CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'ndan 3. Yargı Paketi Değerlendirmesi - Son Dakika
Politika

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'ndan 3. Yargı Paketi Değerlendirmesi

CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu\'ndan 3. Yargı Paketi Değerlendirmesi

Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır İl Başkanlığı'na seçilen Haşim Özkoyuncu'nun basın ile tanışma toplantısına katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 3.Yargı Paketi ve gündeme ilişkin konular ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

07.07.2012 16:52

Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır İl Başkanlığı'na seçilen Haşim Özkoyuncu'nun basın ile tanışma toplantısına katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 3. Yargı Paketi ve gündeme ilişkin konular ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

CHP Diyarbakır İl Başkanlığına seçilen Haşim Özkoyuncu'nun basın ile tanışma toplantısına, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ile çok sayıda parti yöneticisi katıldı. Gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Tanrıkulu'na öncelikle 3. yargı paketi ve tutuklu milletvekillerinin tahliye edilmemesi soruldu. Tutuklu Milletvekili Faysal Sarıyıldız'ın tahliye kararına Diyarbakır'dan ret kararı çıktığının sorulması üzerine Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu "Ben avukatlık yaptığım dönemde de hep şunu savunurdum Türkiye'nin bu yargı ortamında mümkün olduğu kadar yargıya takdir yargıya takdir alanı bırakacak düzenleme yapmamak lazım. Yargıya takdir hakkı bıraktığınız anlamda yargı bu hakkı maalesef özgürlükler lehine adalet lehine maalesef kullanmıyor. Yani yargının gelişme pratiği bize bunu gösteriyor. Dün benim de basından izlediğim kadarıyla davanın geldiği nokta delillerin niteliği gibi gerekçeler yazmışlar. Yasama olarak çok önemli bir düzenlemeye imza attık. Aslında Adli kontrolde hem süre sınırı var hemde suç sınırı var yani katalog suçlar falan değil. Devlet aleyhine işlemiş suçlar bakımından uygulanamıyordu Adli kontrol ama şimdi biz hem süre sınırını kaldırdık. Aslında gelen önergede bu 5 yıldı ama biz bunu da verdiğimiz önerge ile kaldırdık çünkü kabul edilseydi 5 yıllık süre Milletvekillerine uygulanmayacaktı. Komisyonda bunu kabul etti. Mahkemede birde yanlış hatırlamıyorsam katalog suçlar oluştu diyor, böyle bir ayrım yok yasada. Hangi suç olursa olsun adli kontrol uygulana bilecek. Dolayısı ile mahkemenin verdiği karar gerekçesi bakımından yanlış, suç ayrımı yok. Mahkeme ne yapmış, gerçekten bunun hukuk ile adaletle yargı pratiğini izah etmek mümkün değil bu mahkemenin kararını. Mahkeme devam ediyor, yani yasama organına karşı direnmeye devam ediyor. Yasama organını rehin almaya devam ediyor, yasama faaliyetlerini kendi kontrolünde tutmaya devam ediyor. Bu kararın Türkçesi budur ve anladığımız budur. Umuyorum diğer 4 milletvekili için Diyarbakır'da ve 3 milletvekili içinde İstanbul'da aynı pratiği uygulamazlar, Türkiye'nin önünü açacak, siyasetteki gerginliği belki azaltacak bir gerginliğin önünü alırlar. İfade özgürlüğünü mevcut düzenlemeler içerisinde takdire bırakıp suç değil dersiniz, ama aleyhine kullanıp suç dersiniz kullanılan sözleri. Yada şu Adli Kontrol meselesinde mahkeme nasıl diyecek katalog suçlarda var. Benim bildiğim kadarıyla katalog suçlar yok, suç ayrımı yapılmamış. Anayasa mahkemesinin kararını bende inceledim, siyasi partilerin faaliyetlerinden dolayı kişilerin yargılanamayacağına dair düzenleme var. 8 bin kişi Türkiye'de sadece bölgede yürütülen soruşturmalar nedeniyle tutuklu. Bunlar nasıl tutuklular. Tersini de yorumlaya bilirsiniz, hiç böyle bir durum olmaya bilirdi" dedi.

"MİLLETVEKİLLERİ İÇİN ADRESE TESLİM BİR YASA YAPMAK LAZIM"

Tanrıkulu, tutuklu milletvekilleri için adrese teslim yasa yapılması gerektiğini belirterek, "Milletvekillerinin tutuklanması konusunda adrese teslim bir yasa yapmak lazım, Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Mehmet Haberal, Mustafa Balbay gibi bir yasa yapacaksınız ve bunların isimlerini yazıp serbest bırakacaksınız. Şimdi kişiye özel bir yasada çıkartılamaz, MİT yasası çıktı ama o ayrı mesele oda kişiye özel bir yasaydı ama yargı bunu istiyor. Diyor ki bana takdir alanı bırakma ben tahliye etmeyeceğim, sen hangi yasayı çıkartırsan çıkart ben takdir hakkımı kullanırım tahliye etmem. Yoksa Adli Kontrol kararı verse dese ki, Diyarbakır il sınırları dışına çıkmaması kaydıyla hafta'da 4 gün bağlı bulundukları karakola giderek sabah akşam imza atmak şartıyla dese ne farkı olacak. Bu devletin güvenlik güçleri de var izler. Zaten izlemişler haklarında teknik görüntüler var izleme kayıtları var yine izlerler. Ama tahliye'de eder bu kadar yasama organını sor durumda bırakacak ve yasama organını iradesi üzerine kendi iradesini koyacak bir tutum almaz. Bu konularda karar diğer mahkemelere emsal olmaz. Ama bu kadar acele şekilde yorumlayan mahkeme kararını doğrusu ben doğru bulmuyorum. Bakalım diğer mahkemeler ne yapacak. Ama bu diğer mahkemelerin eline bu tür bir yorum içinde fırsat vermiştir. Aynı mahkemede daha 2 kişi var bakalım ne olacak. 6. mahkemenin diğer iki Milletvekili ile ilgili vereceği karara bakalım, sonra 5 Mahkemenin vereceği karara bakalım, çünkü 5. mahkemenin itiraz yeri 6. Mahkemedir. Her dava ve her sanığın durumu kendi delilleri ile değerlendirilir kural odur, dolayısı ile Faysal Sarıyıldız için delilleri ve dosyanın durumu farklı ola bilir, diğer 4 milletvekili içinde bide İstanbul'da ki 3 Milletvekilinin delilleri farklı ola bilir. Dolayısı ile farklı kararlar çıka bilir ama bu karar iyi olmamıştır sonuçta" dedi.

"KÜRT MESELESİ ÇUMHURİYETLE YAŞITTIR"

Tanrıkulu, Kürt meselesinin Cumhuriyet ile yaşıt olduğunu ve 3 ayda çözülemeyeceği, ama siyasi partilerin diyaloglarından dolayı umutlu olduğunu belirterek "Türkiye'nin bu meselesi son 30 yılda yoğunlaşmıştır çatışma ve ölümler yoğunlaşmıştır ama bu mesele neredeyse Cumhuriyetle yaşıttır. Bu meseleyi 1 ayda, 3 ayda çözüm sürecine çözmek mümkün değil. Ben şahsen siyasi partiler arasındaki diyalog nedeniyle umutluyum ama kamuoyunun beklentileri her zaman yüksektir bu tür şeylerde. Hemen sonuç almak hemen sonucu görmek ister ama bizde biliyoruz ki bu tür süreçler uzun süreçlerdir. Hele hele barışla ilgili çatışmayı sonlandırmakla ilgili meşakkatli süreçlerdir. O yüzden kamuoyu hemen sonuçları görmek istiyor, bakın bir şey olmadı gibi. Ama bizler ve bütün kamuoyu biraz daha sabırlı olmak zorundadır. Biraz daha serinkanlı ve sağduyulu olmak zorundadır. Bugünden yarına bu tür görüşmelerin sonucu görünmeye bilir ama orta ve uzun vadede Türkiye'nin bu temel meselesi konusunda sonuç alıcı bir başlangıç alacağını düşünüyorum" dedi.

Leyla Zana'nın "Bu işi Erdoğan çözer" demesinin ardından Başbakan ile görüşmesini ve CHP'nin bu konu ile ilgili Başbakan ile görüşmesinin sorulması üzerine Tanrıkulu "Biz AK Partiye gittiğimizde düşüncemizi açıkladık. Bizim gidiş düşüncemiz Erdoğan bu işi çözüyor, iyi gidiyor falan değil 10 yıl içerisinde Adalet ve Kalkınma Partisi pratiği ve uygulaması içerisinde Türkiye'nin bu meselesi daha da içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir. Kutuplaşma artmıştır, Türkiye farklı bir noktaya taşınmaktadır, Türkiye'nin kendi dinamikleri bu sorunu çözme potansiyeli taşıyor. Dolayısı ile AK Parti bu sorunu çözmekten ziyade daha karmaşık daha içinden çıkılmaz hale getirmiştir, sorunun çözümünü başka merkezlerde değil TBMM'de aramak lazım. Bu nedenle gelin TBMM'de mutabakat komisyonu kuralım, bu komisyona paralel ortak akıl heyeti kuralım ve beraber çözelim. Bizim gidiş gerekçemiz buydu. Başbakan'ın ve Hükümetin bu sorunu 10 yıl öncesine nazaran daha kötü bir yere getirdi ve Başbakan bu konuda bir irade kullanmadı, bir politika üretemediğini ve politikalarını şeffaf bir süreç ile halka açıklamadığı gerekçesiyle gittik biz. Bu sorunu ve çözümü mecliste başlatalım diye gittik henüz bu süreç tüketilmiş değil, meclis odaklı sürecin başlaya bileceğine inanıyoruz sürecide tüketmiş değiliz. Önümüz yaz biz bu konudaki mutabakat arayışlarımıza devam edeceğiz. Tabii ki AK parti ve Başbakan bu hükümeti idare ediyor, eğer cesaretle bu sorunun çözümü noktasında ortaklaşarak, bu sorunun çözümü noktasında diğer siyasal muhatapları ile birlikte bir tutum almaya başlarsa çözüm sürecide başlar. Bugüne kadar bunu yapmamıştı ama bundan sonra bunu yapar mı yapamaz mı bunu da göreceğiz. Biz mecliste açık ve şeffaf herkesin göre bileceği bir süreç istiyoruz. Başbakan bugüne kadar maalesef diğer siyasal muhataplarını konusunda masaya çağıran bir üslup izlemedi maalesef" diye konuştu.

"ADLİ KONTROLDEN SONRA DA YARGI DİYARBAKIR'DA Kİ GİBİ BİR TUTUM SERGİLERSE BU BAŞKA BİR ŞEYDİR. BUNUN ADI YARGI FAALİYETİ DEĞİLDİ BAŞKA BİR ŞEYDİR BU, BUNUNDA ADINI ARTIK KENDİLERİ KOYSUNLAR"

"Adli kontrolden sonra da yargı Diyarbakır'da ki gibi bir tutum sergilerse bu başka bir şeydir. Bunun adı yargı faaliyeti değildi başka bir şeydir bu, bununda adını artık kendileri koysunlar" dilen Tanrıkulu konuşmasını şöyle sürdürdü "Geçtiğimiz 1 yıldan bu yana yasama faaliyetlerini Türkiye'de kendi kontrolünde yürümesi inancında olduğu için Milletvekillerini tahliye etmedi. Uluslar arası mevzuatlar, anayasanın 17 ve 90'ncı maddesi var takdir hakkını tutuklu Milletvekilleri lehine kullana bilirdi diyor ama son bir yılda direndi. Cumhur Başkanı rahatsızlığını izah etti Türkiye'de HSYK'nın birinci daire başkanı bu konuda rahatsızlığını dile getirdi ve söz geçiremiyoruz dedi. Başbakan Yardımcıları ve Bakanlar değişik ortamlarda açıkladılar yani bizim dışımızdaki siyasi aktörlerde bundan önce düzenlemede tahliye edilmeleri gerektiği konusundaki düşüncelerini ifade ettiler. Adli kontrolden sonra da yargı Diyarbakır'da ki gibi bir tutum sergilerse bu başka bir şeydir. Bunun adı yargı faaliyeti değildi başka bir şeydir bu, bununda adını artık kendileri koysunlar. Şimdi şu da ola bilir, biz bunu uygularsak herkese uygulanır. Milletvekillerinin ne ayrıcalığı var diye kafalarından geçen düşünce bu ola bilir. Yargı, Yasama ve Yürütme bir birini dengeli bir şekilde yasalar içerisinde bir birini kontrol edebilir. Ama maalesef Yargı Türkiye'de bu sistemin işleyişini zora sokmuştur, hazırladığı iddianamelerle verdiği kararlarla. Yasalarda açıkça yazmasa bile Milletvekilleri 12 Haziran seçimlerinden hemen sonra tahliye edilmesi lazımdı. Birde şimdi şunu diyiyorlar niye tutuklu Milletvekillerini aday gösterdiniz. Arkadaşlar bakın Adaylık koşulları olan herkes aday olabilir. Türkiye'de Aday olacak insanların muhatabı yargı makamlarıdır, Yüksek Seçim Kuruludur. Gidersiniz sabıka kaydı alırsınız evraklarınızla teslim edersiniz o sırada incelenir itirazlar yoksa aday olursunuz. Türkiye'de aday olmanın adresi Adalet ve Kalkınma Partisi merkezinden aday ola bilirmi olamazmı diye belge almak değil ki. Bir mahkemeden alacaksınız birde gidip onlardan alacaksınız. Bu anlayış özgürlükçü ve demokrasiden yana bir anlayış değil. Bu anlayışı dillendirenlere söylüyorum. O zaman peşinen mahkum olmak demektir ve peşinen seçilme haklarını elinden almak demektir" dedi.

Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sorusuna Tanrıkulu, "2004 yılında Ben Baro başkanı iken yaptığı açıklamada biçimsel değişiklikler ile Türkiye'de bu sistemi çözemezsiniz demiştim. DGM'leri kaldırıp Özel Yetkili mahkemeler kuruyorsunuz sadece ismi değişiyor. Şimdi ne oldu davalar bakımından göreve devam edecek yani şu yapıldı, Diyarbakır İzmir ve İstanbul'da ki davalar sana ait ama sen centilmenlik anlaşmasını bozdun dolayısı ile bu davalar tamam sen başlamışsın götür ne yaparsan yap sana bu sanıkları ve bu davayı emanet ettim senin elindedir istediğini yap ama bundan sonra sen centilmenlik anlaşmasını bozdun bundan sonra sen bana karşı bir yönelim içerisinde buluna bilirsin o yüzden ben kendi mahkememi kendim kuracağım, bundan sonrası bakımından. Dolayısı ile Başbakan'ın Özel yetkili mahkemeler amacını aşmıştır demesi kendilerine karşı amacını aşmıştır. Kendi egemenlik alanına müdahale etmeye başladığı için Başbakan onu söylüyor. Şimdi Başbakan diyor ki kaldırdım ben bu mahkemeleri, ben bu mahkemeleri kendi ihtiyaç duyduğum yerlerde kendi istediğim hakimler ile kendi istediğim sayıda kuracağım. Şimdi sizlere soruyorum Diyarbakır'da 1., 2., 3., Ağır Ceza mahkemesi bunlara bakamaz mı bunlardan yoksunlar mı. Yapabiliyor ama oralara bu sistemin zihniyetini temsil eden yargıçlar atanıyor ve o yargıçları kendilerine bizler yargının kurmaylarıyız diyorlardı. Kurmay kelimesini özellikle kullanıyorlardı. Şimdi Özel Yetkili Hakim ve savcılar kendilerini diğer yargıçlardan daha farklı görecekler çünkü oraya atanmak yargı içerisinde bir ayrıcalıklığı ifade ediyor, hem zihniyet bakımından hem görev bakımından. Oraya atandığı zaman insanların özgürlüklerinden yana tutum almıyorlar devletten yana tutum alıyorlar. Özgürlük aleyhine tutum alıyorlar. Dolayısı ile gereken bu sistemin tamamen yürürlükten kaldırılması gerekiyor" diye konuştu. - DİYARBAKIR

Kaynak: İHA

Son Dakika Politika CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'ndan 3. Yargı Paketi Değerlendirmesi - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement