AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendi muhayyilelerindeki Türkiye'nin, çok büyük bir Türkiye olduğunu belirterek, "Biz MHP ve CHP Genel Başkanı'nı muhayyilesindeki ürkek ve küçük Türkiye'yi tanımadık ve tanımıyoruz" dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, çözüm sürecine değindi. CHP ve MHP'nin sürece yönelik tavırlarına işaret eden Erdoğan, "CHP ve MHP, bu çözüm sürecini ısrarla, inatla, sorumsuzca bir boyun eğme, taviz, geri adım gibi lanse etmenin peşinde. MHP ve CHP'nin bu tavrı milli bir tavır değildir, sorumlu bir tavır değildir. Kanı ve gözyaşını durdurmaya yönelik bir tavır asla değildir. Şehit yakınlarının, gazilerin bize yönelttiği sorulara bakıyoruz; muhalefetin ürettiği, aslı astarı olmayan, tamamen iftiradan ibaret bir propagandanın etkisini görüyoruz" diye konuştu.
Mustafa Kemal'in Osmanlı'nın bir subayı olarak en zor zamanlarını yaşamış, bir çok cephede savaşmış bir asker olduğunu belirten Erdoğan şöyle konuştu:
"Mustafa Kemal, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış, başkomutanlık yapmış bir asker...İsminin başında 'Gazi' unvanı var. 9 Eylül 1922'de İzmir işgalden kurtuluyor. 10 Eylül'de Gazi Mustafa Kemal, Yunanistan ile yeni dönemin, barışa dayalı bir dönemin ilk adımlarını atıyor. İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşundan sadece 8 yıl sonra 1930 yılında Yunanistan Başbakanı Türkiye'ye resmi ziyarette bulunuyor, 1934 yılında da Gazi Mustafa Kemal'i Nobel Barış Ödülü'ne aday gösteriyor. Sadece Yunanistan değil, Osmanlı devleti son yıllarında Bulgarlar, Sırplar, Makedonlar....Rusya, Gürcistan, İngiltere, Fransa, Romanya, İtalya, hatta Japonya, hatta ABD ile savaş halinde, Güneyde isyancı bazı Arap kabileleri ile Doğu'da Ermeni çeteleriyle yoğun bir mücadele var. Bütün bu mücadelenin her safhasında Gazi Mustafa Kemal de var. Ama 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan ediliyor, tüm bu ülkelerle yeni bir sayfa açılıyor. Bize karşı kindar olmayan, bize karşı husumet, düşmanlık sergilemeyen her toplumla yeni başlangıç yapmak, yeni sayfa açmak, işbirliğini geliştirmek için Gazi o zaman adımlar atıyor. Kin gütmüyor, intikam duygusunun peşinden gitmiyor, geçmişte yaşananlara takılıp geleceği öfkenin, acının, nefretin üzerine inşa etmiyor.
Bir başka örnek; Çanakkale zaferi...Yedi düvel Osmanlı'ya, Çanakkale'ye taarruz yapılıyor. Yeni Zelanda, Avustralya'dan, Senegal'den, Hindistan'dan Boğaza asker taşınıyor. O kanlı çatışmalarda düşman askerinin bizim askerimize, bizim Mehmetçiğin de düşman askerine siperden sipere gıda gönderdiğini, hediyeler attığını hepimiz biliyoruz. Çok enteresan, Senegal'den gelenlerin içinde Müslümanlar da var. Müslümanlar aldatılarak geliyor, Müslümanlara karşı savaşacak diye değil. Ne zaman ki Çanakkale'ye geliyorlar, orada ezan sesini duyuyorlar, duydukları anda silahlarını bırakıyorlar. Ateşkes anlarında Mehmetçik ile düşman askerlerinin bir araya gelip birbirlerine kahve ikram ettiklerini biliyoruz. Mehmetçiğin düşman askerlerinin yaralarına nasıl merhamet, ölülerine nasıl hürmet gösterdiklerini hepimiz bilmiyoruz. Gazi Mustafa Kemal'in Çanakkale'de yatan düşman ölülerinin ailelerine söylediği şu söz son derece manidardır; 'Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlarımız, burada bir dost ülkenin toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa yollayan analar, gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızda, huzur içindeler ve huzur içinde uyuyacaklar. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.' Bunu Gazi Mustafa Kemal söylüyor. Kime söylüyor, Mehmetçiği şehit etmek, boğazı geçmek, İstanbul'u işgal etmek amacıyla gelmiş ama bunu başaramamış bu topraklarda ölmüş yabancı askerlere ve annelerine söylüyor. Benim Mehmetçiğim Çanakkale'de topraklarını işgal etmek için gelen, belki de birazdan kendisini şehit edecek düşman askerine kahve ikram edecek kadar cesur ve kahraman bir Mehmetçik'tir.
Çünkü bu millet söyleyeceğini savaş meydanında söyler. Eğer intikam, kin gütmek diye bir şey varsa Mehmetçik savaş meydanında zaferini kazanır, sonra o defteri tamamen kapatır. Zafer kazanmış bir millet için, zafer kazanmış bir ordu için yenilmişler karşısında mağrur olmak yoktur. Tam tersine yeniymiş olanlara şefkat, merhamet vardır. Benim askerim, benim Mehmetçiğim dağda yakaladığı teröriste üşümesin diye parkasını verecek kadar kahraman bir Mehmetçik'tir. Bizim komutanımız mağarada teröristi 'seni annene götüreceğiz' diye ikna ederek çıkaracak kadar alicenap bir komutandır."
-"Bu nasıl milliyetçiliktir-"-
Erdoğan, şehit aileleri ve gazilerin tereddüt içinde olmamasını isteyerek, şunları kaydetti:
"Şehit aileleri hiç ama hiç tedirgin olmasın. Gazilerimiz asla tereddüt içinde olmasın. Bizim şehitlerimiz hangi yoldaysa biz de o yoldayız. Bizim gazilerimiz düşmanlarına nasıl davrandıysa biz de aynen o şekilde davranacağız. Aynı istikametteyiz. Biz yenilginin jargonuyla konuşan bir millet değiliz, hiçbir zaman böyle olmadık, hiçbir zaman olmayız. Bizim muhayyilemizdeki Türkiye, çok büyük bir Türkiye'dir. ve biz MHP ve CHP Genel Başkanı'nı muhayyilesindeki ürkek ve küçük Türkiye'yi tanımadık ve tanımıyoruz. Allah aşkına bu nasıl bir milliyetçiliktir. Kendi ülkesini bu kadar küçük, bu kadar ürkek, bu kadar korkak gören, kendi ülkesini sürekli yenilgiyle anan birisi nasıl milliyetçi olabilir- Bu ülkenin şehitleri, en son şehit kendileri olsun umuduyla canlarını verdiler. Kendi annelerinden sonra hiçbir anne ağlamasın diye canlarını ortaya koydular. Bu şehitler bu toprakların huzuru, birliği, kardeşliği için canlarını ortaya koydular. Şehitleri, şehit ailelerini istismar edip bu ülkeye korkaklık, ürkeklik, bunun yanında fitne salmak milliyetçilik değildir ve olamaz. Şehit cenazelerinin başında slogan atmak, şehit ailelerini, gazilerini kedi siyasi çıkarları uğruna sömürmeye kalkışmak milliyetçilik değildir ve olamaz."
(sürecek)
Muhabir: Melda Çetiner
Yayıncı: Kudret Topçu - TBMM
Son Dakika › Güncel › AK Parti TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?