"Ne uzaklaştırması, ne tedbiri? Korona var, korona!" - Son Dakika
Magazin

"Ne uzaklaştırması, ne tedbiri? Korona var, korona!"

"Ne uzaklaştırması, ne tedbiri? Korona var, korona!"

Koronavirüs salgını nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasakları, pek çok kadın için şiddet gördükleri evde, şiddet gördükleri kişilerle daha uzun süre bir arada kalmaları anlamına geliyordu.

07.03.2021 07:41  Güncelleme: 08:36

Koronavirüs salgını nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasakları, pek çok kadın için şiddet gördükleri evde, şiddet gördükleri kişilerle daha uzun süre bir arada kalmaları anlamına geliyordu. Kadın hakları savunucularının "Ev içi şiddet artabilir, acil tedbir alınsın" çağrıları yaptığı 2020 Mart ayı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün verilerine göre, bir önceki yılın mart ayına göre aile içi şiddet olaylarında yüzde 38.2 artışın yaşandığı bir dönem olarak kayıtlara geçti. Avukat Selin Nakıpoğlu, koronavirüs salgınının ülkemize ulaştığı Mart 2020'den bu yana kadınların yaşadıklarını anlattı.

SALGININ BAŞLAMASIYLA KADINLAR TEHLİKEYE DAHA AÇIK HALE GELDİ

Mart 2020'de salgının başlamasıyla birlikte kadınlar, tehlikeye çok daha açık hale geldi. Sağlık alanında çalıştığı için kocası tarafından eve gelmesi istenmeyen kadınlar oldu. Kaybedilen sosyal ağ, kadınların evde öğretmenlik işini de üstlenmek zorunda kalması kadınları çok etkiledi. Bir yandan da hem kendi işlerine hem de ev işlerine yetişmek zorunda kaldılar. Boşanma sürecini başlatan kadınlar, o süreci "Kapısını kapattı, kendi mesaisine odaklandı. İşbölümü yapamadık, lafı bile ettirilmedi" diye anlatıyor.

Nafaka tahsil edemeyen, açlıkla baş başa bırakılan kadınlar da oldu. Bazen karakollara telefonla ulaşamadık, karakollara bizzat başvurduğumuzda "Ne uzaklaştırması? Ne tedbiri? Korona var, korona!" gibi sözler duyduk. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'nın 'Koronavirüs Salgını Süresince Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İzleme Raporu'nda "ALO 183 tarafından Mor Çatı'ya yönlendirildiğini söyleyen kadınlarla dahi karşılaştık" diyor.

'COVID'LE MÜCADELE EDERKEN EVDEKİ ŞİDDETİN NE KADAR ARTTIĞINI KAÇIRDIK'

Aralık 2019'da 19 yaşındaki Nazmiye Koyuncu'yu üç aylık bebeğinin yanında öldüren Ramazan Dilgen, denetimli serbestlikle cezaevinden çıkmıştı. Ocak 2020'de eşini ve kendi öz annesini öldüren Tahsin Yüksekova da yine denetimli serbestlikle cezaevinden çıkmış bir hükümlüydü. Nisan 2020'de denetimli serbestliğin kapsamı genişletildi, yani daha fazla sayıda hükümlü izin alıp dışarı çıkmaya veya açık cezaevine nakledilmeye başladı. O günlerde, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres "COVID-19'la mücadele ederken evdeki şiddetin ne kadar arttığını gözümüzden kaçırdık, devletlere virüsle mücadele planlarının ilk üç maddesine evdeki şiddetle mücadeleyi koymalarını söylüyoruz" diyerek devletlere evlerde erkek şiddetiyle mücadele için çağrı yaptı. Kanada Başbakanı Justin Trudeau, kadın sığınakları, cinsel saldırı merkezleri ve çocuk barınakları için toplam 50 milyon dolarlık destek paketi açıkladı. İspanya'da şiddete uğrayan kadının eczacıya "Maske 19" demesiyle eczacının ev içi şiddet vakası bildiriminde bulunduğu bir uygulama başladı. Fransa, şiddet gören kadınların kriz döneminde kalabilmesi için 20 bin gecelik otel rezervasyonuna bütçe ayırdı, bazı oteller sığınak olarak hizmete açıldı. İngiltere, telefonda 55'i tuşladığınızda polise şiddet bildiriminde bulunan bir uygulamayı hayata geçirdi, Portekiz 100 kişilik iki yeni sığınağı hizmete koydu. Bizse Ceza İnfaz Yasası kapsamında salıverilen hükümlüleri konuşuyor, çözüm arıyorduk. Kadınların avukatı, adamların kaç yıl hüküm aldığını bildikleri için bir hesaplama yaptı ve bu adamların cezaevinden çıkacağını anladı. ve bu adamlar kadınların kapısına dayandı!

BİR BARO ÇALIŞANI "KALKTI O" DEDİ SÖZLEŞMEYİ KASTEDEREK...

Mart ayıyla 'yeni normal dönem'in başladığı haziran ayına kadar yaşananlar karanlık. Sığınakların durumu nasıldı? Kaç kadın özellikle korona döneminde bu sığınaklara giremedi? Kaç kadın oğlu 12 yaşında diye sığınağa alınmadı ve evine de dönemeyip sokakta kaldı ya da şiddet gördüğü eve döndü? Yanıtlanması gereken çok soru var. Elimizde kadınların yaşadıklarına yönelik sadece STK'ların raporları var, devletin hazırladığı raporlar yok. İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin tartışmaların olduğu nisan ayında, Anadolu'daki bir baro çalışanı bana "Kalktı o" dedi sözleşmeyi kastederek. Sözleşmeyi Türkiye çapında barolara bile anlatamadığımızı görmek beni hayal kırıklığına uğrattı.

TEDBİR KARARI ALDIRMAK İÇİN GİDEN KADINLARI CAYDIRMAYA ÇALIŞTILAR

Benim ve bir avukat arkadaşımın müvekkili olan üç kadının durumu çok kötüydü. O üç erkek cezaevinden bilenerek çıkmıştı. Müvekkilim o kadar korkmuştu ki telefonda konuşamıyordu bile. Seyahat yasakları vardı, tam bir kapana kısılma durumu yaşanıyordu. Mor Çatı sığınağında yer varsa, oraya yönlendiriyordum. Çünkü Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'nde (ŞÖNİM) de her zamankinden daha fena sorunlar vardı. ŞÖNİM'lerde önce ilk kabul birimine gidiliyor ve kadınlar, bize bu birimde çok uzun bekletildiklerini söylüyordu. Devlet sığınaklarında kalan kadınların durumu da iyi değildi. Pandemi döneminde oranın adeta cezaevine döndüğünü söylemiş, "Nefes alamıyor gibiydik" demişlerdi. Acil bir durumda polisler, kadınları sığınağa yerleştirme kararı verebiliyor, bu kararı 24 saat içinde hakime onaylatmaları yeterli ama bunu yapmadılar. O dönem eski kocası Ceza İnfaz Yasası'yla serbest kalacağı için can güvenliği tehdidi duyduğunu, koruma ve gizlilik kararı talep ettiğini söyleyen bir kadına kolluğun "Hele bir çıksın, sonra bakarız" diyerek bu talebi reddettiğine bile şahit olduk. Bir müvekkilim, eski kocasının öldürme kasıtlı yaralama eyleminden şans eseri kurtulmuş bir kadındı. Şiddet uygulayan erkeğin tahliye edilince ne yapacağını bilmediğini, şehir dışına gidemeyeceğini, zaten gidecek kimsesi olmadığını anlatmıştı. O çaresizlik dolu konuşmayı unutamıyorum. Ama kadın dayanışmasını örerek o çaresizliği dağıttık.

"GECELERİ DE SOKAKLARI DA İSTİYORUZ" DERKEN ÇOK CİDDİYİZ

2009'dan beri haberleri derliyorum; kadına ve çocuğa yönelik erkek şiddetiyle mücadeleye ömrümün büyük bir bölümünü verdim, ömrümün sonuna kadar da bununla mücadele edeceğim. Şiddetle mücadele, hak savunucusunun psikolojisini iyi etkilemiyor. Adliyede şiddet davalarından çıktıktan sonra can güvenliğimizi bile kadın dayanışmasıyla sağlıyoruz. Keşke bu ülkedeki kadınlar olarak aldığımız her nefes için mücadele etmek zorunda kalmasaydık. Zayıf düşmeyiz ama. "Geceleri de sokakları da istiyoruz" derken çok ciddiyiz, mücadele bizim ikinci adımız. Şu an kazanılmış hakların mücadelesindeyiz, işin kötüsü o. 10 sene önce mevcut yasaları inceleyip "Şu noktalar düzelmeli" derken 2021'de "Aman, elimizden alınmasın" mücadelesi içindeyiz.

80:  Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'nun raporuna göre, 2020 Mart ayında bir önceki yıla kıyasla fiziksel şiddet yüzde 80 oranında artış gösterdi, sığınak talebiyse yüzde 78 arttı.

Kaynak: Hürriyet

Son Dakika Magazin 'Ne uzaklaştırması, ne tedbiri? Korona var, korona!' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement