Rekabet Kurumu 10. Yıl Sempozyumu

Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Rekabet Kurumu'nun 10. yıl Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada, kurum ve kurulların başarısının ancak ekonominin güçlü olduğu ortamlarda ortaya çıkacağını ifade ederek, "Eğer ekonomimiz 2002 yılı öncesi durumda olsaydı bu kurumlar sadece kağıt üzerinde kalırdı ve sadece bağımsızlıkları tartışılırdı. Ekonomi güçlendikçe bu kurumlara ihtiyaç duyuluyor" dedi.

Rekabet Kurumu 10. Yıl Sempozyumu Bilkent Otel'de gerçekleştirildi. Toplantıda bir konuşma yapan Bakan Coşkun, dünyadaki siyasi ve ideolojik dengelerin yerini hızla gelişen teknoloji öncülüğünde ekonomik dengelerin aldığını belirterek, bunu tüm dünyada bir yeniden yapılanmayı beraberinde getirdiğini ifade etti. Ülkeler arasındaki ekonomik ve ticari sınırların kalktığını, gümrük duvarlarını yıkıldığını ve dünyanın tek pazar haline geldiğini kaydeden Coşkun, bu hızlı değişimin iki yeniliği de beraberinde getirdiğine işaret etti. Bunların rekabete açık serbest piyasa ekonomisi ve çılgın bir rekabet olduğunu ifade eden Coşkun, "Yeni düzende bir tarafta çılgın bir rekabet yaşanacak, bir tarafta bu rekabetin haksız yaşanması önlenecek, karteller engellenecek" dedi.

Başbakan Erdoğan'ın hükümet olduklarında kendilerine, bakanlıkların bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlardan bağımsız olanların özerkliklerin saygı gösterilmesini, önlerindeki engellerin kaldırılmasını ve bu kuruluşların kendi sorumlulukları dahilinde serbest çalışmalarını telkin ettiğini bildiren Coşkun, Rekabet Kurumu'nda son 4.5 yılda önemli adımlar atmış olmasının Başbakan Erdoğan'ın bu telkinleri ile gerçekleştiğini söyledi. Coşkun, "Bağımsız kurumların bağımsızlığı artık tartışılmıyor" dedi. Faiz, döviz ve borsa üçgeninde çırpınan Türkiye ekonomisinde, bu modelin artık yatırım, üretim ve ihracat seferberliğine dönüştüğünü anlatan Coşkun, Türk ekonomisinin darboğazları aşarak düzlüğe çıktığını ve 4.5 yıldır sürdürülebilir bir büyüme sürecinde OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olduğunu kaydetti. Coşkun, dünyadaki yatırım ve cazibe merkezlerinden biri olarak belirlenen Türkiye'de Rekabet Kurumu'nun çalışmalarının da başarıyla devam ettiğini söyledi.

Kurum ve kurulların başarısının ancak ekonominin güçlü olduğu ortamlarda ortaya çıkacağını ifade eden Bakan Coşkun, "Eğer ekonomimiz 2002 yılı öncesi durumda olsaydı bu kurumlar sadece kağıt üzerinde kalırdı ve sadece bağımsızlığı tartışılırdı. Ekonomi güçlendikçe bu kurumlara ihtiyaç duyuluyor" dedi. Bugün gelinen noktada, 40 yılı aşkın süredir AB'nin kapısında bekletilen Türkiye'nin, içerde sağlanan güven ortamı ve uluslararası düzeyde şahsiyetli politikalarla AB sürecinde 35 fasılda taramayı başarıyla bitirdiğini belirten Coşkun, geçen hafta da en zor fasıllardan biri olan İşletme ve Sanayi Politikaları faslının açıldığını söyledi. Sanayinin büyümenin itici gücü durumunda olduğuna işaret eden Coşkun, ihracatta hedefin 100 milyar dolar olduğunu hatırlatarak, ihracatın yüzde 92'sinin sanayi mamulü olmasının önemine de dikkat çekti.

REKABET MEVZUATINA AYKIRI PİYASA AKSAKLIKLARI, YABANCI SERMAYEYİ KAÇIRIYOR

Rekabet Kurumu Başkanı Mustafa Parlak ise rekabetin önemini kavramamış, hukuki ve kurumsal alt yapısını kurmamış ekonomilerin çağdaş dünyada ayakta durabilmesinin mümkün olmadığını belirterek, böyle bir ekonominin varlığının ancak halkın refahından yapılacak büyük fedakarlıklarla mümkün olduğunu ve günümüzde böyle bir anlayışın kabul görmesinin mümkün olmadığını söyledi. Kamu tekellerinin özelleştirilmesi aşamasında özelleştirme sonrası rekabetçi bir piyasanın oluşması bakımından rekabet otoritesinin düzenleyici müdahalesinin önem taşıdığını vurgulayan Parlak, "Aksi takdirde kamu tekellerinin özel tekellere dönüşmesi ihtimali ortaya çıkar ki, bu da herhalde arzu edilen bir durum değildir" diye konuştu. Rekabet politikalarının bir başka önemli yararının ulusal teşebbüslerin küresel rekabete hazırlanmaları olduğuna işaret eden Parlak, iç rekabette kendini geliştirerek rekabet gücünü artıran firmaların küresel rekabette de başarılı olma şansını elde edeceklerini kaydetti. Parlak, rekabet mevzuatına aykırı piyasa aksaklıklarının varlığının, yabancı sermayeyi gelmekten doğrudan vazgeçiren çok önemli bir güvensizlik unsuru olduğuna vurgu yapan Parlak, "Özellikle gelişmekte olan ülkeler, yabancı sermayeyi kendilerine yönlendirmek için bir takım teşvikler ve imtiyazlar verirler. Ama bunların yabancı sermaye bakımından ülkeyi cazibe merkezine dönüştürmesi için yeterli olmadığı açıktır. Uygun alt yapının varlığı, ulusal pazarın büyüklüğü ve gelir düzeyi gibi parametreler verilen teşvikler kadar önemlidir. Ama yabancı sermaye bakımından çok daha önemli olan ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarı ile işleyen bir hukuk sisteminin varlığıdır. İşte bu hukuk sistemi içinde rekabet hukuku ve mevzuatı mülkiyet hakkı kadar vazgeçilmezdir ve gerek yerli gerek yabancı firmalar için önemli bir hukuki teminattır" şeklinde konuştu. Rekabet Kurumu Başkanı Parlak, 4054 sayılı Rekabetin korunması Hakkında Kanun'un ciddi değişikliklere ihtiyacı olduğuna işaret ederek, bu değişikliklerle, pişmanlık uygulamasına imkan sağlanacağını, menfi tespit sisteminin kaldırılacağını, birleşme ve devralma bildirim ve değerlendirme usulünün netleşeceğini ve hızlanacağını, rekabet savunuculuğunun kurumsallaşacağını kaydetti. AB ilerleme raporlarında rekabet politikasına ilişkin en sıkıntılı başlığın devlet yardımları olduğunu ifade eden Parlak, "Eğer devlet yardımlarına ilişkin düzenleme yapılırsa bu başlığın müzakereye açılması değil, derhal kapatılabileceğini düşünüyorum. Rekabet Kurumu olarak devlet yardımları konuşundaki teknik ve idare her türlü desteği vermeye hazırız" dedi.

(MÜG-ÖK-Y)