Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Avrupa Birliği süreci, bizim için tabi kısa başlamış bir süreç değil. İlk adımın 1959'da atıldığını düşünürsek, resmi olarak bizim Avrupa Birliği süreci, 1963 yılında başlıyor. Şuanda demek ki yaklaşık olarak 50 yıllık bir süreç. 50 yıldır Avrupa Birliği'nin kapısında bekletilen bir ikinci ülke yoktur. Şuanda 27 ülkenin masaya yatırılıp, kantara çıkarıldığında, teraziye çıkarıldığında gerek ekonomik açıdan, gerek temel hak ve özgürlükler açısından şöyle bir değerlendirmesini yaptığımızda, bunların yarıdan fazlasını Türkiye'nin çok çok gerisinde kaldığını göreceksiniz. Bunların yarısından fazlası Avrupa Birliği'ne yüktür. Avrupa Birliği'nden bunlar yük almazlar. Avrupa Birliği'ne katkıları da yoktur" dedi.
Nicolas Berggruen Enstitüsü'nde konuşma yapan Erdoğan, kendisine yöneltilen soruları cevapladı.
Türkiye'nin, İslam ve demokrasinin bir arada yaşayabileceğini gösteren bir ülke olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi:
"Türkiye, aslında bir gerçeği yaşıyor. Nedir o - İslam ve demokrasinin bir arada nasıl yaşanabileceğini sergileyebilen bir ülkedir. Türkiye, 75 milyon nüfusuyla şuanda ekonomik performansıyla Avrupa Birliği'ne çok ciddi katkılar sağlayabilecek bir ülkedir. ve artık Türkiye zaten Avrupa Birliği'nin içine girmiş de bir ülkedir. Sadece Almanya'da 3 milyon var. En azından o kadar da Avrupa Birliği üyesi diğer ülkelerde var. 6 milyonla zaten Avrupa Birliği'ne girmişiz. Şuanda Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde 250-300 bin nüfusu olan ülkeler var. Şimdi bu samimi bir yaklaşım olmadığını gösteriyor. Eğer güçlü bir Avrupa Birliği istiyorsak, güçlü bir Türkiye'yi çoktan içeri almaları gerekirdi.
Bakın Avrupa Birliği müktesebatında, içerisinde özellikle siyasi çekişmelerin olduğu ülkeler, bölünmüş ülkeler Avrupa Birliği'ne alınamaz. Mesela Avrupa Birliği'nde Kıbrıs diye bir isim geçiyor. Dünyada Kıbrıs diye bir ülke yok. Güney Kıbrıs yönetimi var. Çünkü Kuzey Kıbrıs var arada da bir yeşil hat var. Şimdi bu yeşil hattı Avrupa Birliği üyesi ülkeler görmüyor. Ne diyor, Kıbrıs diyor. Nasıl oluyor Kıbrıs? Kuzey Kıbrıs'la, Güney Kıbrıs'la bir alakası var mı? Yok. Kuzey Kıbrıs tamamıyla ayrı, Güney Kıbrıs'ı ise Avrupa Birliği veya birileri tanıyor. Ama Türkiye tanımıyor. Şuanda Avrupa Birliği'nde dönem başkanlığını Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yapıyor. Biz de şimdi onu tanımadığımız için müzakereler şuanda kesilmiş durumda. Yani bu yıl sonuna kadar herhangi bir müzakere olmayacak. Şimdi bu, Avrupa Birliği müktesebatına ters. Bayan Merkel şunu söylemişti: 'Biz Güney Kıbrıs'ı Avrupa Birliği'ne almakla hata ettik' Ama arkasından da savunuyor. Bu da olmaz. O sürece yönelik olarak Şansölye Schröder, eserinde, hatıratında bunu güzel vurgulamıştı ve orada bize yapılan haksızlığı çok açık net ortaya koymuşlardı"
Bu konunun Hollanda'nın dönem başkanlığı yaptığı zaman da değerlendirildiğini söyleyen Erdoğan, "Biz adeta çekilmeyle karşı karşıya kalmıştık. Niye - Çünkü bize haksızlık yapılıyor, adaletsizlik yapılıyor. Bir ülke adalette taviz verirse, adil olma sürecini kaybederse o ülke yürümez, bu tür oluşumlar da yürümez. Şuanda Avrupa Birliği aslında bunun bedelini ödüyor. İşte buyurun Yunanistan'ın durumu. Yunanistan'da olanlar, bütün gerçekler ortada. Bu daha yeni çıkmış değil. Yunanistan'ın durumu yıllara dayalı. Ödeme politikaları, bütçeler ne durumdaydı bunu Avrupa Birliği aslında çok iyi biliyor bunu benim konuşmama gerek yok. Ama farklı yaklaşımlar sebebiyle buralarda yapılan yanlışları şuanda Avrupa Birliği'nin diğer ülkeleri maalesef ödemekle veya üstlenmekle karşı karşıya kaldılar, IMF'de bunun şuanda organizatörü durumunda" dedi.
Türkiye 70 milyonu aşkın nüfusuyla bazı iç sorunlarını da Avrupa Birliği'ne getirecektir yorumları yapılıyor. Buna ilişkin görüşleriniz nelerdir sorusunu cevaplayan Erdoğan şöyle konuştu:
"Şu gerçeği bir defa göreceğiz. Nüfusun, bir fonksiyon olduğunu görmemiz lazım. Ben başarıyı şuraya bağlarım: Başarı aslında insandır. Eğer insan unsurunuz iyi yetişmişse, genç, dinamik, bilgili insan portföyüne sahipseniz başarıyı yakalarsınız. Ekonomide bize şunu hep öğretirlerdi; ekonomide emek, sermaye, üretim, tüketim bunları söylerler. Ben diyorum ki, hayır. Ekonominin tek unsuru vardır: İnsan. Çünkü emek insanın türevidir. İnsan varsa emek var, insan yoksa emek yok.
İnsan varsa sermaye var. İnsan yoksa sermaye de yok. İnsan varsa üretim var, insan varsa tüketim var. İnsan yoksa bunların hiçbiri yok. Öyleyse genç nüfusa, dinamik nüfusa sahip olmamız lazım. Ben şu anda ülkemizde şunu söylüyorum, 'En az üç çocuk doğurun' diyorum.
Çünkü üç çocuk doğurmadığımız takdirde 2037 yılında biz de Almanya'nın bugün geldiği duruma geliriz. Ben Almanya'nın bugün geldiği duruma gelmek istemiyorum. Nüfusumuzun genç kalmasını istiyorum. Eğer genç, dinamik, eğitimli bir nüfus olursa o zaman başarılı oluruz. Aksi takdirde gelecek çöküştür"
"Alman Milli Takımı'nın en iyi oyuncuları Türklerden oluşuyor" esprisine gülen Başbakan Erdoğan,
"Daha yeni başladık. Temenni ederim ki buradaki gençlerimiz yetişsinler. Ben bugün açılışta da söyledim, 'Bakın şu anda bizim buradaki büyükelçimiz Almanya'da doğup büyümüş bir büyükelçidir.' Şimdi diyorum ki, Almanya hükümeti de kalksın burada doğup büyümüş bir Türk gencini Türkiye'ye büyükelçi olarak atasın. Aramızdaki bağları bu daha da güçlendirir. Olabilir, olmaması için hiçbir sebep yok" ifadelerini kullandı.
Erdoğan,
"Aşılırsa 'Avrupa Birliği bizim için biter' dediğiniz bir kırmızı çizginiz var mı" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bu konuyla ilgili kararı vermesi gereken yer Avrupa Birliği'dir. Biz şu anda sabırla dersimizi çalışıyoruz, süreci devam ettiriyoruz. Çalışmaya da devam edeceğiz. Avrupa Birliği kararı verdiği anda... Ben onu diyorum, bizi oyalamayın diyorum. Kararınızı verin, ona göre de biz bu kararı uygulamaya devam ederiz, saygı da duyarız. Ama bu kararı vermesi gereken merci Avrupa Birliği olmalıdır"
"Türkiye'yi 2023'e kadar Avrupa Birliği'ne alırlar mı" sorusu üzerine Erdoğan, "Herhalde o kadar bizi oyalamazlar. O kadar bizi oyalamaya kalkarlarsa zaten Avrupa Birliği kendisi kaybeder diye düşünüyorum.
En azından Türkiye'yi kaybeder. Çünkü artık 2023 hedeflerini belirleyen Türkiye yok, aynı zamanda 2071 hedeflerini belirleyen bir Türkiye de var. Onu da ben kongredeki konuşmamda ifade ettim. Kim için - Doğmayan kuşaklar için, doğacaklar için o hedefi koyduk ve dedik ki yeni doğacak nesiller de kendilerini 2071'e hazırlasınlar. Bu tabii aslında büyük düşünmenin bir gereğidir. Temenni ediyorum yeni doğacak olanlar da 2071'e kendilerini çok daha farklı hazırlayacaklar. Biz 2023'te kendilerine çok daha farklı bir Türkiye'yi hazırlayacağız" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasını Alman sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve Almanya'da yaşayan Türklerin yanı sıra eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu ile çok sayıda davetli dinledi.
31.10.2012 02: 35: 23
TSI
NNNN - BERLİN
Son Dakika › Dünya › Erdoğan, Nicolas Berggruen Enstitüsü'nde Konuştu (3) - Son Dakika
Sizin düşünceleriniz neler ?