla Rahman'a, evindeki aramada ele geçirildiği iddia edilen hard diskten imaj istediğini, ancak polislerin kanunen vermek zorunda olmalarına rağmen bu imajı vermediklerini söylemesi üzerine, Rahman'ın "Tutanakta imzan var" dediğini hatırlatarak, şöyle devam etti: "Üsteğmen de, o anki şaşkınlıkla imza attığını söyledi. Normal şartlarda bir hakimin, savcıya dönüp iddianame hazırlıyorsunuz, buna ne diyorsunuz, o polisler hakkında ne işlem yaptınız demesi gerekirken üsteğmene, 'Her gün binlerce evrak okuyorum, okka altına gitmeyeyim diye. Siz koca üsteğmen olmuşsunuz, böyle bir imzayı nasıl atarsınız?' diye sanığa çıkıştı. Üsteğmen, 'sayın hakim, yargılanmama sebep olan da o dijital veri ama' demesine rağmen dava kaldığı yerden devam etti" dedi.Başbuğ, bir başka "komedi"nin davanın sanıklarından Diyarbakır Askeri Hastanesi Baştabibi Albay Ergün Özkan ile arasında geçen telefon konuşmasına dair olduğunu belirtip, şunları anlattı: "Albayın benimle tape kaydının olduğunu iddia ediyor savcı. Mahkemeye ilk getirildiğimizde bana, 'iddianamede telefon kaydımız var, biz hiç telefonla konuştuk mu?' diye sordu. Hatırlamadığımı söyledim. İkimiz de şaşırdık. Bir sonraki celse albayım sevinerek geldi, 'Coşkun ben buldum. Sen lojmanda üst yönetim kurul başkanıyken çanak antenler arıza yapmıştı. Yönetici olduğun için telefonla arayıp sana hesap sormuştum, arıza nedir diye' dedi. Anlatınca ben de hatırladım. Savcı bu görüşmeyi örgüt elemanı bağlantısı olarak koymuş. Sonraki celselerde zaman zaman havayı yumuşatmak için, 'albayım, sıkıntı var mı çanaklarda?' diye takılıyordum, o da gülerek yanıt veriyordu. Bu kadar acı delillerle biz 2,5 yıl yattık."- Davanın alt üst ettiği hayatlarDavanın çok sayıda insanın hayatını alt üst ettiğini, çok sayıda mağdur yarattığını belirten Başbuğ, "Eşini kaybeden, işini, sağlığını, aklını kaybeden o kadar çok mağdur var ki… O stresli ve acı günlerde 30 yıllık yuvası dağılan arkadaşımız oldu. Rütbesine, bulunduğu makama güvenip banka kredisiyle ev, araba alanlar, bir anda maaşlarından oldu, parasız kaldılar, haciz gelenler oldu. Bunun yarattığı çöküntüyü anlatmaya gerek yok. Bunları yaşatanlar şimdi ahlaktan, vicdandan ve adaletten bahseder oldular" dedi.- "Büyük operasyonun son halkasıydı"Coşkun Başbuğ, davanın silahlı kuvvetler gibi görünen ama devlete karşı yapılan çok büyük bir operasyonun son halkası olduğunu, Ergenekon'la başlayıp, Poyrazköy, Balyoz, amirallere suikast şeklinde seri davalarla devam ettiğini, final davasının ise "askeri casusluk" olduğunu, ama hesaplarının tutmadığını dile getirdi.Çok köklü ve eskiye dayanan bir yapılanmayla karşı karşıya kalındığını belirten Başbuğ, "Yıllarca, sessizce devlet içindeki örgütlenmeyi bitirdiler. Kendilerini hazır hissettikleri an düğmeye basıldı ve FETÖ üzerinden devleti yıkmak üzere kalıcı bir operasyona giriştiler. Amaç, kendilerine engel gördükleri kim varsa onu tasfiye etmek, yok etmekti" dedi.İddianame okunduğunda "ne kadar boş olduğunun" görüleceğini, yüzde 90'ının telefon tapesi ve kişisel görüşmelerden ibaret olduğunu, bunları çıkarınca ortada sadece savcının yazdığı giriş bölümü ve istediği cezaların kaldığını ifade eden Başbuğ, şöyle devam etti: "İddianameyi hazırlayan ve şu an hakkında soruşturma yürütülen savcı Zafer Kılınç'ın iddianamedeki son cümlesi şu, 'Örgüt o kadar profesyonel ki, hiçbir iz bırakmadığı halde, benim bu örgütün bu suçları işleyeceğine güvenim tamdır, hepsine aşağıdaki cezaları talep ediyorum'. İddianame okunurken, bu cümlede mahkeme salonunda gülüşmeler olmuştu. Savcı acizlikten, hiçbir şey bulamadığından böyle bağlamış. 'Delil elde edemedim, ama gereğini...' diyerek mahkemeye işi devretti. ve mahkeme bu iddianameyi kabul etti. Normal şartlarda, hukuk okumuş bir kişinin bu iddianameyi getiren savcı hakkında işlem yapması lazım. Savcı Kılınç'ın talimatıyla, avukatlarımıza 'Dava çok gizli, derin bir dava. Dolayısıyla davayla ilgili hiçbir bilgi veremeyiz' denildi. Neden tutuklandığımız belli değildi. Bugün özgür dedikleri, adaletten bahseden o medya, o gizli iddianameyi nasıl olduysa ele geçirdiler. Çarşaf çarşaf bizi milletin vicdanı önünde, 'fuhuş yaptıran, kadın pazarlayan, vatan satan subay' konumuna getirdiler."- "Bu lekeyle yaşamak kolay değildi"Coşkun Başbuğ, FETÖ ile ilgili en iyi tanımı Cumhurbaşkanının yaptığını belirterek, şunları dile getirdi: "Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bu örgütün tabanı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanetten kaynaklanan bir örgüt' dedi. Bunun kadar iyi bir tanım yok. Bu davada acıyarak baktığım bir kitle var. Ta ilkokulda, abi denen şahıslar vasıtasıyla o cemaat evlerinde beyni yıkanmış, bu davanın olacağına inanmış kişiler. Bunları ayrı tutuyorum, sahipsizlikten bir şekilde inanmışlar. Diğer kesim, bu davaya sözde inanmış, gerçeği fark etmiş, ama yakayı kaptırdığı için kurtulamayan bir kitle. Hadi onlar da bir derece. Esas tehlike, her şeyi bildiği halde maddi menfaati için vatanını, ülkesini satan, bir kısmı yurt dışına kaçan o hain kadro. Bizim davayı final davası olarak, devleti ele geçirecek final olarak gördükleri için herhangi bir delil oluşturmaya, kurguyu bir tabana oturtmaya bile gerek görmediler. Malum medya, cemaat kadroları hiç yargılamadan, sorgulamadan kamuoyunda bizi, 'böyle bir örgüt var ve bu suçu işlemiş', vatan haini gibi gösterdiler. Bu lekeyle yaşamak kolay değil. Üzüldük, Kahrolduk, kötü günler yaşadık. 2,5 yıl cezaevinde tutuklu kaldım. O günleri bir Allah bir ben bilirim."- "Bugünkü iradeyle temizleneceklerine inanıyorum""Paralel devlet yapılanmasının" bugünkü iradeyle devletten temizleneceğine inandığını, "kurtulma" şanslarının bulunmadığını ifade eden Başbuğ, "Kıyıdan köşeden bulaşan herkes yaptığının hesabını verecek. Bundan hiç şüphem yok. Bu gözaltılar başlangıç. Bu, dünya tarihinin en sinsi, en alçakça hareket eden, hiçbir değer tanımayan bir örgütü. Yalanı, iftirayı çok rahatlıkla, gözünü hiç kırpmadan yapabiliyorlar. Ergenekon'la başlayan sıralı davalardaki ana hedef, silahlı kuvvetler üzerinden devleti tasfiye etmekti. Devletin tüm kurumlarına sızmış durumda idi. Fakat şimdi gerçek temizlik başladı, devlet gerçek ele teslim edilmeye başladı. Onun sancısını yaşıyorlar" dedi.
Son Dakika › Güncel › Askeri Casusluk', 'Maskeli Balo'Da Anlatılacak - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?