"AB, Türkiye İçin Uzun, İnce, Zorlu Bir Yol Olmuştur"

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu, AB'nin, Türkiye için uzun, ince, zorlu bir yol olduğunu belirterek, "60 yılı aşkın bir süreç. Bu süreçte kesintiler olmuştur. İnişli çıkışlı bir süreç aynı zamanda ama son 11 yıldır ciddi bir ivme yakaladık. Her şeyden önce kapının önünde beklemekten kurtulduk, artık içeri girip masanın başında müzakere ediyoruz" dedi.

Çavuşoğlu, Güney Marmara Kakınma Ajansı'nda (GMKA), "AB Uyum Danışma ve Yönlendirme Kurulu Toplantısı ve Erasmus Kapanış Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, sürecin zor olması, Türkiye'ye çıkarılan bazı güçlükler, bazı ülkelerin Türkiye'nin üyeliği için olumsuz mesaj vermeleri ve Avrupa'da yaşanan mali krizler nedeniyle toplumda AB'ye bakış açısında bazı olumsuzluklar görülebildiğini söyledi.

Her üye ülke için bu zorluklar olabileceğini, Türkiye'ye karşı biraz daha fazla zorluklar çıkarıldığını dile getiren Çavuşoğlu, "Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak tarihe baktığımızda hep zor şartları, ülkemizin ve milletimizin önünü açacak fırsatlara dönüştürmüşüzdür. O sebeple bu zor süreci de aşabiliriz" ifadesini kullandı.

AB'nin, demokratik standartlar bakımından insan hakları, temel hak ve özgürlükleri, yer ve ekonomik açıdan dünyanın en önemli kurumu olduğunun unutulmaması gerektiğini anlatan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:

"Demokrasi ve kalkınma yerelden başlar. Onun için AB standartlarını ne kadar yerele yayabilirsek hem demokrasi bilincimiz hem de demokratik kurumlarımız o kadar iyi güçlenir. Aynı zamanda AB ile iş birliği yaparak ekonomik kalkınmamız, teknik standartlarımız artar. Bunun için AB fonlarından en iyi şekilde yararlanmamız lazım. Çünkü AB fonları sadece AB ülkelerine değil, üye ve aday ülkelere de aktarılmaktadır. Her ülkenin ulusal ajansı vardır ve bu ajanslar sayesinde üretilen projelere kaynak aktarılır."

Çavuşoğlu, Balıkesir'in, hazırladığı projelerle AB fonlarından en iyi yararlanan iller arasında bulunduğunu bildirdi.

Projeler sayesinde vatandaşların eğitim, staj ve iş imkanı bulduğunu dile getiren Çavuşoğlu, "Aynı şekilde Avrupa'dan gelenlerle tecrübe paylaşımları oluyor. Kendi örf, adet, geleneklerimizi aktarıyoruz, öğretiyoruz. Bunlar gerçekten iki tarafın birbirini anlaması için çok önemli projeler. Bu projeler kapsamında 370 bin vatandaşımızı AB ülkelerine göndermişiz. 650 milyon avro civarında bir kaynak, yani yaklaşık 2 milyar lira para harcanıyor. Sadece 2013 yılında 70 bin vatandaşımız Avrupa'ya gitmiş" diye konuştu.

- Ukrayna'daki gelişmeler ve soğuk savaş riski

Ukrayna'daki gelişmelere de değinen Çavuşoğlu, yeniden soğuk savaş dönemine girilirse bunun iki kutuplu Avrupa'ya yol açacağını belirtti. Bunun yansımalarının tüm dünyayı etkileyebileceğine dikkati çeken Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"İki kutuplu bir dünyaya mı gidiyoruz? İdeolojik savaşlar mı var, ekonomik çıkarlar mı? Bunların hepsi kafamızdaki soru işaretleri. Bu sorulara cevap bulmakta zorlanıyoruz, endişelerimiz var. Bir taraftan da Avrupa'nın temelini sarsan akımlar var. Bunlara karşı en önemli önlem diyalogdur.

AB, Türkiye için uzun, ince, zorlu bir yol olmuştur. 60 yılı aşkın bir süreç. Bu süreçte kesintiler olmuştur. İnişli çıkışlı bir süreç aynı zamanda ama son 11 yıldır ciddi bir ivme yakaladık. Her şeyden önce kapının önünde beklemekten kurtulduk, artık içeri girip masanın başında müzakere ediyoruz. Müzakerede bazı zorluklar var ama masadan kalkma yok, müzakere devam ediyor."

Çavuşoğlu, müzakerelerde bazen yavaş hareket edildiğini, bazen bıkkınlık verici düzeye gelindiğini ancak hiçbir zaman pes etmemek gerektiğini vurguladı.

Türkiye'nin AB'ye, AB'nin de Türkiye'ye ihtiyacı olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, "Süreç önemli. Üye olmaya giderken elde ettiğimiz ekonomik, demokratik kazanımlar, standartlar, yaşam şartları, çevre, her şey çok önemli" değerlendirmesinde bulundu.

Süreç kadar sonucun da önemli olduğunu ve netice aldıklarını ifade eden Çavuşoğlu, sahada sahada top çevirmeyi değil, üyeliği istediklerini dile getirdi.

Mevlüt Çavuşoğlu, sürecin olumsuz sonuçlanması halinde Türkiye bakımından kaybın çok fazla olmayacağını anlatarak, "Çünkü biz referanduma gittiğimizde halkımız, 'Artık biz bu standartları yakaladık, AB'ye üye olmak istemiyoruz, gerek yok' diyebilir. Ya da Fransa, 'Referanduma hayır' diyebilir. Meclisteki bir ülke oylamada 'hayır' diyebilir" diye konuştu.