CHP TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Politika

CHP TBMM Grup Toplantısı

CHP TBMM Grup Toplantısı

Genel Başkan Kılıçdaroğlu: (2) "Asıl yasaklamak istediği 'Türküm.' Bunu söyleyemiyor. Neyi yasaklamak istiyorsan çık milletin önünde, 'Ben Türk sözcüğünü yasaklıyorum' de mesele bitsin" "Bizim önümüze konan paket, bizim anladığımız anlamda demokrasi paketi değil. Seçime gidiyoruz, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim paketidir bu"

08.10.2013 16:13

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ilkokullarda and uygulamasının kaldırılmasına ilişkin yönetmelik değişikliğini eleştirerek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik, "Asıl yasaklamak istediği 'Türküm.' Bunu söyleyemiyor. Bir sürü kılıf uyduruyor. Yiğit adam ol. Daha doğrusu adam ol kardeşim. Neyi yasaklamak istiyorsan çık milletin önünde, 'Ben Türk sözcüğünü yasaklıyorum' de, mesele bitsin" dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında eski Turizm ve Tanıtma Bakanı Orhan Bilgit, eski TBMM Başkanvekillerinden Uluç Gürkan'ın da bulunduğu beş kişiye parti rozetini taktı. Kısa bir konuşma yapan Bilgit, "hizip çekişmelerin" partiye ve Meclis'e zarar verdiğini ifade etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, Bilgit'in konuşmasında, CHP'de eskiden yaşanan bazı olumsuzlukların partide bölünmelere yol açtığını anlattığını, kendilerinin de yeni bir anlayışı egemen kılmaya çalıştıklarını ifade etti. Kılıçdaroğlu,"Kimsenin farklılıklarından ötürü partiyi bırakıp gitmesini istemiyoruz. Herkes bu çatının altında olmalı" dedi.

Geçmişte yaşanan bölünmelerin kendilerine güç kaybettirdiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, Ankara, İstanbul gibi büyükşehir belediyelerini bu nedenle kaybettiklerini söyledi. "Bölünme" gibi bir lükslerinin olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "11 yıldır bu ülkeyi bir parti değil bir kişi yönetiyor. Her şey onun iki dudağının arasında kilitlenmiş durumda. Demokrasi 11 yılda büyük bir açık verdi. Bunu gidermemiz lazım. Birarada olmamız gerekiyor" diye konuştu.

-"Melez demokrasi"

Ülkelerin demokrasi karnesi belirlenirken, özgür ve adil seçim, vatandaşın özgürlükleri, devletin yurttaşla ilişkileri, politik kalıtım oranı, politik kültür gibi parametrelere bakıldığını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bu konuda karnesinin kötü olduğunu kaydetti.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"2012 karnemiz. Türkiye dünya ülkeleri arasında 88. sırada. Demokrasi, melez demokrasi olarak tanımlanıyor. Hibrit demokrasi tanımlanıyor. Yani 'demokrasi yok' diyorlar.

Bütün yurttaşlarım bunu görsün, demokrasimiz tehlikededir. Çocuklarımıza özürlüğü sınırsız yaşam sunmalıyız. Biz demokrasisi güvence altına alınmış hukuk sunmalıyız. Gittikçe zemin kaybeden bir yapımız var. Bu yapıyı pompalayan 12 Eylül rejiminin çıkardığı darbe hukukudur. Bugünki iktidar darbe yasalarının savunucusudur.  Zaman zaman sıkıştığında 'Bunları biz getirmedik' diyor. Ama sahipleniyor.

Hem 'demokrasi tehlikede' diyeceğiz hem ayrışacağız. Böyle lüksümüz yok. Güçlerimizi birleştirip demokrasinin güçlenmesi için çaba harcayacağız. Bunlar demokrasiyi tramvaya benzettiler. 'Amacımız demokrasi değildir' dediler ve güçlendiler. Dini, etnik kimliği siyasette kullandılar ve ülkeyi ayrışma noktasına getirdiler."

-"Asıl yasaklamak istediği 'Türküm"

Her siyasetçinin düşüncelerini özgürce ifade etmesi ama halkına doğruyu söylemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Sık sık kullandığım bir cümle (yalancıdan başbakan olmaz.)" dedi.

Demokratikleşme paketine değinen Kılıçdaroğlu, "demokrasi ile ilgisi olmayan" bu paketin güzel bir şekilde ambalajlanarak sunulduğunu ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi?

"Demokrasi kılıfı içinde andımızı da kaldırdılar. 'Bu soğuk savaş döneminin andıymış, 1933'te yazılmış'. Birinci yalan; 1933'te soğuk savaş kavramı yoktu.  'Çocukları formatlıyorlar' deniliyor. Ne öğretiyorlar, doğruluğu öğretiyorlar. 'Doğruyum' dediniz de ne oldu, gittiniz yolsuzluk yaptınız' diyor. Kendisini tanımlıyor aslında.

İlk öğrenimde çocuklara birlikte, beraber olma öğretilir. Ayrışmanın değil beraber olmanın kuralları öğretilir. Evrensel kurallar öğretilir. 'Kırmızı ışıkta duracaksın' denilir. Onun inancı, kimliği, rengi önemli değildir ama kırmızı ışıkta durmayı öğrenecektir.

Çocuğa 'doğruyum' demeyi öğretmek ne zamandan beri format? Çocukların 'doğruyum' demesi ile ne alıp veremediğiniz var? 'Çalışkanım.' Çocuk çalışmayı öğrenecek. Niye yasaklıyorsunuz? Ama asıl yasaklamak istediği 'Türküm.' Bunu söyleyemiyor. Bir sürü kılıf uyduruyor. Yiğit adam ol. Daha doğrusu adam ol kardeşim, neyi yasaklamak istiyorsan çık milletin önünde, 'Ben Türk sözcüğünü yasaklıyorum' de mesele bitsin.

Bu, 1933'lerden kaldı' diyor. O zaman İstiklal Marşı ne zamandan kadı, 1921'lerden. Hepimiz bunu okuyoruz, yani toplumu mu formatlıyoruz? Halkına yalan söyleyen başbakandan o topluma hayır gelmez. Kaldı ki kalkıp gencecik çocuklara 'kininizi unutmayın' diye mesaj veriyorsun.

Bizim önümüze konan paket, bizim anladığımız anlamda demokrasi paketi değil. Seçime gidiyoruz, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin seçim paketidir bu."

- "Yargı halen siyasi otoritenin emrinde"

Demokratikleşme için öncelikle yargının bağımsız olması gerektiğini, ancak söz konusu pakette buna ilişkin bir düzenlemenin olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, yargının halen siyasi otoritenin emrinde bulunduğunu öne sürdü.

Yargının bağımsızlığının yitirildiğine gösterilecek somut örneğin Deniz Feneri olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Kurbanlık paralarını yiyenler ödüllendirildi. Zekat paralarını yiyenler ödüllendirildi. Onların sırtı sıvazlandı, savcılar yargılandı. Hırsızlar beraat etti. Yargının bağımsız olmadığı bir ülkede demokrasi olmaz. Gezi eylemleri olaylarında savcılar dava açıyorlar, açabilirler. Ama olayın garip bir yönü çıktı. AKP İstanbul İl Başkanı savcılığa müracaat ediyor ve 'gezi davasından bana fotokopi ver' diyor. Müdafinin avukatının bile alamadığını siz AKP İl Başkanı'na neye göre teslim ediyorsunuz? Bu konuda HSYK bir şey yaptı mı bilmiyoruz, bekliyoruz" diye konuştu.

Demokrasilerde özel yetkili, özel yetkili mahekemelerin olamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Defalarca söyledik, 'demokrasi mi getirmek istiyorsun, gel özel yetkili mahekemeleri kaldıralım' diye. 'Hayır' diyor.

Türkiye eğer kirlilikten arınacaksa yargının bağımsızlığı, tarafısızlığı ile arınır. Bu eski sıkı yönetim mahkemeleri, özel yetkili mahkemeler... 17 yaşındaki Erdal Eren'in yaşını büyüttüler mahkeme kararıyla ve yine mahkeme kararıyla idam ettiler. Buna mahkeme mi diyorsunuz?

Her yerde 'milli irade.' Milli irade ise milli iradenin seçtiği milletvekillerinin hapiste ne işi var? Önce dönüp kendisine bakması lazım. Sen milletvekili olamıyordun, savcılıktan temyiz kağıdı bile alamıyordun. Önün açıldı, şimdi geldin demokrasiye ihanet ediyorsun.

Seni seçen oylar milli irade de o milletvekillerini seçen oylar gayrı milli irade mi? Herkesin, özellikle aydınların bilmesi lazım. Aydınlar hep bardağın dolu tarafını görmeye alışkın. 'Aydın' dediğiniz kişi bardağın boş tarafını gören keşidir.

Anayasa'nın 54. maddesinde, 'Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahipitir' der. Darbe anayasası bile bu hakkı teslim etti. Siz bu anayasanın gerisine düşmüşsünüz. Gösteri ve toplantı yapmak isteyenin silahı yok, elinde karanfil, kitap var. Polis copuyla üzerine geliyorsunuz. Bunu engelleyen düzenleme yok, paketin adı birilerine göre demokratikleşme paketi."

-"Sıkı yönetimde bile bu kadar olmadı"

Kılıçdaroğlu, Uluslararası Af Örgütü'nün en son yayımladığı raporda, Gezi Parkı eylemleri konusunda "Türkiye'de toplanma özgürlüğü hakkı şiddetle enlelleniyor. Polisin yaygın ve sistematik şekilde şiddet uygulamasına rağmen yetkililer polisin müdahalesini övmeye devam etti" ifadelerinin bulunduğunu belirtti.

Demokratikleşme paketinde toplantı ve gösteri özgürlüğüne yönelik bir düzenleme de bulunmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "2776 öğrenci şu anda hapishanelerde. Puşi takan çocuğu, parasız eğitim isteyeni hapse attın. Bu paketle bunu engellemeye yönelik düzenleme var mı yok. 2003-2013 arasında 5 bin 600 işkence vakası var. Sıkı yönetimde bile bu kadar olmadı" diye konuştu.

- TBMM

Kaynak: AA

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement