Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, siyasi tartışmalarla başlayan kutuplaşmaların bazen siyasetin ötesine geçebildiğine, kimliklere, inançlara, hassasiyetlere dokunan bir nitelik kazanabildiğine işaret ederek, "Böyle bir kutuplaşma elbette milletimizin sosyal insicamını bozma tehlikesi taşır. Her meseleye, her tartışmaya 'siyah-beyaz', 'doğru-yanlış', 'haklı-haksız', 'bizden-onlardan', 'dost-düşman' zaviyesinden bakamayız. Kutuplaşmalardan kaçınarak, demokrasimizin değer ve erdemlerine toplum olarak sahip çıkalım. Demokrasiye yönelik tehlikeler konusunda hep birlikte uyanık olalım" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, yeni yasama yılının başlaması dolayısıyla TBMM Genel Kurulu'na hitap etti.
Her yasama yılı başlangıcında Genel Kurul kürsüsünden Türkiye'yi yakından ilgilendiren gelişmeler hakkındaki görüşlerini paylaştığını belirterek sözlerine başlayan Gül, altı yıl önce kendisinin de milletvekili sıralarında oturduğunu hatırlattı.
"Beni Cumhurbaşkanı olarak seçen, üyesi bulunduğunuz Yüce Meclis'tir. Kurtuluşumuzun, kuruluşumuzun ve demokrasimizin ocağı olan bu Meclis, istiklal ve istikbalimizin de nihai teminatıdır. Görev yaptığım altı yıl boyunca Yüce Meclis'in seçtiği 11'inci Cumhurbaşkanı olmanın şeref ve gururunu hep taşıdım" diyen Cumhurbaşkanı Gül, görev süresi boyunca bir yandan anayasal sorumlulukları yerine getirirken, diğer yandan da egemenliğin gerçek temsilcisi olan TBMM'nin çalışmalarını yakından izlediğini vurguladı.
Demokrasinin kendi dinamikleri içinde yaşaması ve ilerlemesi için yoğun mesai harcayan siyasi partilere ve tüm milletvekillerine teşekkür eden Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu süre zarfında Anayasa'nın bana verdiği yetki ve sorumlulukları, demokratik teamüller, hukukun üstünlüğü, kamu vicdanı ve milletimizin hassasiyetleri çerçevesinde kullanmak için azami çaba sarf ettim. 2007 yılındaki seçilme sürecinde yaşanan demokratik olgunluğa yakışmayan zorlama ve tartışmaları arkamda bırakarak, Türkiye'nin normalleşmesine özen gösterdim.
Millet iradesine gölge düşüren, siyasi hayatımızı zaman zaman tehlikeye sokan örtülü vesayetlerin ortadan kaldırılması için Meclisimizin ve halkımızın ortaya koyduğu kararlılığa destek oldum."
-"Sandığın erdem ve onuruna yürekten inandım"
Çoğulcu demokrasilerde siyasi partilerin birbirleriyle yarıştığını, mücadele ettiğini ve sonuçta ülkenin kazandığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Gül, Genel Kurul'a "Sizin demokratik mücadelenizden de hep Türkiye kazanmıştır, kazanacaktır. Bu kazancın ne kadar değerli olduğunu görmek için gözlerimizi sınırlarımızın biraz ötesine çevirmemiz yeterli olacaktır" diye seslendi.
Aktif siyasetin içinden gelen, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı yapmış biri olarak seçimlerin belirleyiciliğine, sandığın erdem ve onuruna yürekten inandığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:
"Demokratik teamüllerin zorlandığı veya ayaklar altına alındığı dönemlerde dahi, halkımızın milli iradesini er ya da geç sandığa ve ülke yönetimine yansıtacağına inancım hiçbir zaman sarsılmadı. Demokrasinin hoşgörü, tahammül, sabır, azim ve fedakarlık gerektirdiğinin hep bilincinde oldum. Yine, demokrasinin bir fren ve dengeler sistemi olduğunu daima akılda tuttum.
Katılımcı, çoğulcu ve özgürlükleri genişleten bir demokrasi anlayışı içinde demokratik reformların gerçekleştirilmesini her fırsatta savunageldim. Bu nedenle, temel insan hakları ve demokratik değerler bakımından etrafımızda yaşanan onca trajediye rağmen, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün bölgemizde de er ya da geç hüküm süreceğine olan inancım hiç eksilmedi. Bu şartlar altında, yüzlerini ve umutlarını Türkiye'ye çeviren kardeş halklara yapabileceğimiz en anlamlı katkının, Türk demokrasisini sağlam ve güçlü tutmak olacağı kanaatindeyim."
-"Çözümler gri alanlarda bulunabilir"
"200 yıllık anayasa ve demokrasi geleneğimizin en önemli unsuru, hakim güvencesinde yapılan seçimlerdir yani sandıktır" ifadesini kullanan Gül, Türkiye'de iki yıldan az süre içinde üç önemli seçim yapılacağını, halkın önüne, tercihlerini özgür bir şekilde yapacağı seçim sandıklarının konulacağını belirtti.
Cumhurbaşkanı Gül, şöyle konuştu:
"Bir demokrasi şöleni havasında gerçekleştirileceğinden emin olduğum seçimlerin ortaya çıkaracağı milli iradeye, her zaman olduğu gibi, herkes saygı duyacak, seçimi kazananlar tüm milletimizi temsil edeceklerdir. Demokrasinin en temel şartı olan seçim dönemlerinde bazen tanık olunan kutuplaşmanın, siyasi partilerimize de ülkemize de faydası yoktur.
Ülkemizde siyasi tartışmalarla başlayan kutuplaşma, bazen siyasetin ötesine geçebilmekte, kimliklere, inançlara, hassasiyetlere dokunan bir nitelik kazanabilmektedir. Böyle bir kutuplaşma elbette milletimizin sosyal insicamını bozma tehlikesi taşır. Her meseleye, her tartışmaya 'siyah-beyaz', 'doğru-yanlış', 'haklı-haksız', 'bizden-onlardan', 'dost-düşman' zaviyesinden bakamayız.
Esasen toplumsal meselelerde, hayata geçirelebilir çözümler, daha çok gri alanlarda, orta yolda ve uzlaşıda bulunabilmektedir. Çünkü insan fıtratı, kalıpları, kampları, önkabulleri, önyargıları ve ötekileştirilmeyi sevmez. Aslında kutuplaşmadan uzaklaşan ülkeler normalleşir. Yapılan reformlar ancak kutuplaşmanın yaşanmadığı dönemlerde kalıcı olur, kök salar. Bu nedenle, kutuplaşmalardan kaçınarak, demokrasimizin değer ve erdemlerine toplum olarak sahip çıkalım. Demokrasiye yönelik tehlikeler konusunda hep birlikte uyanık olalım."
-"İyi niyetle başlayan eylemler zamanla yanlış niteliğe büründü"
Bir ülkede gelişme, ilerleme, toplumsal huzur, refah ve mutluluğun demokrasi çatısı altında mümkün olabileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, demokrasinin statik bir sistem olmadığını, yaşayan, gelişen ve değişime ayak uyduran bir yönetim biçimi olduğunu belirtti.
Son yıllarda demokratik standartları yükseltmek amacıyla "sessiz devrim" olarak adlandırılabilecek pek çok köklü reformun hayata geçirildiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, "Bu sürece iktidarın olduğu kadar, muhalefetin de katkısı olmuştur. Doğu'da da Batı'da da takdirle karşılanan bu reform ruhunu bugün de devam ettirmemizde büyük fayda vardır" diye konuştu.
Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, Türkiye'nin daha kolay ve iyi yönetilir hale getirilebilmesinin bu reform ruhuyla mümkün olacağına işaret eden Cumhurbaşkanı Gül, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu bağlamda, dün Sayın Başbakan tarafından açıklanan ve ülkemizin önemli sorunlarına çözüm getireceğine inandığım yeni adımları da memnuniyetle karşıladığımı belirtmek isterim. Bu sürecin devam ettirilmesi gerektiğine de inanıyorum. Türkiye gibi genç, dinamik ve hızla şehirleşen bir toplumun demokratik sistem içerisinde dile getirilen ihtiyaçları ve talepleri bitmez, hep süreklilik arz eder.
Bu anlayışla, Gezi Parkı'nda çevre duyarlılığı ve şehir estetiği kaygılarını sergileyen gençlerin barışçı eylemlerini, demokratik gelişkinliğimizin yeni bir tezahürü olarak gördüm. Uzun yıllar yargısız infazlarla, işkenceyle ve vahim insan hakları ihlalleriyle anılmış olan ülkemizin, bu kez, gelişmiş demokrasilerdekilere benzer kaygı ve taleplerle gündeme gelmesinden çekinilecek bir husus yoktu. Bu nedenle, gerek ben gerek Hükümet yetkilileri, 'iyi niyetli mesajların alındığını' eylemlerin hemen ardından ifade ettik.
Ne var ki bazı aşırı gruplar, şiddet kullanarak ve vandalizm sergileyerek barışçı gösterileri istismar etme teşebbüsünde bulunmuşlardır. İyi niyetle başlayan bu eylemler zamanla kamu düzenini bozan, yanlış bir niteliğe bürünmüştür. Neticede, ülkemizin algısını zedeleyen talihsiz olaylar yaşanmış ve maalesef bu süreçte biri polis altı vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu eylem ve olaylarda hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı dilerim."
-"Millet olarak bu olaylardan gerekli dersleri çıkartmalıyız"
Süreç içerisinde zaman zaman, başta aşırı güç kullanımı olmak üzere hukuk ihlallerine şahit olunduğunu ve bunların araştırıldığını, yargı süreçlerinin devam ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti:
"Millet olarak bu olaylardan gerekli dersleri çıkartmalı, yapılacak ayrıntılı sosyolojik çalışmalarla özellikle genç kuşakların hissiyatını anlamak için duyarlılık göstermeliyiz. Demokrasilerde, farklı düşünceler, itirazlar, şiddete bulaşmadan, hukuk ve meşruiyet sınırları içinde ifade edilebilir. Böylece, yetkililerin ve kamuoyunun dikkati çekilebilir.
Ne var ki yapılacak bu eylem ve gösterilerin toplum hayatının genel akışını engellememesi ve diğer vatandaşların hak ve özgürlüklerini zedelememesi gerekir. Şiddet yoluyla demokratik mesaj ve taleplerin dile getirilmesi de, bu mesajların alınması da sözkonusu olamaz. Toplum düzeninin illegal şekilde bozulduğu durumlarda ise yetkililer elbette görevlerini yerine getirmek zorundadırlar.
Bu olayları arkamızda bırakarak, artık ileriye doğru bakmalı ve bu tecrübeden demokrasimizin katılımcı ve çoğulcu vasıflarını güçlendirme yolunda yararlanmalıyız. Unutmayalım ki farklılıklarımız milli kumaşımızın renk ve desenleridir. Esasen bu renkler ve desenler bir bütün olarak 'milletimizi' oluşturmaktadır. Bu nedenle, tüm kimliklere, inançlara ve hayat tarzlarına saygıyla yaklaşmak ve sorunlarını çözüme kavuşturmak toplumsal barışın vazgeçilmezidir."
- TBMM
Son Dakika › Politika › Yeni Yasama Yılı Başladı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?