Başbakan Ahmet Davutoğlu, Irak makamlarının talepleri doğrultusunda gerek peşmerge gerekse Musullu yerel gönüllülere eğitim ve donatım desteği sağladıklarını belirterek, "Bu desteğimiz Musul kurtarılıncaya kadar devam edecektir" dedi.
Davutoğlu, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, bölgenin içinden geçtiği bu sıkıntılı dönemde tüm komşuların birliği ve toprak bütünlüğünün desteklenmesinin sadece dış politikanın ilkesel bir hedefi olmadığını, aynı zamanda ulusal güvenliğin bir gereği olarak karşılarına çıktığını söyledi.
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Irak merkezi hükümeti ve silahlı kuvvetlerinin DAEŞ saldırıları karşısında etkin mücadele gösterememesi, Musul gibi ülkenin ikinci büyük kentinin düşmesi, bu tehdide karşı mücadelede yerel güçlerin yanı sıra uluslararası destek ve iş birliğinin gerekliliğini ortaya koymuştur. Biz bu çerçevede Irak makamlarının talepleri doğrultusunda gerek peşmerge gerekse Musullu yerel gönüllülere eğitim ve donatım desteği sağlıyoruz. Bu desteğimiz Musul kurtarılıncaya kadar devam edecektir. Bu amaçla gönderdiğimiz eğitim birliğinin güvenliği için asker ve mühimmatta yeniden tanzim de dahil olmak üzere her tedbiri almak durumundayız. Nitekim DAEŞ'in eğitim kampımızın olduğu bölgeye gerçekleştirdiği saldırılar, bu konuda haklılığımızı bütün dünyaya göstermiştir. Bir kez daha ifade ediyorum. Özellikle Bağdat'taki dostlarımıza, başta Sayın Ebadi olmak üzere bütün Iraklı yetkililere ifade ediyorum. Geçen sene kendisinin Türkiye ziyaretinde, benim de Irak ziyaretimde vurguladığım gibi herkes terk etse, Irak'ın toprak bütünlüğünü, birliğini koruma konusunda Türkiye ilkesel tutumunu sürdürecektir. Türkiye, komşu ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması ve bölgenin terör örgütlerinden arındırılması için bundan sonra da kararlı tutumunu ve gayretlerini gösterecektir."
Suriye'deki durum
Davutoğlu, dün BM Genel Kurulu'nda kabul edilen kararla birlikte Suriye'deki krizin çözümü yolunda kritik bir eşiğe gelindiğinin de görüldüğünü ifade ederek, "Şunu açıkça söylemek isterim ki Suriye'deki krizin çözümü, Esed'in yerini meşru bir hükümete bırakmasıyla mümkündür. Meşruiyetini tümüyle kaybetmiş bir yönetimin varlığını sürdürmesini öngören bir girişimin Suriye'ye barış ve istikrar getirmesi mümkün değildir" dedi.
Yurtdışında, Suriye'ye ne zaman barış gelebileceğine ilişkin soru sorulduğunda, "Eğer bir gün Türkiye'deki 2 milyonu aşkın Suriyeli mülteci 'artık ülkemize barış geldi' deyip ülkelerine geri dönecekleri inancını taşıdıkları zaman Suriye'ye barış geleceğini" söylediğini belirten Davutoğlu, Esed Şam'da otururken ve zulmünü sürdürürken tek bir mültecinin dahi Suriye'ye geri dönmeyi düşünmeyeceğini kaydetti.
Davutoğlu, Suriye'de kapsamlı bir siyasal çözümün bulunmasının bütün ülkelerin lehine olduğunu belirterek, BM Güvenlik Konseyi kararının, sorunun diplomatik çözümü açısından olumlu bir adım olmakla birlikte Suriye halkını Esed'in zulmünden koruyacak gerçekçi bir perspektife sahip gözükmediğini vurguladı.
Başbakan Davutoğlu, Türkiye'nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Cenevre Bildirisi temelinde Suriye'de siyasi geçişe dayalı kalıcı bir çözüm için Suriye muhalefeti ve diğer fikirdaş ülkelerle birlikte gayretlerini sürdüreceğini dile getirdi.
CHP'li vekil
Davutoğlu, Necip Fazıl Kısakürek'in, CHP'nin Demokrat Parti'ye karşı sergilediği muhalefeti anlatmak için "Bizdeki muhalefet, iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır" dediğini belirterek, "Ne garip tecellidir ki bugün de aynı tutumu maalesef ana muhalefet partimizden görüyoruz" dedi.
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Bir CHP milletvekili bugünlerde hepimizi derinden üzen ve CHP'ye oy veren seçmenleri de belki diğer milletvekillerini de herhalde derinden kaygıya teşvik eden ifadelerde bulundu. Ben ülke zikretmeyeyim ama 'Eğer bir komşu ülkeyle Türkiye karşı karşıya gelirse Türkiye'ye karşı o komşu ülkenin safında olurum' dedi. Bu demokrasi tarihimizde hiç sarf edilmemiş bir sözdü. Düşününüz Türkiye bir komşu ülkeyle, tahmin ederseniz ben cümlenin bütününü burada diplomatik olarak söylemek istemiyorum, karşı karşıya gelirse, 'Türkiye'ye karşı onun yanında yer alırım' demek, TBMM çatısı altında bir milletvekiline yakışır mı? Bunu diyen milletvekili artık 'Ben milletin vekiliyim' deme hakkına sahip olur mu?" Seçilmiş olma bakamından biz her zaman o hakka saygı gösteririz ama buradan bütün milletvekillerine siyasi muhalifimiz olsa da bizimle hiçbir konuda anlaşmasa dahi, bütün siyasi gruplara Meclis içindeki ve dışındaki herkese aynı gemide oluğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlatmak isterim. Bundan sonra da AK Parti içinde ilelebet siyaset yapacak olanlar, muhalefet ne derse desin Türkiye'nin çıkarını, onurunu, kaderini her şeyin üstünde tutacaklardır. Hiçbir şekilde muhalefetle veya rakip halde olduğumuz siyasi partilerle girişilen küçük siyasi rekabetler içinde Türkiye'yi ve halkımızı rencide edecek hiçbir ifadeye izin vermeyiz."
Davutoğlu, sosyal mecralarda kendini bilmez, görevli provokatör tipler olduğunu ifade ederek, böylesi paylaşımlarda aykırı, tuhaf ve rahatsız edici ifadeler de kullanılabildiğini söyledi. Sıkıntının, böyle cümleler kuran birisinin CHP çatısı altında görev yapması olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Düşünebiliyor musunuz? Ülkesi bir ülkeyle savaşa girse o düşman ülkenin saflarında savaşacağını söyleyebilen birisini milletvekili yapan ve sözler karşısında hala sessiz kalan bir ana muhalefet partimiz var. Bu feci paylaşımla ilgili sonrasında ne sözlerin sahibinden ne de parti yönetiminden özür falan da gelmiş değil. İşte bu isim geçtiğimiz hafta da bir Rus kanalına yine utanç verici açıklamalarda bulundu. Uluslararası yayın yapan Rus kanalında Türkiye'nin 2013'te DAEŞ'e sarin gazı sattığını iddia etti. Bu alçakça bir iftiradır. Hele bugünlerde bunu söyleyen birisi açık bir ihanet içindedir. İşte bütün evraklarıyla uluslararası hukukun da gözünün önündeyiz. Değil AK Parti, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri hiçbir zaman kitle imha silahları üretmemiştir. Kitle imha silahlarının insanlara karşı kullanılmasına bırakın aracılık etmeyi, izin de vermemiştir. Biz 2 milyon kardeşimizi Suriye'den ağırlarken, orada bulunan diğer kardeşlerimize böylesi bir saldırıya izin verir miyiz? Bu nasıl bir vatan, bu nasıl millet düşmanlığı ve karşıtlığıdır."
"Ben sadece 'yazıklar olsun' diyorum"
Başbakan Davutoğlu, önümüzdeki günlerde Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geleceğini, kendisiyle hem reformları konuşacağını hem de bütün bu söylemlerde bir ülkenin ortak kaderini paylaşan liderler olarak etik ve siyasi bir temelde buluşmayı teklif edeceğini söyledi. Davutoğlu, Kılıçdaroğlu'nun da bu milletvekilini bırakın kınamayı, hakkında işlem yapmadığını, aksine sıvazladığını ve haklı olduğunu ifade eden beyanlarda bulunduğunu kaydetti.
Türkiye üzerinden kimyasal maddelerin Suriye'ye gittiğini belirtenlerin yalan söylediğini ve iftira ettiğini dile getiren Davutoğlu, "Türkiye bu anlamda zor ve çetin bir süreçten geçerken, içeride terörle mücadele yürütülüp dışarıda ateş çemberinin içinde demokrasisini yaşatmaya çalışırken sadece AK Parti zaafa uğrasın, sadece bizler uluslararası alanda eleştirilsin, sadece Rusya Türkiye'ye karşı haklı gösterilsin diye bir çaba içine girmek tarihi bir olayı hatırlatıyor. Enver Paşa, Edirne'yi geri almak için harekata başladığında dönemin muhalefeti 'Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin' diyebilmişti. İşte 100 yıl sonra aynı hastalıklı bir haldir bu hal. 'Hükümete bir zarar verelim de Türkiye'ye, millete ne olursa olsun' demek kimseye yakışmaz. Ben sadece 'yazıklar olsun' diyorum. Bu tutumu milletimizin engin ferasetine havale ediyorum" diye konuştu.
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › Deik Genel Kurulu - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?