Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Osmanlıcanın öğrenilmesini, öğretilmesini istemeyenler bulunduğunu belirterek, "Bu çok büyük bir tehlike. İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek" dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Bilkent Otelde düzenlenen 5. Din Şurası'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki yüz yıl sonra artık sorulmayanları sorduklarını, konuşulmayanları konuştuklarını, dayatılan ezberleri bozduklarını belirtti.
Erdoğan, "Onlar susmamızı istiyorlar, biz ısrarla Filistin diyoruz. Onlar susmamızı istiyorlar, biz ısrarla Mısır'da demokrasi diyoruz. Onlar susmamızı istedikçe biz Suriye'den adalet istiyoruz. BM'nin yapısını eleştiriyoruz. Diyoruz ki tüm dünya bir ülkenin dudakları arasına mahkum edilmemelidir. Çünkü dünya beşten büyüktür diyoruz. Ellerindeki her türlü araçla bugün de yarın da üzerimize gelmeye devam edecekler. Beş ülke, Avrupa, Asya, Amerika kıtasının temsilcileri ve İslam adına orada temsil edilen bir tane ülke yok. Bir buçuk milyarlık İslam dünyasını orada temsil eden bir tane ülke yok. Nerede adalet, nerede eşitlik" dedi.
Bunu kendileriyle de konuştuklarını, cevap alamadıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onlar Birinci Dünya Savaşı'nın şartlarıydı artık çok gerilerde kaldı. Onun da güncellenmesi lazım, işlerine gelmiyor, kaptıkları saltanatı bırakmak mümkün değil. Gerek uluslararası medyayla, gerek içerideki taşeronlarıyla üzerimize gelecekler. Devşirdikleri, kendi topraklarına yabancı hale getirdikleri, yazarlarla, sanatçılarla, ellerindeki tüm araçlarla üzerimize gelecekler. Besleyip büyüttükleri Müslüman görünümlü misyonerleriyle, ihanet şebekeleriyle üzerimize gelecekler. Sadece Lawrance'lerle değil, Abdullah İbni Sebe'lerle, Hasan Sabbah'larla, Müseylemet-ül Kezzap'larla üzerimize gelecekler, bunu biliyorum. İktisapta Karun'larla, siyasette Firavun'larla, ilimde Bel'am'larla, biliyorum oyunlar kuracaklar. Allah'ın izniyle korkmayacağız, geri adım atmayacağız. dinin sahibine de 'Maliki Yevmiddin' olan Allahımıza da inşallah mahcup olmayacağız."
-"Bu mücadele hak mücadelesidir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptıklarının, bir yanlışın yerine başka bir yanlışı, bir baskının yerine başka bir baskıyı ya da bir zulmün yerine başka bir zulmü ikame etmek olmadığını belirterek, normalleşme istediklerini ve bunun mücadelesini verdiklerini dile getirdi.
"Bu mücadele hak mücadelesidir, hukuk, adalet, hakikatin mücadelesidir" diyen Erdoğan, mücadelelerinin, iki yüz yıldır esirgenen her alandaki hakların teslimi, yani normalleşme mücadelesi olduğunu ifade etti.
Kilise ile devlet ilişkisini taklit ederek, kendilerine, din sanki devlete tehdit gibi bir anlayışın, zihniyetin dayatıldığını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz ise sanal bir tehditten yola çıkıp devletin din üzerinde on yıllardır kurduğu baskının artık sona ermesi gerektiğini savunuyoruz. Açık şekilde ifade etmeliyim ki, İslam dinine ve onun kamusal alandaki görünüme karşı büyük husumet besleyenler, yarın yazacaklar biliyorum, yarın bu ifadelerle de yine saldırıya geçecekler bunu da biliyorum, ama söylemek durumundayız, aslında kendi elleriyle kendi dinlerini icat etmiş olduklarının farkında değiller. Bunlar bilinçli ya da bilinçsiz, yurttaşlık dini benzeri dinler inşa ederek, İslam'ın karşısına kendi yapay dinlerini koymanın çabası içinde olduklarını bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar.
'Din ve devlet işleri ayrı olsun' diyerek dine yönelik her saldırıyı meşru görenler, kendi yapay dinlerini devlete egemen kılmanın mücadelesini verdiklerinin bilincinde değiller. Bu ülkede çıktılar ne dediler, sipariş şairleri çıktı bunların, 'Kabe Arabın olsun, bize Çankaya yeter' dediler. Bu zihniyet bir dinin yerine, hak dinin yerine yapay bir din kurma, helvadan put yapma zihniyeti değil de nedir, soruyorum. Kendileri yaptılar, kendileri taptılar. Bunu hala ikame etmek isteyenler var. İşte bunun için normalleşme diyoruz, bunun için özgüven diyoruz, cesaret diyoruz."
-"Bütün derdimizi tüm insanlık için veriyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de 100 bini aşkın din adamı, din gönüllüsü bulunduğunu belirterek, "İki yüz yıldır yaşadığımız kötü tecrübelerden yola çıkarak demokrasi, özgürlük diyoruz. Devlet eliyle her türlü ret, inkar, asimilasyonu biz de reddediyoruz" dedi.
Mücadelelerinin, sadece Sunni dindarlar için olmadığını vurgulayan Erdoğan, "Alevi, Sunni fark etmez, Müslüman, Hristiyan, Musevi fark etmez; biz bütün derdimizi tüm insanlık için veriyoruz" diye konuştu.
İnsan, can için mücadele vermeyi sürdüreceklerini dile getiren Erdoğan, "İki yüz yıldır yaşanan baskılara rağmen, köklerimizle kesilmeye çalışan irtibata rağmen Türkiye'nin alimleri, münevverleri hamdolsun ayaktadır. Kitaplarımızla eserlerimizle harflerimizle arşivlerimizle bağımızı koparmaya yönelik girişimlere rağmen hamdolsun Türkiye'nin ilim erbabı ayaktadır" şeklinde konuştu.
Milli Eğitim Şurası'nda ele alınan Osmanlıca dersine ilişkin tartışmalara da değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Osmanlıcayı bu ülkenin evlatlarının öğrenmesinden rahatsız olanlar var. Aslında bu eskimez Türkçe'dir, yabancı bir şey değil bu. Bununla biz gerçekleri öğreneceğiz. Diyorlar ki 'mezar taşlarının okunmasını mı öğreteceğiz?' Zaten sıkıntı burada; o mezar taşlarında bir tarih, medeniyet yatıyor. Bir neslin kendi mezarında kimlerin yattığını bilmemesinden daha büyük cehalet, acz olabilir mi? Bu bizim şah damarlarımızın koparılmasıydı aslında ve bizim şah damarlarımız koparıldı. Herhalde bunun benzerini Hülagü yapmıştır. Bütün Bağdat'ın yakılıp yıkılması ne ise bizim de on binlerce, yüz binlerce eserimizin yakılıp yıkılması ve bu eserlerimizden bir neslin uzaklaştırılması herhalde sıradan bir olay değildir. Artık Süleymaniye'deki arşivlerde yeni kurduğumuz Kağıthane'deki Başbakanlık arşivlerinde o eserleri okuyamayan bir millet. Ne durumda olduğunu şöyle bir düşünelim. Bu neye benzer biliyor musunuz, cidden çok büyük imkanları olan çok büyük bir zenginin iflası ne denli acıysa ilimde gerçekten çok çok büyük güçlere sahip olan milletin bu ilmi kaybetmesi ondan çok daha büyük bir felakettir. Biz şu anda bunu yaşıyoruz, bunun öğrenilmesini, öğretilmesini istemeyenler var. Bu çok büyük bir tehlike. İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek. Alman Hans geliyor, öğreniyor, o eserleri inceliyor, araştırıyor. Ama maalesef bunlar da böyle bir durum söz konusu değil. Onun için özgüvenimizi sarsmaya, bizi sürekli savunmada, defansta bırakmaya yönelik baskılara rağmen Türkiye'nin ilim hayatı diridir, daha da diri olacaktır."
-"Tüm mazlumların yüreği, kalbi, gönlü, yüzü sizlere çevrilmiş durumda"
Bütün İslam coğrafyasındaki en dinamik, en birikimli, en çok ümit vadeden alim ve münevverlerin Türkiye'de olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bilim insanlarına şöyle seslendi:
"Sizler Batı'yı, Batı'nın ilim ve medeniyet tarihini biliyorsunuz. Sizler aynı zamanda bu toprakları, Doğu'yu yani kendinizi biliyorsunuz. Bu eşsiz birikimle bütün İslam coğrafyasına, bütün Doğu'ya hatta tüm insanlığa ışık tutan, kapı açan, doğru soruları soran da inanıyorum ki sizler olacaksınız. Hem ümmetin hem de yeryüzündeki tüm mazlumların yüreği, kalbi, gönlü, yüzü sizlere çevrilmiş durumdadır. Dizleri üzerinde çökertilmek istenen bir medeniyeti elinden tutup kaldıracak olan yine sizlersiniz. 200 yıldır hedef yapılan, savunmada bırakılan bir medeniyeti özgüvenine, cesaretine kavuşturacak olan sizlersiniz."
-"Bize düşen emanetin hakkını vermek"
Bir Müslüman olarak, bu dinin bir sahibi olduğunu bildiğini, sahibinin bu dini dünya var oldukça muhafaza edeceğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bize düşen emanetin hakkını vermektir. Emanetin hakkını verebilirsek mezheplerarası çatışmalar sona erecek. Doğru soruları cesaretle sorabilirsek inanın Doğu'da, Ortadoğu'da, Afrika'da, tüm yeryüzünde akan kan dinecektir. Bize biçilen rolleri, bize giydirilen kıyafetleri atıp kendimiz olabilirsek, adaletin yeryüzüne egemen olması mümkün hale gelecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak benim bir vazifem de sizleri yüreklendirmektir. Hiç tereddüt etmeden gerekli soruları sorun. Hiç tereddüt etmeden, korkmadan, çekinmeden, ilmin dairesi içinde yapılması gereken neyse onu yapın. Defanstan çıkın, artık ileriye koşun. Her zaman arkanızda olacak, her zaman teşvik edici olacağız. Unutmayın bu millet her zaman sizin yanınızdadır, sizinle beraberdir. Milletimizin, ümmetin ve yeryüzünün umudu olan siz alim ve münevverlerimizi her zaman ışığımız, rehberimiz ve geleceğimiz olarak göreceğiz."
5. Din Şurası'nın Türkiye ve bölge olarak içinden geçilen zor süreç için değerli gördüğünü belirten Erdoğan, "Korkuların, baskıların, tehditlerin geride kaldığı bir Türkiye'de böyle bir şuranın mutlaka umut olacağına inanıyorum" diyerek sözlerini tamamladı.
- Ankara
Son Dakika › Güncel › 5. Din Şurası - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?