CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un suikast sonucu öldürülmesine ilişkin, "Yakışmıyor Türkiye'ye. Öldüren kişinin bir polis olması ayrıca üzerinde durmamız gereken bir noktadır. O kişinin canlı yakalanmayıp da öldürülmesi yine ayrıca üzerinde durmamız gereken bir noktadır." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye'nin geldiği noktada vatandaşların geleceğe ilişkin derin kaygılar yaşamaya başladığını belirten Kemal Kılıçdaroğlu, son bir haftada İstanbul ve Kayseri'de yaşanan terör saldırıları ile Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un öldürülmesine işaret etti.
Daha önce "Türkiye iyi yönetilmiyor" ifadesini kullandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, artık "Türkiye yönetilmiyor" noktasına gelindiğini savundu.
"Bu ülkenin istihbaratı yok mu? Bu ülkede devlet yok mu?" diye soran CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, vatandaşların ülkeyi bu hale kimin getirdiğini iyi sorgulamasını istedi. Bu soruları sormanın görevi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, ülkenin bekasından herkesin sorumlu bulunduğunu kaydetti.
Terörün amacının toplumda yılgınlık ve korku yaratmak, baskı, acı, kan ve gözyaşı ile istediklerini siyasal iktidarlara dikte ettirmek olduğunu anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, "Gerekçesi ne olursa olsun, kimden gelirse gelsin, bu ülkenin bütün vatandaşları terör karşısında onurlu bir tavır takınmak zorundadırlar. Hep birlikte terörü lanetlemek ve kınamak zorundayız." diye konuştu.
-"İstihbaratı çöken bir ülkede terörle mücadele yapılmaz"
Terörle mücadele konusunda üzerlerine düşen her türlü görevi yerine getirmeye, iktidara her türlü desteği vermeye hazır olduklarını daha önce defalarca söylediklerini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Siz devleti yönetiyorsunuz. Bizden bir şey istediniz de vermediysek gelin bizi suçlayın. 'Ben terörü engelleyecektim, CHP şuna engel oldu' deyin. Neye engel olduk biz? Biz sizden sadece bir şey istiyoruz; bu memlekette huzur istiyoruz. Ülkede barış istiyoruz, analar ağlamasın istiyoruz. Ülkenin caddelerinde, sokaklarında bütün vatandaşlarımız huzur içinde gezsin istiyoruz. Bu hepimizin ortak paydası olmak zorunda. Eğer mücadeleyse her türlü mücadeleyi vermeye de hazırız. Terör konusunda mücadele ciddi bir iştir. İstihbaratı çöken bir ülkede terörle mücadele yapılmaz. Ciddi ve güçlü bir istihbarat örgütünüzün olması lazım. Sadece o yetmez. Aynı zamanda teröre karşı olan diğer istihbarat örgütleriyle de sıcak, yakın ilişki kurmak gerekir. Çünkü terörün yurt dışı kaynakları var."
Terörle mücadelede en etkili yolun finansman kaynaklarını kurutmak olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, iktidarın bu noktanın üzerinde özenle durması gerektiğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, terörle mücadelenin akıl, bilgi, deneyim ve liyakat işi olduğunu, devlette liyakatın çökertildiği bir ortamda terörle etkin bir mücadeleden söz edilemeyeceğini ifade etti.
"Elinizde benzin bidonu ile giderseniz, yangın evinize de sıçrar"
Terörle mücadelede dış politikanın önemine de işaret eden Kılıçdaroğlu, "Komşunuzda yangın varsa elinizde benzin bidonu ile giderseniz, terörü önleyemezsiniz. O yangın sizin evinize de sıçrar. Bugün geldiğimiz nokta budur. Siz terörle mücadele edecekseniz terör örgütünün üyesi saydığınız kişileri Ankara'ya davet etmeyeceksiniz, ayağına kırmızı halı sermeyeceksiniz. Bunu yaptığınız andan itibaren terör örgütü dediğiniz örgütü meşrulaştırmış olursunuz." değerlendirmesinde bulundu.
Devletin terör örgütleriyle muhatap kılınmasının, onlarla masaya oturtulmasının terörle mücadeleyi zaafa uğratacak yaklaşımlar olduğunu kaydeden CHP genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Oslo'da, Habur'da masaya oturdunuz. Terör örgütünün ayağına hakimleri, savcıları götürdünüz. İmralı'da masalar kurdunuz. Defalarca söyledik; bu yol yol değildir. Bu yolla terör önlenmez dedik." diye konuştu.
Terörle mücadeledeki başarısızlıkların faturasını yoksul Anadolu çocuklarının, vatandaşın ödediğini bildiren Kılıçdaroğlu, vicdanının sızladığını, böyle bir devlet yönetimini kabul etmenin mümkün olmadığını anlattı.
Kılıçdaroğlu, iktidarın 2002 yılında terörü sıfır noktasında devraldığını, 14 yılın sonunda ülkeyi terör batağının içine bıraktığını ileri sürerek, böyle bir yönetim anlayışının dünyanın hiçbir yerinde olmadığını savundu.
Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"20 Temmuz'dan bu yana 843 güvenlik görevlimiz şehit oldu. Siyasi sorumlusu kim bunların? Bir Allah'ın kulu çıkıp, 'Bu işin siyasi sorumluluğu bana aittir. Ben önleyemedim. Bu nedenle görevi bırakıyorum.' dedi mi? Demedi. Bu işin sorumlusu kim? Bakkal mı, manav mı, sanayici mi? Dünyanın her yerinde bu işin sorumluları ülkeyi yönetendir. Ama hiç kimse sorumluluğu üstüne almıyor. Yeri zamanı geliyor, koro halinde havuz medyası CHP'yi suçluyor. Sanıyorlar ki 14 yıldır Türkiye'yi biz yönetiyoruz, o beyefendiler de muhalefet. Allah akıl, fikir versin bunlara."
Terörü önlemek isteyenlerin, radikal cihatçı gruplara kucak açmaması, onlara silah göndermemesi, onları korumaması, arkalarında durmamaları gerektiğine vurgu yapan Kemal Kılıçdaroğlu, aksi tutumlar halinde terör batağı içinde bir Türkiye tablosu ile karşı karşıya kalınacağını ileri sürdü.
"Niye canlı yakalamıyorsun?"
Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un silahlı saldırı sonucu öldürülmesine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Rusya'nın Ankara Büyükelçisi hain bir saldırı ile hayatını kaybetti. Yakışmıyor Türkiye'ye. Öldüren kişinin bir polis olması ayrıca üzerinde durmamız gereken bir noktadır. O kişinin canlı yakalanmayıp da öldürülmesi yine ayrıca üzerinde durmamız gereken bir noktadır. Kimse yok. Niye canlı yakalamıyorsun? Bu saygıdeğer büyükelçi Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin düzelmesi için olağanüstü çaba harcayan bir büyükelçiydi. Uçak krizini karşılıklı giderelim diye çaba harcayan bir büyükelçiydi. Kendisine ve Rus halkına taziyelerimizi ve başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Hiçbir yabancının kendi ülkemizde bir suikaste kurban gitmesini istemiyoruz. Onları korumak Türkiye Cumhuriyeti'nin şerefidir. Yeteri kadar koruyamıyorsak ciddi sorun var. Onu öldürenden çok onu azmettirenleri bulmamız gerekiyor. Kim azmettirdi, kim silahı verdi, kim söyledi? Fotoğraflara bakın arkasında büyük bir kararlılıkla duruyor. Silahı çekiyor, sloganlar atıyor, vurduktan sonra yere düşen büyükelçiyi ayrıca kurşunluyor. Böyle bir tablo bu ülkenin vatandaşlarının hak ettiği bir tablo değildir. Böyle bir tabloyu şiddetle kınıyoruz. Hükümet yetkililerine de sesleniyoruz; bunun faillerini mutlaka bulun, yargının önüne çıkarın. Ne kadar çıkarırlar bilmiyorum."
"Ne yerli ne milli, gayri milli bir sürecin içine Türkiye'yi soktular"
Kılıçdaroğlu, gazeteci Hüsnü Mahalli'nin tutuklanmasını da eleştirerek, sağlık sorunları bulunan Mahalli'nin hukuksuz bir yaklaşımla tutuklandığını savundu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye bu gündemlerle uğraşırken iktidarın bu olayları görmezden geldiğini ve sadece bir kişiyi başkan yapma fikrine odaklandığını öne sürdü.
Kılıçdaroğlu, "2016 yılında üç darbe oldu. Birincisi, 4 Mayıs 2016 darbesi. Yüzde 49,5 oy alan Ahmet Davutoğlu, elinden istifa dilekçesi alınarak, kapının önüne konuldu. Bu demokrasi darbesi değildir de nedir?" diye konuştu.
İkincisinin 15 Temmuz'daki darbe girişimi olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, vatandaşların karşı duruşuyla girişimin önlendiğini bildirdi.
Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Ama birisi çıktı dedi ki 'Bu darbe girişimi Allah'ın bir lütfudur. 20 Temmuz'da bir üçüncü darbe süreci başladı. OHAL ilan edildi. OHAL ile yetkiyi Bakanlar Kuruluna aldılar parlamento tümüyle devre dışı bırakıldı. On binlerce insanının işine son verdiler, açığa aldılar, hapse attılar. Yüzyıllık kurumları kapattılar. Askeri okulları, hastaneleri kapattılar. Mete Han'dan bu yana gelen ordudaki emir komuta zincirini yerle bir ettiler. Diyorlar ya 'Yerli ve milli'. Ne yerli ne milli; gayri milli bir sürecin içine Türkiye'yi soktular. Her darbecinin bir amacı vardır; geleceğini güvence altına almak ister. Geleceğini güvence altına alacağı hukuk normu anayasadır. Darbe sonrası düzenlenen bütün anayasalarda, darbeciler özel koruma altına alınmıştır. 20 Temmuz darbesinden sonra şimdi başkanlık uygulaması ile 20 Temmuz darbecileri güvence altına alınıyor."
"14 yılda parlamentodan isteyip de geçiremedikleri hangi kanun var?"
İktidarın Anayasa değişiklik teklifi ile sistem değil, rejim değişikliği yaptığını öne süren Kılıçdaroğlu, parlamenter demokratik sistemin kaldırılarak, dikta yönetimine uygun bir rejimin hayata geçirilmeye çalışıldığını savundu.
Kılıçdaroğlu, "Bütün vatandaşlarımın şu soruyu kendilerine sormalarını istiyorum; 14 yıldır tek başına iktidarlar. 14 yılda parlamentodan isteyip de geçiremedikleri hangi kanun var? Her şeyi yaptılar. Peki her şeyi yapıyorsanız, çoğunluğunuz varsa neden parlamenter demokratik rejimden vazgeçip bir dikta yönetimine parlamentoyu teslim ediyorsunuz?" diye konuştu.
CHP'nin her fırsatta "Ne darbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, getirilmek istenen sistemde her konuda tek yetkilinin partili cumhurbaşkanı olacağını bildirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin genel başkanı olan bir kişinin tarafsız bir cumhurbaşkanı olamayacağını savunarak, şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanlığı makamı devletin sigortasıdır. Devletin uyumlu çalışmasını sağlar. Adı cumhur, cumhurun başkanı. Şimdi 'Cumhurun değil, partinin başkanı olacağım' diyor. Sen partinin başkanı olursan, cumhurbaşkanı olamazsın. Partinin başkanı cumhurbaşkanı, tepede sen diktatör olursun kardeşim, başka birşey olamazsın."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › CHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?