Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 24Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 24.Dönem 4.Yasama Yılı nedeniyle yaptığı konuşmada, demokrasi ve sandık vurgusu yaparken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün açıkladığı demokrasi paketine de "Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, ülkemizin daha kolay ve iyi yönetilir hale getirilebilmesi ancak bu reform ruhuyla mümkün olabilir. Bu bağlamda, dün Sayın Başbakan tarafından açıklanan ve ülkemizin önemli sorunlarına çözüm getireceğine inandığım yeni adımları da memnuniyetle karşıladığımı belirtmek isterim. Bu sürecin devam ettirilmesi gerektiğine de inanıyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül'e Meclise gelişinde ilk defa bir bayan TBMM Başkanvekili eşlik etti. Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı tarafından karşılanan Gül, Meclise eşi Hayrünnisa Gül ile birlikte geldi. TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in konuşmasının ardından şeref kapısından giriş yapan Gül, İstiklal Marşının okunmasının ardından Milletvekillerine hitap etti. Kendisinin de 6 yıl önce bu sıralarda bir milletvekili olduğunu hatırlatan Gül, "Beni Cumhurbaşkanı olarak seçen, üyesi bulunduğunuz Yüce Meclis'tir. Kurtuluşumuzun, kuruluşumuzun ve demokrasimizin ocağı olan bu Meclis, istiklal ve istikbalimizin de nihai teminatıdır" diyerek şöyle devam etti:
"Görev yaptığım altı yıl boyunca Yüce Meclis'in seçtiği 11. Cumhurbaşkanı olmanın şeref ve gururunu hep taşıdım. Bir yandan, anayasal sorumluluklarımı yerine getirirken, diğer yandan, egemenliğin gerçek temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çalışmalarını yakından izledim. Demokrasimizin kendi dinamikleri içinde yaşaması ve ilerlemesi için yoğun mesai harcayan Değerli Siyasi Partilerimize ve tüm Milletvekillerimize bu vesileyle teşekkür ederim.
Bu süre zarfında Anayasa'nın bana verdiği yetki ve sorumlulukları, demokratik teamüller, hukukun üstünlüğü, kamu vicdanı ve milletimizin hassasiyetleri çerçevesinde kullanmak için azami çaba sarfettim. 2007 yılındaki seçilme sürecinde yaşanan demokratik olgunluğa yakışmayan zorlama ve tartışmaları arkamda bırakarak, Türkiye'nin normalleşmesine özen gösterdim. Millet iradesine gölge düşüren, siyasi hayatımızı zaman zaman tehlikeye sokan örtülü vesayetlerin ortadan kaldırılması için Meclisimizin ve halkımızın ortaya koyduğu kararlılığa destek oldum.
Çoğulcu demokrasilerde siyasi partiler, birbiriyle yarışır, mücadele eder, neticede ülke kazanır. Sizin demokratik mücadelenizden de hep Türkiye kazanmıştır, kazanacaktır. Bu kazancın ne kadar değerli olduğunu görmek için gözlerimizi sınırlarımızın biraz ötesine çevirmemiz yeterli olacaktır. Aktif siyasetin içinden gelen, Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı yapmış biri olarak seçimlerin belirleyiciliğine, sandığın erdem ve onuruna yürekten inandım. Demokratik teamüllerin zorlandığı veya ayaklar altına alındığı dönemlerde dahi, halkımızın milli iradesini er ya da geç sandığa ve ülke yönetimine yansıtacağına inancım hiçbir zaman sarsılmadı. Demokrasinin hoşgörü, tahammül, sabır, azim ve fedakarlık gerektirdiğinin hep bilincinde oldum. Yine, demokrasinin bir fren ve dengeler sistemi olduğunu daima akılda tuttum. Katılımcı, çoğulcu ve özgürlükleri genişleten bir demokrasi anlayışı içinde demokratik reformların gerçekleştirilmesini her fırsatta savunageldim. Bu nedenle, temel insan hakları ve demokratik değerler bakımından etrafımızda yaşanan onca trajediye rağmen, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün bölgemizde de er ya da geç hüküm süreceğine olan inancım hiç eksilmedi."
-SEÇİM VE SANDIK VURGUSU-
Bu şartlar altında, yüzlerini ve umutlarını Türkiye'ye çeviren kardeş halklara yapabilecek en anlamlı katkının, Türk demokrasisini sağlam ve güçlü tutmak olacağı kanaatinde olduğunu vurgulayan Gül, "200 yıllık anayasa ve demokrasi geleneğimizin en önemli unsuru, hakim güvencesinde yapılan seçimlerdir. Yani, sandıktır. Önümüzdeki iki yıldan az sürede ülkemiz üç önemli seçimi gerçekleştirecektir. Halkımızın önüne, tercihlerini hür bir şekilde yapacağı seçim sandıkları konulacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir demokrasi şöleni havasında gerçekleştirileceğinden emin olduğum seçimlerin ortaya çıkaracağı milli iradeye, her zaman olduğu gibi, herkes saygı duyacak, seçimi kazananlar tüm milletimizi temsil edeceklerdir. Demokrasinin en temel şartı olan seçim dönemlerinde bazen tanık olunan kutuplaşmanın, siyasi partilerimize de ülkemize de faydası yoktur.
Ülkemizde siyasi tartışmalarla başlayan kutuplaşma, bazen siyasetin ötesine geçebilmekte, kimliklere, inançlara, hassasiyetlere dokunan bir nitelik kazanabilmektedir. Böyle bir kutuplaşma elbette milletimizin sosyal insicamını bozma tehlikesi taşır. Her meseleye, her tartışmaya 'siyah-beyaz', 'doğru-yanlış', 'haklı-haksız', 'bizden-onlardan', 'dost-düşman' zaviyesinden bakamayız.
Esasen toplumsal meselelerde, hayata geçirelebilir çözümler, daha çok gri alanlarda, orta yolda ve uzlaşıda bulunabilmektedir. Çünkü insan fıtratı, kalıpları, kampları, önkabulleri, önyargıları ve ötekileştirilmeyi sevmez. Aslında kutuplaşmadan uzaklaşan ülkeler normalleşir. Yapılan reformlar ancak kutuplaşmanın yaşanmadığı dönemlerde kalıcı olur, kök salar. Bu nedenle, kutuplaşmalardan kaçınarak, demokrasimizin değer ve erdemlerine toplum olarak sahip çıkalım. Demokrasiye yönelik tehlikeler konusunda hep birlikte uyanık olalım."
-"SESSİZ DEVRİM"-
Son yıllarda demokratik standartların yükseltilmesi amacıyla "Sessiz devrim" olarak nitelendirilebilecek pek çok köklü reformların yapıldığını vurgulayan Gül, "Bu sürece, iktidarın olduğu kadar, muhalefetin de katkısı olmuştur" diyerek Başbakan Erdoğan'ın dün açıkladığı demokratikleşme paketine de destek verdi. Gül, şöyle devam etti:
"Doğu'da da Batı'da da takdirle karşılanan bu reform ruhunu bugün de devam ettirmemizde büyük fayda vardır. Hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, ülkemizin daha kolay ve iyi yönetilir hale getirilebilmesi ancak bu reform ruhuyla mümkün olabilir. Bu bağlamda, dün Sayın Başbakan tarafından açıklanan ve ülkemizin önemli sorunlarına çözüm getireceğine inandığım yeni adımları da memnuniyetle karşıladığımı belirtmek isterim. Bu sürecin devam ettirilmesi gerektiğine de inanıyorum.
Türkiye gibi genç, dinamik ve hızla şehirleşen bir toplumun demokratik sistem içerisinde dile getirilen ihtiyaçları ve talepleri bitmez, hep süreklilik arzeder. Bu anlayışla, Gezi Parkı'nda çevre duyarlılığı ve şehir estetiği kaygılarını sergileyen gençlerin barışçı eylemlerini, demokratik gelişkinliğimizin yeni bir tezahürü olarak gördüm. Uzun yıllar yargısız infazlarla, işkenceyle ve vahim insan hakları ihlalleriyle anılmış olan ülkemizin, bu kez, gelişmiş demokrasilerdekilere benzer kaygı ve taleplerle gündeme gelmesinden çekinilecek bir husus yoktu. Bu nedenle, gerek ben, gerek Hükümet yetkilileri, 'iyi niyetli mesajların alındığını' eylemlerin hemen ardından ifade ettik. Ne var ki, bazı aşırı gruplar, şiddet kullanarak ve vandalizm sergileyerek barışçı gösterileri istismar etme teşebbüsünde bulunmuşlardır. İyi niyetle başlayan bu eylemler zamanla kamu düzenini bozan, yanlış bir niteliğe bürünmüştür. Neticede, ülkemizin algısını zedeleyen talihsiz olaylar yaşanmış ve maalesef bu süreçte biri polis altı vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Bu eylem ve olaylarda hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı dilerim. Bu süreç içerisinde zaman zaman şahit olduğumuz başta aşırı güç kullanımı olmak üzere tüm hukuk ihlalleri araştırılmakta, yargı süreçleri devam etmektedir. Millet olarak bu olaylardan gerekli dersleri çıkartmalı, yapılacak ayrıntılı sosyolojik çalışmalarla özellikle genç kuşakların hissiyatını anlamak için duyarlılık göstermeliyiz."
-"ÖZGÜRLÜKLERİNİ KULLANMA İRADESİNE SAHİP BİR MEDYA DEMOKRASİMİZE GÜÇ KATAR"-
Demokrasilerde, farklı düşünceler ve itirazların şiddete bulaşmadan, hukuk ve meşruiyet sınırları içinde ifade edilebileceğine dikkat çeken Gül, "Böylece, yetkililerin ve kamuoyunun dikkati çekilebilir. Ne var ki yapılacak bu eylem ve gösterilerin toplum hayatının genel akışını engellememesi ve diğer vatandaşların hak ve özgürlüklerini zedelememesi gerekir. Şiddet yoluyla demokratik mesaj ve taleplerin dile getirilmesi de, bu mesajların alınması da sözkonusu olamaz. Toplum düzeninin illegal şekilde bozulduğu durumlarda ise yetkililer elbette görevlerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu olayları arkamızda bırakarak, artık ileriye doğru bakmalı ve bu tecrübeden demokrasimizin katılımcı ve çoğulcu vasıflarını güçlendirme yolunda yararlanmalıyız. Unutmayalım ki, farklılıklarımız milli kumaşımızın renk ve desenleridir. Esasen bu renkler ve desenler bir bütün olarak "milletimizi' oluşturmaktadır. Bu nedenle, tüm kimliklere, inançlara ve hayat tarzlarına saygıyla yaklaşmak ve sorunlarını çözüme kavuşturmak toplumsal barışın vazgeçilmezidir.
Yasama, yürütme ve yargının etkin ve verimli çalışması; ciddi, yapıcı, güçlü bir muhalefetin varlığı; özgür, eleştiren, tarafsız ve bağımsız bir medya; ülkelerin demokratik gelişimi açısından çok önemlidir. Anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış özgürlüklerini kullanma iradesine sahip bir medyanın varlığı, demokrasimize güç katar. Geçen yıl bu kürsüden de ifade ettiğim gibi, tüm bu konularda ortaya çıkan eksikler veya yanlış uygulamaların düzeltilmesi tüm ülkemizin yararınadır" ifadelerini kullandı.
-"EN YÜKSEK DEMOKRASİ STANDARTLARINI HAKİM KILMAK TEMEL ÖNCELİĞİMİZ HALİNE GELMELİ"-
"Zira, demokratik hak ve özgürlüklerin en geniş biçimde kullanılmasına imkan sağladığı için geriye gitmiş, bundan zarar görmüş dünyada tek bir ülke dahi yoktur" diyen Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu nedenle, işleyen demokrasisiyle bölgesinde seçkin bir yere sahip olan ülkemizde, en yüksek demokrasi standartlarını hakim kılmak temel önceliğimiz haline gelmelidir. Öte yandan, demokratik kültürün içselleştirilmediği bir siyasi ve sosyal düzende, anayasal kurum ve güvenceler ne kadar iyi çalışırsa çalışsın, gerçek anlamda olgun bir demokrasinin varlığından söz edilemez. Tüm siyasi partilerimizin demokrasi kültürümüzü geliştirmek için gayret göstermesi ülkemizin geleceği bakımdan önemlidir. Demokrasi kültürünün oluşması bakımından en kritik aktörlerden biri de şüphesiz ki medyadır. Bu bakımdan medyanın da yapıcı bir tavırla bu sorumluluğunun farkında olması önemlidir.
Uzun yılların ihmali ile demokratik noksanlıklarımızın eseri olan Kürt sorununun da yine demokrasi içerisinde çözülebileceğini hep savundum. Bu doğrultuda yürütülen tüm reform çalışmalarına ya öncülük ettim, ya da bu gayretleri destekledim. Sözkonusu çabaların siyaseten değil, milletimizin bekası için yapılması gerektiğine daima inandım. Millet olarak kendi sorunlarımızı büyük bir özgüven içinde çözebileceğimizi her zaman ifade ettim. Halkımızın hak, adalet ve daha geniş özgürlük yönündeki taleplerinin karşılanmasının ve vicdanlara ters düşen yanlışların giderilmesinin, devletimizin ve hükümetimizin en şerefli vazifesi olarak gördüm. Bu şekilde gerçekleşecek çözümlerin onuru ve itibarının da devletimize ve milletimize ait olacağına inandım. Halihazırda, Hükümetimiz, iyi niyetle ve cesaretle çözüm sürecini sürdürmektedir."
-"SÜRECİN BİR "KARDEŞLİK BARIŞIYLA' TAÇLANDIRILABİLMESİ İÇİN GEREKLİ ADIMLAR ATILMALI"-
Bu gayretlerin sonucunda erişilen sükünet ortamının, halkın barış, huzur ve refah yönündeki umutlarını arttırdığını kaydeden Gül, "Anadolu'yu ziyaretlerim sırasında, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde gerçekleştirdiğim temaslarda halkımızın bu heyecanına bizzat şahit oldum. Mevcut sükünet ortamının kalıcı kılınması ve sürecin bir 'kardeşlik barışıyla' taçlandırılabilmesi için gerekli adımlar suhuletle ve kararlılıkla atılmalıdır. Bu elbette bir pazarlık süreci olamaz. Sorunun özü de, çözümü de demokrasimizin standartlarının daha da yükseltilmesinde yatmaktadır. Milli birlik ve beraberliğimizi pekiştirmenin yolu, ülkemizin geleceğine tüm vatandaşlarımızın eşit ve kararlı bir şekilde inanması ve sahiplenmesinden geçer. Demokratik sahiplenme ve ilerleme, tehditlerle, şiddetle sağlanamaz. Türkiye gibi köklü devlet geleneğine sahip bir ülkenin halkı, bu tür tehditler karşısında nasıl davranacağını kuşkusuz bilir. Bu nedenle, herkesin sorumluluk duygusu içinde hareket ederek iyi niyetli gayretlere katkıda bulunması gerekir. Yakın bölgemizde yaşanan trajediler, ülkemize, demokrasimize, milli birlik ve bütünlüğümüze sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu göstermiştir" dedi.(ANKA/DEVAM)
(ÜNS/OZK) - Ankara
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanı Gül. - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?