Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer HDP çözmeyecekse, çocuk kaçırma eylemine dur demeyecekse, şımarıklığın sırtını sıvazlayacaksa bunu bilelim. Bu sorunu çözmek için, çocukları anneleriyle kucaklaştırmak için bizim de yöntemlerimiz var. Ama biz bu yöntemlere gerek kalmadan bu çocuk kaçırma eylemlerinin son bulmasını, kaçırılan çocukların derhal geri getirilmesini istiyoruz" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta grup toplantısında Türkiye'nin 100 yıldır hangi yapay sorunlarla meşgul edildiğini aktardığını anımsattı. Yüz yıldır Kürt ve Alevilerin sorunlarının Türkiye'yi yavaşlatmak, kalkınmasını, ilerlemesini bölgesinde güçlü bir devlet olmasını engellemek amacıyla kullanıldığının altını çizen Başbakan Erdoğan, "Kardeşliğimizi, iç huzurumuzu yaralamak adına bu sorunlar hep sıcak tutuldu. Türkiye ne zaman güçlendiyse bu sorunlar gündeme taşındı. Ekonomi ne zaman istikrar kazandıysa bu sorunlar hep gündeme alındı. Terörle çatışmayla sokak eylemleriyle Türkiye'nin enerjisi bu sorunlar üzerinden heba edildi. 12 yıl boyunca bütün engelleri aşarak tuzakları aşarak bugünlere geldik" dedi.
"İHRACATTA CUMHURİYET TARİHİNİN REKORUNU KIRDIK"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bir yıl önce Mayıs ayında tarihinin en büyük ekonomik başarılarını konuştuğunu hatırlatarak, ardından Gezi eylemleri başlatılarak bu başarıların engellenmek istendiğini söyledi. 17 ve 25 Aralık darbe girişimiyle ekonomiye ve çözüm sürecine ağır bir darbe indirmek istediklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Tüm bunları dirayetle basiretle geride bıraktık. 2013 yılının mayıs ayı gibi 2014 yılının mayıs ayını da başarılarla tamamladık. 2013 mayısında tarihinin en yüksek seviyesine çıkan, 93 bini aşan İstanbul Borsası Gezi eylemleri ve darbe girişimleri nedeniyle 60 binlere kadar gerilemişti. Şu anda borsa toparlandı, 79 bin seviyesini aştı ve yükselmeye devam ediyor. Merkez Bankası rezervimiz, geçen yıl Mayıs'ta 135 milyar dolara ulaşmıştı. Ardından 120 milyar dolara kadar geriledi. Şu anda yeniden 131 milyar dolar seviyesine ulaştı. İhracatta Mayıs ayında yine tüm zamanların rekorunu elde ettik. Mayıs ayında ihracat geçen yılın mayıs ayına göre yüzde 5,8 oranında arttı ve 13 milyar 412 milyon dolar oldu. Bu cumhuriyet tarihinin bir rekorudur. Geriye dönük 12 aylık ihracatımız da 156 milyar doları aştı, bu da yine Cumhuriyet tarihimizin en büyük rakamıdır. Zor bir yıl geride kaldı, eylemler, tahrikler, darbe girişimleri, saldırılar geride kaldı" diye konuştu.
"GAZİ OLAYLARI VE 17-25 ARALIK DARBE GİRİŞİMLERİNDE TÜRKİYE BİR YIL KAYBETTİ"
Artık bu ilerlemenin sekteye uğramasına veya uğratılmasına tahammülleri olmadığını sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye'nin yapay sorunlar üzerinden ağır bedeller ödemesinden müsaade edemeyiz. Son bir yıl içinde Gezi olayları ve 17-25 aralık darbe girişimleri Türkiye'ye bir yıl kaybettirdi. Şu son bir yıl içinde hükümet olarak mesaimizin bir kısmını işte bu huzur ortamını kardeşlik ortamını bozmak isteyenlerle mücadeleye sarf etmek zorunda kaldık. Artık Türkiye'nin böyle engellerle engellemelerle karşılaşmasını istemiyoruz. Türkiye'nin yapay gerilimlere ayıracak zamanı yok, böyle bir lüksü de yok. Bizim 77 milyon olarak gece gündüz çalışıp, çok sayıda reform yapıp, 2023 hedeflerine doğru ilerlememiz gerekiyor. Bakınız terör de sokak eylemleri de bugüne kadar hiçbir netice alamamıştır, bundan sonra da alamaz. Her zaman ifade ediyorum. Şiddet hiçbir meselenin çözüm aracı değildir. Şiddet arkasından kandan, gözyaşından, yaralı toplum kesimlerinden, huzursuzluktan acıdan başka bir şey getirmez. Bütün sorunlarımızı demokrasi içinde, hukuk zemininde çözeceğiz. Öyle çözüyoruz. Siyaset, hukuk ve demokrasi dışında hiçbir yol sorunlara çözüm üretemez."
"VAHŞİCE KATLETTİLER"
2010 yılında terör örgütü içindeki beş kadın terörist dağdaki zorbalığa dayanamayarak örgütten kaçma kararı aldığını ve Diyarbakır kırsalında örgüt mensupları tarafından yakalandıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, "Hatırlayın. Bu beş kadını bir mağaraya hapsettiler. Günlerce işkence yaptılar. Ardından acımasızca katlettiler. Cansız bedenlerini bilinmeyen yerlere gömdüler. Anneleri, babaları yavrularının öldürüldüğünden habersizdi. Bu işkencelere, bu katliama şahit olan İranlı bir kadın bir terörist dayanamadı, bu kadınların anneleri aradı ve yavrularının katledildiğini annelerine duyurdu. Bu olayı haber aldığımız zaman güvenlik güçlerimizi konuyu takip etmek üzere görevlendirdik. Biz de çeşitli vesilelerle bu olayı gündeme taşıdık. Biz gündeme taşıyınca terör örgütü bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Terör örgütü ne dedi biliyor musunuz? 'Kış hazırlıkları sırasında jeneratör gazından zehirlendiler ve öldüler' dedi. Vicdansızlık bununla da kalmadı. Ölümlerinin üzerinden bir yıl geçtikten sonra bu kadın teröristler için cenaze töreni düzenlediler. Hale bak. Ölümlerin üzerinden bir yıl geçiyor bir cenaze töreni düzenliyorlar. Çünkü karakterleri bu. BDP'nin bazı milletvekilleri, hem de kadın milletvekilleri bu alçakça cinayete sahip çıktılar. Bu cenaze törenlerinde de boy gösterdiler. BDP bunu sorgulamadı. Hani barıştan yanayız diyorlar ya. Barıştan yanasınız da bunları nasıl yapıyorsunuz? Güya kadın hakları yanlısı vekilleri bu katliamı sorgulamadılar. Tam tersini halktan gizlemeye çalıştılar. 2011 yılında Cudi dağındaki bir operasyonda bir başka yürek yaralayıcı manzaraya şahit olduk. Bir mağarada teröristler kıstırılıyor, askerimiz teröristleri mağaradan çıkarmak için saatlerce dil döküyor. Nihayet teröristler teslim oluyor. Bir tanesine subayımız soruyor. 'Annen baban sağ mı?' Terörist 'bilmiyorum' diyor. Subayımız 'kaç yıldır görüşmüyorsun' diyor. Terörist 'beş yıldır' diyor. Bunlar üzeri örtülemeyen gizlenemeyen yüzlerce hikayeden sadece iki tanesi. Buna benzer çok acı yaşandı, aile trajedisi yaşandı. Çocukları aldılar dağa götürdüler. Yıllarca ailelerinden gizlediler. Ölmeye ve öldürmeye gönderdiler. İşlerine gelmeyince de keyfice vahşice katlettiler" dedi.
"Genç bir çocuğun beş yıl boyunca annesiyle babasıyla ailesiyle görüşmesini engelleyerek kim neyin mücadelesini veriyor?" diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
"Buradan mı özgürlük, buradan mı barış gelecek? Buradan mı barış mücadelesi verecek? 5 kadını işkence ile öldürerek mi özgürlük gelecek. Vicdanın olmadığı yerde özgürlük olur mu? Biz terör örgütünden ne vicdan bekliyoruz ne insaf bekliyoruz ne de acıma duygusu bekliyoruz. Ama ben BDP'nin şimdi HDP'nin yöneticilerine, vekillerine soruyorum. Sizin çocuğunuz yok mu? Sizin hiç insafınız vicdanınız yok mu? Kaçıyorlar, dağa götürüyorlar, kendi çocuklarını da ABD'ye, İngiltere'ye değişik yerlere gönderiyorlar. Fark bu. Benim Güneydoğu'daki Doğu'daki Kürt kardeşimin bunu bilmesi lazım. Bizim yavrularımız dağlara kaçırılırken şu anda bölücü terör örgütüyle el ele olan HDP'nin işte başındakiler veya milletvekilleri veya belediye başkanları onların çocukları da ABD'de, Avrupa'da değişik yerlerde, ya eğitim alıyorlar veyahut da turistik seyahat yapıyorlar. Doğuda Güenydoğu'da yoksul halkın çocukları dağda böyle insanlık dışı bir hayata mahkum edilirken ey HDP milletvekilleri siz evde çocuklarınızın yüzüne nasıl bakıyorsunuz? 30 yıldır doğuda güneydoğuda evladının nerede olduğunu bilmeyen anne-babalar var, evladının yaşayıp yaşamadığını bilmeyen anne babalar var. Ben de geçen akşam bir tanesinin anne babasıyla, hatta ninesiyle görüştüm. O da bu son kaçırma eylemlerinde kaçırılanlardan. Telefonda tabi hüngür hüngür ağlıyor. Kısa geçmişi ile ilgili bazı bilgileri vermek sureti ile dertleştik. Tablo bu. ve belediyenin önünde de kalkıyorsun, onlara üzerine saldırıyorsun. Onları oradan kaldırmak için elinden geleni yapıyorsun. Niye? Hadi işte onlar da Kürt, çocuklarını kaçırdınız. Niye rahatsız oluyorsun? Ama gelip Taksim meydanında şurada burada her türlü eylemi molotofla yapıyorsunuz. Güneydoğuda Doğu'da can alıyorsunuz, can yakıyorsunuz, yeri geldiği zaman silah kullanıyorsunuz. İşte bu seçimlerde de 30 Mart seçimlerinde de bunu birçok yerde yaşadık. Evladı ölse bile gözyaşı dökemeyen ağıt yakamayan acısını paylaşamayan anne babalar var bugün. Bunlar sadece çocukları almakla kalmıyor,çocuklar öldüğünde anne babaların ağıt yakmasına bile engel oluyorlar. Gözyaşını içe akıtan o anneler babalar artık isyan etmeye başladılar."
"ANNE VE BABALAR ARTIK SUSMUYOR"
Diyarbakır'da ve 20 ilde anne ve babaların çocuklarının kaçırılmasına artık yüreklice isyan ve itiraz etiklerine dikkat çeken Başbakan Erdoğan, annelerin ve babalar artık susmadıklarını, annelerin ve babaların kan tüccarına dönüşen terör örgütü karşısında artık boyunlarını öne eğmediklerini vurguladı.
"ANNELERİN AĞIDINI, GÖZYAŞINI, FERYADINI 30 YIL ZORBALIKLA BASTIRDINIZ"
Anne ve babaların 15 yaşında evlatlarını alıp dağa götürenlere karşı sessiz kalmayıp boyunlarını bükmediklerini kaydede Başbakan Erdoğan, "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni, ardından çözüm sürecini başlattığımız andan itibaren annelere babalara seslendik, yavrularınıza sahip çıkın, yavrularınızı elinizden alanlara karşı seslerinizi yükseltin. İşte şimdi Diyarbakır'da anneler evlatlarına sahip çıkıyor. Demokrasiden özgürlükten barıştan insan haklarından olduğunu savunan HDP, bırakın tavır almayı göstericilere eziyet ediyor. Çok rahatsız oldular. Maskelerinin düşmesinden, gerçek yüzlerinin görünmesinden çok rahatsız oldular. 15 yaşındaki çocukların kaçırılmasını izah edemediler. İnanın rezil oldular. Şimdi rezilliklerini bastırmak için de Diyarbakır'da gösteri yapan o kardeşlerimizi dağıtmaya kalkışıyorlar. 30 yıl susturdunuz, artık inanıyorum ki daha fazla susturamayacaksınız. Annelerin ağıdını gözyaşını feryadını 30 yıl zorbalıkla bastırdınız. Artık bastıramayacaksınız. Özgürlük ve barış bağımlılık yapar. Doğu ve Güneydoğu'daki kardeşim son 1,5 yıldır özgürlüğün ve barışın tadına vardı. Terör örgütünün baskısından kurtulan vatandaşlar artık özgürlüğe ve barışa sahip çıkıyorlar. Bir buçuk yıldır, anneler babalar akşam sofranın başında bir araya geliyor, barışın ve özgürlüğün huzurunu yaşıyor. Bunu sabote etmeye kimsenin hakkını yok. Bakın bizim de hiçbir şekilde şımarıklığa tahammülümüz yok. Yol keserek, polisi askeri taşlayarak, huzursuzluk çıkararak ülkeye yeni açı yaşatmak isteyenlere asla eyvallah etmeyiz. Bu şımarık tavırlara göz yummayız. Çözüm için biz değil elini gövdesini taşın altına koymuş bir iktidarız. Bedeli her ne olursa olsun bu meseleyi çözeceğiz dedik, hamdolsun çok önemli mesafeler kaydettik" ifadelerini kullandı.
"SİZ ACABA BU YOL KESMELERE 'EVET' DİYOR MUSUNUZ?"
BDP ve BDP'ye seslenen Başbakan Erdoğan, "Şimdi tekrar sesleniyorum: BDP, HDP dürüstseniz samimiyseniz, siyasi Kürtçülük yapmayan tüm Kürt kardeşlerime sesleniyorum, diğerlerine de sesleniyorum. Diyorum ki; siz acaba bu yol kesmelere 'evet' diyor musunuz? Bu yol kesmeler insani midir? Yol kesmek, bak ses geldi oradan, tarihimizde eşkıyanın işi olarak bilinir. Şimdi tabi terörist bunu yapıyor. Terörist eşkıyanın çok daha ötesinde. Köyüne gidecek, onların da yolu kesiliyor. Ana yolda onların da yolu kesiliyor. Ne varsa ellerinde onlar alınıyor. Bazıları bakıyorsunuz alıp kaçırılıyor. Paralar isteniyor, haraç isteniyor. Bunlar haraççı. Bu kadar diyor haraç vereceksin. Bu devlete vergi veriyorssun, en az onun kadar da bize vereceksin. Hale bak. Sanki orada yolları yapan onlar, suyu getiren o. Sanki bütün üniversiteler, okullar, hastaneler bunları kuran o. Bu vergilerden bunlar yapılıyor, senin haracınla terör estiriliyor. Biz bu sürecin sabote edilmesine izin vermeyiz kardeşim. 15 yaşında çocukların ana kucağından alınıp dağa götürülmesine, orada birer robota döndürülmesine seyirci kalamayız. Bunu eğer HDP çözmeyecekse, çocuk kaçırma eylemine dur demeyecekse, şımarıklığın sırtını sıvazlayacaksa bunu bilelim. Bu sorunu çözmek için, çocukları anneleriyle kucaklaştırmak için bizim de yöntemlerimiz var. Ama biz bu yöntemlere gerek kalmadan bu çocuk kaçırma eylemlerinin son bulmasını, kaçırılan çocukların derhal geri getirilmesini istiyoruz. HDP'nin bu işi çözmesini bekliyoruz. Eğer korkuyorlarsa bunu söylesinler, tehdit varsa bunu söylesinler, o yürekli anneler gibi cesaretleri yoksa bunu da söylesinler. Diyarbakır'da 15 yaşındaki çocuğunun peşine düşen annenin karşısına başka anneleri çıkarmak zalimliktir. En hafif tabirle vicdansızlıktır. Anneliğin siyaseti yoktur. Sağcılığı solculuğu yoktur. Hiçbir annenin gözyaşı dökmesine, acılar yaşamasına, yavrusundan kopmasına tahammülümüz olamaz. Biz çözüm sürecini tüm anneler için tüm babalar için başlattık. Samimiyetle ilerletiyoruz. Biz bu süreci oğlu askerde olan anneler için, oğlu dağa kaçırılmış anneler için başlattık. Sonuna kadar da gideceğiz" dedi.
"ANNELERİN YÜREKLERİNİ ORTAYA KOYMASINI İSTİYORUM"
"Bir kez daha tüm annelerin bu sürece yüreklerini koymalarını istiyorum" diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle son verdi:
"Bu terör baronlarına kan tüccarlarına itiraz etmelerini istiyorum. Hiçbir anne tereddüt etmesin, yavrusu kandırılmış dağa kaçırılmış hiçbir anne korkmasın, çekinmesin. Anneler ne kadar bu sürecin içerisinde olursa barış da o kadar mümkün o kadar yakın olacaktır. Ben Diyarbakır'da eylem yapan o yürekli o kahraman anneleri bir kez daha yürekten selamlıyorum. Yavrularına sağ salim kavuşmaları için çırpınmaya devam edeceğimizi buradan ifade ediyorum. Büyük Türkiye için, çözümün yanında durmaya, inadına demokrasiyi inadına kardeşliği savunmaya devam edeceğiz. TBMM genel kurulunda yoğun bir hafta bizleri bekliyor. Çok önemli tasarı ve teklifleri cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde inşallah çıkartmış olacağız. Bugün grup toplantımız öncesinde çok önemli tasarı ve teklifimizin detaylarını açıkladım. Alt işverenlik yani taşeronluk konusunu yeniden ele alıyoruz. Çok önemli düzenlemeler getiriyoruz. İşçilerimizin hak kayıplarının önüne geçiyoruz. Alt işverenlikte iş sağlığı ve güvenliği, kıdem tazminatı gibi konularda önemli düzenlemeler yapıyoruz. Yer altında çalışan işçilerimiz için haftalık çalışma saatini 36 saat günlük çalışma süresini 6 saat olarak kısıtlıyoruz. Şehit madencilerimizin anne babaları için muhtaçlık şartını da kaldırıyoruz. Soma'da şu anda çalışamayan madencilerimizin ücretleri işveren tarafından ödenecek. Ne alıyorsa, o işletme açılana kadar aynen alacak. Ayrıca çalışamadıkları dönemde işsizlik sigortası fonundan net maaşları kadar biz de ödeme yapacağız. Madenlerde çalışan işçilerimizin emeklilik yaşını da 55'ten 50'ye indiriyoruz. Yıpranma payını değiştiriyoruz. İzinde geçirdikleri süreler tatiller de yıpranmaya dahil edildiğinde erken emekli olmak isteyen madenci kardeşimiz 43 yaşında bile emekli olabilecek. Şu anda AFAD'dan başka yetkili hiçbir birim yoktur. Bunu genelgeyle de valiliklerimize bildirdik. AFAD'da sadece somadaki madencilerimizin ailelerine bunlar olacak. Belki iki belki üç ev düşecek. Belki kiraya verecek. Çocuklarını onunla okutulacak. Bazıları üniversiteleri okumalarını sağlayacağım diyor. Bunlar AFAD'da toplanacak. Ama bu paralelin vakıflarına derneklerine sakın ha, bunlar aldatırlar, bu paralar biliyorsunuz farklı yerlere giderler. Bunlar kara para, bu kara parayı da bazı şirketler vasıtasıyla aklarlar." - ANKARA
Son Dakika › Politika › AK Parti Grup Toplantısı (3) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?