Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Türkiye topraklarının mayasının belli olduğunu belirterek, "Daha önce de bu topraklarda bu tür çok operasyon denenmiştir ve bunların hepsi boşa çıkmıştır. Bugün bu fantezileri dile getirenler, milletin kendilerine 1 Kasım'da verdiği ya da açtığı siyasi krediyi bu şekilde dağa ipotek ederek, örgütün vesayetinde siyaset yaptığını zannedenler aslında en büyük kötülüğü kendilerine oy veren o insanlara yapıyorlar. Bizim tabii ki milli iradeye saygımız var, o partiye oy verenlere de saygımız vardır ama zannediyorum, bu yapılan son açıklamalar, her fırsatta terör örgütüne arka çıkma çabasını da bu vatandaşlarımız da gayet iyi, açık ve net bir şekilde görüyorlardır. Bu planlar tutmayacaktır, Türkiye Cumhuriyeti'ni bölmeye kimsenin gücü yetmez" dedi.
Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Bir gazetecinin, "Fırat'ın batısına YPG'nin geçtiği yönünde iddialar var. Bu doğru mudur? Doğruysa Türkiye ne yapmayı planlıyor" sorusu üzerine, Kalın, "Tışrin Barajı'nın DAİŞ'ten geri alınmasıyla ilgili yürütülen operasyon bağlamında haberler basına yansıdı. Bu geçip geçmediği konusunda farklı rivayetler var. Orada demokratik Suriye birlikleri ya da güçleri adı altında bir Suriyeli farklı guruplardan oluşan bir grup yaptı bu operasyonu. DAİŞ'in buralardan uzaklaştırılması bizim için olumlu bir şeydir, buna bir itirazımız yok. Ama daha önce de ifade ettiğimiz gibi PYD, YPG veya benzeri bir yapının Cerablus'ta, Tel Abyad'da olsun Tışrin Barajı civarında olsun, Fırat'ın batısında veya başka noktalarda fiili bir durum yaratması asla kabul edilemez. Biz bu konuda tavrımızı açık ve net şekilde daha öncede ifade ettik. Müttefiklerimizle de bunu paylaştık. Bu ileride telafisi mümkün olmayan yaraların açılmasına neden olacaktır. Bunlara birileri, bugün DAİŞ'le mücadele vesaire başlıklar altında göz yumarsa yarın daha önce Irak'ta konuştuğumuz şekilde Suriye'yi bir arada tutmak mümkün olmaz. Burada etnik kimlik, mezhep, din temelli çok derin ayrışmalar olur" yanıtını verdi.
Suriye'nin şu anda yaşadığı temel sorunun da buradan kaynaklandığını anlatan Kalın, rejimin kendi kimliğini Suriye toplumuna empoze etme gayretinin Suriye'yi bu noktalara getirdiğini bildirdi.
Kalın, "Benzer bir şeyi bir başka etnik gurup, bu Kürt olur, Arap olur, Türkmen olur, hiç fark etmez üzerinden yapmaya çalışmak sadece Suriye'deki bölünmeyi derinleştirir. Bunun Suriye'de istikrar getirmeye de DAİŞ'le mücadeleye de her hangi bir katkısı söz konusu olmaz" dedi.
"Bu terör belasından eninde sonunda bu ülke kurtulacak"
"Bölünme, ayrılık, özerklik açıklamaları için 'fantezi' dediniz ama Selahattin Demirtaş, çok iddialı cümleler kurdu. 'Gelecek yüzyılda bir Kürdistan olacak. Buradan kaçış, geriye dönüş yok. Korkunun ecele faydası yok' dedi. Bu cümlelere yorumunuz ne olur" sorusuna Kalın, şu yanıtı verdi:
"Türkiye topraklarının mayası bellidir. Daha öncede bu topraklarda bu tür çok operasyon denenmiştir ve bunların hepsi boşa çıkmıştır. Bugün bu fantezileri dile getirenler milletin kendilerine 1 Kasım'da verdiği ya da açtığı siyasi krediyi bu şekilde dağa ipotek ederek, örgütün vesayetinde siyaset yaptığını zannedenler aslında en büyük kötülüğü kendilerine oy veren insanlara yapıyorlar. Bizim tabi ki milli iradeye saygımız var. O partiye oy verenlere de saygımız var. Ama zannediyorum yapılan son açıklamalar her fırsatta terör örgütüne arka çıkma çabasını da vatandaşlarımız da gayet iyi açık ve net şekilde görüyorlardır. Bu planlar tutmayacaktır. Türkiye Cumhuriyetini bölmeye kimsenin gücü yetmez. Ne siyasi, ne fiziki, ne sosyolojik manada. Bunlar sadece dağdan aldıkları talimatları şehirde tekrar ederek siyaset yaptıklarını zannederler, onunla mevzi kazandıklarını zannederler. Ama Türkiye toplumunun da bir bütün olarak Türk'üyle, Kürt'üyle, Arap'ıyla, Çerkez'iyle, neyi nasıl gördüğünü de hepimiz biliyoruz. Sur'da yaşanan hadiseleri biliyoruz. Cizre'de yaşanan hadiseleri biliyoruz."
Kalın, kamu düzenini kurmak ve vatandaşların can ve mal güvenliğini korumak için kahramanca mücadele eden askerlere oradaki vatandaşların nasıl sahip çıktığını, kapılarını açtığını da bildiklerini dile getirdi.
Kalın, "Ama o alçak terör örgütü mensuplarını o kapıları kırarak insanların mahremini hiçe sayarak o insanları aşağılayarak onlar üzerinden güya siyaset ve terör yapmaya çalıştıklarını da herkes biliyor. Yapılan açıklamaları, vatandaşların yaptığı açıklamaları da biliyorsunuz. Hamdolsun, vatandaşlarımız artık çok daha özgüvenli hareket ediyorlar. Terör örgütünün eşkıyalıklarına da boyun eğmiyorlar, eğmeyecekler. Çünkü devlet ve millet bu insanların yanındadır. Onların mağduriyetini gidermek için de her tür tedbir alınmıştır eğitiminden esnafına, ticaretinden kamu görevlisine kadar" ifadesini kullandı.
Bu konuda devletin üzerine düşen bütün görevi yapacağını ve bu terör belasından eninde sonunda bu ülkenin kurtulacağını belirten Kalın, "Kurtulduğu zaman da bugün bu fantezilerini dile getirenler kendilerini nerede bulacaklar, o da ayrı bir sorudur. Onu da hep birlikte göreceğiz" dedi.
"Türkiye bu şartlardan vazgeçmiş değil, bu şartları değiştirmiş değil"
" İsrail'le varıldığı belirtilen bir mutabakat söz konusu son durum nedir" sorusunu Kalın, "Bu konuyla ilgili devam eden müzakere süreci var. Mavi Marmara hadisesi olduğundan beri biz 10 vatandaşımızın şehadetinden bugüne kadar hep aynı şeyi söyledik, bugünde aynı şeyi söylüyoruz. O da şudur, İsrail üç şartı yerine getirmediği müddetçe Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir normalleşme olmayacaktır" diye yanıtladı.
Kalın, "Mefhumu muhalifinden değerlendirdiğinizde yani cümleyi tersinden kurduğunuzda bu şu demektir, 3 şart yerine geldiğinde ilişkilerin normalleşmesi için bir zemin oluşacak demektir. Birinci şart yerine getirildi, özür dilendi. İkinci şart, yani tazminatla ilgili bir mesafe alındı ama henüz imza koyacak noktaya gelmiş değiliz. Bununla ilgili müzakereler devam ediyor. Bir de üçüncü şart var. Gazze ablukasının kaldırılması, hafifletilmesi, yani Gazze'ye giden insani yardımların ulaştırılması noktasında da bir üçüncü şartımız var. Türkiye bu şartlardan vazgeçmiş değil, bu şartları değiştirmiş değil" değerlendirmesinde bulundu.
Burada İsrail basını üzerinden müzakerelerle ilgili sızdırma yapılmış olmasının kamuoyunda haklı bir tepkiye yol açtığını ifade eden Kalın, bunun kendilerinin arzu ettiği ve planladıkları bir durum olmadığını söyledi.
Baştan beri müzakerelerin, görüşmelerin olduğunu ifade ettiklerini, bu sorunu çözmek için bir müzakere yapılması gerektiğini dile getiren Kalın, burada yeni, çok şaşılacak farklı bir durumun söz konusu olmadığına işaret etti.
Kalın, Türkiye'nin Filistin halkının özgürlük mücadelesi adalet ve onur mücadelesi konusundaki tutumunun da açık ve net olduğunu vurgulayarak, "Anlaşma imzalansa da imzalanmasa da Türkiye, Filistin halkının kendi devletine kavuşana kadar bu mücadelesinin yanında olmaya devam edecektir. İki devletli formül hayata geçene kadar Türkiye bu konuda üzerine düşen görevi yapmaya devam edecektir. Bu noktada bizim pozisyonumuzda herhangi bir değişiklik söz konusu değil" dedi.
"Biz işgal politikalarına dün karşı olduğumuz gibi bugün de karşıyız"
Mavi Marmara hadisesinden önce de sonra da Türkiye'nin Filistin halkına hem Gazze'de hem Batı Şeria'da en fazla yardım gönderen ülke olduğunu belirten Kalın, imkanlar ölçüsünde bu yardımları ulaştırmaya devam ettiklerini aktardı.
Kalın, müzakerelerin devam edeceğinini, Filistin'in bağımsızlığı, özgürlüğü ve Filistin halkının onuru ve asaleti konusunda Türkiye'nin pozisyonunda en ufak bir değişikliğin söz konusu olmadığını bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, şunları kaydetti:
"Bu anlaşma yapılınca Gazze'de yaşanan insan hakları ihlallerini görmezden geleceğiz ya da Batı Şeria'da yaşanan işgalleri görmezden geleceğiz gibi bir şey asla söz konusu değildir. Biz işgal politikalarına dün karşı olduğumuz gibi bugün de karşıyız. Anlaşma imzalanırsa karşı olmaya devam edeceğiz. Çünkü Ortadoğu'da Filistin sorunu çözülmeden kalıcı bir barışın tesis edilmesi mümkün değildir. Bu konudaki pozisyonumuz da çok nettir. Son üç buçuk yılda Ortadoğu'nun ve dünyanın dikkati ağırlıklı olarak Suriye meselesine kaydığı için Filistin konusunun unutulduğu zannedilebilir, unutulmuş değil. O konu orada bütün sıcaklığıyla yaşamaya devam ediyor. Bizim umudumuz tabi ki İsrail tarafının bu işgal politikalarından bir an önce vazgeçmesi, iki devletli formülü hayata geçirmesi, böylece hem İsrail hem de Filistin vatandaşlarını özgürlük ve güven içerisinde yaşamasını sağlayacak bir siyasi modelin orada hayata geçirilmesidir."
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (3) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?