Bakan Soylu: Edirne üzerinden ayrılan göçmen sayısı 143 bini aştı
İÇİŞLERİ Bakanı Süleyman Soylu, Edirne üzerinden Türkiye'den ayrılan göçmen sayısının 143 bini aştığını belirterek, "Oradaki insanlık dışı davranışları maalesef Avrupa söylemiyor ama Yunan halkı, Atina'da, Selanik'te meydanlarda bu insanlık dışı davranışları, geri itmelerin oluşturduğu insanlık dramına ceplerinden parayı almalarını kendilerine yakıştırmadıklarını haykırdılar" dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Elazığ AFAD İl Müdürlüğü'nde Çalışma Grupları Değerlendirme Toplantısı'nda katıldı. Toplantıda, 24 Ocak günü meydana gelen 6.8 büyüklüğünde depremin ardından yapılan çalışmaları anlatan Bakan Soylu, Elazığ ve Malatya'ya 473 milyon lira nakdi ve ayni yardım yapıldığını açıkladı.
Bakan Soylu, depremin ardından hayatını normale dönmesi için çalışmalarını aralıksız sürdüğünü ifade ederek, şunları söyledi:
"Depreminde ardından Elazığ'da hayat yavaş yavaş normale dönmeye veya normale dönmesi için herkes elinden geleni yapmaya hızlı bir şekilde devam ediyor. Kurduğumuz Afet Koordinasyon Merkezi'ne bugüne kadar 112 bin 646 yazılı ve sözlü talep bulunuldu. Bunların hepsi karşılandı. Elazığ'da 24 bin 670 ağır hasarlı bina tespit ettik. Malatya'da ise 10 bin 657 ağır hasarlı bina tespit ettik. Hasar tespite ilişkin itiraz süreci de devam ediyor. Sadece devletin Elazığ ve Malatya'ya bugüne kadar ayni ve nakdi olarak gönderdiği paranın toplamı 473 milyon bin lira oldu. Bu sadece devletin gönderdiği miktardır. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı'nca esnafa 50 bin lira faizsiz kredi desteği sağlandı. Bu imkandan şu ana kadar bin 641 esnafımız istifade etti. Toplamda 81 milyon 873 bin liralık bir ödeme söz konusu oldu. Bu krediyle ilgili bin 703 esnafın talebi de var" dedi.
'ARAMA VE KURTARMA ÇALIŞMALARININ ARDINDAN ÇOK TECRÜBELER EDİNDİK'
Bu depremde arama kurtarma çalışmalarında ders ve tecrübe edindiklerini ifade Bakan Soylu, "Biz bu depremi 4 ana alanda ele almıştık. Birinci arama ve kurtarma. Bundan da çok ders aldığımızı ifade etmek istiyorum. Bütün arkadaşlarımızla bir değerlendirme yaptık. Elazığ depreminin bize hem öğrettikleri var hem de Türkiye afete müdahale planına katkıları var. Arama ve kurtarma çalışmalarının ardından çok tecrübeler edindik. İkincisi ise soğuk havada barınma ve gıda ihtiyaçlarının karşılanmasıydı. Üçüncü süreç ise hayat nizamının oluşması süreciydi. Yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Depremin acıları ve kayıpları unutulmaz. Bir taraftan geçici bir taraftan kalıcı yerlerin yapılması için çalışmalar sürüyor. Geçici konaklama merkezlerinde elektrik ve su parasını almayacağız" dedi.
"YUNAN HALKI İNSANLIK DIŞI DAVRANIŞLARI MEYDANLARDA HAYKIRIYOR'
Yunanistan sınırındaki göçmenlere ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bakan Soylu; Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis'e tepki gösterdi. Yunanistan'ın sağduyu insanlarını Miçotakis'e vermiş olduğu cevapları Yunan medyasında da takip ettiklerini anlatan Bakan Soylu, şöyle konuştu:
"Oradaki insanlık dışı davranışları maalesef Avrupa söylemiyor ama Yunan halkı, Atina'da, Selanik'te meydanlarda bu insanlık dışı davranışları, geri itmelerin oluşturduğu insanlık dramına, ceplerinden parayı almalarını kendilerine yakıştırmadıklarını haykırdılar. Deniz yoluyla gitme konusunda Cumhurbaşkanımızın hassasiyeti var. Deniz yolunda bizim çok fazla tedbir almamız için defalarca bize talimat verdi. Biz de bu tedbirleri almaya çalışıyoruz. Geçen yıl deniz yolunda kaçak olarak 60 bin kişi geçti. Şimdi geçenlerin botlarını batırıyorlar. Onları oradaki orta adalara bırakıyorlar. İnsanları çaresiz bırakıyor. 21'inci yüzyılda böyle bir tablo ile karşılaşacağımızı hele kendilerine 'Avrupalı' diyenlerle, böyle bir tabloyla karşılaşacağımızı bize söyleselerdi, herhalde 'şaka yapıyorsunuz' derdik. Ama bu olay bir meselenin de anlaşılmasına vesile oldu, maskeler düştü. Sözde insanlık nutukları atanların aslında ne kadar acımasız olduklarını ortaya koydu. Bunu kendi insanları istemese de nasıl haşin davrandıkları nasıl acımasız davrandıklarını hep beraber görmüş olduk. Miçotakis'in ülkesinde kaç yabancı var biliyor musunuz? Paralarını 10 kat aldığı toplam 115 bin yabancı var. Bunların 40 bini adalarda, 70 bini Yunanistan ana karasında. Biz de 4 milyon sığınmacı var. Bir insan bir söz söylerken önce boyuna bakar. Nasıl bir yük altında olduğuna bakar. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin, AB'nin göç ve mülteci konusunda ortaya koyduğu süreçlerin, Cenevre Sözleşmesi'nin tamamını ihlal ettiler. Defalarca ihlal ettiler, hala ihlal etmeye devam ediyorlar."
'DÜN POLİS ÖZEL HAREKATIMIZ GÖREVE BAŞLADI'
Dün gece itibariyle polis özel harekatının göreve başladığını aktaran Bakan Soylu, "Bu tarafa itme yapacaklardı. Oradaki güvenlik güçlerimize teşekkürlerimi iletiyorum. Hepsini tıkadılar. Biz ona güvenlik literatüründe 'tıkama' deriz. Onların itmelerine aldığımız tedbirlerle müsaade etmediler. En temel hak sığınma hakkıdır. Bu insan haklarının 1'inci kuralıdır. Bunu ortadan kaldırmaya hiçbir devletin hakkı söz konusu değildir. Onun için eğer 115 bin rakamı büyüktür 4 milyon rakamı ise haklıdır belki. Ama zannediyorum ki suçluluğun vermiş olduğu bir değerlendirmedir. Suçlular da hiçbir zaman suçunu kabul etmezler zaten" dedi.
'BU DAHA BAŞLANGIÇTIR'
Edirne üzerinden Türkiye'den ayrılan göçmen sayısının 143 bini aştığını anlatan Bakan Soylu, "Bu daha başlangıçtır. Biz geçen yıl 450 bin kaçak göçmen yakaladık. Şimdi havalar sıcak, gittikçe sıcaklaşıyor. 200 kilometrenin üzerinde bizim Meriç'i kendine çizgi tutan Yunanistan'la bir sınırımız var. Maalesef bu sene Balkanlarda hava kurak gitti. Su bazı yerlerde 40-45 santimetreye düştü. Bu şu demektir, ayağınızla geçebilirsiniz. Miçotakis'in sınırları tutmak gibi bir kabiliyeti yok. Siz bundan sonraki olacaklara bakın. Bundan öncekiler bir şey değil" diye konuştu.
-ABONELERİMİZİN BİLGİSİNEHABERİN HAM GÖRÜNTÜLERİNE AŞAĞIDAKİ FTP BİLGİLERİNİ KULLANARAK LOGOLU BİR ŞEKİLDE ERİŞEBİLİRSİNİZ
ftp adresi: ftp://178.211.55.226
Kullanıcı adı: dhaaboneŞifre: dha
Ahmet ÇÖTELİ/ELAZIĞ, -
==============
Bakan Varank: Medikal ve koruyucu malzemelerde karaborsa oluşmasına müsaade etmeyeceğiz SANAYİ ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, koronavirüs konusunun sağlık ekipmanları ayağına ilişkin, "Medikal ve koruyucu malzemelerle ilgili üreticilerimizle koordine halindeyiz. Türkiye'deki ihtiyacın kat kat üstünde kurulu kapasitemiz var. Bunun için üretimin önemli bir kısmı zaten ihraç ediliyor. Vatandaşlarımızın gönlü müsterih olsun. Karaborsa oluşmasına asla müsaade etmeyeceğiz" dedi.
Kayseri'de düzenlenen Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) tarafından düzenlenen 'Kültepe Ekonomi Zirvesi'nde konuşan Bakan Varank, ticaretin bu topraklarda doğup geliştiğini ve tüm dünyaya yayıldığını söyledi. Türkiye'nin zorlu bir coğrafyada olduğuna işaret eden Varank, "Görüyorsunuz Türkiye, bölgesindeki zorluklarla, her gün neredeyse yeni bir sınamayla baş etmek durumunda. Tarihimizin, inandığımız değerlerin, umut olduğumuz mazlumların yükü omuzlarımızda. Attığımız her adımın, aldığımız her kararın, ülkemize, bölgemize doğrudan sonuçları olduğu bilinciyle hareket ediyoruz. Kayserililerin de çok iyi bileceği bir deyimle, sırtımızda yumurta küfesi taşıyoruz. O yüzden sorumluluğumuz çok büyük. Yaşadığımız bu bölgede hem ülkemizi büyütmek hem kendi bağımsız politikalarımızı sürdürmek hem de ulusal güvenliğimizi teminat altına almak inanın adeta ipin üstünde sırıkla yürümeye benziyor. Birçok Avrupa ülkesinin, belki de on yıllarca karşılaşmayacağı problem ve krizle biz birkaç saat içinde karşılaşabiliyoruz. İşte Suriye'de, Irak'ta, Libya'da, sınırlarımız içerisinde verdiğimiz mücadeleler ortada. Şehitler veriyoruz, rabbim hepsine rahmet etsin. Ödediğimiz bedeller, yaşadığımız acılar elbette çok büyük. Ama verdiğimiz mücadeleyi milletimizin çok iyi gördüğünü, çok iyi tahlil ettiğini biliyoruz. Ülkemizin güvenliğinden ödün vermeden, milletimizin refahını yükseltmek için çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'ÇİN'DEKİ TIKANMA PEK ÇOK ÜLKEYİ SARSABİLİR'
Bakan Varank, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birçok yapısal problemle karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, "Şimdi buna bir de koronavirüs salgını eklenmiş durumda. İşin insani boyutunun yanı sıra, ekonomik etkileri de belirsizlikleri artırıyor. Biliyorsunuz Çin çok kritik bir global oyuncu. Küresel üretimin beşte birini tek başına gerçekleştiriyor. Tedarik zincirlerinde stratejik bir pozisyona sahip. Dolayısıyla Çin'deki bir tıkanma, daralma, pek çok ülkeyi ciddi biçimde sarsabilir. Uluslararası kuruluşlar 2020 yılına ilişkin büyüme tahminlerini aşağıya çekiyor. Bakıyorsunuz hava trafiğinde ciddi bir düşüş var. Uluslararası toplantılar, konferanslar, iş fuarları iptal ediliyor. Merkez bankaları ancak telekonferanslar yoluyla bir araya geliyor, atılabilecek adımları tartışıyorlar. ABD Merkez Bankası olağanüstü toplandı, bir anda 50 puanlık faiz indirimi yaptı. IMF ve Dünya Bankası birbiri ardına finansman paketleri açıkladı. Yani herkes bir taraftan da bir şeyler yapmaya çalışıyor. Peki bunun bize etkisi nasıl olur? Elbette konuşmak için erken. Tedarik yetersizliğinden kaynaklanabilecek etkileri sürekli takip ediyoruz. Hammadde ve yarı mamul tedarikinde olası daralmalara ilişkin yol haritamızı belirlemeye çalışıyoruz. Bu manada sanayi odaları ve üreticilerle yakın irtibat halindeyiz. Koordinasyonu en üst seviyede tutuyoruz. Sanayicilerimizin de global piyasa dinamiklerini yakından izlemesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
'DAHA DÜŞÜK MALİYETLİ ÜRÜNLERİN ÖNÜ AÇILACAK'
Koronavirüs konusunun sağlık ekipmanları ayağının olduğunu ifade eden Bakan Varank, "Medikal ve koruyucu malzemelerle ilgili olarak da yine üreticilerimizle koordine halindeyiz. Türkiye'deki ihtiyacın kat kat üstünde kurulu kapasitemiz var. Bunun için üretimin önemli bir kısmı zaten ihraç ediliyor. Vatandaşlarımızın gönlü müsterih olsun. Karaborsa oluşmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Aynı zamanda yurtdışından alınan ara mamullerin yerli üretimi için de çalışmaları hızlandırdık. Üreticilerle Ar-Ge merkezlerini bir araya getiriyoruz. Böylece sahada kullanılan ve herkesin rahatlıkla erişebileceği daha da düşük maliyetli ürünlerin önü açılacak. Sağlıktan ticarete, sanayiden turizme, ulaştırmadan milli eğitime varıncaya dek tüm bakanlıklarımız bu konuda yekvücut oldu. İşi en başından bu yana büyük bir titizlikle ele alıyoruz. Bundan sonra da aynı hassasiyeti sürdüreceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
'ASIL OLAN KADINLARIN ONURLU BİR YAŞAMA ERİŞMESİ'
Toplantıda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı, Kadın ve Demokrasi Derneği Başkan Yardımcısı (KADEM) Sümeyye Erdoğan Bayraktar da konuştu. Kadının önemine değinen Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Benim böyle bir ekonomi zirvesinde kadınların yerini konuşuyor olmam kadınların hepsinin klasik anlamda çalışmasını düşündüğüm için değildir. Asıl olan kadınların adil ve onurlu bir yaşayışa erişmesidir ve bunun yolu da tek değildir. Her kadın için farklı bir reçete gerekebilir. Temel prensip kadın ve erkeğin yaratılışta ve hukuken eşit oldukları, erkekle kadının dengeli ve adil bir konumlandırmada olmasıdır. Bu konumlandırma kimi ailelerde görevlerin eşit paylaşımda olmasıdır. Bizim toplum gerçekliğimizde ve dünyanın da çoğunluğunda aileler görevleri paylaşır. Her birey daha iyi yaptığı işi üstlenir. Burada sorun şu ki; geleneksel olarak kadınların sadece ev ve çocuk işleri, erkeklerin de sadece iş ve ev dışı faaliyetlerle ilgilenmesi kadınları kaynaklara ve karar mekanizmalarına erişememeleri anlamına geliyor. Bu durumdaki kadınlar doğal olarak herhangi bir mağduriyete uğradığında hele ki bu mağduriyet yakınlarından kaynaklanıyorsa kendilerini korumaktan aciz kalıyorlar. Kadınların ihtiyaçları karar mekanizmalarına yeterince ulaşmadığı gibi bu ihtiyaçların tespiti ve tutumu için gerekli olan anlayışta, iradede eksik oluyor" dedi.
'KAR DUYGUSU BİRKAÇ SIRA GERİYE YERLEŞMELİDİR'
Çalışan kadınların ezici çoğunluğunun alt ve orta gelir grubunda olduğunu söyleyen Sümeyye Erdoğan Bayraktar, "Yani mecburiyetten çalışıyorlar. Bu kadınların iş-yaşam dengesini koruyabilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmak hepimizin görevidir. İşyerinde kreş, esnek çalışma saatleri hem anne hem de baba için doğum izni gibi düzenlemeler sayesinde o kadınların daha iyi yetiştirebileceği çocuklar hepimizin geleceğidir. Bu düzenlemeler sayesinde kadın bir çocuk daha dünyaya getirebilecekse bu 20 yıl sonra tüm toplum yararına olacaktır. Kaldı ki bu kadar ahlaki yozlaşmadan dert yanan insanlar olarak öyle sanıyorum ki önceliklerimiz arasına kar duygusu artık birkaç sıra geriye yerleşmelidir. Kar duygusu ile hareket edilse bile yapılan çalışmalar karar mekanizmalarında, yönetim kurullarında daha çok kadın bulunduran şirketlerin karlılığını açık şekilde daha da arttırdığını gösteriyor" ifadelerini kullandı.
GÖRÜNTÜ GEÇİLDİ
-ABONELERİMİZİN BİLGİSİNEHABERİN HAM GÖRÜNTÜLERİNE AŞAĞIDAKİ FTP BİLGİLERİNİ KULLANARAK LOGOLU BİR ŞEKİLDE ERİŞEBİLİRSİNİZ
ftp adresi: ftp://178.211.55.226
Kullanıcı adı: dhaaboneŞifre: dha
KAYSERİ,
======
Afganistanlı 11 yaşındaki Esma: Savaş içinde büyüdüm YUNANİSTAN'a geçmek için Edirne'ye gelen Afgan ailenin kızı Esma Muhammedi (11), Avrupa'ya gitmek istediğini belirterek, "Kendi vatanımda savaş yaşadığım için buraya geldik. Ben küçükken Afganistan'da hep savaş vardı. Ben savaşın içinde büyüdüm. Orada bomba atılıyor, insanların çocukların önünde kafaları kesiliyordu" dedi.
Türkiye'nin göçmenleri durdurmama kararı sonrası farklı uyruklardan binlerce aile Edirne'ye geldi. Sınıra gelen Afgan ailenin kızı Esma Muhammedi, yaşadıklarını DHA'ya anlattı.
Afganistan'da yaşanan savaştan çok etkilendiğini söyleyen Muhammedi, "Kendi vatanımda savaş yaşadığım için buraya geldik. Ben küçükken Afganistan'da hep savaş vardı. Ben savaşın içinde büyüdüm. Orada bomba atılıyor, insanların çocukların önünde kafaları kesiliyordu. Ben böyle bir yerde büyüdüm. Orada arkadaşlarımız, komşularımız var. Hatta orada savaş devam ediyor. Biz savaştan kurtulmak için geldik buraya. Hala rahat bir yaşam olmuyor yani. Sıcak bir ev, doğru düzgün bir yere gidemiyoruz. Soğuktan annem ve kardeşim hastalandı. Şu an ne yapacağımızı bilmiyoruz. Türkiye kötü bir yer, kötü bir ülke değil" diye konuştu.
'AVUKAT OLMAK İSTİYORUM'
Okuyup avukat olmak istediğini söyleyen Esma Muhammedi, "Bizim gibi insanların hakkını yememek için ben onları korumak istiyorum. Burada bir sürü çocuk var. Bazıları ölüyor, bazıları da hastalanıyor. Ben onların hakkını korumak istiyorum. Biz de insanız, bizim de hakkımız var. En büyük hayalim avukat veya ressam olmak. Avrupa'ya gideceğiz. Oradan da Almanya. Ben okumayı özledim. Ders çalışmayı özledim" dedi.
ONLARIN DA ÇOCUKLARI VAR
Yunanistan askerlerinin davranışlarına çok üzüldüğünü söyleyen Esma Muhammedi, "Yunan askerleri gaz bombası atıyorlar. Bilmiyorum, onlar çok kötü davranıyorlar. Bazıları üç kişi ölmüş, 15 kişi yaralanmış diyorlar. Onların vicdanı yok, onlar da biraz acısın. Biz de insanız. Biz de çocuğuz, onların da çocuğu var" diye konuştu.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ-Otogarda bekleyenler-Çocuklardan görüntüler-Oyuncakları ile oynayan çocukları-Esma Muhammedi ile Röp.-Esma Muhammedi'den detaylar-Genel ve detay görüntüler
Haber- Kamera: Mehmet YİRUN- Resul ORUÇOĞLU/EDİRNE,
================
Suriyeli 5 kardeş geceyi battaniyeye sarılarak geçirdi
EDİRNE'de, Yunanistan'a geçmek için bekleyen Suriyeli 5 kardeş, geceyi toprağa serilen örtülerin üzerinde, battaniye altında birbirlerine sarılarak, geçirdi.
Edirne'den Avrupa ülkelerine gitmek için bekleyen binlerce göçmen, geceleri, kentin belirli noktalarında çadır kurup, ateş yakarak geçiriyor. Yiyecek- içecek ihtiyaçları yardım kuruluşları ile Edirne halkı tarafından karşılanan göçmenler, gün aydınlanmasıyla da Yunanistan'a geçmeye çalışıyor.
Suriyeli Mahmud Muhammed de Yunanistan'a gitmek için 5 çocuğu ve eşi ile Edirne'ye geldi. Aile geceyi Edirne Otogar'ında ateş yakarak geçirirken, Muhammed'in 2 eşinden olan çocukları Ahmet, (6) Mahır, (5) Yusuf (4), Yusuf, (3) Mahmut (2) ve 8 aylık Nuray bebek kardeşler, toprağa serili örtüler üzerinde uyumak zorunda kaldı. 5 kardeşin battaniyenin altında, birbirlerine sarılı halde yatmaları ortaya yürekleri titreten görüntüler çıkarırken, baba Mahmut Muhammed(33), Suriye'nin İdlib kentinden Almanya'daki kardeşinin yanına gitmek için Edirne'ye geldiklerini anlattı. Suriyeli baba, "Üç gündür Edirne'deyiz. Amacım ailemle Yunanistan'a geçip oradan Almanya'ya da yaşayan kardeşimin yanına gitmek. Çocuklarımın geleceği için istiyorum. İdlib'de evimiz savaş nedeniyle yıkıldı, orada kimsemiz kalmadı. Yunanistan'ın kapılarını açmasını, bizim geçişlerimize izin vermesini istiyoruz" dedi.
Öte yandan yüzlerce göçmenin Edirne Otogarı'ndaki yeşil alanlara kurdukları çadırlarda bekleyişleri devam ediyor.
Görüntü dökümü:
Battaniye altında çocuklar
Çocukların uyuması
Detay görüntü
Baba Mahmud Muhammed ile röp.
Anne çocuklara yemek vermesi
Detay görüntü
Alanda kurulan çadırlar
Beşiktaş taraftarı göçmen ile röp.
Göçmenler ile röp.
Farklı açılardan detaylar
Haber-Kamera: Ali Can ZERAY/EDİRNE,
============
Üniversiteli Gülistan'ı arama çalışmalarında 63'üncü gün
TUNCELİ'de, 5 Ocak'tan beri haber alınamayan üniversite öğrencisi Gülistan Doku'yu (21), arama çalışmaları 63'üncü günde de sürdürüldü. Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 2'nci sınıf öğrencisi Gülistan Doku'dan, 5 Ocak'ta kaldığı yurttan çıktıktan sonra bir daha haber alınamadı. Diyarbakır'da oturan ailesinin, kızlarının kaybolduğu gün Tunceli'ye gelerek, güvenlik güçlerine ihbarda bulunmasıyla arama çalışmaları başlatıldı. Yapılan tespitler üzerine arama çalışmaları, Gülistan'ın son görüldüğü Uzançayır Baraj Gölü bölgesinde yoğunlaştırıldı.Gülistan Doku'nun bulunması için çalışmalar, 63'üncü günde de sürdürüldü. Arama çalışmaları bugün, Sarısaltuk Viyadüğü'nden Uzunçayır Baraj Gölü'ndeki elektrik üretimi yapılan ana türbinlerin yer aldığı kapakların olduğu 10 kilometrelik alanda devam edildi. Baraj gölüne akan Munzur ve Pülümür nehirlerinden gelen kar sularının çamurlu olması, görüş uzaklığını olumsuz etkiledi. Baraj gölünde su altı görüş uzaklığı olmadığı için dalgıçlar su altı araması yapamadı. Ekipler botlarla su yüzeyi ile kıyıda arama çalışmalarını sürdürürken bugün de Gülistan Doku'ya ait bir ize rastlanamadı.
Görüntü Dökümü--------Arama çalışmalarından görüntü Uzunçayır Baraj GölüGenel ve detay görüntüler
Haber-Kamera: Ferit DEMİR/ TUNCELİ,
=========
HDP önündeki eylemde 187'nci gün
DİYARBAKIR'da, terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocuklarının bulunmasını isteyen 119 aile, HDP binası önündeki oturma eylemini 187'nci günde de sürdürdü. Oturma eylemi yapan annelerden Süheyla Demir, yarın kutlanacak olan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle HDP'ye seslenerek, Yeri geldiğinde 'Kadın, yaşam, özgürlük' diyorlar. Nerede hakkımız. Evlatlarımızı da öyle kandırarak götürdüler. Özgürlük diyorlar evlatlarımızı kandırıp dağa, taşa mahkum ediyorlar. Ben artık evladımı istiyorum" dedi.
Hacire Akar, 21 Ağustos'ta kaybolan oğlu Mehmet'in HDP'liler tarafından dağa kaçırıldığını söyleyip, bir gün sonra partinin Diyarbakır il binası önünde oturma eylemi başlattı. Eylemin 3'üncü gününde ortaya çıkan Mehmet Akar, mahkemece ev hapsiyle cezalandırıldı. Oğluna kavuşup, eylemine son veren Hacire Akar, çocukları kayıp annelere çağrıda bulundu. Hacire Akar'ın çocuğuna kavuşması, çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileler için umut oldu. Akar'ın çağrısıyla harekete geçen çocukları kayıp aileler, 3 Eylül'den itibaren HDP binası önünde oturma eylemine başladı.
11 AİLE, EVLADINA KAVUŞTU
Hacire Akar'ın oğlu Mehmet'in yanı sıra eyleme katılanlardan Hatice Ceylan'ın oğlu Cafer, Hüsniye-Hüseyin Kaya çiftinin kızları Mekiye, Halime Kadran'ın torunu Halil İbrahim Kadran, Necla- Metin Açan çiftinin oğlu Harun Açan, Nizamettin- Aslıhan Eşrefoğlu çiftinin oğlu Hüseyin, Gevriye Ayhan'ın kızı Pelda, Melik Aslan'ın oğlu Volkan, Muhteber Birlik'in oğlu Veysi Birlik, Cahide Alkan'ın oğlu Mehmet Emin ve Şahize Altınkaynak'ın kızı Halise Alptekin'in terör örgütünden kaçarak, güvenlik güçlerine teslim oldu. Böylece oturma eylemi yapan ailelerden 11'i evlatlarına kavuştu. Hacire Akar dışındaki 10 aile, diğer ailelere destek olmak için oturma eylemine devam ediyor.
'ÖZGÜRLÜK DEYİP EVLATLARIMIZI DAĞA TAŞA MAHKUM EDİYORLAR'
Ağrı'dan gelen ve 2014'te lise 3'üncüsü sınıf öğrencisiyken kaçırılan kızı Hayal Demir için küçük kızı Asmin (3) ile HDP il binası önünde oturma eylemi yapan Süheyla Demir, Dünya Kadınlar Günü'ne değindi. Demir, şunları söyledi:
"Yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Biz de hakkımızı istiyoruz. Biz hakkımız olan evlatlarımızı istiyoruz. Buradan herkes bizi duysun ve görsün. Aylardır burada haykırıyoruz ama sesimizi duyan yok. Terörün kurbanı oldular. Bizim evlatlarımız geldiği gün biz hakkımızı almış oluruz. Bize en güzel hediye bizim evlatlarımızın geldiği gündür. Evladımı PKK'dan, HDP'den istiyorum. Yeri geldiğinde 'Kadın, yaşam, özgürlük' diyorlar. Nerede hakkımız? Evlatlarımızı da öyle kandırarak götürdüler. Özgürlük diyorlar evlatlarımızı kandırıp dağa, taşa mahkum ediyorlar. Ben artık evladımı istiyorum. Evladımızı bize geri getirsinler. Bizi duyuyorlarsa, görüyorlarsa gelsinler güvenlik güçlerimize teslim olsunlar. Eliniz silah tutacağı yerde kalem tutsun. Artık bizi görün ve bize acıyın. Lütfen gelin teslim olun. Ablası Asmin'i hiç görmedi. Bir çocuğu böyle zorluklarla büyütüyorsun ama onlar hırsız gibi çocuklarımızı bizden çalıp götürdüler. Allah bizim hakkımızı inşallah onlara bırakmaz. Yarın 8 Mart ile ilgili yapacakları açıklamaların bizim için hiçbir önemi yok. Çünkü biz böyle acı çekerken hiçbir şeyi kutlayamıyoruz. Ne kadın hakları ne anneler günü ne bir bayram. Çünkü onlar hepsini bizim gözümüzde kararttı. Bizim içimize evlat acısı düşürdüler. Bizim için hiçbir şeyin önemi yok. Ancak biz evlatlarımıza kavuştuğumuz gün bizim için bayram olur."
'ÇOCUKLARIMIZIN AKLINA GİRDİLER'
Adana'nın Seyhan ilçesinden, 5 yıl önce 15 yaşındayken dağa kaçırılan oğlu Engin için gelen anne Kamile Küçükdağ ise "Oğlumu almadan buradan gitmem. Oğullarımız yanımızda olmadıkça hiç mutlu değiliz. Ne bayram ne gece ne gündüz var. Oğlumu kandırıp götürdüler. Hakkımızı istiyoruz. Yarın 8 Mart, bütün anneleri buraya çağırıyoruz. Çocuklarımız olmadıkça özgür değiliz. Çocuklarımızı istiyoruz. Terör örgütü çocuğumuzu kandırdı götürdü. Çocuklarımız elleri silah tutacak el değil. Çocuklarımızın akıllarına girdiler kandırdılar götürdüler" diye konuştu.
'BÜTÜN ANNELERİ BURAYA ÇAĞIRIYORUM'
2012 yılında lise 1'inci sınıf öğrencisiyken kaçırılan kızı Şerima (21) için Van'dan gelerek 15 Ocak'ta oturma eylemine katılan Nazlı Sancar da "Çocuklarımız için bu mücadeleyi veriyoruz. Sonsuza kadar da bu mücadeleden vazgeçmiyoruz. Evlatlarımızı almadan hiçbir yere gitmiyoruz. Kızım beni duyuyorsan çık gel. Artık dayanacak gücüm kalmadı. Senin derdin okumaktı. Senin yerin orası değil. Seni çok özledim. Her yerde senin eksikliğin var. Bütün anneleri buraya çağırıyorum. Zaten bizim içimiz kan ağlıyor. Tüm anneleri buraya davet ediyorum" ifadelerini kullandı.
2014 yılında kaçırılan oğlu Mehmet Emin (30) için Muş'tan gelen Gülbahar Teker de şunları kaydetti:
"Ben oğlum için geldim buraya. Onu almadan gitmiyorum buradan. Oğlum gel teslim ol. Ceza yok başka bir şey yok. Devlet bizim sırtımızdadır. Orası senin yerin değil. Oradakiler hep ölüyor. Hepsi toprağın altındadır. Gel teslim ol. Ben hastayım, Cuma hasta. Ben buradan gitmeyeceğim. Beni seviyorsan babanı seviyorsan gel teslim ol."
Görüntü Dökümü-----------HDP İl binası önünden detayAilelerin oturma eyleminden detaySüheyla Demir'in konuşmasıKamile Küçükay'ın konuşmasıNazlı Sancar'ın konuşmasıGülbahar Teker'in konuşmasıÇocuklarının fotoğrafından detayGenel ve detay
Haber Kamera: Emrah KIZIL- Elif FİLİZ/ DİYARBAKIR, GÖRÜNTÜ BOYUTU: 678 MB
Son Dakika › Güncel › DHA YURT BÜLTENİ - 6 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?