Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Suriye yönetiminin Rusya'nın desteğiyle Halep'e düzenlemeyi planladığı operasyona ilişkin, "Bir taraftan 'çatışmalar dursun' diye bütün uluslararası toplumun katkısı ve desteği ile bir anlaşmaya varacaksınız ama öbür tarafta da Halep'te, İdlib'de, başka yerlerde 'DAİŞ'e karşı mücadele ediyoruz' bahanesi ile bu operasyonları devam ettireceksiniz. Bunun tabii ki kabul edilmesi mümkün değil. Bizim Halep'ten gelebilecek muhtemel yeni göç dalgası ile ilgili endişelerimiz de devam ediyor." dedi.
Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Türkiye'ye bu hafta üç ülkeden üst düzey ziyaret gerçekleşeceğini aktaran Kalın, programın Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz'in ziyaretiyle başlayacağını, Kralın bugün Ankara'ya gelip, yarın da resmi ziyaretlerini yapacağını söyledi.
Çarşamba günü Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunacak Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in İstanbul'da gerçekleşecek ziyaretten sonra zirveye katılacağını belirten Kalın, zirvenin ardından İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Türkiye'ye geleceğini, böylece Türkiye'de yoğun bir üst düzey diplomasi ve devletler arası ilişkiler trafiği yaşanacağını belirtti.
Açıklamanın ardından soruları yanıtlayan Kalın, "Hafta sonunda Suriye yönetiminin bir açıklaması oldu. Halep'te Rusya'nın desteğiyle kapsamlı bir operasyon gerçekleştirileceği belirtildi. Ankara, daha önce bu tür bir operasyonun yeni bir mülteci dalgasına yol açabileceğini belirtmişti. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, Suriye'deki görüşmelerin Cenevre'de siyasi geçiş sürecinin sağlanması amacıyla devam ettiğini, bu kapsamda 3. tur görüşmelerin BM Suriye temsilcisinin başkanlığında bu hafta başlayacağını anımsattı.
Bugünlerde Halep ile ilgili operasyon haberlerinin çıkmasının oldukça "enterasan" olduğunu vurgulayan Kalın, "Zira 3. tur görüşmelerin hazırlıkları yapılırken, yani bir siyasi geçiş sürecinin temel çerçevesi, temel ilkeleri üzerinde çalışılırken, sahada Halep'e yönelik ve diğer yerlerde de İdlib ve diğer yerlerde de buna benzer askeri operasyon, saldırı ve kuşatma harekatları devam ediyor, bunların devam ediyor olması aslında Suriye rejiminin barış ve siyasi geçiş süreci konusunda samimi olmadığını bir kez daha ortaya koymaktadır." dedi.
Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın 12 maddeden oluşan bir "İlkeler Bildirisi" açıkladığını, bildirinin en temel maddelerinden birinin de mevcut çatışmaların durdurulması ve insani yardımların bir an önce ulaştırılması olduğunu aktaran Kalın, ancak sahaya bakıldığı zaman maalesef bunların hiçbirinin gerçekleşmediği, rejim tarafından bu çerçevenin de ihlal edildiğinin görüldüğünü bildirdi.
Kalın, "Nitekim müzakerelerde de özellikle siyasi geçiş süreciyle ilgili konulara rejim ve taraftarlarının ısrarla girmek istemediğini görüyoruz. Halbuki gerek BM'nin çizdiği çerçeve, gerekse bugüne kadar yapılan tüm müzakereler, muhaliflerin Cenevre'ye gidip görüşmelere katılmasının temel zeminini, bu siyasi geçiş süreci oluşturuyor. Bir taraftan 'çatışmalar dursun' diye tüm uluslararası toplumun katkısı ve desteğiyle bir anlaşmaya varacaksınız ama öbür tarafta da işte Halep, İdlib ve başka yerlerde 'DAİŞ'e karşı mücadele ediyoruz' bahanesiyle bu operasyonları devam ettireceksiniz. Bunun kabul edilmesi mümkün değil." diye konuştu.
Halep'ten gelebilecek muhtemel göç dalgasıyla ilgili endişelerin sürdüğünü de aktaran Kalın, kapsamlı bir askeri harekat yapılırsa doğal olarak insanların en yakın sığınak olarak gördükleri Türkiye'ye geleceklerini, böylece ortaya yeni bir insani dram ve mülteci krizinin çıkabileceğini belirtti.
Kalın, Türkiye'nin bunu arzu etmediğini, gerçekleşmesi halinde de gerekli tedbirleri aldığını vurgulayarak, "Türkiye'nin kapasitesi, altyapısı buna müsait. Ancak bu, bizim arzu ettiğimiz bir şey değil. Umarız sahadaki gelişmeler böyle bir neticeyi mecbur kılmaz." dedi.
"Bu dünyanın her yerinde hakarettir ve bir suçtur"
İbrahim Kalın, " Almanya'da Sayın Cumhurbaşkanı ile ilgili eleştirel şiir okuyan bir komedyen hakkında Ankara daha önce rahatsızlığını iletmişti ama bugün Alman basınında bazı haberler var, Ankara'nın bu komedyenin yargılanması talebini Alman Dışişleri Bakanlığına ilettiği şeklinde. Böyle bir talep var mı?" sorusu üzerine de Dışişleri Bakanlığının Almanya makamlarına gerekli girişimleri yaptığını, nota verildiğini, Alman makamlarının da kendi hukuk kuralları çerçevesinde bir soruşturma başlattığını belirtti.
Mainz Savcılığının konuyla ilgili soruşturma başlattığını hatırlatıp, bundan sonrasının Alman makamlarının yürüteceği, Alman hukuk sistemi içinde ilerleyecek bir süreç olduğunu ifade eden Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ancak şunun altını çizmek isteriz, bir ülkenin Cumhurbaşkanını ve bir halkı hedef alarak bu tür hakaret içeren, galiz ifadelerle yapılan saldırıların ne ifade özgürlüğü ne de basın özgürlüğüyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu dünyanın her yerinde hakarettir ve bir suçtur. Bununla ilgili dediğimiz gibi Alman makamları süreci takip ediyor, biz de tabii ki yakından takip edeceğiz. Son dönemde Türkiye ile Almanya arasında özellikle mülteci meselesi, AB konusu ve diğer konularda yakalanmış iyi bir ivme var. Belli ki bu tür karikatürleri yayınlayanlar ya da bu tür yayınları yapanlar, klip, şiir, vesaire adı altında bu tür çirkinlikleri ortaya koyanlar, Türkiye ile Almanya'nın bu yakınlaşmasından rahatsız olan çevreler. Zira bu materyallere baktığınız zaman, son birkaç haftada ivme kazandı bunlar, sadece Cumhurbaşkanımız ve Türkiye'ye değil, Sayın Merkel'i de çok çirkin bir şekilde hedef alan, son olarak Başbakanımızı da çirkin bir şekilde hedef alan ifadeler olduğunu görüyoruz. Demek ki birileri bu ivmeden rahatsız. Biz bunu dikkate alarak Alman makamlarıyla gerekli girişimleri yaptık. Umarız bu tür anlamsız, saçma, hakaretamiz yayınlardan en kısa sürece vazgeçerler."
"Birkaç görüşme daha yapılacak"
Kalın, "Geçen hafta iki ülke arasında yapılan toplantılar kamuoyuna yansıdı, özellikle İsrail basınından bazı bilgiler kamuoyuna yansıdı. Bu bilgiler daha önce Cumhurbaşkanının da ifade ettiği oranda ele alınan konular nelerdir? İfadeler doğru mu? Bu konuda paylaşabileceğiniz bilgiler var mı? Önümüzdeki toplantıya ilişkin de imza sürecine, sağlanan mutabakatın imzalanması aşamasına geçileceği yönünde bilgiler var. Son durum nedir? Bir anlaşma sağlandı mı? İlerleyen süreçte büyükelçilerin atanması ve benzeri durumları görecek miyiz?" sorusunu da yanıtladı. Kalın, geçen hafta Dışişleri Bakanlığından bir açıklama yapıldığını, İsrail tarafıyla ortak yapılan bu açıklamayla varılan noktanın karşılıklı mutabakat çerçevesinde kamuoyuyla paylaştığını söyledi.
Müzakerelerin bu çerçevede devam ettiğini ancak 'nihai olarak bir anlaşma metni masaya kondu ve artık imzalandı' diyecek durumda olmadıklarını belirten Kalın, bununla ilgili yakın vadede birkaç görüşme daha yapılacağını bildirdi. Kalın, şöyle devam etti:
"Bildiğiniz gibi Türkiye'nin baştan beri ortaya koyduğu bir çerçeve vardı. Özür meselesi 2013 senesinde gerçekleşti. Tazminat meselesinde bir noktaya gelindi ama bir üçüncü nokta var ki o da özellikle Gazze'deki insani yaşam şartlarının yeniden sağlanması konusudur. Bu konuda biz baştan beri son derece kararlı, istikrarlı ve ısrarcı olduk. Çünkü Gazze'de adeta açık hava hapishanesinde yaşayan 2 milyondan fazla insanın temel insani ihtiyaçlarının karşılanamıyor olması ne insani, ne ahlaki, ne vicdani ne de siyasi açıdan kabul edilebilir bir şey değil.
Bugün Ortadoğu barış sürecinin, Filistin meselesinin merkezinde de bu abluka, Filistinlilere karşı uygulanan bu yıldırma, kuşatma, abluka faaliyetleri var. Bunların artık sona ermesi gerekiyor. Filistinliler de en az İsrailliler kadar, diğer halklar kadar Ortadoğu'da temel insani yaşam şartlarını fazlasıyla hak eden insanlardır. Bu gerekçelerle, güvenlik, terör gibi gerekçelerle sivil insanları en temel insani ihtiyaçlarından mahrum bırakmak elbette kabul edilemez. Bu çerçevede de bizim anlaşmanın yapılabilmesi için ortaya koyduğumuz üçüncü şart Gazze'ye yönelik bu abluka meselesi. Burada da temel insani ihtiyaçların karşılanması, gıda, ilaç, inşaat malzemesi gibi yardım malzemelerinin oraya ulaştırılması için çalışma şu anda devam ediyor. Bu neticelendiği zaman elbette artık anlaşma noktasına ya da imza noktasına gelecek bir metinden bahsedebiliriz."
Konunun İslam İşbirliği Teşkilatında da gündeme getirileceğinin altını çizen Kalın, "49 yıldır devam eden Filistin'in işgalinin artık sürdürülebilir bir tarafı da kalmamıştır. Her yönden insani, vicdani, siyasi yönden artık bu işgalin sona ermesi gerekir. Bu yöndeki pozisyonumuz hiçbir zaman değişmedi, değişmeyecektir. Ta ki Filistin, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlete kavuşana ve Filistin toprakları üzerindeki işgal, abluka, kuşatma politikaları tamamen ortadan kalkana kadar." diye konuştu.
İbrahim Kalın, Türkiye'nin Filistin'e her sahada destek vermeyi sürdürdüğünü belirterek, Gazze'de 150 yataklı Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesinin inşaatının kısa süre önce tamamlandığını, hastanenin tıbbi donanım ihalesinin yapıldığını aktardı. Kalın, Gazze'de birçok proje yürüten TİKA'nın son savaşta evlerini kaybedenler için 320 daimi konut inşası projesi başlattığını, birtakım aksaklıklara rağmen projenin sürdüğünü, Gazze'de son saldırılarda tahrip olan 9 caminin de Diyanet İşleri Başkanlığınca tamir edildiğini bildirdi.
Kalın, "Umarız özellikle Filistin halkının temel insani ihtiyaçlarını ve yaşam şartlarının sağlanması konusunda hızlı mesafe alırız. Bu, hem bölgeye hem Türkiye-İsrail ilişkilerine önemli katkı sağlar" dedi.
(Sürecek)
Son Dakika › Güncel › Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: (2) - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?