Başbakan Yardımcısı Babacan: Alışverişten Anlayan, Anlar - Son Dakika
Güncel

Başbakan Yardımcısı Babacan: Alışverişten Anlayan, Anlar

Başbakan Yardımcısı Babacan: Alışverişten Anlayan, Anlar

CHP'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, "BAŞKENTGAZ'ın ihale sürecini onaylayarak, kamunun ve halkın zarar görmesine neden olduğu" iddiasıyla verdikleri gensoru önergesine ilişkin konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hükümetleri...

31.05.2013 19:03

CHP'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, "BAŞKENTGAZ'ın ihale sürecini onaylayarak, kamunun ve halkın zarar görmesine neden olduğu" iddiasıyla verdikleri gensoru önergesine ilişkin konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hükümetleri döneminde özelleştirmenin 42 milyar doları geçtiğini belirterek "Bütün bu özelleştirme uygulamalarında çok temel ilkelerimiz var CHP'nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında, "BAŞKENTGAZ'ın ihale sürecini onaylayarak, kamunun ve halkın zarar görmesine neden olduğu" iddiasıyla verdikleri gensoru önergesine ilişkin konuşan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, hükümetleri döneminde özelleştirmenin 42 milyar doları geçtiğini belirterek "Bütün bu özelleştirme uygulamalarında çok temel ilkelerimiz var. Öncelikle şeffaflık diyoruz, açık rekabet ortamı diyoruz ve bunlar yatırımcıların güvenini artıran çok önemli unsurlar" dedi.

Gensoruya ilişkin hükümet adına cevap veren Babacan, ilk olarak ekonominin genel durumu ve özelleştirmeye ilişkin hükümetin bakışını anlattı. Şu anda küresel ekonomik krizin safhalar değiştirerek beş yıldan fazla bir süredir devam ettiğini ve böyle bir ortamda Türkiye ekonomisi tarihindeki en başarılı dönemi yaşadığını belirten Babacan, şöyle devam etti:

"Güçlü bir büyüme performansımız var. Potansiyel olarak büyümemiz gittikçe artıyor. İstihdam çok çok iyi bir şekilde artmakta, sadece son bir yılda 1 milyon 200 bin artış var istihdamda, dört yılda 4 milyon 800 bin kişi istihdamımız artmış durumda. Enflasyon son kırk dört yılın en düşük oranını geçtiğimiz yıl gördü. Bu yıl muhtemelen son kırk beş yılın en düşük rakamıyla tamamlayacağız. Faizler -tarihi- düşük seviyelerde ve pek çok ülkenin kamu borcunun arttığı bir dönemde, mali disiplin mi, büyüme mi diye ikilem içerisinde kaldığı bir dönemde Türkiye'nin kamu borcunun milli gelire oranı - Avrupa Birliği tanımlı- yüzde 46'dan yüzde 36'ya düşmüş durumda. Mali disiplini sağlayan, borcunu düşüren ama aynı zamanda da büyüme performansını ortaya koyan bir ekonomik yapımız var çok şükür.

Özelleştirmelerin geldiği boyut, özelleştirmelerde yakalanan rakamlara şöyle bir genel olarak baktığımızda ya da son aylarda sadece yap-işlet-devretlerde gerçekleşmiş olan projelerin önemine ve boyutuna baktığımızda, aslında ülkemizdeki güven ortamının, geleceğe bakışın ne kadar güçlü olduğunu hep beraber görmekteyiz. Bir 3'üncü havaalanı projesi, bir 3'üncü köprü projesi, boğaz tüp geçit, İstanbul-İzmir otoyolu ve körfez geçiş köprüsü; bütün bunlar, her biri çok yüksek değerde projeler ve bütçemiz üzerine yük gelmeden özel sektörümüz tarafından yapılacak ve işletilecek projeler. Nükleer santrallerle ilgili gelişmelere bakıyorsunuz, 22 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz burada. Bütün bunlar, bu mega projeler hem dünyanın Türkiye'ye güvenini hem de kendi iş dünyamızın Türkiye'ye güvenini aslında bize göstermekte. Bir zamanlar sadece devletin gücünün yeteceği pek çok proje, artık Türkiye'de özel sektör eliyle gerçekleştirilecek bir duruma geldi. Bir zamanlar devletin bulmakta güçlük çekeceği boyuttaki rakamlar bugün Türk özel sektörü tarafından çok rahat içeriden ve dışarıdan finansman kanallarıyla temin edilmekte ve büyük projeler gerçekleştirilmekte.

Biz, devletin görevinin güven ve istikrarı sağlamak olduğunu düşünüyoruz. Sağladığımız mali disiplinle ve kamu borçlanma ihtiyacını azalttığımız ortamla da özel sektöre çok geniş bir alan açıyoruz, çok geniş bir iş yapma alanı açıyoruz. Zaten ekonomide verimlilik, üretkenlik özel sektörün daha ağırlıkta olduğu bir yapıyla mümkün. Bugün problem çeken pek çok Avrupa ülkesine baktığımızda devletin aşırı ağır yapısının o ülkelerin ekonomik performansını aşağı doğru çektiği ve büyümesinin önünde önemli bir engel oluşturduğunu görüyoruz. İşte, böylesine bir ortamda özelleştirme çalışmalarımız devam etmekte."

Özelleştirme çalışmalarının 1980 yılından beri devam ettiğinin altını çizen Babacan, "Ancak, bizden önceki on üç hükümet dönemine baktığımızda toplam gerçekleştirilen özelleştirme rakamı 8 milyar dolar. Şu son haftalarda tamamladığımız özelleştirmeleri de eklediğimizde Hükümetimiz döneminde yapılan özelleştirme tutarı 42 milyar doları geçmiş durumda" diyerek şöyle devam etti:

"Yani 13 hükümet döneminde 8 milyar dolar, kendi Hükümetimiz döneminde 42 milyar doları aşan bir rakam. Bütün bu özelleştirme uygulamalarında çok temel ilkelerimiz var. Öncelikle şeffaflık diyoruz, açık rekabet ortamı diyoruz ve bunlar yatırımcıların güvenini artıran çok önemli unsurlar. ve güven ortamı ne kadar güçlüyse, açıklık-şeffaflık unsuru ne kadar iyi bir şekilde uygulanıyorsa o kadar çok sayıda yatırımcı bu özelleştirmelere talepte bulunuyor ve ne kadar çok sayıda başvuru varsa, ilgi varsa da değer ve bedel konusunda da bu özelleştirmelerimiz o kadar yüksek rakama ulaşmış oluyor. ve yine bugüne kadar sadece özelleştirmeler yoluyla Türkiye'ye giren doğrudan uluslararası sermaye de 18 milyar doları bulmuş durumda. Özelleştirilen birçok kuruluşa baktığımızda 'Özelleştirme öncesi ne yapıyordu, özelleştirme sonrası ne yapıyor?' diye, pek çoğunda durum Üretim artışı, istihdam artışı, yatırım artışı ve ihracat artışı. Pek çoğunda durum böyle.

Özelleştirme uygulamalarında piyasanın serbestleşmesine, rekabetle birlikte vatandaşlarımıza sunulan hizmetlerin kalitesinin ve çeşitliliğinin artmasına da tanık oluyoruz. Hizmet veya mal fiyatlarının ucuzlamasına, üretim ve istihdamın artırılmasına ve topyekün olarak ekonomik kalkınma ve transformasyona da önemli katkılar sağlamakta özelleştirme. Zaten, bizden önceki her hükümet döneminde az ya da çok, mutlaka özelleştirme yapılmış. 'Benim dönemimde özelleştirme olmadı, bu kötü bir şey' diyen hükümet de şimdiye kadar çıkmamış.

Yakın zamanda, özellikle, bu, elektrik dağıtım, biraz da doğal gaz dağıtıma yakın bir sektör olduğu için yapı olarak Birkaç örnek vermek istiyorum. Bakın, halihazırda 21 dağıtım bölgesinin 16'sı artık özel sektör tarafından işletilmekte elektrikte ve özel sektörün piyasa payı yüzde 75'e ulaştı. Devredilen 13 dağıtım şirketinden 9,1 milyar dolar gelir elde edildi. Bunların biliyorsunuz bir kısmı peşin, bir kısmı kısa vadeli ama çoğu da zaten tahsil edildi, ediliyor.

Fazla uzun vadeli ödemeler yok. İhalesi tamamlanan ve önümüzdeki birkaç ay içerisinde devredilecek olan 5 dağıtım şirketinin de toplam ihale bedeli 3,6 milyar dolar.

Bunu da eklediğimizde 18 elektrik dağıtım şirketinin toplam özelleştirme tutarı 12,7 milyar dolara ulaşmış durumda.

Özel dağıtım şirketlerinde tahsilat oranı yüzde 99. Özel dağıtım şirketlerinde kayıp kaçak hızla azalıyor. Özel dağıtım şirketleri enerji borcu ödeme konusundaki performansları yüzde 100. Biz devlet olarak o dağıtım şirketlerine sahipken topladıkları paranın, yaptıkları dağıtımın belli bir kısmını ancak dağıtırken şu anda özel sektör yüzde 100 ödemekte.

Özelleştirme süreçlerinde izlenen yol yöntem ve uygulamaların şeffaflığı, rekabetçiliği ve profesyonelliği Dünya Bankası ve OECD gibi önemli kuruluşlar tarafından da gözlemlenmiş durumda."

-"ALIŞVERİŞTEN ANLAYAN, ANLAR"-

Başkent Doğalgaz Dağıtım'a ilişkin özelleştirmeye değinmeden, "Ticaretten, iş dünyasından, alışverişten aslında anlayan, az çok bir şeyler almış satmış, biraz şöyle ticaretin, üretimin içinde olan herkesin zaten bunlar anlayacağı kavramlar. Belki onlar için tekrar olacak ama ben burada bu kavramları tekrar etmekte fayda görüyorum. Öncelikle, her ihale yapıldığı dönemin şartları, küresel ve ülkemizin şartları ve aynı zamanda da yapıldığı dönemin, şirketin mali, hukuki ve yapısal şartları dikkate alınarak değerlendirilmelidir" diyerek şunları kaydetti:

"Yani, herhangi bir tarihteki ihaleyi bir başka tarihteki ihaleyle böyle alıp da birebir mukayese etmek mümkün değildir. Bu, bir başka önemli konu: Burada bakıyoruz ki, bu örnekte, birinci ve ikinci ihaleler teklif sahiplerinin finansman temin edememelerinden iptal ediliyor. Üçüncü ihale ise verilen en yüksek teklifin yapılan değer tespitinin altında kalması sebebiyle iptal ediliyor. Dördüncü ihaleye gelince, dördüncü ihaleye; BAŞKENTGAZ'ın 28 Ocak 2013'te yaptığı nihai pazarlık görüşmesinde elde edilen en yüksek teklif 1 milyar 162 milyon dolar. EPDK ve Rekabet Kurulu gerekli izinleri veriyor ve bunların ardından da Özelleştirme Yüksek Kurulumuz bu hisse devrini onaylamış durumda.

Şimdi, özellikle şunlara dikkatinizi çekmek istiyorum: Birincisi, bu ihale rekabet ortamı içinde yapılmış bir ihale.

Çok sayıda firma şartname alıyor. Yeterli kadar firma hatta daha fazlası ihaleye giriyor ve fiyat yarışmayla oluşuyor. Hatta zarflar açıldıktan sonra da pazarlıklarla yüksek fiyat oluşuyor. Açık ve şeffaf bir ortamda yapılıyor bu. Herkesin huzurunda açık ve şeffaf bir şekilde yapılıyor.

İhale öncesinde -buraya da özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum- Özelleştirme İdaremiz tam 250 muhtemel yatırımcıya sunuş yapıyor, 250. Bunlardan 88'i yerli, 162'si uluslararası yatırımcı. Yani, mümkün olduğunca çok duyuralım, mümkün olduğunca çok ilgi uyandıralım ki mümkün olduğunca çok ilgili gelsin, firma gelsin bu ihaleye girsin diye Özelleştirme İdaremiz özel bir çaba içerisine giriyor. ve bunlar da Türkiye'nin ilk kredi kuruluşu tarafından yatırım notu aldıktan sonra yapılıyor yani o yatırım notuyla beraber biliyorsunuz Türkiye'de varlıkların değeri arttı, hisse senetlerinin fiyatı arttı, o varlıkların değeri arttıktan sonra yapılıyor bu tanıtımlar.

Şunu da özellikle ifade etmek istiyorum: Yine, bunlar ticaretin, alışverişin çok temel ilkeleri ama tekrar etmekte fayda görüyorum. Bir varlığın, bir malın, bir ürünün fiyatı gerçek alışverişin olduğu fiyattır. Satmak isteyenlerin istediği fiyat olabilir, almak isteyenlerin verdiği fiyat olabilir ama gerçek fiyat alışverişin olduğu, arzla talebin kesiştiği noktada oluşur. Bu, çok temel bir ilkedir. Yine, gerçek değer ödeme gücüyle, ödeme kabiliyetiyle desteklenen değerdir. Birileri gelir herhangi bir ürüne, herhangi bir varlığa olmadık yüksek bir fiyat verebilir.

Burada ne olmuş? Burada ilk ihalede fiyatlar verilmiş ama birinci en yüksek fiyatı veren zaman istiyor, gidiyor, 'Ben finansman bulamadım' diyor, teminatı da yakıyor. İkincisi, uğraşıyor diyor ki: 'Ya ben de finansman bulamadım' Alamıyor, teminatını yakıyor. Şimdi, tabii biz, o firmaların hangi gerekçelerle o fiyatları verdiği konusunda yorumda bulunamayız, kendi tercihleridir, kendi seçenekleridir, kendi hür iradeleridir ama ihale sürecinin de kuralı vardır. Şu da önemli ki: Finansörler her ne kadar ihaleyi alan bir değer tespiti kendi kafasında oluşturuyorsa ve ona göre fiyat veriyorsa, o projeyi finanse edeceklerin de mutlaka kendi hesapları vardır çünkü ben bu finansmanı sağladığımda, bu krediyi verdiğimde bunu geri alabilir miyim; kredi sağladığım bu proje gerçekten bu parayı eder mi, etmez mi; bu krediyi

verdiğinde bu projeyi alan firma bunun geri ödemesini gününde yapabilir mi, yapamaz mı? Bunlar da finansörlerin çok önemli kendi hesapları, kitaplarıdır. Yani eğer birinci firma finansman bulamıyorsa, ikinci firma finansman bulamıyorsa sadece onların verdiği teklifi bir değer, bir ölçü olarak kabul etmek son derece yanlıştır. Ödemesi yapılamamış bir fiyat teklifi gerçek değer olarak ortaya konamaz."

Milletvekillerinin yaptığı tartışmaları hayretle dinlediğini vurgulayan Babacan, "Ama hepsini mutlaka dikkate alıyoruz, bu kürsüde konuşulan her şeyi dinliyoruz, hepsini dikkate alıyoruz, hepsini değerlendiriyoruz ama sonuç itibarıyla baktığımızda da tablo anlattığım şekilde. BAŞKENTGAZ'ın yüzde 100 oranındaki hissesinin özelleştirilmesi sonucunda hisse satış sözleşmesi için tabii ki gelir elde edilecek ve bu içinde bulunduğumuz günlerde de Özelleştirme İdaremiz bu süreci tamamlamak ve sözleşmeyi de zaten imzalamak üzere, sonuca da çok yaklaşmış durumdayız" diyerek şöyle devam etti:

"Bunun sonucu ne olacak? EGO'nun BOTAŞ'a 676 milyon 976 bin 636 lira 67 kuruş doğal gaz alım borcu var; bu, bu ihaleyle beraber ödenmiş oluyor, kapatılmış oluyor. Yine EGO'nun hazineye hazine garantisi altında ve dış borcun ikrazı suretiyle EGO'ya doğal gaz uygulama projeleri kapsamında sağlanan dış kredilerden anlaşmalar çerçevesinde Hazine Müsteşarlığı tarafından kreditörlere ödenen tutarlara ilişkin yaklaşık 84 milyon 932 bin 979 euro, 60 euro sent; 563 bin 831 euro, 65 euro sent; 64 milyon 713 bin 442,03 sterlin, 115 milyon 195 bin 262 dolar, 26 sent tutarındaki borçları da ödenecek.

EGO ile Ankara Büyükşehir Belediyesinin BAŞKENTGAZ bilançosundaki kayıtlı borçları ödenecek, kalan kaynak trafik, ulaşım, su, kanalizasyon ve bunlarla ilgili altyapı yatırımlarında kullanılmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesine aktarılacak.

Yani özetle özelleştirme gelirlerinin 378 milyon doları BOTAŞ'a aktarılacak, Hazineye aktarılacak olan meblağ 328 milyon dolar olacak. 324 milyon dolar Belediyenin BAŞKENTGAZ'a olan borcunun kapatılmasında kullanılacak. 130 milyon dolar da belediye bütçesine nakit olarak aktarılacak. Böylece yıllardır bu kurumlar arasında artık yumak haline gelmiş, kördüğüm haline gelmiş borç alacak da hep beraber temizlenmiş olacak. Bir de şöyle bir rakam var, bunu çok önemsiyorum: İhale sonucunda ulaşılan değer değerli arkadaşlar, 1 milyon 162 milyon dolar ve bu 2012 yılındaki BAŞKENTGAZ karının 20 katı yani karın 20 katı bir satış bedeli var. Peki, dünyada bu tür ihalelerde doğal gaz dağıtım şirketlerinde oluşan değer nasıl? Arkadaşlar birkaç örnek çıkartmışlar biraz önce verdiler bana, bakın, İtalya'da 2009'da bir doğal gaz dağıtım şebekesi satılıyor, bir de 2011'de, bunlardan bir tanesi kazancının 9 katına, bir tanesi de yıllık kazancının 10 katına satılıyor. Dolayısıyla özelleştirme sonrasında devralan şirketin kendi isteğine göre zam yapma veya benzeri tasarruflarda bulunma hakkı da olmayacaktır." - Ankara

Kaynak: ANKA

Son Dakika Güncel Başbakan Yardımcısı Babacan: Alışverişten Anlayan, Anlar - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement