Tarihinde kanlı ve uzun bir iç savaşa sahip Lübnan, komşusu Suriye'de beş yıldır süren savaşın neden olduğu mülteci sorunu, güvenlik tehdidi ve Beşşar Esed rejimi saflarında çatışan Hizbullah'ın etkilerini geçen yıl boyunca hissetti.
Suriye'deki savaşta aktif rol alan İran'ın Beyrut Büyükelçiliğine, yine diğer bir aktör Hizbullah noktalarına ve Kuzey'deki Sünni camilerine düzenlenen bombalı saldırılar 2014'te sınırın öbür tarafındaki savaşın güvenlik tehdidini Lübnanlılara yoğun olarak hissettirmişti.
Geçen yıl da ordunun sürekli düzenlediği operasyonlarla bombalı saldırılar ve çatışmalar yıl boyunca azaltıldı ancak Hizbullah'ın Suriye savaşında daha aktif yer alması Lübnan'da güvenlik zaafiyetlerine neden oldu.
Kasım ayındaki Paris saldırılarından iki gün önce terör örgütü DAEŞ, Hizbullah'ın kontrolündeki Dahiye yakınlarında Burc el-Beracine mahallesindeki kalabalık bir caddeyi akşam saatlerinde iki bombalı intihar saldırısıyla hedef aldı. Patlamada, 43 kişi öldü ve 200'den fazla kişi yaralandı. Özellikle batı basınında, Paris'i kana bulayan saldırılara gösterilen yoğun ilgi ve Beyrut saldırılarının arka plana itilmesi, sosyal medyada tepkiye yol açtı.
-Hizbullah'ın Suriye savaşındaki rolü
Suriye'de yaklaşık 6 bin kişilik askeri gücü bulunduğu tahmin edilen Hizbullah, savaştığı cephe sayısı arttıkça çok sayıda üst düzey askeri ve sembol ismi geçen yıl Suriye'de kaybetti.
Hizbullah'ın kurucu komutanlarından askeri kanadın önde gelen ismi İmad Muğniye, 2008 yılında Şam'da uğradığı suikastta hayatını kaybetmişti. Muğniye'nin oğlu Cihad Muğniye ise ocak ayında, İsrail'in düzenlediği bir hava saldırısında Golan Tepeleri yakınında hayatını kaybetti.
2015'in sonuna gelindiğinde ise geçen haftalarda Lübnan'daki Hizbullah örgütünün üst düzey komutanlarından Semir Kantar, İsrail'in, Suriye'nin başkenti Şam kırsalındaki Carmana bölgesinde düzenlediği hava saldırısında öldü.
İsrail hapishanelerinde 29 yılını geçirdikten sonra 2008 yılında gerçekleştirilen esir takasında serbest bırakılan Kantar, sonra Hizbullah'a katılmıştı. Kantar, bir Dürzi olarak Şiileri temsil eden Hizbullah'ta yer alması ve 29 senelik İsrail'deki hapis hayatından sonra serbest kalmasıyla da sembolik öneme sahipti.
Hizbullah, bu suikasta misilleme olarak İsrail'in kuzeyine füze attı ve İsrail ordusu top atışıyla karşılık verdi.
Grubun Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın, Kantar suikastının ardından yaptığı iki konuşmasında "intikam" yemini etmesi, İsrail ordusunun Lübnan'ın Güney sınırı ve Golan Tepeleri yakınına asker takviyesi ve ilave güvenlik tedbirlerini beraberinde getirdi.
İsraillli yetkililerin öne sürdüğü Hizbullah'ın "İran yapımı, ateş gücü ve menzili yüksek balistik füzeleri cephaneliğine yığdığı" iddiaları, gelecek yılda gerilimin yeniden tırmanabileceği şeklinde yorumlanıyor.
-Ülkedeki cumhurbaşkanlığı krizi
Ülkedeki yönetim sistemini felç eden cumhurbaşkanlığı krizine, etnik, mezhepsel ve çok parçalı parlamentoda beş ay içinde çözüm bulunamaması halinde, ülke cumhurbaşkansız geçireceği üçüncü yılına girecek.
Mecliste Hizbullah'ın içinde yer aldığı 8 Mart Hareketi ile muhalifi 14 Mart Hareketi'nin sandalye sayılarının birbirine yakın olması ve özellikle Suriye'deki iç savaştan sonra daha da derinleşen "siyasi kutuplaşma" anayasa gereği Maruni Hristiyan olma şartı aranan cumhurbaşkanı seçimini zorlaştırıyor.
İran'ın ülke siyasetindeki vekili Hizbullah, ekonomik yatırımlar ve siyasetteki gücü bağlamında halen Suudi Arabistan ile yakın ilişkilere sahip eski başbakan Saad Hariri, siyasi krizde iki baş aktör.
Yakın zamanda, Müstakbel hareketi lideri Hariri, bağlı olduğu 14 Mart Bloğu'nun adayı Falanjist Hristiyan Samir Caca'ya rağmen rakip 8 Mart grubunda yer alan Beşşar Esed'in çocukluk arkadaşı Marada lideri Süleyman Franci'nin ismini cumhurbaşkanı adayı olarak öne çıkarmıştı. Hariri'nin, Franci girişimi teklifi uluslararası diplomatik destek gördü ancak ülkedeki siyasi aktörler tarafından kabul edilmedi Ülke geçen yılbaşında olduğu gibi bu yıla da cumhurbaşkanlığı koltuğu boş giriyor.
-Çöp krizi hükümeti zor durumda bıraktı
Siyasi çekişme ve kriz içindeki Lübnan hükümeti, kapatılanın yerine "yeni çöp toplama merkezi" konusunda bir türlü karar alamadı ve sokaklar çöğ yığınlarıyla doldu.
Çöplerin toplanmaması sorunundan yola çıkan gruplar, ağustos ayında sosyal medyada "Kokunuz çıktı" sloganıyla örgütlendi. Vatandaş için en temel ihtiyaçlar olan elektrik, su ve çöp konusunda yaşanan aksaklıkların yol açtığı tepki, ülkedeki tüm siyasileri hedef alan protestolara katılımı arttırdı. İlk başta barışçıl olarak başlayan gösteriler, marjinal gruplarca çatışmaya dönüştürüldü.
Gösterilerin ve aynı zamanda başkentin merkezinde hükümet binaları çevresinde güvenlik önlemleri dikenli tellerle arttırıldı. Hükümet'in halkın tepkisini azaltmak, soruna acil çözüm için belirlediği geçici çöp toplama merkezindeki çöp dağları yükselirken, gösterilere katılım da giderek azaldı.
Lübnan hükümeti, yıl sonuna gelirken İngiliz ve Hollandalı iki şirketin ortaklığında çöplerin deniz yoluyla ihraç edilmesini kararlaştırdı.
Dedesi Osmanlı Meclisi'nde vekillik yapmış olan Lübnan Başbakanı Temmam Selam hükümeti, görüş farklılıkları nedeniyle, karar alamadığından, bu kriz sonucunda düşme tehlikesiyle karşı karşıya geldi.
-Ülkedeki mülteci krizinin etkileri artıyor
Nüfusuna oranla en çok Suriyeli sığınmacıyı barındıran Lübnan'da her üç kişiden biri mülteci. Lübnan hükümeti, mültecilerin yol açtığı ekonomik yük ve insani yardım için 2016 yılında 2,48 milyar dolara ihtiyaç duyduğunu açıkladı.
Artan mülteci sayısıyla mücadele eden Lübnan'ın, "temiz su, enerji, eğitim, gıda güvencesi, sağlık hizmetleri ve barınma" gibi konularda uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç duyduğu belirtildi. Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2011 yılından bugüne Lübnan'daki iş gücü sayısı yüzde 50, fakirlik yüzde 110, belediye çöp giderleri yüzde 40, su ihtiyacı ise yüzde 28 arttı.
İnsanlık krizini hafifletmek amacıyla Kanada'nın yeni hükümeti, 2016 yılının Şubat ayı sonuna kadar, çoğu Lübnan'dan olmak üzere Ürdün ve Suriye'den 25 bin Suriyeli sığınmacıyı kabul edeceğini açıkladı.
-Suriye sınırında kaçırılan Lübnanlı askerler serbest
Suriye'nin başkenti Şam kırsalında yer alan stratejik öneme sahip Kalamun'un 2014 yılının yaz aylarında Suriye rejimi güçleri ve Hizbullah tarafından ele geçirilmesinin ardından burada bulunan DAEŞ ve Nusra Cephesi militanları Lübnan'ın Suriye sınırındaki Arsal kasabasına sığınmıştı.
Lübnan ordu birlikleri ve silahlı gruplar arasındaki çatışmalarda 17 Lübnan askeri ölmüş, 86'sı da yaralanmıştı. Arsal kırsalındaki ateşkes uyarınca kademeli olarak bölgeden çekilen Nusra Cephesi, rehin aldığı 16 Lübnan askerini, DAEŞ ise 9 askeri beraberinde götürmüştü. Rehin alınan askerlerin aileleri başkent Beyrut'taki hükümet sarayının önünde kurdukları çadırlarında 2 yıla yakın süren eylemleri ile yakınlarının kurtarılması için kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştı.
Uzun süren pazarlıklar sonucunda bu yılın sonuna gelirken Katar'ın da arabuluculuğuyla Nusra Cephesinin elindeki 16 asker Lübnan hapishanelerinde, aralarında DAEŞ lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin eski eşinin de bulunduğu 13 tutukluyla takas edildi. DAEŞ'in elindeki 9 askerin akıbeti ise belirsizliğini koruyor.
-Suriye'de yaralıların değişimi: Lübnan ve Türkiye insani koridor
Hizbullah ve rejim güçleri, muhaliflerin kontrolündeki Suriye-Lübnan yolu üzerindeki Zebedani bölgesinde Temmuz ayında operasyona başladıklarını açıkladı. Esed rejimi ve yanlıları, çatışmalar sonucunda bölgenin yüzde seksenini ele geçirdi ve muhalifleri kuşatmaya aldı.
Zebedani saldırısı üzerine muhalifler çoğunluğu Şii olan İdlib'in kuzeydoğusundaki Fua ve Kafraya köylerini ağır silahlarla vurdu. ağustos ayında Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde başlayan müzakereler, eylül ayında varılan ateşkes anlaşmasıyla sonuçlandı. Ateşkesin ikinci aşaması çerçevesinde, Zebedani'nin rejim güçlerine bırakılması ve muhalifler ile ailelerinin şehirden çıkarılması kararlaştırıldı.
29 Aralık'ta, Zebedani'den Suriye sınırına kadar taşınan 126 kişiden oluşan yaralı muhalifler ve aileleri, BM Örgütleri, Uluslararası Kızılhaç Örgütü ve Lübnan Kızılhaçı tarafından Lübnan'ın Refik Hariri Uluslararası Havalimanı'na oradan da hava yoluyla Türkiye'ye gönderildi. Eş zamanlı olarak, İdlib'in Kafraya ve Fua beldelerinden tahliye edilen yaklaşık 300 kişilik grup da Türkiye üzerinden hava yoluyla Lübnan'a daha sonra da konvoy eşliğinde Suriye'ye ulaştırıldı. Beyrut'un "insani koridor" oluşturarak yer aldığı takas operasyonu Lübnan'da 2015'te yer alan son uluslararası gelişme oldu.
Son Dakika › Güncel › Lübnan'ın 2015'i Krizlerle Geçti - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?