Türk vatandaşlarına ait kişisel veriler ile bazı soruşturmalara yönelik bilgi ve belgeleri kanuna aykırı olarak çeşitli Avrupa ülkelerinin büyükelçiliklerine verdikleri öne sürülen, aralarında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in avukatı Adnan Şeker'in de bulunduğu 5 kişinin yargılandığı davada tutuklu iki sanık tahliye edildi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanık Yılmaz Sunar ile avukatları katıldı. Farklı illerde bulunan sanıklar Nazif Gürkan Şen, Adnan Şeker, Yaşar Şeker ve Baki Demirhan ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden duruşmada hazır edildi.
Duruşmayı Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Martin Erdmann'ın yanı sıra İsveç, Norveç ve Hollanda büyükelçiliklerinden temsilciler de takip etti.
İddianamenin okunmasının ardından savunma yapan Yılmaz Sunar, üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi. Hakkındaki soruşturmanın hukuka aykırı yürütüldüğünü savunan Sunar, iddianamenin de hukuka aykırı deliller üzerine kurulduğunu öne sürdü.
İddianamede bahsi geçen ülkelerin Ankara'daki büyükelçiliklerine avukatlık hizmeti verdiğini aktaran Sunar, faaliyetlerini yasal sınırlar içinde yürüttüğünü, yasa dışı hiç bir eyleminin bulunmadığını savundu. Sunar, "Yaptığım iş şeffaf bir iş. Gizli saklı bir iş yapmadım. Avukatlık mesleğinin gereğini, yasal sınırlar içinde yerine getirdim. Suçlamaları kabul etmiyorum." diye konuştu.
Türkiye'den avukatlığını yaptığı Avrupa ülkelerine iltica talebinde bulunan kişilerin söz konusu ülkelerin göçmen bürolarına sundukları evrakın doğru olup olmadığını yasal sınırlar içinde araştırdığını ifade eden Sunar, savunmasını şöyle sürdürdü:
"28 yıllık avukatım. Büyükelçiliklerle ilişkim, avukat müvekkil ilişkisidir. Her ay vergi dairesine büyükelçilikler için fatura kesiyorum. Yaptığım iş, iltica başvurusunda bulunan kişilerle ilgi araştırma yapmak, iltica talebinde bulunanların verdiği belge ve bilgilerin gerçek olup olmadığını araştırmaktır. Ele geçirildiği iddia edilen belgeler de büyükelçiliklerden incelemem için verilen evraktır.
Ben iltica talebinde bulunan kişilerin Cenevre sözleşmesinin şartlarını taşıyıp taşımadığını araştırırım. Hazırladığım raporları büyükelçiliklere sunarım. Belgelerin tamamını yasal yollarla temin ettim. Sorgulamaların tamamı ön büroda avukat kimliğimi göstererek yaptığım sorgulamalardır. Çantamda bulunan evrak mülteci statüsünde yer almak isteyenlerin sunduğu evraklar. Yaptığım iş avukatlık faaliyetidir. Faaliyetlerimi avukatlık kimliğimle, avukatlık görevi kapsamında gerçekleştirdim.
UYAP sisteminden hiçbir belge temin etmedim. Kimsenin kişisel verisine erişmedim."
Baki Demirhan hariç diğer sanıkları tanımadığını bildiren Sunar, tahliye ve beraat istedi.
"Bazı dosyalara bakmamı istedi"
Diyarbakır'da bulunan tutuksuz sanık Baki Demirhan da üzerine atılı suçlamaları kabul etmedi. Yılmaz Sunar'ı 1985'ten beri tanıdığını, Sunar'ın üniversiteden arkadaşı ve meslektaşı olduğunu söyleyen Demirhan, "Sunar benden bazı dosyalara bakmamı rica etti, ben de baktım. Bu mesleki bir dayanışmadır. Tüm avukatlar bunu yapar. Baktıklarım arasında hırsızlık suçu, aile içi şiddet, uyuşturucu suçlarıyla birlikte terörle ilgili 1-2 dosya da vardı. Esas numarası ile suç ve sanığın ismine baktım. Bunlar her sabah duruşmaya başlarken mübaşirin kapıya astığı duruşma listesindeki bilgilerdir. Devletin gizli saydığı veya gizlilik kapsamında kalan herhangi bir bilgi veya belge temin etmedim. Yaptığım işlemler avukatlık yasasının bana hak saydığı işlemlerdir." diye konuştu.
FETÖ üyeliği suçlamasıyla Silivri'de tutuklu bulunan Adnan Şeker ise elçiliklere bilgi teminiyle ilgisinin bulunmadığını öne sürdü.
Sanıklar Yılmaz Sunar ve Baki Demirhan'ı tanımadığını iddia eden Şeker, Ankara'da 16 yıl avukatlık yaptığını belirterek, şu iddialarda bulundu:
"Avukat olarak birçok dosyayı sorguladım. 15 Temmuz'dan sonra da FETÖ'den yargılanan insanlar dosyalarını sorgulatmak istemiştir. Çağlayan Adliyesi'nde yetki belgesi istenir, ama şimdi Ankara Adliyesi'nde dosya sorgulaması yapabilirsiniz. Anadolu'da bu daha yaygın. Avukatlık yaptığım dönemde bazı kişiler hakkında mesleğim gereği sorgulama yaptırdım. İnsanlar haklarında soruşturma olup olmadığını öğrendikten sonra bizi avukat olarak tutuyorlar.
Malatya'da hakkımda zaten kişisel verileri hukuka aykırı elde etme ve gizliliği ihlal iddiasıyla açılmış bir dava var. Bunun casuslukla ilgisi yok. Hiçbir büyükelçilik, konsoloslukla işim olmadı. Tanıdığım da yok. Yılmaz Sunar'dan elde edilen dosyadaki 9 kişiye ait bilgilerden de haberim yok."
Şeker, adliyede görevli Nazif Gürkan Şen'e herhangi bir sorgulama yaptırmadığını öne sürdü.
Adnan Şeker'in kardeşi sanık Yaşar Şeker de üzerine atılı suçlamayı kabul etmedi, sanıklar Sunar ve Demirhan'ı tanımadığını öne sürdü.
Sorgulama yaptığını itiraf etti
Sanık Nazif Gürkan Şen, Malatya Doğanşehir Adliyesi'nde görevli olduğu dönemde sanık Adnan Şeker'in talebi üzerine bazı kişiler hakkında soruşturma olup olmadığını sorgulattığını söyledi.
Şen, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Kız arkadaşım Ankara'da avukatlık yapıyordu. UYAP üzerinden sorgulama yaparak onun hakkındaki soruşturmayı öğrendim. Bu çevresi tarafından duyuldu. Bu sırada Adnan ile tanıştık. Telefon irtibatıyla oldu. Bizler zaten Malatya'daki dosyada yargılanıyoruz. Bu olayın buraya kadar gelebileceğini tahmin edemedim. Adnan Şeker'in bana kimlik numarasını verdiği kişileri sorgulattım. Bu kişilerin isimlerini hatırlamıyorum. Sadece bana gelen TC'leri sorgulayıp gönderdim. Bu kişilerin Türkiye genelinde soruşturma kaydının bulunup bulunmadığını sorguladım."
Nazif Gürkan Şen, soru üzerine, bir kişi hakkında ülke genelinde soruşturma olup olmadığının sadece cumhuriyet savcılarının ekranından sorgulanabildiğini söyledi.
Şen, irtibat halinde olduğu kişinin Andan Şeker olduğunu, bu kişi tutuklandıktan sonra kardeşi Yaşar Şeker ile irtibat kurduklarını, bu kişilerden toplam 250-300 bin lira aldığını söyledi.
Beyanların ardından ara karar açıklayan mahkeme, bu dosyadan tutuklu bulunan sanıklar Yılmaz Sunar ve Nazif Gürkan Şen'in yurt çıkış yasağı konularak tahliyesine hükmetti.
Sanıklar Adnan Şeker, Yaşar Şeker ve Nazif Gürkan Şen hakkındaki dava dosyasının bu dosyadan ayrılmasına karar veren mahkeme, davayı 22 Nisan'a bıraktı.
İddianameden
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Türk vatandaşlarına ilişkin kişisel verilerin ve bazı soruşturmalara yönelik bilgi ve belgelerin kanunlara aykırı olarak bazı Avrupa ülkelerinin büyükelçiliklerine verildiği iddiasıyla 5 kişi hakkında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştı.
Davanın iddianamesinde, yürütülen soruşturma sonucunda şüphelilerin birlikte hareket ederek Almanya, Norveç, İsveç ve Hollanda'nın Ankara büyükelçiliklerinin talepleri doğrultusunda avukatlık ve memuriyet kimliklerini kötüye kullanarak Türk vatandaşlarının kişisel verilerine ve onlar hakkındaki adli makamlardaki dosya bilgilerine yasal olmayan yollardan ulaştıkları ifade edilmişti.
İddianamede, Adnan Şeker'in, "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından 9'ar kez, "açıklanması yasaklanan gizli bilgileri casusluk maksadıyla temin etme" suçlarından bir kez olmak üzere toplam 93 yıla kadar hapsi isteniyor.
Şeker'in kardeşi olan eski icra memuru Yaşar Şeker ile eski zabıt katibi Nazif Gürkan Şen'in de aynı suçlardan aynı cezaya çarptırılmaları talep edilen iddianamede, avukatlar Sunar ve Demirhan hakkında ise "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek" ve "soruşturmanın gizliliğini ihlal" suçlarından toplam 2 bin 329'ar kez ve "açıklanması yasaklanan gizli bilgileri casusluk maksadıyla temin etme" suçlarından birer kez olmak üzere toplam 20 bin 973'er yıl hapis talebinde bulunuluyor.
Son Dakika › Güncel › Büyükelçilikler adına casusluk davasında iki tahliye - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?