Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) sokağa çıkma yasağına ilişkin tedbir talebini reddettiğini anımsatarak, "AİHM, oradaki vatandaşların gündelik yaşamları için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılama noktasında, hükümetin gerekli tedbirleri aldığına ve alacağına inandığını ifade ederek reddetti" dedi.
Bozdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, soruları yanıtladı.
Bakan Bozdağ, Anayasa Mahkemesinin daha önce reddettiği sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili tedbir kararının AİHM tarafından da reddedildiği anımsatılarak değerlendirmesinin sorulması üzerine, bazı vatandaşların terör örgütünün talimatı ve takibinde davalar açtıklarını gördüklerini belirtti.
Anayasa Mahkemesine sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını temin maksadıyla tedbir istemli davalar açıldığını vurgulayan Bozdağ, bu davaların reddedildiğini kaydetti.
Davaların sonraki süreçte AİHM'e taşındığına işaret eden Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AİHM, 7 ayrı acele tedbir istemli talebi birleştirerek görüştü ve dün bu noktada bir karar verdi. AİHM'in verdiği karar tedbir talebinin reddi yönündedir. Neden reddi yönünde karar verdi? Nedeni şu, oradaki vatandaşların gündelik yaşamları için gerekli olan ihtiyaçlarını karşılama noktasında hükümetin gerekli tedbirleri aldığına inandığını, alacağına da inandığını ifade ederek bunu reddetti. Yani bu noktada Türk hükümetinin burada bulunan vatandaşlarımızın gıda, sağlık ve diğer ihtiyaçlarını karşılama talebi olduğu zaman aynen karşılayacağına inandığını ifade ederek bunu reddetti. Ama bu ret, bu davanın kökten reddi anlamına gelmiyor sadece tedbir talebinin reddidir. Davanın esasına ilişkin görüşmeler yapılacaktır ancak şu anda bu davaların daha ön incelemesi yapılıyor, kabul edilebilirlik veya edilmezlik kararı da henüz vermedi. Buradan onu da özellikle ifade etmek isterim."
AİHM'e başvuran vatandaşlardan birinin, sağlık hizmetlerinden yararlandırılmadığı iddiasıyla dava açtığını aktaran Bozdağ, vatandaşın kendisinin veya yakınlarının 112 Acil'i aradığını ve kısa sürede hastaneye getirildiğini belirtti.
Hastanede yapılan ilk tetkiklerin ardından, vatandaşa sezaryenle doğum teklifi yapıldığını anlatan Bozdağ, hastanın bunu kabul etmeyerek "evde doğum yapacağım" dediğini bildirdi.
Bozdağ, "Onun üzerine bir tutanak tutuluyor, kendi beyanı alınıyor, kendi isteğiyle hastaneden ayrıldığına dair beyanı imzalandıktan sonra hanımefendi ayrılıp gidiyor. Şimdi iddia ne? Diyor ki 'sağlık hizmeti bana sunulmadı, ben sağlık hizmetine erişemedim.' Halbuki hastaneye getiriliyor, her türlü tetkik yapılıyor, hem Anayasa Mahkemesine hem AİHM'e yalan beyanda bulunarak oradan yalanlarını doğrulayan bir karar arayışı da söz konusu. Biz bunların belgelerini tamamen arz ettik" dedi.
"Burada Anayasa Mahkememizin verdiği kararların ne kadar isabetli olduğu da AİHM'in verdiği bu kararla anlaşılmıştır" diyen Bozdağ, şu ifadeleri kullandı:
"Bazıları, özellikle CHP'li bazı vekiller, Sayın Türmen, eski vekil, o da 'doğrudan AİHM'e başvurunun yapılmış olması Anayasa Mahkemesinin etkin bir başvuru yolu olduğunu gölgelediğini' söylüyor veya 'etkin bir başvuru yolu olmaktan çıktığını' değerlendiriyor. Sayın Türmen'in bilgileri de oldukça yanlış. Çünkü bir defa doğrudan bir başvuru yok, bütün başvurucular Anayasa Mahkemesine başvurmuşlar, talepler reddedilmiş ondan sonra oraya müracaat var, bu bir. İkincisi de AİHM henüz bu dosyalarla ilgili kabul edilebilirlik veya kabul edilmezlik kararı vermedi, bunu ön inceleme sonucunda verecek. Şu anda verdiği karar geçici tedbir talebinin reddi kararıdır. O da Türkiye'nin lehine bir karardır."
"Başka ülkelerdeki uygulamalar çok farklı"
Sultanahmet'teki terör saldırı sonrasında "ambulanstan önce yayın yasağı getirildi" yönünde eleştiriler yapıldığının hatırlatılması üzerine de Bakan Bozdağ, terör saldırılarından sonra Türkiye'deki basın yayın organlarının yaptığı uygulamalarla başka ülkelerdeki uygulamaların çok farklı olduğunu belirtti.
Başka ülkelerde cenazeleri gösteren fotoğraf, görüntü bulunmasının hemen hemen mümkün olmadığına işaret eden Bozdağ, şöyle devam etti:
"Türkiye'de bizim bir savcımızı terör örgütü geldi, şehit etti. Hem teröristi hem savcımızı hem silahı gösteren fotoğraflar yayınlandı. Ankara saldırısı oldu, Suruç saldırısı oldu, dün de İstanbul'da terör saldırısı oldu. Bu saldırı üzerine televizyonlar, ajanslar canlı yayında oradaki görüntüleri, her şeyi olduğu gibi aktardılar. Sur'da güvenlik güçlerimizin teröristlere karşı verdiği mücadeleyi bazı kanallar canlı yayında aktarıyor. Bunların hepsi çok net şekilde terör örgütlerinin propaganda amaçlarına hizmet eden yayınlardır. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir yayın anlayışı yoktur. Basın ahlak ilkelerine de uygun bir şey değildir. Olayla ilgili o görüntüleri, çıkan şeyleri vermezler ki toplum hem rahatsız olmasın hem başka gerekçeler var, başka tür eylemler olabilir sorumlulara ulaşma, ilgili teröristleri bulma noktasında güvenlik güçlerinin işleri zorlaşabilir, pek çok nedeni olabilir. Ama herkes bu noktada bir sorumluluk anlayışı içinde bir yayın yapıyor ama Türkiye'de medya organları maalesef buna riayet etmiyor."
Bozdağ, Paris saldırısında Fransa televizyonlarının ya da CNN gibi kuruluşların görüntü yayınlamadığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Orada herkes sorumlu davranıyor. Bir terör saldırısı olunca 'bununla AK Parti hükümeti nasıl zarar görür, vatandaşı hükümetin aleyhine kışkırtırız' diye düşünürseniz başka tür yayın yaparsınız. Ama bu insanlığa karşı suçtur. Terör örgütü bir yandan eylem yaparken birilerine mesaj verirken öte yandan da bu eylemin korkutuculuğuyla bu eylemin daha fazla kişi tarafından duyulması, görülmesiyle kendi amacına dönük propaganda içine giriyor. Bu yayınlar ne Türkiye'ye hizmettir ne de hayatını kaybeden vatandaşlara veya yabancılara, yaralılara hizmettir. Sadece terör örgütünün propagandasına hizmettir. Ben o nedenle bütün yayın organlarını bu konularda sorumlu davranmaya ve bu sorumluluk içerisinde yayın yapmaya davet ediyorum."
"Terör örgütünün propagandasına daha fazla hizmet edilmesin"
Başka ülkelerde terör, terör eylemleri konusunda nasıl sorumlu yayın yapılıyorsa, Türkiye'de de aynı sorumluluk içerisinde yayın yapılmasını beklediğini belirten Bozdağ, şöyle konuştu:
"Yayın yasağı konulması şuradan kaynaklanıyor, hem bir terör örgütünün bu propagandasına daha fazla hizmet edilmesin, onun önünü kesmek, hem bu olay üzerinde toplumun paniğe, korkuya sevk edilerek, terör örgütünün ulaşmak istediği kaos ortamı oluşturma amacının önüne geçilmesi hem de soruşturma devam ediyor, devam eden soruşturma nedeniyle delillerin karartılmasının önlenmesi. Eylemi gerçekleştiren teröristler, onlarla ilişkili kişilere ilişkin bir tahkikat sürüyor. Kimle nereyle irtibatlı, nasıl oluyor? Daha bütün bunlar işin başında ayrıntılarıyla verildiği zaman onunla bağlantılı olanların izini bulma imkanı ortadan kalkıyor. Soruşturmanın selameti, delillerin sağlıklı toplanması, eylemi gerçekleştiren teröristin ortaklarının, ona yardım edenlerin ve onunla irtibatlı herkesin tespiti ve gerçeğin bütün boyutlarıyla ortaya çıkarılması bakımından da buna ihtiyaç duyulmaktadır. O nedenlerle yapılmaktadır. Yoksa kamuoyunun olaylar hakkında bilgilenme hakkının engellenmesi gibi düşünce kesinlikle yoktur. Kaldı ki bu olaylarla ilgili haber verme yasaklanmadı, sadece belli konular için tedbir alındı. Yoksa bütün bu olaylarla ilgili basın yayın organları haber verme, kamuoyununun bilgilenme hakkının gereğini yapma konusunda yeteri kadar hürriyete ve imkana zaten sahip. Bu ortadan kaldırılmadı."
(Bitti)
Son Dakika › Politika › Adalet Bakanı Bozdağ, Aa Editör Masası'nda - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?