Yargıtay Başkanı Ali Alkan, yeni anayasanın, mutlaka toplumsal katılımı, uzlaşmayı esas alması gerektiğini belirterek, "Bu esas dışındaki anayasanın hangi yöntemle yapılacağı hususu tali bir konudur. Yeni bir anayasa ihtiyacının ardındaki sosyal ve siyasi mutabakat anayasa yapımını kolaylaştıran, bu yolda kullanılacak araç ve yöntemleri zenginleştiren ve kaçırılmaması gereken bir fırsattır" dedi.
Alkan, adli yıl açılış töreninde, ailenin, toplumun temeli olduğunu ve eşler arasında eşitliğe dayandığını belirterek, kadının bu temelin en önemli unsuru olduğunu ifade etti.
Kadına yönelik şiddetin insan onuruna yapılan bir saldırı ve en güncel insan hakları problemlerinden biri olduğunu dile getiren Alkan, bu sorunun sadece kadınların değil, tüm toplumun sorunu olduğunu vurguladı.
Alkan, "Önemli olan olay meydana geldikten sonra soruşturulması değil, önleyici tedbirlerle önlenmesidir. Aile içindeki bu şiddetin önlenebilmesi için hukuki korumanın yanında, kadının ekonomik ve sosyal yönden desteklenmesi ve toplumun da eğitim yoluyla bilinçlendirilmesi gerekmektedir" diye konuştu.
Çocukların beden ve ruh sağlıklarının gelişmesi açısından internetteki zararlı içerikten korunmasının da büyük önem taşıdığına işaret eden Alkan, çocukların yetenekleri itibarıyla interneti yetişkinlerden daha iyi derecede kullanabildiklerini söyledi. 18 yaşından küçük kişilerin internet üzerinden gelecek, cinsel sömürü, cinsel saldırılar ve zararlı içeriklere karşı savunmasız kaldıklarının uluslararası hukukça da kabul edilen bir gerçek olduğunu ifade eden Alkan, Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelerle hükümetlere, özel sektöre, sivil toplum örgütlerine ve medya kuruluşlarına, çocukların zararlı içerikten korunması için gerekli tedbirlerin alınması, eğitimlerin yapılması, ortak standartların ve bu suçlarla mücadele için etkin işbirliğinin geliştirilmesi konularında yükümlülükler getirildiğini hatırlattı.
"Genç bir nüfusa sahip olduğumuza ve 18 yaşından küçükler, çocuk olarak kabul edildiğine göre, korumamız gereken alan oldukça geniştir" diyen Alkan, çocuklar açısından mevzuatta koruyucu ve destekleyici tedbirlere ilişkin hükümlerin açık şekilde gösterildiğini ancak halen gerekli sistematik yapının kurulabildiğinin söylenemeyeceğini kaydetti. Alkan, çocukların korunması ve suça sürüklenmelerinin önlenebilmesi için adli ve idari merciler arasında eş güdüm ve acil işbirliğinin sağlanması gerektiğini ifade etti.
-Yeni Anayasa-
Anayasa'nın artık ihtiyaçları karşılamadığı, sorunları çözmediği, hatta bazı sorunların kaynağı olduğunun geniş kesimlerce yüksek sesle ifade edildiğini belirten Alkan, şöyle devam etti:
"Gerçekten de 1982 Anayasası, hazırlanış süreci, tepkisel niteliği, yüksek bir oy oranıyla kabul edilmiş olmasına rağmen meşruiyeti hep tartışılmış, demokrasi ve insan hakları ile kurduğu ilişki, birey karşısında devleti öne alan ve yücelten tutumu, ihdas ettiği bazı kurumlarla kendisini geleceğe taşıyamamış, eskimiş ve çağımızın gerisinde kalmıştır. Bugün ülkemizin önceliklerinden birisi de yeni bir anayasadır. Yargıtay, sivil inisiyatifleri, siyasi ve sosyal kurumları ile toplumun yeni bir anayasayı ihtiyaç duyarak beklediğini görmektedir. 2011 yılında yapılan genel seçimlerle oluşan TBMM, yeni bir anayasa yapmaya yetkili olduğu gibi, oluşumu itibariyle de bir toplumsal uzlaşma anayasası yapabilecek imkanlara da sahiptir. Yargıtay da toplumla birlikte hukukun üstünlüğünü esas alan, demokratik değerlere bağlı, toplumsal uzlaşmaya dayanan yeni bir anayasayı TBMM'den beklemektedir. Yeni anayasa, mutlaka toplumsal katılımı, uzlaşmayı esas almalıdır. Bu esas dışındaki anayasanın hangi yöntemle yapılacağı hususu tali bir konudur. Yeni bir anayasa ihtiyacının ardındaki sosyal ve siyasi mutabakat anayasa yapımını kolaylaştıran, bu yolda kullanılacak araç ve yöntemleri zenginleştiren ve kaçırılmaması gereken bir fırsattır.
Yeni anayasa, devlet iktidarını hukukla sınırlandırma, hak ve özgürlükleri güvence altına alma biçimindeki anayasacılığın özüne uygun ilkeler gözetilerek yapılmalı ve egemenliğin kullanılış biçimi, erkler ayrılığı, yargı denetimi, yargı bağımsızlığı gibi konular bu öz çerçevesinde ele alınmalı, devletin üniter yapısını zaafa uğratacak düzenlemelerden ise kaçınılmalıdır. Hukukun üstünlüğü esasına dayanan devletin insan haklarını, insanın onur ve vakarını korumak en temel görevi olmalıdır. Yasama ve yürütme organları ile idare, yapacağı iş ve işlemlerde öncelikle ihtilafa neden olmamayı gözetmeli, bunu sağlamak amacıyla ihtiyaç duyulan kurallar ve kurumlar oluşturulmalıdır.
Devlet, suç mağduru olan kişilere karşı objektif sorumluluk üstlenmelidir. Yine bu doğrultuda soruşturmanın etkinliğinin artırılmasını sağlayıcı düzenlemeler de anayasada yer almalıdır."
-İş yükü-
Yargıtay'ın iş yüküne de değinen Alkan, son 4 yılda yıllık ortalama 650 bin dosya geldiğini, bunlardan her yıl 550 bininin incelenip karara bağlanabildiğini söyledi. Böylece her yıl 100 bin dosyanın arşivde bekleyen yüz binlerce dosyaya eklenmeye devam ettiğini anlatan Alkan, bu durumun sonuç olarak 2007 yılı başında 650 bin olan arşivde bekleyen dosya sayısının 2011 yılı sonu itibariyle 1 milyon 150 bin rakamına ulaştığını kaydetti.
Alkan, yılda 650 bin dosyanın temyiz incelemesi için yüksek mahkemeye gelmesinin hiçbir şekilde makul bir durum olmadığını ifade ederek, bu sayının dünya ortalamasının yaklaşık 50 katı olduğunu, böyle bir iş yükünün de uzun süre kaldırılamayacağını vurguladı.
"Bu iş yükünün sorumlusu tek başına Yargıtay olmadığı gibi, tek çözüm merci de Yargıtay değildir" diyen Alkan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 2005'ten bu yana neredeyse yılda 2 kez olmak üzere 12 kez değiştirildiğini hatırlattı. Bu değişikliklerin toplamının ceza kanununun yaklaşık 3'te 1'ine tekabül ettiğini kaydeden Alkan, ceza hukuku alanında sık yapılan yasal değişiklikleri uyarlama yargılaması kapsamında bir işin defalarca ele alınmasına ve sistemdeki dosya sayısının gerçek adli olay sayısından fazla görünmesine neden olduğunu ifade etti.
Alkan, istinaf kanun yolunun henüz faaliyete geçmemiş olması, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının yeterince geliştirilememesi ve bilirkişilik müessesesindeki aksaklıkların tamamen giderilememesi gibi yargının iş yükünü artıran bir çok etken bulunduğunu söyledi.
Yargıtay'ın artan üye sayısına paralel olarak tetkik hakimi sayısının da son bir yılda iki katına çıkarıldığını, bu durumun çalışma kapasitesinin ikiye katlanması anlamına geldiğini belirten Alkan, "Artan bu iş temposunda Yargıtay daire başkanlarından üyelerine, hakim ve savcısından personeline kadar büyük bir özveriyle çalışılarak gelinen bu noktada amacımız ne pahasına olursa olsun bekleyen dosyaları eritmek değil, makul sürede adil yargılamayı gerçekleştirmektir" diye konuştu.
Biriken dosyaların azalmaya başlamasıyla birlikte 2010'da duruşmasız bir boşanma dosyası yaklaşık 2 yıl sıra beklerken bu sürenin şimdi 1 yılın altına düştüğünü belirten Alkan, yargının kamu hizmetine yönelik güzel hizmetleri üretmeye devam edeceğini kaydetti. Alkan, bugün itibariyle incelemeyi bekleyen dosya sayısının 1 milyon 150 binden 880 bine gerilediğini, bu yıl sonu itibariyle de 800 binin altına inerek 2011'e göre iş yükünde 3'te 1 oranında azalma sağlanmış olacağını kaydetti.
Yargıtay Başkanı Alkan, "İnsan haklarından taviz vermeden, hukukun üstünlüğü ilkesinin yerleşmesi ve yargı bağımsızlığının korunması hedefinden asla vazgeçmeyeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde yaşayan herkesin en üst düzey insan hakları standartlarına ulaşması, insanların huzur ve mutluluğunun sağlanması yolundaki en büyük gücümüz aziz milletimizden aldığımız destektir" diyerek sözlerini tamamladı.
-TBB Başkan Yardımcısı Besler'in konuşması-
Türkiye Barolar Birliği (TTB) Başkan Yardımcısı avukat Berra Besler ise terör örgütü ve onu besleyen güçlerin, Türkiye'de etnik ayrımcılık temelinde bir kutuplaşmayı derinleştirmek istediğini belirterek, "Ülkemizin barışına, huzuruna, ulusal ve bölünmez bütünlüğüne yönelik bu tuzağa düşmemek, bu tuzağı bozmak siyaset kurumunun asli görevi ve boynumuzun borcudur" dedi.
Salt Meclis çoğunluğuna dayanarak yapılan düzenlemelerin sorunları çözmek yerine büyütmesinden endişe ettiklerini ifade eden Besler, "Örneğin; eğitim alanında yeterince tartışılmadan, olgunlaştırılmadan gerçekleştirilen yasal düzenleme, açıklanan 'iyileştirme' amacının aksine, daha bugünden eğitimcileri ve aileleri zor duruma sokmuş, çocuklarımızın geleceğini yani kendi geleceğimizi, toplumumuzun geleceğini doğrudan etkileyecek nitelikte sıkıntılar yaratmaya aday olmuştur" ifadesini kullandı.
TTB'nin, "2007 Anayasa Önerisi" ile ortaya koyduğu görüşlerin geçerliliğini bugün de koruduğunu ve bu önerinin "renksiz" bir anayasa olmadığını kaydeden Besler, "Türkiye Barolar Birliği'nin, bizim Anayasamızın tek bir rengi vardır ve bu renk Cumhuriyetimizin temel ilkeleridir" diye konuştu.
Öte yandan, programda yer alan TRT Ankara Gençlik Korosu'nun konseri, Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesindeki terör saldırısında şehit olanlara saygı nedeniyle yapılmadı. Koro, İstiklal Marşı'nı okuyarak salondan ayrıldı.
Programın ardından, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, yaklaşık yarım saat baş başa görüştü.
(Bitti)
Muhabir: Aylin Sırıklı Dal-Ferdi Türkten-Hüseyin Gazi Kaykı
Yayıncı: Ebubekir Gülüm - ANKARA
Son Dakika › Güncel › Adli Yıl Açılış Töreni - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?