Viyana'da yaşamını sürdüren Saban, 1996'da Montreal'de sinema-televizyon bölümünü okuduktan sonra gittiği Hollywood'u ve sinema sektörünün işleyişini değerlendirdi. Üniversiteyi bitirdikten sonra Los Angeles'a gittiğini belirterek, "Benim düşündüğüm gibi değildi. İlk işi alabilmem bir buçuk yıl sürdü. Çok küçük bütçeli filmlerde asistan editör olarak çalıştım. Her ne kadar biz film okulunu bitirip, 'Yönetmen olacağız.' dediysek de olmadı." diye konuştu.
Hollywood'a gittiğinde "yaratıcı" kısımda yer almak istediğini söyleyen Saban, Hollywood'un yaratıcılıktan ziyade "ticaret" işi olduğunu anlayınca line producer (uygulayıcı yapımcı) olarak çalıştığını aktardı.
"Hollywood'un 'reklamlar dünyası' olduğu gerçeği var"
İşi gereği, Las Vegas'ta gerçekleşen format satış fuarlarına da katıldığını vurgulayan Saban, şu bilgileri verdi: "Yaklaşık 1 dakikalık teaser yapıp onun üzerinden para alıyorduk. Mesela, Japonya'dan gelen kişiye onu izletiyorduk. 'Bir sonraki projemiz bu.' diyerek kontrat imzalatıyorduk. Bölge bölge, lisan lisan satıyorduk. Ön satıştan gelen parayı da filmde kullanıyorduk. İşin ticari yönünü daha iyi anladım. Her şey sanatsal olabiliyor ama para olmadan da sanatı yapamıyorsunuz. Bunu görmeye başladım. Olaya hep yaratıcılık yönünden baktığın zaman birçok yanılgı söz konusu oluyor. Ben bunu göremiyordum. İşin içine girdikten sonra öğrendim. Yani Hollywood'un 'reklamlar dünyası' olduğu gerçeği var."
Robin Saban, Hollywood'da sinema endüstrisinin iç dinamiklerinin nasıl çalıştığını Türklerin pek bilmediğini ifade ederek, "Hollywood para kazanacaksa, sen Türksün, şusun, busun, diye ayırmıyor. Mesela Hollywood, Selma Hayek'e, Antonio Banderas'a, İngilizceleri aksanlı olduğu halde yatırım yapar. Onda bir sıkıntı yok. Birçok aktörün Hollywood'da aksanı vardır ama marketing (reklam) yönünde bir getirisi vardır. Siz diyelim ki Salma Hayek'e yatırım yaptınız. İspanyolca konuşan yarım milyar insan var. Öyle düşünür. Ona yatırım yapar. Türkiye'deki jönlerin Hollywood'da yer bulamamasının sebebi yeteneksiz olduklarından değil." ifadelerini kullandı.
Hollywood'da başrol oyuncularının hangi milletten olduğunun gişeye yansımasının önemine değinen Saban, şunları kaydetti: "İngilizcesinde aksan olabilir. Bunda sıkıntı yok ama Türkçe konuşan toplum sayıca az olduğu için getirisi olmuyor. Mesela, kaç milyon insan Türkçe konuşuyor dünyada? 100 milyon. 100 milyondan sinemaya giden insan sayısı kaç? diyor. Bunların hesaplamasını ben yapıyordum bizzat. Bunları eleye eleye bakıyoruz 2-3 milyon insan kalıyor. Bu kadar insan için bu adama (oyuncuya) para yatırılmaz. İşin albenisi yok. Bir de toplumların eğlence kültürlerini de önümüze yatırıyorduk. Bu toplum nasıl eğleniyor, nasıl gülüyor, nasıl ağlıyor? 'Bu toplum için para yatırılır mı?' bunu hesaplıyorsun. Çünkü sonuç itibariyle bu bir ticaret. Bunu görmek lazım yoksa bir şeye varamıyorsun. Mesela Haluk Bilginer. Müthiş bir aktör. Tartışmasız bir yetenek. Birçok Hollywood filminde de oynadı. Ama ona daha yüksek rol verilmesi için bunun pazarlama kısmına bakıyorlar."
"Hollywood 50 kişiden ibaret"
Saban, Hollywood'un ilginç bir yapısı olduğunun altını çizerek, "Marka, ülkelerin arkasından gider. Çünkü o ülkenin markasını da beraber taşımak ister. İtalya mesela, dünyada çok fazla İtalyanca konuşan kimse yok ama İtalya ülke olarak bir marka. O da yetiyor ona. Fransa aynı keza. Tamam Fransızca konuşan Batı Afrika ülkeleri var ama ülkeler belli konularda marka olmuşsa Hollywood o markaya yatırım yapar." dedi.
Oscar ödüllerine de değinen Saban, "Yabancı Film" dalında 800'e yakın film başvurusu geldiğine dikkati çekerek, "Bunlardan 5-6 tanesi seçilir. Hangi kıstasa göre 800 filmi izledin de 5'e 6'ya indirgedin? Arka dinamikleri çok farklı çalışıyor. Siz düşünebiliyor musunuz izlediklerini? 800 filmi kaç kişi oturup da izleyecek?" değerlendirmesinde bulundu.
Robin Saban, Hollywood dünyasının kendine özgü dinamikleri olduğunun altını çizerek, "Hollywood'da bir söz vardır. Birini tanıdığınızı söylüyorsanız, telefon ettiğinizde 24 saat içerisinde size geri dönmüyorsa o kişiyi tanımıyorsunuzdur. Böyle ilginç dinamikler var." diye konuştu.
Hollywood'un 50 kişiden ibaret olduğunu ifade eden Saban, şunları söyledi: "O kadar kişi çalışıyor ama 50 kişi dışında hiç kimse hiçbir projeye yeşil ışık yakamaz ki. Bütün şehir 50 kişiden ibaret. O, 50 kişiden biri bir projeye yeşil ışık yakarsa diğer 250 kişi de onunla çalışıyor. Aktörler sendikasında yaklaşık 130 bin aktör ve aktrist var. Çalışanlar ise yüzde bir. Diğerlerinin hepsi ya barmenlik yapıyor ya restoranda çalışıyor. Başka şansları yok ki. Bir de şu var, adamın adı Ahmet, Hasan, Hüseyin ise otomatik olarak, 'Irak savaşı çekeceğiz. Orada terörist olacaksın.' diyorlar."
Uygulayıcı yapımcı Saban, eğlence dünyasında CIA ile FBI'ın yer aldığını belirterek, "Bu gizli bir bilgi değil ki. Bir yerde bir savaş çıkacaksa, dünya kamuoyu buna alıştırılıyor. Beş sene önceden buna ilişkin savaş filmleri yapılır. Bu saklanmıyor ki. Böyle birçok film görebilirsiniz." dedi.
Hollywood'un artık çok yorgun olduğunu da dile getiren Saban, "Mesaj gönderiyor ama kimse bunu okumuyor. Şımarık çocuk gibi Hollywood. Bütün dünya oraya akmak istediği için o şımarıyor. Ters psikolojiyle hareket etmek lazım. Onlar kendi üstündeki yükü birilerine vermeye hazır ama kurumsal bir yapı bunu almaya hazır değil." ifadelerine yer verdi.
Robin Saban, Hollywood'a ABD'de parmakla sayılacak kadar az sayıda bankanın dışında para verenin olmadığına işaret ederek, bankaların risk almadığını kaydetti.
"Hollywood başlı başına sadece eğlence dünyası değil"
Türk sinemasına da değinen Saban, Türk sinemasının mükemmel olduğunu ancak kurumsal yapının olmayışı dolayısıyla sıkıntı yaşandığını, sinemadan kazanılan paranın, sinemaya yatırılmadığını vurguladı.
Uygulayıcı Yapımcı Saban, Türk yapımı dizilerde ise genel olarak hep benzer konuların işlendiğini bu anlamda da bir kısır döngü yaşandığını ifade etti.
Türk filmlerinin Hollywood'dan destek alabilmesinin çok zor olduğunu sözlerine ekleyen Saban, "Çünkü Hollywood başlı başına sadece eğlence dünyası değil. Hollywood, politik yapıya da bürünmüş. Museviler, Yunanlar, Ermeniler ve İtalyanlar bu yapıda çok güçlüler. Bu milletlerin ABD'ye gidişleri 1. Dünya Savaşı'nda başlıyor. Ancak çok da karamsar olmamak lazım. Eğlence dünyasında Türkiye'de kurumsallaşmanın yolunu bulmak lazım. Daha fazla Hollywood diye yanmaktansa biz kendi Hollywood'umuzu kendimiz yaratmalıyız. Bunu yaparsak Hollywood kendisi bize gelir." dedi.
Son Dakika › Magazin › Her şey sanatsal olabiliyor ama para olmadan da sanat olmuyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?