MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk, Türkiye'nin sınırlarından kim girip kimin çıktığının belli bile olmadığını vurgularken, "Şu rezalete bakınız ki, Suriye tarafından gelen kaçakçı görünümlü saldırganlar hemen hemen her gün olay çıkartmakta, sınır birliklerimizi ateş altına almaktadır. AKP hükümeti bir avuç eşkıyanın şımarıklığını ve küstahlığını felç halinde izlemektedir. Doğal ve doğru olarak bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Tabiatıyla bunu sineye çekmemiz söz konusu olmayacaktır. Açıktır ki, hükümetin düşünmesi gereken önce Türkiye'nin güvenlik ve esenliğidir" dedi.
Hatay'a bir ziyaret gerçekleştiren Öztürk basın toplantısı düzenledi. AK Parti politikalarıyla iç ve dış meselelerin ağırlaştığını ve Türkiye'nin zora sokulduğunu vurgulayan Öztürk, "Komşu ülkelerde yangın, iç karışıklık ve genişleyen anlaşmazlık kritik bir seviyeye gelmiştir. Ortadoğu'da dirlik ve güvenlik kalmamıştır. Askeri darbeler, iç savaşı aratmayacak görüntüler, her gün yaşanan katliam ve saldırılar elbette Türkiye'yi de yakından ilgilendirmektedir. Hakikaten de Ortadoğu kangrene dönüşmüş, İslam toplumları felaketlere mahküm olmuştur. Irak'ta her gün bombalar patlamaktadır. Mısır'da darbeciler can almakta, insanlık değerlerine kast etmektedir. Suriye ise meçhule doğru hızla sürüklenmektedir. Bu ülkede kimyasal silah kullanımı ve sonuçta yüzlerce masumun katledilmesi işlenen cinayetlerdeki pervasızlığı iyice su üstüne çıkarmıştır. Suriye karmakarışıktır. Suriye infial halindedir. Suriye kan ve ölüm tünelinde çırpınmaktadır. Esad yönetimiyle muhalifler arasındaki mücadele Suriye halkını canından bezdirmiştir" dedi.
-"SORUMLU SÖMÜRGECİ GÜÇLER"-
Şam'dakimyasal silah kullanılmasının "haklı" olarak Dünya'yı ayağa kaldırdığının altını çizen Ötürk, şunları kaydetti:
"Şimdi Suriye'ye müdahale gündemdedir. Ancak muhtemel müdahalenin şekli, zamanı, sınırları ve yöntemi konusunda henüz mutabakat sağlanmış değildir. Suriye'ye yapılacak müdahalenin elbette sonuçları çok fazla olacaktır. Her şeye rağmen silah son seçenek olarak ele alınmalıdır. Uluslararası toplum siyasi ve diplomatik kanalları sonuna kadar kullanarak Suriye'deki kördüğümü açmalıdır. ve hepsinden de önemlisi, Birleşmiş Milletler kimyasal silah uzmanlarının Suriye Raporu beklenmeli, meşru olmayan, uluslararası hukuka uymayan her türlü tavır ve tercihten kaçınılmalıdır. Birleşmiş Milletler Teşkilatına rağmen, sırf sözde insanlık vicdanını rahatlatmak adına Suriye'ye bomba yağdırılması bir yanlışın bir diğer fahiş hatayla tamir çabasından farksız olacaktır. Biliyoruz ki, bugün insanlık nam ve hesabına müdahale hazırlığı içinde olanlar, bölgemizde akan kanın başlıca müsebbibidir. Ortadoğu ve İslam toplumlarının hazin durumunun sorumlusu sömürgeci güçlerden başkası değildir. Kimyasal silah kullanılmasından, otoriter yönetimlerden ve şiddet vakalarından şikayetçi olan küresel güçler önce aynaya bakmalı ve özeleştiri yapacak cesareti sergilemelidir. Sormak lazımdır ki, Suriye'ye kimyasal silahı kim satmıştır? Kitlesel ölümlere neden olan acımasız silahları rejim veya muhaliflerin kullanımına kim vermiştir? Emperyalizmin sinsi tarafları kimi aldatacağını sanmaktadır? Mısır'daki askeri darbeye darbe diyemeyen, çekingen ve sarsak davranan kim ya da kimlerse, bize göre kimyasal silahların sevk zincirinin başında da onlar vardır. Sorarım sizlere, Batı'nın belirli aralıklarla, uçaklarıyla, donanmalarıyla gelip İslam coğrafyasını bombalaması hak ve reva mıdır? İnsanlığın değerlerine bir tek bağlı, insanlığın erdemlerine bir tek sadık Batılı güçler midir? Washington, Londra, Paris Ortadoğu'nun terbiye ve ıslah makamı mıdır?"
-"AKP HÜKÜMETİNİN SURİYE'DE MİLLİ MENFAATLERE GÖRE HAREKET ETMESİ ZORUNLULUKTUR"-
"Şam'ın kaderi, Bağdat'ın geleceği, Kabil'in ümitleri niçin ve ne hakla yabancı başkentlere bağlanmaktadır?" diye soran MHP'li Öztürk, "Komşu coğrafyalarda yaşanan kanlı halkaya Suriye'nin eklenmesi ülkemiz ve bölgemiz adına yeni ve ciddi sorunlara ardına kadar kapı aralamıştır. Ayrıca Irak işgali, bu ülkenin toprak bütünlüğünü zedelemiş ve Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye atmıştır. Suriye'nin de benzer bir akıbete maruz kalması milli çıkar ve beka açısından vahim neticelere neden olma ihtimalini belirginleştirecektir. Buna da kimsenin hakkı yoktur. AKP hükümetinin Suriye'de milli menfaatlere göre hareket etmesi zorunluluktur. Batılı güçlerin peşine takılıp Suriye'ye yönelik müdahale ortaklığı yaparak savaş açmak, hükümeti ve ülkemizi birçok musibetle yüz yüze bırakacaktır. Başbakan ve hükümeti öncelikle Suriye kaynaklı tehdit ve tehlikelere kafa yormalı, tedbir geliştirmelidir. Gönüllü ülkeler koalisyonu gibi Haçlı zihniyetini hatırlatan oluşum ve organizasyonlardan da uzak duracak dirayeti göstermelidir. Suriye bölünürse bunun ülkemize yansıması ağır olacaktır. PKK ve PYD zaten her fırsatı ganimete çevirmek için pusuya yatmıştır. Kaldı ki sınırlarımızdan kim girip kimin çıktığı belli bile değildir. Şu rezalete bakınız ki, Suriye tarafından gelen kaçakçı görünümlü saldırganlar hemen hemen her gün olay çıkartmakta, sınır birliklerimizi ateş altına almaktadır. AKP hükümeti bir avuç eşkıyanın şımarıklığını ve küstahlığını felç halinde izlemektedir. Doğal ve doğru olarak bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Tabiatıyla bunu sineye çekmemiz söz konusu olmayacaktır. Açıktır ki, hükümetin düşünmesi gereken önce Türkiye'nin güvenlik ve esenliğidir" ifadelerini kullandı.
-"ÜLKEMİZ İÇİN SURİYE'NİN KUZEYİNDEKİ OLDUBİTTİLER BEKA DERECESİNDE ÖNEMLİ SAYILMALIDIR"-
Öztürk, Suriye'ye askeri müdahalenin sonuçları itibariyle tüm yönlerinin, risk ve tehditlerinin milli bir bakışla analiz edilmesi ve temellendirilmesi gerektiğien iaşret ederken, Esad rejiminin devamı veya çökmesi halinde karşılaşılacak tüm imkan ve ihtimaller titizlikle, enine boyuna değerlendirilmelidir.
Bunu yapmak için de Batı'nın planlarına harfiyen uymaya gönüllü teslimiyetçi bir anlayıştan kurtulmak esas olmalıdır. Ülkemiz için Suriye'nin kuzeyindeki oldubittiler beka derecesinde önemli sayılmalıdır. Sınırlarımızda kaçakçı görünümlü saldırgan ve teröristlerin hemen hemen her gün sahnelediği provokasyonlar tahammül eşiğini aşmıştır. Başbakan ve hükümetinin birinci görevi Esad ya da muhalifler değil, ülkemizin milli güvenliğini muhafaza altına almak ve sınırların hemen dibindeki tehlikeli oluşumları engellemek olmalıdır" ifadelerini kullandı.
Suriye kaynaklı tehdit ve saldırılara karşı TBMM tarafından, 4 Ekim 2012 tarihinde bir yıllık süre için yabancı ülkelere Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gönderilme yetkisinin hükümete verildiğinin ortada olduğuna değinen MHP'li Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ülkemize yönelebilecek ilave risk ve tehditlere karşı zamanında ve süratle hareket edilerek gerekli tedbirlerin alınması hükümetin taşıdığı sorumluluğun apaçık gereğidir. Vatan topraklarımıza saldırıların artmasına, insanımıza ve egemenlik haklarımıza mütecaviz emellere müsaade edilmemeli ve izin verilmemelidir.
Suriye'deki olayların Türkiye'yi artan ölçüde tehdit etmesi halinde tercih edilecek yol ve çare bellidir.
Teslimiyetçi iç ve dış politikanın sembolü olan AKP'den demokratik yollarla bir an önce kurtulmaktır
Onun da yolu siz değerli hataylıların helal oylarıyla yaptıkları tercihle mümkün olacaktır. Söz konusu bu tercih Ankara başkentli siyaset ve Türk milleti merkezli medeniyet projesinden geçmektedir. Bunun da siyasal adresi elbette Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP kadrolarının iktidarıyla mümkün olacaktır. Biz hazırız MHP hazır Siz değerli Hataylıların bize verecekleri destekle el birliği ile ülkemizi bu açmazdan çıkartma yoluna gireceğiz. İlginize teşekkür eder, saygılar sunarım." - Ankara
Son Dakika › Güncel › MHP'li Öztürk.AKP Hükümeti Bir Avuç Eşkıyanın Şımarıklığını ve Küstahlığını Felç Halinde... - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?