Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, Mehmet Ağar ile birlikte 12 kişi hakkında hazırladığı iddianamede, "Altındağ İlçe Nüfus Müdürü Abdulmecit Baskın'ın 1993'te Mehmet Ağar ve Korkut Eken'in bilgisi dahilinde, İbrahim Şahin'in talimatı üzerine sanık Özel Harekat polislerince kaçırıldığı ve bunlardan Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu tarafından ikişer kurşun sıkılarak öldürüldüğü" kaydedildi.
İddianamede, sanıkların soruşturma aşamalarındaki ifadeleri özetlendi.
Buna göre Mehmet Ağar, 7 Eylül 2013'te verdiği ifadede, "Emniyet Genel Müdürlüğü görevi süresince çalışmalarına hukuk sınırları içinde devam ettiğini, bu süre içinde yasadışı talimatının söz konusu olmadığını, o dönemde yoğun terör olaylarıyla mücadele ettiklerini" söyledi. "Hakkındaki isnatların kendisiyle alakası olmadığını" iddia eden Ağar, "hiçbir konuda, hiçbir astına gayri kanuni bir emir vermediğini, böyle bir şey olsaydı hukukun gereği olarak emri alan kişinin uygulamaması ve bunu üstlerine bildirmesi gerektiğini" kaydetti.
Görevi süresince şikayet ve tahkikata maruz kalmadığını bildiren Ağar, "hiçbir esasa, belgeye ve bilgiye dayanmayan isnatların kabulünün söz konusu olmadığını" söyledi.
-İbrahim Şahin'in ifadesi
İbrahim Şahin ise "1993-1996 arasındaki faili meçhul cinayetlerle hiçbir ilgi ve alakasının olmadığını" öne sürerek, Ayhan Çarkın'ın aleyhine verdiği ifadelerini kabul etmediğini söyledi.
"İfadelerde belirtilen bir listenin (infaz listesi) bulunmadığını" savunan Şahin, "Abdulmecit Baskın'ın öldürülmesiyle ilgili hiçbir bilgisinin olmadığını, yasaya aykırı yetki kullanmadığını" ileri sürdü.
Şahin, "illegal bir oluşumun yöneticisi olarak***, hiçbir şekilde birilerine cinayet işlemeleri konusunda emir vermediğini" savundu.
- Korkut Eken'in ifadesi
Korkut Eken ise 1987'de Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) yarbay rütbesiyle ayrıldığını ve MİT'te göreve başladığını belirterek, buradan da 1988'de ayrıldığını anlattı. BOTAŞ'taki müfettişlik ve müşavirliğinin ardından Eylül 1993'te Ağar'ın talebiyle Emniyet Özel Harekat Dairesinde eğitici ve öğretici olduğunu bildiren Eken, bu birimdeki polislere kurslar verdiğini, polisle asker arasındaki problemleri çözdüğünü ifade etti.
Ağar'ın Emniyet Genel Müdürlüğünün bitişiyle görevden ayrıldığını belirten Eken, Baskın'ın öldürüldüğü tarihte İzmir Menteş'te özel harekat polislerinin eğitimine nezaret ettiğini aktardı. Baskın'ın öldürülmesiyle ilgili bilgi ve faaliyetinin olmadığını, hiçbir operasyona katılmadığını kaydeden Eken, Çarkın'ın suçlamalarını reddetti.
-Özel harekat polislerinin ifadeleri
Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Seyfettin Lap, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Uğur Şahin ve Alper Tekdemir de Abdülmecit Baskın'ın öldürülmesi eylemiyle ilgilerinin bulunmadıklarını ifade ederek, Ayhan Çarkın'ın ifadelerini kabul etmediklerini belirttiler.
Sanıklardan Ayhan Akça, "Baskın'ın ismini Çarkın'ın beyanlarının medyada çıkmasından sonra öğrendiğini" savunurken, "iddiaların hayal ürünü" olduğunu söyledi. "İddialarda bulunan kişinin, uyuşturucu kullanarak, kendilerini zan altında bırakıcı iddialarda bulunduğunu" savunan Akça, "Milli Güvenlik Kurulu kararı doğrultusunda bir ölüm listesi olduğundan haberi bulunmadığını" öne sürdü.
Sanık Ercan Ersoy ise savcılık ifadesinde Baskın'ın öldürüldüğü sırada İzmir TEM Şube Müdürlüğünde görev yaptığını kaydederek, "Çarkın'ın neden böyle bir iddiada bulunduğunu bilmediğini" ifade etti.
Ersoy, aynı gün tutuklama talebiyle sevk edildiği nöbetçi hakimlikte ise "Çarkın'ın psikolojik sorunları olduğunu" söylediğini ve "Baskın öldürüldüğünde Ankara'da olmayabileceğini" kaydetti.
-Eymür, Peker ve Avcı'nın beyanları
İddianamede, "faili meçhul cinayetler" soruşturma kapsamında "şüpheli" sıfatıyla ifadeleri alınan Mehmet Eymür ve Sedat Peker'in beyanları da özetlendi.
Eymür, "terör olgusuna ilişkin yaptığı araştırmalarda devlet içinde, askeriyede JİTEM, Emniyette Mehmet Ağar ve Korkut Eken'in başını çektiği özel harekatçılardan oluşan ve yine MİT'te görevli Özel Harp Dairesinden gelen bir kısım insanların karıştığı birtakım cinayetler işlendiğini; Ağar, Korkut Eken ve İbrahim Şahin tarafından oluşturulan bir ekip olduğunu" öne sürdü.
Peker ise "o dönemde Ağar, Şahin, Eken ve özel harekat polislerinin çok güçlü olduklarını ve çoğunluğu Kürt kökenli kişilere yapılan cinayetleri bu grubun gerçekleştirdiğini" iddia etti.
İddianamede, Hanefi Avcı'nın ise TBMM Susurluk Komisyonuna 4 Şubat 1997'de verdiği ifadede, "Ağar'ın Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Özel Harekat Dairesi Başkanlığında İbrahim Şahin ve onun emrindeki 5-10 polis ile Korkut Eken'e bağlı sivillerin birleşerek oluşturdukları oluşumun, illegal eylemlere giriştiklerini belirttiğine" dikkat çekildi.
-Yorulmaz'ın annesi Veli Küçük'ten bahsetti
İddianamede, "dosyada şüpheli olması gereken, ancak vefat eden Oğuz Yorulmaz'ın annesi Nurhan Yorulmaz'ın" tanık olarak Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığına ifade verdiği kaydedilerek, Nurhan Yorulmaz'ın, "oğlunun devlet adına yaptıkları işler ve bildikleri nedeniyle kendilerinin dahi öldürülebileceğinden bahsettiği" ileri sürüldü.
Oğlunun Bursa'da öldürüldüğüne işaret eden Nurhan Yorulmaz, oğlunun zaman zaman sohbetlerinde "Veli Küçük Paşa" diye çok kez konuştuğunu, bu nedenle oğlu ve arkadaşlarının Veli Küçük ile bağlantıları olduğunu düşündüğünü aktardı.
Oğlunun ölümünden sonra arkadaşları Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu'nun evine geldiğini söyleyen Yorulmaz, bu sırada Akça'nın telefonunun çaldığını ve kendisine, "Anne bak, Veli Paşa arıyor, başsağlığı diliyor. Bir isteği varsa, ne istiyorsa, ne ihtiyacı varsa yaparız" dediğini ifade etti.
"Evladını devlete polis memuru olarak verdiğini, memur olduğunu sandığını, ancak başka işlerde devlet tarafından kullanıldığını" dile getiren Yorulmaz, "kanaatince, oğlunu kullananların, konuşmaması için oğlunu öldürdüğünü" kaydetti.
-Gizli tanık "Ayışığı"
İddianamede, 2 Ocak 2011'de bir gizli tanığın ifadesinin alındığı bildirilerek, şunlar kaydedildi:
"Gizli tanık Ayışığı, Ercan Ersoy'u tanıdığını, birlikte olduğu bir sırada Ercan Ersoy'un faili meçhuller soruşturması olarak bilinen soruşturma ile ilgili olarak detaylı konuşmalar yaptığını, konuşmalardan birinde Baskın'ın, o dönemde PKK terör örgütü üyelerine sahte kimlik verdiğini, bu sebeple Baskın'ın, özel harekat polisleri tarafından öldürüldüğünü, Baskın'ın Kızılay'da o dönem ANAP Milletvekili olan bir şahsı ziyaret ettikten sonra alındığını, Baskın'ın Oğuz Yorulmaz ve iki özel harekat polisi tarafından götürüldüğünü, Abdulmecit Baskın isimli şahsın birlikte infaz edildiğini bizzat söylediğini, şüpheli Ercan Ersoy'un İzmir'in Bornova ilçesinde içkili bir restoranı bulunduğunu, söz konusu cinayetlerden devletin de haberi olduğunu, kendilerine bir liste verildiğini, isim belirtmemekle birlikte kendi üstlerinin bu cinayetlerden haberi olduğunu söylediğini beyan etmiştir."
-"Ağar ve Eken'in bilgisi, Şahin'in talimatı"
İddianamede, Ağar, Şahin ve Eken'in, "cürüm işlemek üzere silahlı teşekkül oluşturdukları ve yöneticililiğini yaptıkları", Çarkın, Bandırmalıoğlu, Ersoy ve Akça'nın "cürüm işlemek üzere silahlı teşekkül oluşturdukları ve üyeleri oldukları", Lap, Demirel, Özkan, Şahin ve Tekdemir'in ise "cürüm işlemek üzere silahlı teşekkül oluşturan diğer şüphelilerle birlikte hareket ettikleri" kaydedildi.
Ağar'ın, 10 Temmuz 1993-30 Ekim 1995 arasında Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığına dikkat çekilen iddianamede, Ağar'ın göreve atandıktan kısa süre sonra İbrahim Şahin'i Özel Harekat Daire Başkanlığına getirdiği, Korkut Eken'i de yanına müşavir olarak aldığı anlatıldı.
Şahin'in kendisine yakın ve daha önce birlikte çalıştığı özel harekat kökenli polislerden özel ekip oluşturduğunu, Eken'in de Şahin'e yardımcı olduğu ifade edilen iddianamede, "Ağar'ın, Çarkın'ın ifadesinde belirttiği üzere oluşturulan özel ekibin yaptığı her eylemden haberi olduğu" savunuldu.
İddianamede, bu özel ekibin eylemleriyle ilgili Şahin'in, diğer şüphelilere "Bunlar devletin bekası ile ilgili işler" diyerek, bölücü örgütlere yardım ve yataklık yapan bir listeden bahsettiği, terörle mücadele için bunların bertaraf edilmesi gerektiğini söylediği öne sürüldü.
İddianamede, bu kapsamda Mehmet Ağar ve Korkut Eken'in bilgisi dahilinde, İbrahim Şahin'in talimatı üzerine Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ayhan Akça, Seyfettin Lap, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Uğur Şahin ve Alper Tekdemir'in maktül Abdulmecit Baskın'ı kaçırdıkları ve Baskın'ın iki silahtan ikişer kurşun sıkılarak, Akça ve Bandırmalıoğlu tarafından bizzat öldürüldüğü belirtildi.
İddianamede, sanıkların olay tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK uyarınca, "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında adam öldürmek, adam öldürmeye iştirak etmek" suçundan cezalandırılmaları istendi.
-Yeni iddianame en kısa zamanda
İddianamenin sonunda yer verilen notta, Abdulmecit Baskın'ın öldürülme tarihinin 3 Ekim 1993 olduğuna ve 20 yıllık zaman aşımı süresinin dolmasının yakınlığına dikkat çekildi. Bu nedenle dosyanın "faili meçhuller" olarak bilinen dosyadan ayrıldığı ve iddianame düzenlendiği kaydedilen notta, "diğer faili meçhullerle ilgili iddianamenin, en kısa zamanda birleştirilme talepli olarak mahkemeye sunulacağı" bildirildi.
- Ankara
Son Dakika › Güncel › Mehmet Ağar Hakkındaki İddianame Kabul Edildi - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?