Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un taş attığı görüntülere ilişkin, "Bu nasıl bir nankörlüktür? Mehmetçik bir taraftan yardım elini uzatacak, o kadar müşfik, alicenap, yardımsever, karşıdaki insanı bağrına basan Mehmetçiği siz öbür tarafta taşlayacaksınız, bu çok büyük bir nankörlüktür. Bir tarafta yeni Türkiye manzarası öbür tarafta eski Türkiye manzarası" dedi.
Akdoğan, basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ile TRT Genel Müdürlüğünün lokalinde bir araya geldi, soruları yanıtladı.
"Koalisyon güçlerinin Irak'tan sonra Suriye'yi bombalamaya başlaması, oradaki hedeflere yönelmesi Türkiye'nin bu noktadaki bastırmasıyla mı oldu, Türkiye'nin bu işbirliğinin içinde daha aktif şekilde yer almasını Suriye'ye ön plana çıkardı mı bu görüşmelerde? Türkiye Suriye ile ilgili ne istiyor" demesi üzerine Akdoğan, burada devam eden süreçlerin ve işbirliği zemininin olduğunu söyledi.
Müttefiklerin bunları kendi aralarında sürekli görüştüğünü beliren Akdoğan, şöyle konuştu:
"Yani iki taraf var masada karşılıklı oturmuşlar ve 'al-ver', pazarlık bu bambaşka bir şey. Bu yüzden kesinlikle pazarlık lafını kullanmamak lazım. Neticede bu bir takım görüşmelerle işbirliği zemini daha fazla ne olabilir. Bunu ülkeler sürekli yaparlar, istihbarat birimleri, askeri birimler yaparlar, hükümetler düzeyinde diplomatik temaslarla yapılır bu görüşmeler hiçbir zaman bitmez zaten. Herkes burada istediklerini, pozisyonunu, katkılarını söyleyebilir."
Bölgedeki gelişmelerin tek bir örgüt üzerinden okunmaması gerektiğini vurgulayan Akdoğan, "Bütün bu ülkelere dönük daha kapsamlı bir gelecek senaryosu ortaya konulması lazım. Yoksa o örgüt biraz daha etkisiz kılınabilir ama bölgede sorun çözülmüş olmaz. Bu bugüne kadar yaşadığımız sorunların tek şeyi IŞİD değil, tek IŞİD sorunu yok bölgenin, bölgenin çok sorunu var" diye konuştu.
Akdoğan, bütün bu sorunlarla ilgili daha kapsamlı senaryoların geliştirilmesi ve işbirliği zeminlerinin oluşturulması gerektiğini belirtti.
Türkiye'nin görüşmelerde Suriye ile ilgili gündeme getirdiği konulara ilişkin soru üzerine Akdoğan, "Suriye rejimine karşı mücadele eden özelikle Özgür Suriye Ordusu vesaire, bu konuda daha net tavır takınılması ve daha ciddi destek verilmesi gerekiyor" karşılığını verdi.
"Burada genel bir öngörüsüzlük sorunu var"
Bir gazetecinin, ABD'nin Suriye ve Irak'a çeşitli zamanlarda operasyonlar yaptığını, bölgenin ekonomik ve sosyal kaynaklarını kullandığını, milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanı ABD'de 'Sizin de hiç suçunuz, payınız yok mu' dedi mi" ifadelerini kullanması üzerine Akdoğan, orada bulunmadığı için Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne dediğini bilemeyeceğini söyledi.
Akdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Ama bunu Sayın Başbakanımız da Sayın Cumhurbaşkanımız da defalardır söylüyor. Yani Türkiye'nin gündeme getirdiği konular yeterince karşılık bulmadığı için, gereken adımlar atılmadığı için Suriye'de sorun daha da derinleşti. Yani düşünün bir hafta önce Suriye'ye askeri müdahale senaryoları konuşuyorsunuz, uçaklar nereden kalkacak, nereyi vuracak, bir hafta sonra bambaşka bir senaryo gündeme geliyor. Burada genel bir öngörüsüzlük sorunu var. Yani Esed giderse ne olacağı vs. Bugün bunun üzerinden ortaya çıkan pasifliğin sorunu daha da derinleştirdiği görülüyor. Türkiye'nin o zaman gündeme getirdiği birçok konunun yapılmamasının bunda katkısı olduğunu görüyoruz. Türkiye bu eleştirilerini zaten uzun zamandan beri gündeme getiriyor. Orada da muhtemelen gündeme gelmiş olabilir ama tabii ben bilemiyorum orada neler konuşuldu."
Uyuşturucu ile mücadele
Aynı gazetecinin "Uyuşturucu ile mücadeleyle ilgili iyi bir altyapının söz konusu olmadığı savunularak bununla ilgili toplumu bilgilendirme gibi bir kampanya düşünüyor musunuz" demesi üzerine Akdoğan, bir eylem planının hazırlandığını, bittikten sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu ve ilgili bakanların açıklama yapacağını söyledi.
Bundan 'bugüne kadar hiçbir şey yapılmıyordu, sıfırdan bir süreç başlıyor' anlamının çıkarılmaması gerektiğini vurgulayan Akdoğan, şöyle devam etti:
"Zaten bununla çok boyutlu bir mücadele var. Çok boyutlu olarak bu konu hükümetimizin hep gündeminde olmuştur. Hükümet programlarında, seçim beyannamelerinde gündeme gelmiştir. Böyle baktığımızda mücadele yeni değil. Daha önce de 2013'te de bir eylem planı hazırlamıştık, bu çerçevede çalışmalar devam ediyor. Bu sefer daha kapsamlı, daha büyük bir koordinasyon içerisinde bir acil eylem planı hazırlanıyor. Elbette bunun bir tarafını da kamu diplomasisi oluşturacak."
"Her askeri operasyonda 'Acaba İncirlik' demek doğru bir şey değil"
"Tezkerenin içeriğinde nasıl bir değişiklik bekleyelim. Koşullar gereği insani yardım mı ağırlıklı olacak, İncirlik içinde olacak mı, Türkiye'deki yabancı askerin durumu olacak mı" denilmesi üzerine Akdoğan, "İncirlik'in ayrı bir statüsü vardır. Her konuda İncirlik'i gündeme getirip yeniden keşfediyormuşuz gibi, 'İncirlik'ten ne olacak' demenin bir gereği yok. İncirlik'in özel bir statüsü var, ne iş yaptığı belli. Her askeri operasyonda 'Acaba İncirlik' demek doğru bir şey değil" karşılığını verdi.
Akdoğan, tezkere konusunda ise şunları söyledi:
"Tezkere konusunu değerlendiriyoruz. Bu hafta sonuna doğru muhtemelen Meclis'e gönderilecek. Tek tezkere mi olsun, iki tezkere mi olsun, yeni bir muhteva mı olsun bu değerlendirilen bir konu. Sayın Başbakanımız muhtemelen bunun yine iki tezkere şeklinde olabileceğini söyledi. Ama belki biraz daha muhtevası yeniden ele alınabilir. Yani tek bir örgütü tanımlamak yerine farklı örgütleri de işin içine katabilecek şekilde bir muhteva kazandırılabilir. Bu çalışma şu anda daha tamamlanmadı."
"Türkiye'de yabancı askerlerin bulundurulması ya da sınır ötesi operasyonlar da tezkere içinde yer alma olasılığı var mı" sözlerine Akdoğan, "Bu tezkere bugüne kadar ki bağlamından çok farklı bir bağlamda olmayacak. Örgüt manasında biraz daha kapsamı geliştirilebilir. Yani daha önceki çerçevesi neyse o çerçeve korunacak. Bunda belki biraz daha farklı boyutlar kazanabilir ama dün hiç olmayan birşey getirilecek gibi bakmamak lazım" diye konuştu.
Konuyla ilgili Genel Kurul'da bilgi verilip verilmeyeceğinin sorulması üzerine Akdoğan, "Tezkere konusunda gündem bu olduğu için 2 Ekim'de bu konuşulacak. Orada açık mı olur, kapalı mı olur onu bilmiyorum ama tezkerelerde zaten partiler söz alıp belli sürelerde konu gündeme taşınıyor. Bunu zaman zaman Dışişleri Bakanı yapıyordu, zaman zaman Savunma Bakanı yapıyordu, yani ilgili bakan kimse orada konu hakkında gereken bilgileri verecek" dedi.
"Bunun mağduru başka ülkeler olmaz. Bölgede biz yaşıyoruz"
IŞİD ile mücadele yönelik koalisyonda yer alınması durumunda 2003'te 'hayır' denilen tezkereye gecikmeli olarak 'evet' denilmiş gibi olacağını belirtilerek, "Bu durumun Türkiye'yi örgüt nazarında daha büyük bir hedef haline getirmiş olmaz mı" demesi üzerine Akdoğan, şu yanıtı verdi:
"İşte bu yüzden bu konuda, belli bir duyarlılığı korumamız lazım. Bu sadece rehine meselesinde değil. Rehine meselesinde azami duyarlılıkla hareket ettik, bir can kaybı olmasın diye. Neticede burada, bölgede öncelikli bu tür örgütlerin saldırılarına maruz kalabilecek ülkeler belli. Bu duyarlılığı da elinden bırakmadan bundan sonraki süreci de duyarlı götürmek lazım. Birilerinin de dolduruşuna gelerek, 'Hadi bakalım ne yapacaksınız, hadi bakalım savaşa girin, hadi bakalım şunu da yapın', bu konularda ölçülü hareket etmek lazım. Bu işbirliğinin kapsamı ne olacak? İstihbarat işbirliği mi, lojistik işbirliği mi, başka türlü işbirliği mi, operasyon desteği mi, bunun çok farklı boyutları vardır. Bunları Türkiye yapsa bile davul zurnayla yapmak, yeri göğü inleterek yapmak bunları da özellikle basından, sorumlu yayıncılık açısından burada da bir ölçü belirlemek lazım. Yoksa bunun mağduru başka ülkeler olmaz. Bölgede biz yaşıyoruz. İşbirliği dediğim gibi birçok boyutlu, insani yardım da dahil olmak üzere, burada işbirliğine ihtiyacı olan taraf Türkiye'dir, işbirliği zemini de farklı şekillerde de olacaktır. Ama onu bir yerleri tahrik edecek şekilde lanse etmek de doğru değildir. Burada da daha özenli davranmak gerekir diye düşünüyorum."
Çözüm süreci
Yaşanan yeni durumla çözüm sürecinin geldiği noktaya yönelik değerlendirmesi sorulması üzerine Akdoğan, "Çözüm süreciyle bu konunun doğrudan hiçbir ilgisi yok" karşılığını verdi. Kobani veya Suriye'in kuzeyindeki gelişmelerin sürecin içindeki gündem maddeleri olmadığını vurgulayan Başbakan Yardımcısı Akdoğan, şunları kaydetti:
"Buna dolaylı etkisi olan ilişkili konular diyorum. Bir şekilde etkileyebiliyor ama doğrudan süreç içerisinde konuşulan maddeler, sürecin geleceğini belirleyecek gündem maddeleri değil bunlar, bu şekilde algılanması da doğru olmaz. Çünkü Türkiye'nin içinde bir sorunu biz çözmeye çalışıyoruz. Yani Suriye'nin PYD sorununu, İran'ın PJAK sorununu çözmeye çalışmıyoruz. Yani başka ülkelerde ayakları olan sorunları çözmeye çalışmıyoruz. Türkiye'de var olan sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bu yüzden bunları birbirine karıştırmamak lazım. Elbette yaşanan her gelişme artık her konuyu etkileyebiliyor. Düşünün bir tarafta siz 140 bin Kürdü kabul etmişsiniz, kapınızı, gönlünüzü açmışsınız. En zor zamanda kucağınızı açmışsınız, ama bir taraftan da içeride birileri habire gerilim üretiyor. Bunlar süreç açısından doğru şeyler değil, sürecin ruhuna uymuyor."
Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk'un taş attığı görüntülere ilişkin ise Akdoğan, "Bu nasıl bir nankörlüktür? Mehmetçik bir taraftan yardım elini uzatacak, o kadar müşfik, alicenap, yardımsever, karşıdaki insanı bağrına basan Mehmetçiği siz öbür tarafta taşlayacaksınız, bu çok büyük bir nankörlüktür. Bir tarafta yeni Türkiye manzarası öbür tarafta eski Türkiye manzarası. Sürekli gerilim üretmek, yani böyle bir şey olabilir mi? Bir kere Siyasetçi taş atar mı? Siyasetçi fikrini ortaya koyar. Fikri bazen kaya gibi sert olur ama taş atmaz, kurşun sıkmaz. Öcalan, 'Silahlar sussun, fikirler konuşsun' dedi. Şimdi Öcalan her gün çıkıp, 'Taş atılmasın, molotof atılmasın, fikirler konuşsun' mu diyecek?"
- Ankara
Son Dakika › Güncel › Başbakan Yardımcısı Akdoğan Açıklaması - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?