Yargıtay Başkanı Ali Alkan, "Hiçbir durumda devlet, izlemek, imkan sağlamak ya da uygulamak zorunda olduğu düşünce karşısında beğenmemek biçiminde bile olsa tavır almamalıdır" dedi Yargıtay Başkanı Ali Alkan, ifade özgürlüğüne ve demokrasinin önemine dikkat çekerek, "kendisini koruma saikiyle başvurulacak otoriter yöntemleri meşru hale getirmez ve kendisini otoriter garanti mekanizmalarına bağlamasına meşru bir dayanak oluşturmaz. Demokrasi siyasi tercihe, siyasi rızaya ve siyasi tahammüle dayanır" dedi.
2013-2014 Adli Yılı törenle açıldı. Törene Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile bazı bakanlar ve Yüksek Yargı üyeleri katıldı. Törende saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından, Turizm ve Kültür Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu bir konser verdi.
JW Marriott Otel'de düzenlenen adli yıl açılış töreninde konuşan Yargıtay Başkanı Ali Alkan, ifade özgürlüğüne dikkat çekti. Türkiye'de yaşayan her ferdin ırkı, inancı, dili ve rengi ne olursa olsun bu mirasın bir parçası olduğunu söyleyen Alkan, "İnsanların düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri ve birbirleriyle iletişim kurabilmeleri, toplumsal düzenin bizzat toplum tarafından sağlam bir şekilde oluşturulmasını ve sağlıklı biçimde korunmasını temin eder. Düşüncesini özgürce ifade edebilen her bir kesim; kendisini olduğu gibi anlatma imkanını bulacak, böylece farklılıkların birer zenginlik olduğu kabullenilecek ve müşterek yönler keşfedilip birlikte yaşamanın şifreleri ortaya çıkarılacaktır" dedi.
İfade özgürlüğüne meşru olmayan nedenlerle yapılacak her müdahalenin, aynı zamanda büyük toplumsal müzakereyi engelleyeceğini ve uzlaşma zeminine giden yolları kapatacağını ifade eden Alkan, insanların düşüncelerini özgürce ifade edemediği toplumlarda, bunun bedelinin çok ağır ödendiğini kaydetti. İfade edilemeyen taleplerin birer sosyal risk ve manipülasyon alanı olarak ortaya çıktığının tarihsel tecrübeyle gözlemlendiğini anlatan Yargıtay Başkanı, bir düşünce ve kanaate sahip olmanın, bunu açıklamanın, yayma ve uygulama hakkının meşru sınırlar içerisinde gerçekleşebilmesi için devletin bazen bir düşüncenin açıklanmasını izleyici, bazen imkan sağlayıcı, bazen de siyasal partilerin iktidara gelmesinde olduğu gibi, bizzat uygulayıcı konumda olması gerekebileceğini vurguladı.
Alkan,"Hiçbir durumda devlet, izlemek, imkan sağlamak ya da uygulamak zorunda olduğu düşünce karşısında beğenmemek biçiminde bile olsa tavır almamalıdır" dedi.
İfadenin açıklanma biçiminin, en az içeriği kadar önemli olduğunun altını çizen Alkan, "Başka düşünce ve kanaate tahammülü olmayan, düşmanca ifade yöntemleri ifade özgürlüğü talebiyle çelişmektedir. Irkçılık, şiddete çağrı ve nefret söylemi içeren söz ve davranışların ifade özgürlüğü kapsamında düşünülmesi mümkün değildir" diye konuştu.
Son yıllarda şiddet ve nefret söyleminin bir ifade biçimi olarak ortaya çıktığını ve yaygın olarak kullanıldığını söyleyen Alkan, ifade özgürlüğüne yönelik bu somut şiddet ve nefret tehlikesine karşı kamu otoritelerinin, siyasi ve sosyal liderlerinin ile sivil toplum örgütlerinin birlikte adım atması gerektiğini belirtti. Her türlü düşüncenin açıklanmasının ve siyasi partiler aracılığıyla hayata geçirilmesinin, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez bir unsuru olduğunu kaydeden Alkan, sözlerine şöyle devam etti:
"Bireylerin öncelikle özgürce düşünebilmesi esas olduğundan bu esası hayata geçirecek temel hak, din ve vicdan özgürlüğüdür. Herkesin istediği gibi düşünebilmesi, yaşayabilmesi ve inanabilmesi bu yolla sağlanabildiğinden, vicdanı ve düşüncesi özgür kişilerden müteşekkil gelişmeye açık toplum bu özgürlük sayesinde oluşturulabilecektir. Bunu gerçekleştirebilmek için de eğitim sisteminin özgür düşünceyi sağlayıcı biçimde kurgulanması, hangi gerekçeye dayanırsa dayansın, gerek düşünce gerek yaşayış olarak, din ve vicdan özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, özgür düşünceyi geliştirici felsefi yaklaşımların ve ifade çeşitliliğinin zenginleşmesine imkan sağlayacak biçimde sanattan edebiyata kadar her türlü yöntemin geliştirilmesi, sivil toplumun sahip olduğu düşüncelerini yayabilmesi ve uygulayabilmesinin önündeki engellerin kaldırılması bu özgürlüğün gereklerindendir."
-"UZAKTAKİLER-YAKINDAKİLER AYRIMI ASLA AKLA GELMEMELİ"-
Demokrasinin özünün, temel hak ve özgürlüklerle çoğulculuk ve bunları garanti eden hukukun üstünlüğü ilkesi olduğunu vurgulayan Alkan, demokrasinin düzeyini ölçmeye kurum ve kurallardan değil bu özün gerçekleşme oranından başlanması gerektiğini dile getirdi. Demokratik bir toplumda kişilerin herhangi bir düşünceye sahip olmasının, o düşünceyi bireysel ya da toplu olarak ifade edebilmesinin, sivil toplum aracılığıyla uygulamaya çalışması ve siyasi partiler kurup iktidar olarak hayata geçirebilmesinin mümkün ve meşru olduğunu belirten Yargıtay Başkanı, şunları ifade etti:
"Demokrasinin, belki de en güçlü olduğu farklı düşünceleri içinde barındırma yönü aynı zamanda onun risk potansiyelini de oluşturmaktadır. Ancak bu risk potansiyeli, kendisini koruma saikiyle başvurulacak otoriter yöntemleri meşru hale getirmez ve kendisini otoriter garanti mekanizmalarına bağlamasına meşru bir dayanak oluşturmaz. Demokrasi siyasi tercihe, siyasi rızaya ve siyasi tahammüle dayanır."
Demokrasilerde yönetimin, kendisine yakın olanlara teslim olmadığı gibi uzak olanları da dışlamayacağını kaydeden Alkan, demokratik rejimlerde kişiler ya da kesimlerin dost-düşman tanımlamasına göre değil insani değerler ekseninde değerlendirildiğini ifade etti. Alkan, "Temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınması bakımından uzaktakiler-yakındakiler ayrımı asla akla gelmemelidir. Demokratik toplumda; kişiler arasında, kişilerle devlet kurumları arasında, devlet kurumlarının kendi aralarında ve hatta devletin diğer devletlerle olan ilişkileri, "Devlet Kuramı' esasına uygun biçimde, denetime açık ve hukuk kurallarına bağlı olarak yürütülür" değerlendirmesinde bulundu.
-"DEMOKRASİLERDE DEĞERLER, TOPLUMDA KAMUSAL TARTIŞMALARIN POTASINDA ÜRETİLİR"-
Demokratik toplumlarda sahip olunan değerlerin dayatmayla değil, toplumsal kabulle oluşacağını söyleyen Alkan, kişilerin sahip oldukları düşünceyi açıklayarak, yayarak ve aynı düşüncedekilerle uygulayarak toplumun beğenisine sunduğunu ve toplum tarafından benimsenmesi halinde de bu düşüncenin bir değer haline geleceğini vurguladı. Yargıtay Başkanı Alkan, "Demokrasilerde değerler, toplumda kamusal tartışmaların potasında üretilir. Demokratik toplum için gerçek tehdit, benimsenmeyen fikirlerin varlığı değil, benimsenmeyen fikirlerin temsilinin yadsınmasıdır. Kişilerin sahip olduğu düşüncelerini iktidarlara ve başkalarına kabul ettirebilmek amacıyla çeşitli organizasyonlar yapabilmeleri meşru bir yoldur. Ne var ki, sahip olunan düşüncenin başkalarına kabul ettirilmesi için seçilen yöntemler arasında insanlık tarihinin gördüğü en kötü ve en kabul edilemez yöntem ise terördür. Amacına cebir ve şiddet kullanmak suretiyle ulaşmayı hedefleyen terörün, herhangi bir hak ve özgürlükle açıklanabilmesi, mazur gösterilmesi mümkün değildir" dedi.(ANKA/DEVAM)
(YE/ÖZK) - Ankara
Son Dakika › Güncel › Adli Yıl Açıldı Yargıtay Başkanı Alkan: Demokrasi Siyasi Tercihe, Rızaya ve Tahammüle Dayanır - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?