Başbakanlık Suriye Tezkeresi'ne ilişkin TBMM Genel Kurulu'nda hükümet adına söz alan Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Suriye'deki iç savaşın "Ülke içindeki radikalizm ve aşırılığı beslemekte, halkı radikal kamplara yönlendirmektedir" diyerek "İç savaşlar, sadece iç savaşın cereyan ettiği ülkeyi değil, bölgesel ve küresel istikrarı da tehdit etmektedir" dedi.
Meclis Genel Kurulu, Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı başkanlığında toplandı. Suriye tezkeresi üzerinde hükümet adına konuşan Milli Savunma Bakanı, Başbakanlık Tezkeresinin alındığı günden geçen sürede Suriye'deki durumda iyileşme olmadığının altını çizerek, "Bir yıl önce, 4 Ekim 2012 tarihinde vatandaşlarımızın ve sınır güvenliğimizin Suriye kaynaklı tehlike ve saldırılar karşısında korunmasına yönelik etkin tedbirler alınması zaruretini ortaya çıkaran tehdit algımız bugün de artarak geçerliliğini korumaktadır" diye konuştu.
Bir yıl önce, vatandaşların ve sınır güvenliğinin Suriye kaynaklı tehlike ve saldırılar karşısında korunmasına yönelik etkin tedbirler alınması zaruretini ortaya çıkaran tehdit algısının bugün de artarak geçerliliğini koruduğuna işaret eden Yılmaz şöyle devam etti:
"Tezkerenin alındığı ortamda mevcut olan menfi şartların hiçbirisinde iyileşme görülmemiş, bilakis mevcut risk ve tehditler artmıştır. Geçen sürede Suriye'de Esed rejiminin şiddet ve yıkım politikası sonucunda ölen insan sayısı 150 bine, Suriye'den diğer ülkelere sığınan insan sayısı 2,1 milyona ve yerlerinden edilmiş kişilerin sayısı ise 5 milyona yaklaşmıştır.
Yaşanan insanlık dramı sadece Suriye'yi değil, aynı zamanda bölgenin de güvenlik ve istikrarını olumsuz yönde etkilemektedir. Rejimin saldırgan politikalarının oluşturduğu ortam Türkiye bakımından ciddi bir ulusal güvenlik meselesi hâline gelmiştir. Esed rejiminin kendi halkına yönelik askerî saldırıları gerek ülkemize gerekse diğer komşu ülkelere yönelik kitlesel göç hareketlerine ve bir insanlık dramına yol açmıştır. Afet Acil Durum Yönetim Başkanlığı tarafından 2011 yılından bu yana 4'ü Hatay'da, 2'si Şanlıurfa'da, 3'ü Gaziantep'te ve 1'er tane de Kahramanmaraş, Adıyaman, Osmaniye, Adana ve Mardin'de olmak üzere 14 adet çadır kent, ayrıca 2'si Kilis ve 1'er tane de Şanlıurfa, Malatya, Hatay ve Gaziantep'te olmak üzere 6 adet konteyner kent kurulmuştur. Ülkemizdeki kamp ve konteyner kentlerde bulunan mültecilerin sayısı hâlihazırda 200 bini geçmiştir.
Suriye'de ihtilafın ve çatışmanın bir iç savaşa dönüşmesi üzerine Esed rejiminin uluslararası toplumun gözü önünde gerçekleştirdiği eylemler uluslararası hukuku ihlal eden ve insanlık onuru ve vicdanını yaralayan bir mahiyet kazanmıştır. Bu saldırıların en son örneği 21 Ağustos tarihinde Şam banliyölerinde sivil halkı hedef alan kimyasal silah saldırısıdır. Çoğu çocuk yaklaşık 1.400 masum insanın ölümüne yol açan kimyasal silah saldırısı Birleşmiş Milletlerin bu konuda yetkilendirdiği heyet tarafından incelenmiş ve inceleme heyetinin 13 Eylül 2013 tarihli raporunda Suriye'de kimyasal silah kullanıldığı, uluslararası hukukun ihlal edildiği bir kez daha teyit edilmiştir.
14 Eylül 2003 tarihinde Rusya ile ABD arasında Suriye'nin elindeki kimyasal silahların ve kimyasal silah üretiminde kullanılan tesislerin en kısa süre içinde ve en seri şekilde 2014 yılının ilk yarısında uluslararası denetim altında imha edilmesi hususunda mutabakata varılmıştır. Bu anlaşma Suriye'nin bir daha kimyasal silah saldırısında bulunmasını ve kimyasal silahların terörist grupların eline geçmesini engellemesi bakımından önemlidir. Bu anlaşmaya uluslararası hukuk çerçevesinde hayatiyet kazandırmak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden 27 Eylül 2013 tarihli ve 2118 sayılı Karar çıkartılmıştır. Bu kararda Suriye'deki kimyasal silah kullanımının uluslararası barışa ve güvenliğe bir tehdit ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğu açıkça belirtilmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi aldığı kararla Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütünün aldığı bütün kararlara Suriye'nin uymasını talep ederek Suriye'de kimyasal silah kullanımını, geliştirilmesini, üretilmesini, stoklanmasını doğrudan ya da dolaylı olarak diğer devletlere ya da devlet dışı aktörlere, gruplara transfer edilmesini yasaklamıştır. Bu silahların en kısa zamanda, kesin olarak ve doğrulanabilir bir şekilde imhasını elbette ki desteklemekteyiz. Ancak unutulmamalıdır ki Suriye'deki vahşet, kimyasal silah kullanılmasıyla başlamadığı gibi bu silahların imhasıyla da sona ermeyecektir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin söz konusu kararında da belirtildiği üzere kimyasal silah saldırısının sorumlularının hesap vermesini sağlayacak, Suriye'deki insani trajediyi bitirecek, akan kanı durduracak her türlü çabayı ülke olarak desteklemeye devam edeceğiz."
Suriye'ye karşı Hükûmetin izlediği politikanın temel dayanağının "Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün korunarak Suriye halkının meşru haklarının karşılanmasıdır" olduğunu ifade eden Bakan Yılmaz, "Bu suretle Suriye halkının acıları dinecek ve bölge yeniden istikrara kavuşacaktır. Kendi halkıyla ve komşularıyla barışık, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini koruyan bir Suriye bizim için de bölge için de önemlidir. Suriye'de yaşanan olayların bir an evvel son bulmasına, barış ve istikrar ortamının yeniden sağlanmasına, halkın meşru taleplerini karşılayan siyasi sürecin en kısa sürede başlamasına ve Suriye'nin egemenliği, toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin muhafazasına yönelik çalışmalara katkı sağlamaya devam edeceğiz" dedi.
Yılmaz şöyle devam etti:
"Türkiye hiçbir süreçte Suriye'yle ilgili uluslararası toplantıların, süreçlerin dışında değil bizzat süreçlerin tam merkezinde bulunmaktadır. Uluslararası toplum, Suriye'deki kimyasal silahların imha edilmesi konusunda gösterdiği duyarlılığı bu ana kadar Suriye'de devam masum insanlara yönelik şiddet karşısında gösterememiş, kayıtsız kalmış, hak, hukuk ve evrensel değerleri hiçe sayan Esed yönetimini, şiddete başvurmaktan caydıracak tedbirleri alma kararlılığını gösterememiştir.
Ülkemizin Suriye kaynaklı gelişmeler karşısında maruz kaldığı güvenlik riskleri, maalesef sınırlarımıza dayanmış insanlar ile sınırlı değildir. Sınır bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın güvenliğini de tehdit eden bir düzeye ulaşmıştır. Bilindiği üzere Suriye'den ülkemize yönelik hasmane tutum, 22 Haziran 2012 tarihinde test ve eğitim görevi icra eden silahsız bir uçağımızın Suriye'nin Lazkiye şehrinin 13 mil açığında, uluslararası hava sahasında, Suriye tarafından hiçbir uyarı yapılmaksızın vurularak düşürülmesiyle en üst düzeye ulaşmış ve söz konusu saldırı sonucunda 2 pilotumuz şehit olmuştur.
20 Eylül 2012 tarihinde, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesi müteaddit kereler Suriye tarafından top atışlarının hedefi hâline gelmiş, 3 Ekim 2012 tarihinde gerçekleştirilen top atışlarının topraklarımıza düşmesi sonucunda, kadın ve çocuk olmak üzere 5 vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 11 Şubat 2013 tarihinde, Suriye tarafından gelerek Cilvegözü Sınır Kapımız'dan ülkemize giriş yapmaya çalışan bomba yüklü bir aracın patlaması sonucunda, 4'ü vatandaşımız 13 kişi hayatını kaybetmiştir. 2 Mayıs 2013 tarihinde, Suriye tarafından uzun namlulu tüfeklerle açılan ateş sonucu bir polisimiz şehit olmuş, 7'si güvenlik güçleri mensubu olmak üzere 12 vatandaşımız yaralanmıştır. 11 Mayıs 2013 tarihinde, Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde, Suriye rejiminin istihbarat birimleriyle bağlantılı terör saldırısında 52 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 29'u ağır olmak üzere 100'ün üzerinde vatandaşımız yaralanmıştır.
Suriye tarafından sınır boyunca açılan ateş sonucu ülkemize düşen top, havan topu, roket gibi mühimmat sayısı 20 Eylül 2012 tarihinden bu yana 69'a ulaşmıştır. Buna ilave olarak iç savaş nedeniyle ekonomik kriz ile karşı karşıya kalan Suriye'de kaçakçılık ciddi bir gelir kapısı hâline gelmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ile Suriyeli kaçakçılar arasında müteaddit defa silahlı çatışma yaşanmış, bu durum sınır güvenliğinin yanı sıra ülke ekonomisi bakımından da ilave riskler oluşturmaktadır.
Evrensel değerleri yok sayan, uluslararası normlara aykırı her türlü yöntem ve silahı kullanmaktan çekinmeyen Suriye'deki Esed rejimi, Orta Doğu'daki hassas dengeler üzerine kurulu göreli istikrar ortamını daha da kırılgan hâle getirmiştir. Suriyeli olmayan, rejim yanında veya rejime karşı savaşanlar, Suriye'deki çatışma ortamını bir mezhep savaşı boyutuna taşımaktadır. Bu durum, Suriye halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine zarar vermekle kalmayıp bölgesel barış ve güvenlik için son derece tehlikeli bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. İç savaş, ülke içindeki radikalizm ve aşırılığı beslemekte, halkı radikal kamplara yönlendirmektedir. İç savaşlar sadece iç savaşın cereyan ettiği ülkeyi değil, bölgesel ve küresel istikrarı da tehdit etmektedir. Bunun örneklerini Afganistan'da, Somali'de ve Irak'ta gördük, görmeye devam ediyoruz.
Üzülerek söylemek gerekirse, 911 kilometre uzunluğunda sınıra sahip olduğumuz komşu ülke Suriye'de yaşanan gelişmeler terör örgütlerine ve illegal yapılara sığınak oluşturmaktadır. Suriye halkının demokratik talep ve beklentileriyle herhangi bir ilgisi bulunmayan bu terör örgütlerinin örtülü gündemleri doğrultusunda sivil unsurlara karşı gerçekleştirdiği eylemler rejime karşı mücadele eden muhalif grupların meşru hak ve arayışlarına uluslararası toplum nezdinde de gölge düşürmektedir."
Son Dakika › Güncel › Milli Savunma Bakanı Yılmaz : Bölgesel ve Küresel İstikrarı da Tehdit Etmektedir - Son Dakika
Sizin düşünceleriniz neler ?