Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu - Son Dakika
Güncel

Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Eğer dünya sistemi ve dünyanın temel aktörlerinin göç konusundaki tavırları bu şekliyle devam ederse, küresel göç tehdidi 3. Dünya Savaşı'ndan daha büyük bir tehdit olarak insanlığın gündeminde devam edecektir" dedi.

26.12.2015 14:13

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Eğer dünya sistemi ve dünyanın temel aktörlerinin göç konusundaki tavırları bu şekliyle devam ederse, küresel göç tehdidi 3. Dünya Savaşı'ndan daha büyük bir tehdit olarak insanlığın gündeminde devam edecektir" dedi.

Kurtulmuş, İstanbul İktisatçılar Derneği'nce, İstanbul Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Göç ve Ekonomi" temalı  "Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu"na katıldı.

Sempozyumun açılışında konuşan Kurtulmuş, konunun iki önemli tarafı olduğunu belirterek, "Birisi, Sabahattin Zaim Hoca'nın ismi. Sabahattin Zaim Hocamız hakkında akşama kadar konuşsak kendisini yeterince anlatmış olamayız. Ama gerçekten aradan 8 sene geçmiş olmasına rağmen kendisini hala aramızdaymış gibi hissediyoruz. Hala özlemimizin çok büyük olduğunu bu vesileyle bir kere daha hissetmiş olduk" dedi.

Kurtulmuş, "Üniversitelere neden bu kadar çok asistan alınıyor?" şeklindeki ifadelere karşı Zaim'in, "Biz fidan ekiyoruz, tohum ekiyoruz. Allah'a çok şükür bu ektiğimiz tohumların, fidanların hiçbirinde de yanlışlık olmadı. Hepsi doğru düzgün yeşerdi" dediğini aktararak, hocanın Türkiye'de hem bir döneme şahit olan hem bir dönem içerisinde ülkenin kendi kültürü üzerinde yeniden yükselmesini sağlayacak neredeyse her çalışmada emeği bulunan büyük bir şahsiyet olduğunu söyledi.

Rahmetle, şükran ve minnetle andıkları Zaim'in isminin bile herkese hangi konumda, hizmette olunursa olsun insanlara hizmet etmeyi, memlekette ve dünyanın her yerinde insan-ı kamiller yetiştirilmesi için emek sarf etmeyi hatırlattığını aktaran Kurtulmuş, hocanın hem beşeri hem insani anlamdaki tüm olgunlukları akla getiren bir şahsiyet olduğunu kaydetti.

Kurtulmuş, meselenin ikinci tarafının ise göç ve ekonomi olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

"Göç ve ekonomiyle ilgili özellikle son zamanlarda dünya kamuoyunun çok önemli şekilde ilgisinin artmakta olduğunu görüyoruz. Biz Türkiye olarak göçün ortaya koymuş olduğu sorunlarla son 5 yıldır tabiri caizse boğuşan bir ülkeyiz. Türkiye yaklaşık 2 milyon 280 bin sadece Suriyeli mülteciyle karşı karşıya kalmıştır ayrıca Irak'tan gelen mültecileri kabul etmiştir. Özellikle son 5 yılda tarih boyunca yaptığımız gibi bu millet dünyanın neresinde başı sıkışan, başı belaya giren varsa, yardım isteyen kim varsa ona elini uzatmış ve ona ülkesinin sınırlarını açarak kendilerine ev sahipliği yapmıştır. Yaklaşık olarak bu 5 yıllık faaliyetlerin, mültecilere sahip çıkma onurumuzun maddi karşılığı ise yaklaşık 8 milyar dolar seviyesindedir. Türkiye böylesine önemli bir yükü maalesef tek başına çekmek, katlanmak durumunda kalmıştır. Bunu yaparken de yüksünmeden, şikayet etmeden Türkiye böylesine önemli bir sorunun üstesinden gelmeye gayret etmiştir. Bu, tarihsel misyonumuzun bir parçasıdır. Bundan 570 sene evvel İspanya'dan kaçan Yahudiler, sığınacak yer ararken onlara sınırlarını açan, ev sahipliği yapan yine bizim atalarımızdı. Aynı şekilde dünyanın neresinde insanların başı belaya girdiyse, Kafkaslar'dan kaçanların hayat ümidiyle geldiği ülke Türkiye'dir. Aynı şekilde Balkanlar'dan, Avrupa'nın, Ortadoğu'nun her yerinden başına bir sıkıntı geldiği zaman insanların gideceği yegane ülke, insanlığın son adası olan Anadolu, Türkiye toprakları oldu."

"Türkiye  2,5 milyon mülteciyi alırken hazmetme zorluğu çekmedi"

Bundan dolayı ortaya konan bu başarının devletten daha çok millete ait olduğunu dile getiren Kurtulmuş, "Eğer bu milletimizin böylesine büyük bir hazmetme kapasitesi olmasaydı, bu tabiri bir yerden hatırlıyorsunuz, 3 tane mülteci geldiği zaman hazmetme kapasitesinden bahseden batılı ülkeleri kast ederek söylüyorum, 5 bin, 10 bin mülteci geldiği zaman ayağa kalkanlara inat bu millet neredeyse 2,5 milyon mülteciyi 5 yıl içinde alırken hiçbir şekilde hazmetme zorluğu çekmedi" dedi.

Türkiye'nin, gelen mültecilere etnik, dini, mezhebi başta olmak üzere hiçbir ayrım yapılmadan bu topraklarda barındırmanın zorluklarıyla karşı karşıya kaldığını ifade eden Kurtulmuş, ancak meselenin sadece Türkiye'nin tek başına altından kalkabileceği kadar hafif bir mesele olmadığını söyledi.

Kurtulmuş, Türkiye'nin bu konuda sonuna kadar direneceğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bütün dünya, hani diyorlar ya şimdi 'Avrupa Birliği'nden şu kadar milyar dolar yardım gelecek', hiç kusura bakmasınlar bir kuruş bile yardım etmeseler Türkiye mülteciler meselesinde tek başına mücadele etmeye devam edecektir. Bunu hem insanlık melesi olarak görüyor hem de tarihe karşı sorumluluğumuzun göstergesi olarak kabul ediyoruz. Bu gelen insanlar dostlarımız, kardeşlerimiz, komşularımız, dindaşlarımız, aynı medeniyetin mensubu olduğumuz insanlar. Bu insanlara tabii ki kucak açacağız. Böyle olmasalardı da bu insanlara kucak açacağız. Ancak mesele sadece Türkiye'nin misafirperverliğiyle çözülemeyecek kadar vahim bir noktadadır. Onun için göç konusunda yapılan bu çalışmaları takdirle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Bu çalışmaları da sadece durum tespiti için değil, bu sorunun çözümüyle ilgili somut projeleri nasıl geliştiririz mantığıyla ortaya koyarsak gerçekten bu büyük insani krizin çözülmesine önemli şekilde destek olmuş olacağız."

"Aylan bebeğin cesedi sahile vurana dek dünyada yeterli hassasiyet oluşmadı"

Kurtulmuş, göç meselesinin mevcut şartlar devam ederse gelecek yılların en önemli ana sorunlarından olmaya devam edeceğine dikkati çekerek, "Çok daha açık söylüyorum, eğer dünya sistemi ve dünyanın temel aktörlerinin göç konusundaki tavırları bu şekliyle devam ederse, küresel göç tehdidi 3. Dünya Savaşı'ndan daha büyük bir tehdit olarak insanlığın gündeminde devam edecektir" diye konuştu.

Göçlerle ilgili bugün fevkalade önemli bir durumla karşı karşıya olunduğunu aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Aylan bebeğin cesedi sahile vurana kadar maalesef dünya kamuoyunda yeterli bir hassasiyet oluşmadı. Çünkü mesele birçok ülkenin insanı için, siyaset yapıcıları için uzaklarda, ötede, doğuya ait bir meseleydi ve doğunun çaresiz, çok da yüzüne bakılası olmayan insanlarının bir iç sorunu olarak algılanıyordu. Ancak ne zaman ki 2015'in yaz aylarında Doğu Akdeniz göç yollarının farklı kanalları kullanılarak Türkiye üzerinden, Akdeniz ve Ege üzerinden Avrupa'ya çok yoğun bir göç dalgası başladı, ne zaman ki denizlerde cesetler yüzmeye başladı, ne zaman ki Aylan bebeğin cesedi karaya vurdu, insanlığın gözü açılmaya başladı. Vicdan sahibi olanları bir tarafa bırakıyorum, doğuda da batıda da duyarlı olan insanlar var ama genel kitle olarak söylüyorum, insanların çok büyük kısmı bu konuya sağır ve dilsizken, 2015'in yaz aylarındaki gelişmeler batı dünyasının da kamuoyunun da gözünü açtı. Meselenin sadece Suriye ile ilgili olmadığı, Afganistan'dan, Pakistan'dan ve diğer Uzak, Ortadoğu, Ön Asya ülkelerinden ya da Afrika'dan göçle ibaret olmadığı, bunun çok daha derin bir konu olduğu dünya gündemine taşınmış oldu. Göç meselesinin ilk başladığı günlerde Ege'de yaşanan insanlık dışı dramı hep beraber izledik. Bizim Türk hücumbotları, Sahil Güvenlik birimlerimiz 'botlardan dökülenleri nasıl kurtarırız' diye gayret ederken, maalesef bazı ülkelerin sahil güvenlikleri mülteci botlarına ateş açarak, onları batırıp, denize düşürdüğüne dünya olarak şahit olduk."

Türkiye'nin sadece Ege ve Akdeniz'den topladığı mülteci sayısının 53 bini aşmış durumda olduğunu belirten Kurtulmuş, "Türkiye'nin bu üstün gayretlerine rağmen başka ülkelerin sahillerinde binlerle ifade edilen denizde bulunmuş olan ceset sayısı, Türkiye'nin bu hassasiyetli tavrı dolayısıyla en az limitlerde kalmış ama yine de binlerin üstünde ifade edilecek insan cesetleriyle karşılaşılmıştır" ifadelerini kullandı.

(Sürecek)

Kaynak: AA

Son Dakika Güncel Sabahattin Zaim İslam ve Ekonomi Sempozyumu - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement