Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Siyasi Başdanışmanı, AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, partisinin geçmiş hükümetlerin aksine bir siyaset anlayışına sahip olduğunu belirterek, "AK Parti, katı ideolojik bir kimlik geliştirmek yerine, daha esnek ve yumuşak bir siyasi kimlik geliştirme, insan ve hizmet odaklı bir anlayışı hakim kılmaya çalıştı" dedi.
İstanbul Şehir Üniversitesinde düzenlenenen "AK Parti Hükümetlerinin 10 Yılına İçeriden ve Dışarıdan Bakışlar Konferansı"nın açılışında konuşan Akdoğan, AK Parti'nin muhafazakar demokrat kimliğini değerlendirdi.
Akdoğan, AK Parti'nin, siyasi ve ekonomik olarak büyük çalkantılar yaşadığı bir dönemde ortaya çıktığını belirterek, muhafazakarlığın, farklı düşünce mensuplarının değişime direnmesi anlamında bir siyasi tutum olmadığını, daha köklü bir siyasi ideolojiden bahsettiklerini anlattı.
Muhafazakarlığın Fransız Devrimi'ne tepki olarak doğduğunu kaydeden Akdoğan, "Kemalist, İslamcı, solcu, sağcı değişime direndiğinde muhafazakar deniliyordu. Bu, bir siyasi tutumun adı. Biz daha farklı ve köklü projeler getiren bir ideolojiden bahsediyoruz. AK Parti, katı ideolojik bir kimlik geliştirmek yerine, daha esnek ve yumuşak bir siyasi kimlik geliştirme, insan ve hizmet odaklı bir anlayışı hakim kılmaya çalıştı" diye konuştu.
Marjinal partilerin daha konsantre ve katı ideolojiler üzerinden hareket edebildiklerini anlatan Akdoğan, AK Parti gibi kitle partisinin çok daha fazla kesime hitap ettiğini belirtti. Akdoğan, Türkiye'de siyasetin artık sağ-sol kavramları üzerinden adlandırılmadığını aktararak, uzunca bir süredir siyasetin ekseninin değiştiğini söyledi.
Yalçın Akdoğan, ideolojilerin birbirinden ayrılmasında birtakım kıstaslar bulunduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Muhafazakarlık elbette değişime karşı değil. Köktenci, devrimci, yukarıdan aşağı işleyen ve dış dinamiklere dayanan bir değişim projesine karşı, aşağıdan yukarıya, doğal süreçler içerisinde işleyen ve iç dinamiklere dayanan bir değişimi savunuyor. Muhafazakarlık dediğimizde bir yük de var. Hem Türkiye'de hem de dünya genelinde birtakım handikaplar ve sorun alanları elbette var. Türkiye'de muhafazakarlık denilince bu kavramlar üzerinden eleştiri getirmek elbette mümkün. Meseleye nereden baktığınız önemli. AK Parti, yeniden bu handikapları üretiyor ve yaşatıyor mu, yoksa bunları rehabilite ediyor, yumuşatıyor ve dönüştürüyor mu? Burada, AK Parti, muhafazarlık anlayışıyla madde-mana, gelenek-modernlik, güç-hak, dünyevi-uhrevi gibi ayrımlarda daha sentezci bir anlayış geliştirdi. Tek boyutlu bakış yerine, farklı olana açılma, onunla bir senteze gitme şeklinde bir yaklaşım geliştirdiği de söylenebilir."
Akdoğan, 2002'de 3 partinin iktidarda olduğunu, seçimle üçünün de barajın altında kaldığını anımsatara, bunu iktidarın eritici ve yozlaştırıcı etkisi olarak niteledi. Akdoğan, 10 yıl boyunca iktidarda kalmanın kimlikten ve tabandan kopmamakla mümkün olacağını ifade ederek, Türkiye'nin 3 demokrasi dalgası yaşadığını, bunların Adnan Menderes, Turgut Özal dönemleri olduğunu, Recep Tayyip Erdoğan döneminde ise bir tsunamiye dönüştüğünü vurguladı.
Kimlik siyaseti ve çözüm süreci
Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı Akdoğan, çözüm sürecinin, Türkiye'nin demokratikleşmesi açısından çok önemli olduğunu ifade ederek, çözüme ulaşılmasıyla demokratikleşme yolunda bir adım daha atılmış olacağını anlattı. Sorunun geçmişine, insan ve maddi kayıplarına değinen Akdoğan, "Burada akan kanı durdurmak, gözyaşını dindirmek için hükümet başından beri çaba ortaya koyuyor. Bir yönüyle terör sorunundan kurtulmak, bir yönüyle demokratik Türkiye'yi inşa etmek. Bütün bunları bir arada değerlendirdiğimizde aslında önümüzde sorunlar kümesi var" ifadelerini kullandı.
Kürt sorununun bileşenlerini, "ilgisizlik ve geri kalmışlık", "ayrımcı ve dışlayıcı anlayış" ve "ayrılıkçılık" olarak tanımlayan Akdoğan, ayrılıkçılığın zamanla demokratik özerkliğe kadar gerilediğini söyledi.
Akdoğan, demokratik açılım kapsamında çok boyutlu çalışmalar yapıldığını belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kürt var mı yok mu tartışmasından, Kürtçe yayın yapılması, eğitim sistemine sokulması yönünde adımlar atıldı. Çok boyutlu mücadelenin bir boyutu da görüşme yöntemiydi. İşte o demokratik açılım süreci birtakım olumsuzluklar yaşadı. Habur olayı, arkasından BDP'nin bunu provoke etmesi. Oslo Süreci olarak sonradan adlandırılan süreç de sabote edildi. Silvan saldırısı gerçekleştirildi, DTK demokratik özerklik ilan etti ve süreç topyekun sabote edilmiş oldu. Bu süreç devam ediyor, hükümet reformlar yapıyor, Oslo Süreci var ve Türkiye seçimlere gidiyor. Bütün partiler anayasa sözü verdi, seçimden çıkılacak ve yeni bir anayasa umudu var. Böyle bir dönemde Oslo Süreci sabote edilmiş oldu ve hükümet de kapıları kapattı. Bu, PKK'nın farklı bir stratejiyi hayata geçirmesine sebep oldu. Bu da; nasıl onlar Arap Baharı'nda sokağa döküldüler, netice aldılar, biz de şehir merkezlerinde halk isyanları, kırsalda büyük gruplarla saldırılarla alan hakimiyeti kurarak, bu neticeye ulaşabiliriz yanılgısı. Buna karşı hükümet de cumhuriyet tarihinin en büyük askeri operasyonlarını yaptı."
Akdoğan, İmralı'nın da içinde olduğu yeni sürecin parametrelerinin çok daha hızlı olduğunu belirterek, vesayetçi odakların zayıflatıldığını ve BDP'nin sürecin içine daha fazla girdiğini söyledi. - İstanbul
Son Dakika › Politika › AK Parti Hükümetlerinin 10 Yılına İçeriden ve Dışarıdan Bakışlar Konferansı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?