2012 Eylül Kitapları! - Son Dakika
Kültür Sanat

2012 Eylül Kitapları!

2012 Eylül Kitapları!

Sonbahara henüz girdiğimiz şu günlerde yazın coşkusunu devam ettirecek Eylül kitaplarıyla karşınızdayız.

04.09.2012 13:00
Twitter'da Paylaş Facebook'da Paylaş WhatsApp'da Paylaş

Kalbimi Kıran Beş Adam

Hafıza unutmakla sakatlanmıştır derler. Doğru söz. İnsan geçmişi istediği gibi anımsar, hatta işine geldiği gibi. 'Zaman'la kişisel bir kumaş dokunur ve bu örtü, geçmişin üzerini örterek gerçekleri belirsizleştirir. Ne var ki, belirsizlik her zaman insanı rahatlatmaz. Söz konusu olan kalp kırıklıklarıysa, kişi kendini geçmişin -sürekli takip ettiğini sandığı- alacakaranlığında bulur. Susan'ın başına geldiği gibi... Susan'ın iyi bir evliliği ve işi vardı. Ama mutlu değildi; yıllarını verdiği romanını kimse yayımlamak istemiyordu, çocuk sahibi olamıyordu. Böyle bir dönemde, eski sevgililerinden biri karşısına çıktı ve yaşamının dengesi hepten sarsıldı. Hayatını mahvettiğini -mutsuzluğundan sorumlu olduğunu- düşündüğü adamları bulmaya ve onlarla hesaplaşmaya karar verdi. Asıl hesaplaşmayı ise kendiyle yapacaktı. Susan Shapiro'nun kaleminden...

Vejetaryen Külkedisi - Büyüklere Gerçekçi Bir Masal

Külkedisi... Kadın, Vejetaryen, Sindirella... Arzularımızı yöneten kötü kalpli periler, hayatımızda "bir varmış, bir yokmuş" diyerek uydurulan oyunun kahramanlarıdır ve kulaktan kulağa fısıltı ile bu oyuna dAhil etmek isterler bizi. Nunila Lopez, yani kitabın hikAyecisi, mealen diyor ki; iflah olmaz bir romantik olup hayatımın önemli bir kısmında bekledim, Aşık olacağım adamı. Tıpkı masallardaki gibi; evlenip, mutlu olup ve sürekli keklik yiyerek... işte, kadınlara fısıldanan mutluluk tablosu: ayağımızı sıkan ayakkabılar... bedenimizi saran elbiseler... ve "YETER" perisi ile tanışıyoruz. ve annemize not bırakarak: "Bir zamanlar özgür kadınlar varmış ve keklikler özgürce uçarlarmış..." ve anlıyoruz ki; "prensleri terk etmek o kadar zordur.

Virgin River-Aşk Yeniden

Okumaya başlar başlamaz karakterlerle aramda güçlü bir bağ oluştu. Kitap hiç bitmesin istedim." -Debbie Macomber

Altı yüz nüfuslu Virgin River kasabasında çalışacak bir ebe/uzman hemşire aranıyor. Kaliforniya'nın ulu ağaçları ve ışıl ışıl ırmakları arasında bir fark yaratmak istemez miydiniz? Hem de kulübenize kira ödemeden? Kısa bir süre önce eşini kaybetmiş olan Melinda Monroe bu ilanı görür ve Virgin River adındaki bu uzak dağ kasabasının, yaşadığı gönül yarasından kaçmak ve çok sevdiği hemşirelik mesleğine yeniden tutkuyla bağlanmak için mükemmel bir yer olabileceğine karar verir. Fakat kasabaya ulaştıktan sonra bir saat içerisinde bütün umutları yıkılır: Vadedilen kulübe çöplükten farksızdır, yollar korkunçtur, kasaba doktoru da yanında bir hemşire istememektedir. çok büyük bir hata yaptığını fark eden Mel, ertesi sabah kasabadan ayrılmaya karar verir. Fakat doktorun ön verandasına terk edilen minik bir bebek bütün planlarını değiştirir eski bir deniz piyadesi olan Jack Sheridan da değişen bu planlarını iyice pekiştirir. Robyn Carr'ın kaleminden...

"Arkadaşlık, aşk ve aileler hakkında sıcacık, harika bir kitap. Bayıldım!"

-Susan Elizabeth Phillips

Antidepresan Efsanesinin Sonu

Hepimiz antidepresanları modern tıbbın mucize ilaçları olarak tanıdık. Profesör Irving Kirsch de böyle düşünüyordu; ta ki araştırması sırasında hayatının en büyük sürpriziyle karşılaşana kadar: Bildiklerimiz doğru değildi! Nasıl olmuştu da antidepresanlar depresyonun sihirli tedavisi olarak böylesine nam salmıştı? Bu sorunun cevabı bizi klinik araştırma ile ilaç pazarlama arasında iyiden iyiye belirsizleşen bir çizgiye götürüyor. Kirsch, Bilgi özgürlüğü Yasası'nı kullanarak elde ettiği verileri incelediğinde antidepresanlarla ilgili çalışmaların yüzde kırkının yayımlanmadığını ve yayımlanmayan bulguların aleyhte sonuçlar olduğunu fark etti. Antidepresan Efsanesinin Sonu bize daha önce göremediğimiz bir gerçeği gösteriyor: Depresyon beyindeki kimyasal dengesizlikten kaynaklanan bir hastalık değildir ve antidepresanlar bütün diğer tedavi yöntemlerinden çok daha tehlikelidir, üstelik tedavi etme bakımından plasebo ilaçlardan daha etkili bile değillerdir. Antidepresan Efsanesinin Sonu ne bir alternatif tıp kitabı ne de desteksiz atılmış bir iddia. Bu kitap, klinik tıbbın tam merkezinden çıkmış önemli bir dilek. Depresyonu yenmek istiyorsak, önce atidepresan imparatorluğunun çökmesi gerektiği gerçeğine gözlerimizi açmamız için bir fırsat.

Gül Limanı Oteli

New York Times Bestseller yazarı Debbie Macomber'dan yürekleri ısıtacak yeni bir seri: Gül Limanı Oteli. Jo Marie Rose, Sedir Koyu'na yeni bir başlangıç yapmak ve biraz olsun huzura kavuşmak için gelir. Kocasının ölümünün acısını atlatmaya çalışan genç kadın, burada bir otel satın alır ve otelin adını değiştirip Gül Limanı Oteli koyar. Buranın yeni başlayacağı hayatı için doğru yer olduğunu hissetmektedir. Ancak otel ve ilk gelen konuklar, Jo Marie'ye beklediğinden çok daha büyük sürprizler yapacaktır.

Aşka Dair

Aşkın başlangıcı "görme", sonucu "bakma"dır. İlk görüş anında başlayan ilginin sırasıyla sevgiye, bağlılığa, kalbin erimesine, tutkuya, özleme ve nihayet aşka dönüşmesinin bir tek gayesi vardır; sevilenin yüzüne bakabilmek, o ilk görüş anının lezzetini ve hazzını derece derece artırarak kemale erdirebilmek. Görmekten bakma derecesine yükselebilmek için aşkın binbir türlü tecellisi, sayısız çile durağı, firkat, hicran ve hasrete adanmış elemleri vardır ki, bunların her biri Aşıkı kabalıklarından yontar, ruhunu arıtıp billurlaştırır ve en son noktada doya doya "bakma" eylemi için onu hazırlayıp sevgili huzuruna çıkartır. Aşkın "bakma"dan sonraki durağı "tapma"; yani sevenin sevilene kul olmasıdır. İskender Pala'nın kaleminden...

Burgazada'da Bir Ağustos Pazarı

Evi terk etmek, bir bilinmeyene doğru yola çıkmak ve orada kaybolmak. çocuklukla birlikte geride kalan uzak kent. ve sonrasında keşfedilecek ülkeler, öğrenilecek lisanlar, tanışılacak yabancı yüzler. Acaba ne kadar konukseverler? Esther Heboyan, yeni bir hayata doğru yola çıkarken anılarını da beraberinde götürenlerin öykülerini anlatıyor. çocukluk anılarında Burgazadada bir pazar sabahı, çam kokulan, vapur sefaları ve ilk aşk... Eskide kalan ama eskimeyen öyküler: "Eski bir hikAye. Eski olduğunu düşündüğüm bir hikAye, insan bunun her zaman eski hikAye olduğunu düşünür. Oysa yaşamımızdaki kimi hikAyeler varlığınıza kaya midyeleri gibi asılırlar. Sığınmak için dünyanın öbür ucuna, kentin öbür köşesine, kendi öz dünyanıza koşabilirsiniz, yapılacak hiçbir şey yoktur, hikAyeler sizin hikAyeleriniz olarak kalır, yalnızca onlara alışmak gerekir, o kadar."

Balayı

Güney Carolina'da yaşayan ufak tefek ama bir o kadar da sert, öksüz Honey Moon için hayattaki en önemli şeylerden biri, hem içinde yaşayıp hem de neredeyse bütün sorumluluğunu üstlendiği lunaparkın muazzam hız treniydi. Lunaparkını ve hız trenini kurtarmak için para bulma umuduyla, kuzini Chantal'la giriştiği işlerin, Honey'yi hiç ummadığı yerlere getirip milyonların gözbebeği yapacağını kim bilirdi? Herkesin bayıldığı bu çocuk yıldız, yaşı dışında acaba başka neler gizliyor? Cesur ve zeki bu küçük hanım gözü karalığıyla hayatındaki bütün erkekleri deli edecek! Bunlardan biri Eric Dillon; için için yanan kötü çocuk ve Hollywood'un son zamanlardaki en yetenekli oyuncularından biri. ve Dash Coogan; kahraman kovboyların sonuncusu, efsanesini sürdürmek için kendisine pek ufak gelen beyaz cama hapsolmuş bir adam. Honey aşık olduğunda, bunu bildiği tek yolla yapacak tüm kalbiyle.

"Susan Elizabeth Phillips bir kez daha, harika bir kadının hayatını anlatan, duygusal ve iyi örülmüş bir romanla karşımıza çıkıyor." -Romantic Times

"Dünyaya asıl gereken, Susan Elizabeth Phillips tarafından yazılmış daha çok roman." -Elizabeth Lowell

"En iyi ve en kötüyü yaşayıp alevlerin içinden yaralı ama yıkılmamış olarak çıkan bir kadının hikAyesi. Mükemmel bir roman." -Rendezvous

Seçilmiş öyküler-Anton çehov

Everest Yayınları olarak, edebiyat dünyasının tartışmasız en büyük isimlerinden biri olan Anton çehov'un tüm öykülerini Mehmet özgül'ün Rusça asıllarından yaptığı özenli çevirileriyle kronolojik olarak yayımladıktan sonra, şimdi de bu öykülerden bir seçkiye yer veriyoruz. Seçilmiş öyküler, çehov'un ilk dönem verdiği eserler ile olgunluk çağı meyvelerini, hayatı boyunca derinlemesine işlediği karakterleri bir araya getiriyor. Usta çevirmen Mehmet özgül'ün sekiz ciltlik külliyattan derlediği 40 öyküden oluşan kitap, sadık çehov okuyucuları için kusursuz bir derleme, çehov'un harikalar dünyasına ilk kez adım atanlar içinse büyüleyici bir hoş geldin ziyafeti niteliğinde.

Aşk-ı Kalem

Aşk, bilinen en eski duygudur.

Aşk yaşamdır, yaşamaktır.

Bu antolojik çalışmamda birbirinden değerli şairlerimiz, dizeleriyle 'aşk'ı anlattılar size. Sibel Adıgüzel çayır'ın kaleme aldı.

Aman Dikkat O Kalp Benim!

Bütün dünyada milyonlarca okuyucunun kalbinde taht kuran Adriana Trigiani, bu kitabıyla kalbinizi fethedecek. Kalabalık ailesinin 35 yaşına gelip 'evlenememiş' tek üyesi olan Valentine, yaşlı büyükannesinin Toscana'daki düğününde mihraba doğru ilerlerken onunla bir kez daha göz göze geldi. Gianluca. Bu yakışıklı İtalyan her defasında aklını başından alsa da Valentine önce aralarındaki kilometrelerce okyanusu aşmalı, sonra aile işini devam ettirmeli ve hepsinden önemlisi sevdiği adama kendini koşulsuzca teslim etmeyi öğrenmeliydi. Neyse ki ailesi ve arkadaşları ona her zaman yardım etmeye hazırdı. Ah, tabii bir de kendi başına çözmesi gereken bir aile sırrı vardır

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu

Stefan Zweig, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920'li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun "gönderen"inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: "Sana, beni asla tanımamış olan sana". Kadın büyük tutkusunu hep bir "bilinmeyen" olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde "taraflar" değil, sadece tek bir "taraf" vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda "mutlak aşk" kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!

İşi Bırakıyorum! İstifa

İstifa, uzun bir film arasında alınan kısa bir tuvalet molasına benzer. Tahmin edelim: İşinizden memnun değil misiniz? Lotodan büyük ikramiye kazandığınızda, işinizden nasıl istifa edeceğinizin hayalini mi kuruyorsunuz? Gizli gizli iş ilanlarına mı bakıyorsunuz? Patronunuzdan, müdürünüzden, iş arkadaşlarınızdan mı şikayetçisiniz? Kobay fareleri gibi bir çemberin içinde koşuşturduğunuzu mu hissediyorsunuz? Müjde! Hepsinin bir çözümü var! Dr. Volker Kitz ve Dr. Manuel Tusch İşi Bırakıyorum'da, işteki sorunlarınızı ve sonrasında gelişen iş değişikliği düşüncesini yönlendirmede kullanacağınız hileleri ve doğru motivasyon kaynaklarını gösteriyor, rahatlama tekniklerini paylaşıyorlar. Bazen çok basit tavsiyeler tüm hayatımızı bir anda değiştirebilir. Şimdi derin bir nefes alın ve kitaptakileri uygulayın.

Dünyada Aşk Var Mı?

Aşk sözcükleri değişiyor mu? Yani sevgiliden sevgiliye?" diye sordu kadın.

"Değişmiyor ama onları söylerken öptüğün boyunlar değişiyor," dedi adam. "Kocaman bir yalanın bile gönüllüce unutulacağı tek yer Dünya'dır" (kitaptan) Marslı Kovboy, severken, ayrılırken, kavuşurken, sarılırken, kıskanırken, onu arayamazken, aldatırken, tekrar denerken, kandırılırken sizi seyrediyor. O, kapının arkasında, karşı apartmanın penceresinde, arka koltuğunuzda, bu satırların arasında... size bakıyor. Dünyada aşk var mı? Aşkı görseniz tanır mıydınız? Birini gerçekten sevdiniz mi? Birini severken nasıl göründüğünüzü bilmek ister misiniz? "Dünyada Aşk Var Mı?", aklımızı okuyan, ruhumuzu gören bir yazarın çarpıcı gözlemler ve keskin bir mizah duygusuyla dolu ilk kitabı.

Detoksu Keşfet

Bedenimiz yaşadığımız doğal ortamla öylesine büyük bir uyum içindedir ki, onu maruz bıraktığımız bütün olumsuzlukların üstesinden gelebilir. Beden zararlı toksinleri, yani zararlı maddeleri karaciğer, böbrekler, bağırsaklar, akciğer, ter ve lenfler yoluyla atarak kendini temizler. Başka bir deyişle, kendini arındırır. İnsanlar topraktan, sudan, soludukları havadan, yani atmosferden ve aldıkları gıdalardan dolayı binlerce kimyasal toksik ve zehirleyici maddenin etkisi altında kalmaktadırlar. Bu zehirleyici maddeler insan organizmasında, beden direnç sisteminin azalması veya yok olması, hormonal dengesizlik veya fonksiyon bozuklukları, sinir sistemi bozuklukları veya direnç kaybı, fizyolojik dengesizlikler ve hatta geriye dönüşü olmayan hastalıklar gibi çok çeşitl belirtilerle kendilerini gösterir. Hüseyin Nazlıkul'un kaleminden...

Asma Pansiyon

Hayal kırıklıklarından kaçmaya çalışan bir genç kız ve tesadüfen sığındığı küçük pansiyonda yaralarını sarmaya yardım eden beş yetişkinin öyküsü... Asma Pansiyon, derin izleri yalın bir dille anlatan Işıl Şenol'un ilk kitabı. Her insanın hayatta bocaladığı dönemler olur. İkilemler arasında kaldığı, hayatıyla ilgili soru işaretlerine boğulduğu zamanlar... Böyle zamanlarda insan içe kapanırken, aslında yeni ilişkilerin yardımıyla bunların üstesinden gelebileceğini çoğunlukla düşünemez. Ama öyle buluşmalar vardır ki, fark ettirmeden birbirinin yaralarını sarar. Aşk, hüzün, bekleyişler, yaşanamamışlıklar, empati kurmak, geride bırakmak, yeni karşılaşmalar ve sürprizler hayatın içinden hikayelere örülerek, sürükleyici bir anlatımla okuyucuya sunuluyor. Asma Pansiyon, düşünceli insanların Bozcaada'nın sakin atmosferinde soluklanacağı, sorularına cevap bulacakları; dostluğun, dayanışmanın ve sevginin gölgesinde sımsıcak bir kitap...

"Size ne kadar borçlandım Ekrem Bey?"

"Sade bir kahve kadar"...

Asma Pansiyon

Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi

Necati Tosuner, Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi'nde sadece tutkunun değil, anıların, süren gerçeğin ve insanın kendisinin de dile getirilmesi biçimini anlatıyor. Anıları bugüne taşırken unutma süzgecinden geçiren insanın, gerçeği yaşanıldığı sırada da seçerek algıladığını hatırlatıyor. O zamanlar olan kendisi ile sonradan olmak istediği kendisi arasında bölünen kişinin çaresiz parçalanışı, bu öykülerde bilincin aynasına sızılı bir çatlak olarak yansıyor. Yüreğimde derin bir sızı. İçimde bir çatlak var sanki. Sanki tam da yüreğimde. Bir şimşek resmi gibi. Bir anlık varlığı olan, bir anlık yokluğu olan sonra. Sonra yine kendini belli eden. Şöyle yukarıdan aşağı diklemesine inen, gittikçe dal budak salan.. kılcallaşan bir çatlak. İlacı umut olsun. Sen de yoksun, umut da... Necati Tosuner, Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi'nde yer alan "Armağan" adlı öyküsüyle 1997 yılında Haldun Taner öykü ödülü'nü kazandı.

Sefil Korsanlar-Vadedilmiş Topraklar

Yer: Berlin

Yıl: 1760

Yıllardır süren savaşın içinde fakirlikten kırılan bir halk ve dünyayı kurtarmak için hazinesinin yeterince büyümesini bekleyen on dört yaşında bir korsan: Willfried Zacharias Karl Otto Stupps. Tanıdığı herkes bu isimde bir korsan olamayacağı konusunda ısrar etse de Cehennem Tazısı Will, en yakın arkadaşı olan on yaşındaki ufak Jo'yla birlikte korsan olup Vadedilmiş Topraklar'ı bulmayı kafasına koymuş. Bu cennet ülkesi ve müthiş korsan hazinesini bulmak için Will'in, Meleğin Gülü'nün tüm parçalarını toplayıp, şişman bakan Eulenfels, Kara Baron, Kör Kara Hortlak Nefesi ve diğer korkunç düşmanları alt etmesi gerekecek. Joachim Masannek'in yazdığı kitapta; gaddar korsanlar, adam boyunda canavarlar, uçan gemiler ve daha önce hiç görmedikleri türlü garipliklerle karşılaşan kahramanlarınızın yolda yaşayacakları maceralar aklınızı başınızdan alacak!

Kaynak: Womenist.net

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement