Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak etme gibi bir amacı asla olmamıştır. Tek gayemiz ülkemizde yaşayan 3,6 milyon Suriyeli ile sınırlarımıza dayanan 1,5 milyon İdliblinin güvenle evlerine dönüşlerini sağlayacak ortamı tesis etmektir." dedi.
Erdoğan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen "Türkiye'nin Kahraman Kadınları" programındaki konuşmasında, karşılarındaki sorunların büyük bölümünün kadın-erkek olmanın ötesinde insanlıkla ilgili olduğuna işaret etti.
Küresel düzeyde olduğu gibi bölgede de tarihi bir dönüşümün yaşandığını, Türkiye'nin bu sürecin tam merkezinde yer aldığını belirten Erdoğan, hem kendi hedeflerine ulaşmanın hem de bölgedeki insani krizleri çözmenin ve istikrarı sağlamanın mücadelesini verdiklerini vurguladı.
Suriye'de son 9 yıldır yaşanan insani krizde ortaya çıkan yükün çok büyük bir bölümünü tek başlarına üstenmek durumunda kaldıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Derin tarihi ve kültürel bağlarımızın bulunduğu bu coğrafyadaki insanlara böylesine sıkıntılı bir dönemde elbette sırtımızı dönecek değildik. Ancak uluslararası toplumdan da bu konuda çok daha fazla destek almayı ümit ediyorduk. Yarın Belçika'da Avrupa Birliği'nin yetkilileriyle bir toplantım var. Orada da bu konuları ele alacağız, görüşeceğiz. Temenni ederim ki, daha farklı neticeler alarak Belçika'dan inşallah döneriz. Tabii derdimiz üzüntü ve iyi niyet beyanları dışında kayda değer bir görüntüyü yakalayalım. Avrupa Birliği'yle yaptığımız anlaşmanın kendi tarafımıza düşen yükümlülüklerini yerine getirdik. Buna karşılık Avrupa Birliği oyalamaya dönük ve sözünü etmeye bile değmeyecek bir takım katkılar dışında taahhütlerini yerine getirmemiştir. Şimdi bu yeni ekiple görüşüyoruz. Bu yeni ekiple inşallah farklı neticeler elde ederiz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 milyonu bulan sığınmacılara dünyanın başka hiçbir yerinde rastlanmayacak düzeyde yüksek insani standartları sağladıklarını kimsenin inkar edemeyeceğini ifade ederek, "40 milyar doların üzerinde destek sağladık ama Avrupa Birliği'nden gelen maalesef 3 milyar avro. 40 milyar dolar nire, 3 milyar avro nire?" dedi.
"Bu insanlık dışı eylemlere karşı kimse sesini çıkarmıyor"
İdlib'de son dönemde yaşanan gelişmelerin ardından aslında çok önceden atmaları gereken bir adımı attıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Cenevre Sözleşmesi ve diğer uluslararası anlaşmalara uygun şekilde ülkemizdeki yabancılara diledikleri yerlere gidebilme imkanını tanıdık. Yunanistan, karadan ve denizden topraklarına yönelen sığınmacıları döverek, öldürerek, işkence ederek, denizde botlarını delip boğmaya çalışarak, durdurma yoluna gidiyor. Bu insanlık dışı eylemlere karşı kimse sesini çıkarmıyor. Hatta tam tersine Yunanistan'ı destekliyorlar. Bu durum bize merhum Mehmet Akif'in şu mısralarını hatırlatıyor, 'Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.' Türkiye olarak bu vahşeti tüm uluslararası platformlarda gündeme getirmeye ve mazlumların hakkını savunmaya devam edeceğiz. Diğer taraftan Suriye'deki sadece yerinden edilmiş insanlara sahip çıkmakla çözülemeyeceği açıktır. Daha kapsamlı ve sonuç alıcı yaklaşımlara ihtiyaç vardır."
Türkiye olarak hem sınır güvenliğini özellikle sağlamak hem insani görevlerini yerine getirmek hem de siyasi çözümü desteklemek için sahada müşahhas adımlar atma mecburiyetinde kaldıklarını dile getiren Erdoğan, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekatlarının gerisinde bu amacın olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye sınırlarında kurulmaya çalışılan terör koridorunu parçalama ve halkını katleden rejimi durdurma konusunda çok önemli başarılar elde ettiklerine inandıklarını ifade ederek, "Eğer Türkiye'nin müdahalesi olmasaydı Suriye'de bugüne kadar hayatını kaybeden 1 milyon sivil sayısına İdlib'de en az bu kadarı daha katılacaktı. Biz tek başımıza yürüttüğümüz mücadeleyle bu trajedinin önüne geçerek tüm dünyada bir kez daha insanlık dersi verdik. Tabii bu arada sınırlarımıza yaklaşan 1,5 milyon yeni sığınmacı ve geri bekleyen potansiyel 2,5 milyon sivil sebebiyle yeni ve büyük bir yükle de karşı karşıya geldik. Sığınmacı akınını durdurmak ve rejimin ülkemiz topraklarını da hedef alan azgınlığının önüne geçmek için İdlib'de daha aktif bir askeri pozisyon almak mecburiyetinde kaldık." diye konuştu.
Erdoğan, İblid'deki durumun rejimin saldırganlığı yanında Rusya'nın bölgenin statüsüne ilişkin ısrarlı tutumu sebebiyle giderek tırmanma eğilimi göstermesi üzerine diplomatik çözüm arayışlarını da hızlandırdıklarını söyledi.
"Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin bir an önce teminini arzu ediyoruz"
"Türkiye'nin Suriye topraklarını işgal ve ilhak etmek gibi bir amacı asla olmamıştır." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tek gayemiz ülkemizde yaşayan 3,6 milyon Suriyeli ile sınırlarımıza dayanan 1,5 milyon İdliblinin güvenle evlerine dönüşlerini sağlayacak ortamı tesis etmektir. Suriye halkı kendi toprakları ve özgürlüğü için rejime ve terör örgütlerine karşı mücadelesini zaten veriyor. Biz bu mücadeleyi destekleyerek Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin bir an önce teminini arzu ediyoruz. Ülkesinin üçte biri PKK/ YPG terör örgütünün işgali altında olan bir rejimin tüm gücünü ve imkanlarını İdlib gibi küçük sayılabilecek bir bölgeye yöneltmesi derdin başka olduğunu gösteriyor. Eğer rejimin amacı topraklarını kurtarmak olsaydı, önce asıl tehdide yani ülkenin doğusundaki terör oluşumuna karşı harekete geçerdi. Maalesef rejim bunun yerine mazlum İdlib halkını yok etmeye kalkışmıştır. Varil bombalarıyla bombalarla maalesef bunu yapmıştır."
Ortaya çıkan vahim manzara karşısında sahadaki güçlerini artırdıklarını ve rejimi durdurmak için harekete geçtiklerini hatırlatan Erdoğan, bu süreçte askerlere yönelik her saldırıda tarihinde görmediği ağır kayıplarla karşılaşan rejimin, kandan beslenen karakteri sebebiyle gerginliği tırmandırmaya devam ettiğini belirtti.
"Rejimin 3 bin 400 unsurunu etkisiz hale getirdik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye olarak İdlib'de fiilen operasyon sürdürdüğümüz son bir ay içerisinde 34'ü Leyle-i Regaib'de olmak üzere toplam 59 şehit verdik. Buna karşılık rejimin 3 bin 400 unsurunu etkisiz hale getirdik. Ayrıca, rejimin 3 uçağını, 8 helikopterini, 8 hava savunma sistemini, 156 tankını, 108 top, obüs ve çok namlulu roketatarın, 24 zırhlı aracını, 49 doçkasını ve doçkalı pikabını, 99 askeri aracını, 10 mühimmat deposunu, 2 havaalanını da imha ettik. Elbette bizim amacımız ne daha çok insan öldürmek ne daha çok araç-gereç imha etmektir. Bizim tek gayemiz, İdlib'deki insani krizi olabilecek en hızlı ve etkin şekilde çözüme kavuşturmaktır. Bağcıyı dövmenin değil, üzüm yemenin peşinde olduğumuz için de diplomatik çözüm yollarını sürekli zorladık.
Rusya ile perşembe günü Moskova'da vardığımız anlaşmanın gerisinde işte böyle bir arka plan vardır. İdlib halkının can emniyetini ve Türkiye'nin sınırlarının güvenliğini sağlayacak her çözüm bizim için ehvendir, kabul edilebilirdir. Moskova'da vardığımız anlaşmanın da bu hedeflerimize hizmet edeceğini umuyorum. İçinde özellikle insan canının, kendi askerimizin hayatının bulunduğu hiçbir konuda layüsel davranma, sorumsuz hareket etme lüksümüz olamaz. Milletimiz de mazlum Suriye halkı da müsterih olsun. Türkiye, Suriye'deki insani krizin ve siyasi çıkmazın çözümü yolundaki gayretlerini daha ısrarcı ve çok yönlü bir şekilde sürdürecektir. Gerek İdlib'de gerek Suriye sınırımızda, diğer alanlarda bugüne kadar ne söylediysek hepsinin de arkasındayız, hepsini hayata geçirmekte kararlıyız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bahar Kalkanı Harekatı'nın bölgenin sağı ve solundaki yerlerle ilgili verilen sözlerin tutulmaması halinde buraları kendi yöntemleriyle temizleme haklarını saklı tuttuğunu vurguladı.
Bölücü terör örgütü ülkedeki varlığını tamamen sona erdirene kadar, Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin tamamlanmış olamayacağını dile getiren Erdoğan, "Türkiye'dekiler başta olmak üzere rejimden kaçarak evlerini terk eden tüm Suriyeliler yerlerine dönmedikçe Suriye'de kalıcı huzur sağlanamaz. Rejimin İdlib'de sükunun sağlanması ile Rusya'yla yaptığımız anlaşmayı bozması halinde bir daha şiddetli bir şekilde bu zalimlerin üzerine gideceğiz. Bunun da bilinmesi lazım. Bunu Moskova'daki görüşmelerin ardından yaptığımız basın toplantısında da açıkça ifade ettim. Unutulmamalıdır ki biz bu anlaşmayı sadece İdlib'deki krizin daha fazla kan dökülmeden çözümünü sağlamak umuduyla yaptık. İnşallah önümüzdeki süreçte tüm taraflar taahhütlerine riayet eder ve biz de bu amacımıza ulaşmış oluruz. Aksi takdirde her zaman yaptığımız gibi kendi belirlediğimiz yolda yürümeyi sürdüreceğiz." şeklinde konuştu.
Notlar
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, eşi Emine Erdoğan'la katıldığı programda, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan da yer aldı.
Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda Yücel Arzen, bestelediği şiirleri seslendirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne özel hazırladığı, 7 şehit annesinin konuşmalarının yer aldığı "Türkiye'nin Kahraman Kadınları" videosunu izlerken duygusal anlar yaşadı.
Konuşmasının ardından Erdoğan'a, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından hediye sunuldu. Programın sonunda Erdoğan, şehit aileleriyle fotoğraf çektirdi.
(Bitti)
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Türkiye'nin Kahraman Kadınları' programında konuştu: (4) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?