Hindistan'ın başkenti Delhi'de Müslümanları dışlamakla eleştirilen tartışmalı yeni vatandaşlık yasasını destekleyenler ve protesto edenler arasında 3 aydır yaşanan gerginlikler ve küçük çaplı çatışmalar, yavaş yavaş kitlesel ayaklanmalara dönüşüyor.
Hindistan Parlamentosu tarafından onaylanarak yürürlüğe giren ve Müslümanlar dışında Güney Doğu Asya'dan gelen tüm mültecilere vatandaşlık hakkı tanıyan yasa, vatandaşlık haklarıyla dini köken arasında ilişki kurması nedeniyle "Hindistan'ın laik anayasasını ihlal etmek" ve "Müslümanlara ayrımcılık yapmak" gibi nedenlerle eleştiriliyor.
Delhi bu çapta bir şiddete tanık olmayalı onlarca yıl geçti. Hindular ve Müslümanların karşı karşıya geldiği çatışmalarda son bir kaç gün içinde yaşanan tırmanış, yakın geçmişteki bazı kanlı toplumsal olayları hatırlara getiriyor ve kaygı yaratıyor.
1984 yılında zamanın Başbakanı İndira Gandi'nin Sikh muhafızları tarafından öldürülmesi üzerine çıkan ve Sikh toplumuna yönelen şiddet olaylarında 3 bine yakın insan yaşamını yitirmişti.
Son olayların kökeninde mültecilere vatandaşlık hakkı tanıyan yasası yatıyor ama muhalifleri, 2014 yılından bu yana iktidarda bulunan ve geçen yıl yapılan seçimlerde oylarını artıran Narendra Modi başbakanlığındaki BJP hükümetini, yıllardır Müslümanlara karşı ayrımcı politikalar izlemekle suçluyorlar.
Aralık ayında Hindistan Parlamentosu'ndan geçirilen yasa, komşu ülkeler Bangladeş, Pakistan ve Afganistan'dan kaçak olarak ülkeye giren 6 dini grubun mensuplarına altı yıldır burada yaşadıklarını kanıtlamaları koşuluyla vatandaşlık hakkı veriyor.
Yasada bu hakkın tek istisnası Müslümanlar.
İktidardaki Hindu milliyetçisi BJP hükümeti, yasayla "dini baskıdan kaçanlara" yasal statü verilmesinin amaçlandığını, Müslümanların sözü geçen ülkelerde dini azınlık olmadığını ve bu sebeple Hindistan'ın korumasına ihtiyaçları bulunmadığını, bu nedenle yasaya dahil edilmediklerini söylüyor.
Ülkedeki Müslüman gruplar ise düzenlemenin hükümetin Müslümanları dışlama siyasetinin bir parçası olduğunu ve anayasanın laiklik ilkesinin çiğnendiğini savunuyor.
Birleşmiş Milletler de yasayla ayrımcılık yapıldığı endişesini dile getirdi.
Hindistan'da nüfusun yaklaşık yüzde 14.2'sini oluşturan Müslümanların sayısı 180 milyona yakın.
Dünyanın ikinci en büyük Müslüman nüfusuna sahip olan ülkede Müslüman toplumunun, Narendra Modi hükümetinin politikalarına dair endişelerini artıran tek uygulama bu değil.
Hindistan'ın kuzeyinde Himalaya bölgesindeki Keşmir eyaleti, Hindistan ve Pakistan arasında anlaşmazlık konusu olmaya devam ediyor.
İngiltere'nin eski ömürgesi olan Hindistan 1947'de bağımsızlığını kazandığı süreçte Hindistan ve Pakistan olarak ikiye bölünmüş, o arada çıkan savaşta Keşmir de ikiye bölünmüştü.
Hem Hindistan hem de Pakistan, Keşmir bölgesinin tamamı üzerinde hak iddia ediyor ve her iki ülke de bölgenin bir bölümünü denetimi altında tutuyor.
Hindistan Anayasası'nın 370. maddesi ile Müslümanların çoğunlukta olduğu eyaletin özerkliği garanti altına alınmıştı.
2019'da Modi liderliğindeki BJP hükümetinin 370. maddeyi iptal etmesi büyük tepkilere ve toplumsal direnişe yol açtı.
Önceki hükümetler de Keşmir'in özel statüsünü tartışmaya açmışlar ama böyle bir değişikliğe gitme aşamasına hiç gelinmemişti.
Ancak BJP seçimlerde desteğinin artmasından da kuvvet alarak birkaç ay içinde bu maddeyi kaldırdı, Keşmir vadisi kapatıldı, Hint ordusunun denetimine alındı, aylarca medya ve haberleşme alanında karartma uygulandı.
370. maddenin iptali ile hükümetin, diğer bölgelerden buraya göçecek -Müslüman olmayan nüfusa- yerleşim ve toprak satın alma hakkı tanımak suretiyle bölgedeki demografik yapıyı değiştirmeyi hedeflediği öne sürülmüştü.
Hindistan'ın kuzeydoğusundaki Assam eyaletinde, Bangladeş'in Pakistan'dan ayrılıp ayrı bir devlet olarak kurulduğu 24 Mart 1971 tarihi öncesinde Hindistan'a geldiğini kanıtlayan kişilerin kayıtlı olduğu bir vatandaşlık listesi bulunuyor.
Aslında bu liste, 1951'de Hindistan'da yapılan ilk demokratik seçimlerle iktidara gelen Kongre Partisi hükümeti döneminde başlatılmıştı.
Ancak Modi hükümeti "kaçak göçmenlerin tespit edilmesini" öncelikleri arasına aldı.
Bu uygulama doğrultusunda Assam eyaletinde yaşayanlardan, aile geçmişlerini kanıtlayan belgeler getirmeleri istendi, vatandaşlıklarını kanıtlayamayanların kaçak yabancı statüsünde görüleceği açıklandı.
Assam, Hindistan'ın en fazla etnik çeşitliliğe sahip eyaleti; 32 milyon nüfusun üçte biri Müslüman. Bu oran, Hindistan idaresindeki Keşmir'den sonra Müslüman nüfus açısından en büyük oranı oluşturuyor.
Müslümanlar, devletin ve federal hükümetin bu uygulamayla doğrudan kendilerini hedef aldığını söylüyor.
Son verilere göre, vatandaşlık kaydı uygulaması ile Assam'da 1,9 milyon kişi vatandaşlıktan çıkarılmış ancak bu kişilere itiraz hakkı da tanınmıştı.
Son Dakika › Dünya › Hindistan'da Hindularla Müslümanlar arasındaki çatışmalar neden arttı? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?