Selda Bağcan'ın konser trafiği bir hayli yoğun. Son yıllarda en çok konser veren sanatçıların başında gelen Selda Bağcan sahne performansıyla alkışı her daim hak edenlerden. Harbiye Açıkhava Tiyatrosu dahil Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanında konserler veren Selda Bağcan, Time dergisinin 'Dünya Müziğinde Yaşayan Efsane Kadın Şarkıcılar' ve Rolling Stone'un '100 Yılın En İyi 100 Kadın Vokali' listelerine girmeyi başardı. Bağcan'ın eserleri ünlü hip-hop yıldızları tarafından şarkılarında kullanıldı. Yeni projesini kendisinden duyduğumda ve özellikle de yabancı şarkılara yer vereceğini söylediğinde ben de heyecanlanmıştım. On şarkının yer alacağı albümdeki 'Comandante' adlı eseri daha once de Nathalie Cardone seslendirmişti. Bu şarkıyı Kübalı sanatçı Carlos Puebla'nın 1965'te Ernesto Che Guevara'nın veda mektubundan sonra yazdığını da hatırlatalım.
Çocukluğumun Radyo Starıydı
Yüzüklerin Efendisi serisinin Frodo'su Amerikalı aktör Elijah Wood dahil çok sayıda tutkulu hayrana sahip olan Selda Bağcan, her dönem ilgi görmüştür. Çocukluğumda tv ekranı yokken daha radyo da 'Çemberimde Gül Oya' türküsüyle tanıştığım o büyülü ses halen bayrağını başarıyla dalgalandırıyor. Kendisini görmeden sesinden tanıdığım ilk sanatçı Selda Bağcan'dır. Gerçekten de çok karakteristik bir sese sahip olan Bağcan'ın en çok kendi sesini beğeniyor olması her ne kadar tartışma konusu gibi görünse de buna karar verecek olan dinleyicileridir.
Efsane olmak kadar, efsane kalmak ve yaşamı efsane bitirmek de çok önemlidir. Yaşayan efsane Selda Bağcan şu sıralar konserden konsere koşuyor. Müzikal kariyerine sağlam bir imza atan sanatçı son dönemde solcu kesim tarafından yeterince muhalefet yapmamakla eleştiriliyor. Bağcan ile Uzanların Star'ına yaptığımız bir söyleşide sanatçı "Türkiye'nin acılı sesiyim. Siyasi şarkılar söyler, siyaseti hiç sevmem" demişti. Sanatçı günümüzde yetersiz muhalefet yaptığı yönünde ki eleştirilere "Şarkılarımla protesto ediyorum" diye yanıt vermişti. Gerçekten bu yaz Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda izlediğimde, Bağcan'ın yalnızca "Yuh Yuh" adlı tek bir şarkıyı bile söylemesinin yeterli olduğunu gördüm. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara'ya yaptığı Adalet Yürüyüşü'ne katılarak demokrasi için destek veren Bağcan'ın beğendiğim eserleri arasında 'Özgürlük ve Demokrasiyi Çizmek' ile 'Yalan Dünya' da vardır. Ayrıca Atilla İlhan'ın 'An Gelir' adlı şiiri ve 'Beni Unutma' ile 'Ağladım Anne' adlı eserlerini de mükemmel yorumlamıştır. Ancak ne var ki geçmişte Gezi direnişininde simgesi olan ve Bağcan, dünyada birçok protesto eyleminde kullanılan V for Vendetta filmini kapağına taşıyan TRİP dergisine konuşma cesareti gösteremediğini de hatırlıyorum. Protest şarkılar söyleyen, kendisinin de son derece dobra olduğunu ve dilinin kemiğinin olmadığını da bildiğim Selda Bağcan'ın son dönem yandaş medya ve her türlü yalaka, besleme basına röportajlar vermesi, şaşıtracak nitelikte değişimlerdir. Bu keskin dönüşüm veya değişim istemesek de neden yanlış anlaşılıyor ya da nerede yanlış yapıyor sorusunu akla getirmektedir. Medya da ki dönüşümü görmüş ve yaşamış bir kuşak olarak, Bağcan'ın ani dönüşleri, günümüzde ki ergen pop starların şöhret sarhoşluğuyla yaptığı bazı tavırları hatırlatıyor. Dolayısıyla "Köyünden eşek geçmeyen yolları da yaz!" dediğine göre Selda ablamızın değişim ve dönüşümü nü de yazmak gerekiyor.
Üç bilinen denklem: İhtiras, Hırs veya Ego...
Selda Bağcan ile geçmişte çok uzun soluklu söyleşiler yaptık. Uzan dönemindeki Star gazetesi, Kral Müzik Dergisi, Akşam gazetesi, Milliyet ve Vatan gazeteleri dahil pek çok söyleşi... Son yıllarda Ajda Pekkan ile birlikte en çok konserlerini izlediğim starlarında başında gelen Selda Bağcan ile çocukluğu, müzik hayatına başlangıcı, memur çocuğu olması, dolayısıyla Anadolu'nun değişik şehirlerinde süren yaşamından siyasi görüşü ve medya üzerine değin pek çok konuda konuşmuştuk. 'Sivas Ellerinde Sazım Çalınır' türküsünden dolayı birçok kişi Selda Bağcan'ı Sivaslı zannetse de Muğla doğumludur. Van da ve Bolu taraflarında yaşamışlığı da vardır. Sanatçıların diğer tüm starlardan kendini üstün görme durumları olabilir. Yaptığım birçok röportajda bu tür durumlara defalarca şahit oldum. Sanat dünyası için 'Kurtlar Sofrası' derler. O kadar hırs, o kadar ihtiras olmasa belki yıllarca böyle ayakta kalamazlar, o da ayrı bir tartışma konusudur.
Bağcan bir söyleşimizde; "Medya döneklerin elinde, dönmeyen birinin röportajı girmez!" diyerek, köşe başlarının birileri tarafından tutulduğundan yakınmıştı. O kişilerden birinin de o dönemin 'Amiral Gemisi'nin kaptanı olduğundan dem vurmuştu. Sözün özü 21. yy'da yaşıyoruz ve insanlar zaman zaman sosyal medya üzerinden eleştirilerde de bulunabilirler. Bu Gökhan Türkmen'in Aleyna Tilki'den dolayı kendisine yönelttiği gibi bazen ifade ettiğiniz cümle amacını da aşabilir. Ancak bunu düzeltmek her zaman mümkündür. Hele ki siz bir Diva'ysanız çocuk gibi alınıp, küsmek hoş karşılanacak bir tavır değildir. Hele ki yanlış yönlendiren bir menajere sığınarak yanlışlar üzerine yanlışlar yapmak, kendisi açısından düzeltilmesi gereken ciddi bir sorundur.
SELDA BAĞCAN'IN KİTLESİ ALEYNA TİLKİ'Yİ SEVMİYOR!
Geçen yaz Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda izlediğim konserde olan eksikleri Selda Bağcan'a telefonda tek tek anlatmış, Sarı Saçlım Mavi Gözlüm'ü seslendirirken Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün fotoğrafı olmalıydı, 'eskiden olurdu' demiştim. Aynı şekilde Ahmet Kaya ve Yılmaz Güney'den bahsederken onlarla birlikte olan fotoğrafları yer alırdı, onlar da yoktu... Gezi de genç yaşta öldürülen İsmail Korkmaz'ın fotoğrafı yer aldı ama sonrasında diğerleri hiç olmadı. Nazım Hikmet'ten eser okurken O'nun fotoğrafı yer alırdı, o da yoktu. Bağcan deneyimli bir sanatçı olduğundan teknik bir hata olabileceğini söylemesi, ilk başlarda inandırıcı gelebilir fakat gerçek göründüğü gibi değildi. Çünkü teknik ekibin Selda Bağcan fotoğraflarından bir slayt oluşturup yattığını, menajeri Ferhan Üçoklar'a da konser sonrası kuliste Selda Bağcan'ın kitlesinin Aleyna Tilki'yi sevemediğini hatırlattım. Bazı önemli sanatçılarında benimle aynı fikirde olduğunu bilmeme rağmen, bu uyarılarımdan dolayı yaşanan gereksiz ve yersiz tartışmaları polemiğe malzame olmaması için yazma gereği duymuyorum. Eminim ki hatasını anlayacak, bundan sonra konuştuğu kişilere ve medyaya daha çok dikkat edecektir. Yandaş gazeteye konuşulduğunda aşağı yukarı nasıl bir başlık çıkacağını, iktidara on eleştiri, bir övgü yapıldığında övgünün manşete çıkartılacağını kendisi de çok daha iyi bilmektedir.
Starlık mütevazilik kavramı ile doğrudan bağlantılıdır
Sanatçıların megaloman tarafları da olabilir, bunlara birçok kez de şahit oldum. Birçoğu en çok kendisini beğenir. Selda Bağcan da bir röportajımızda en çok kendi sesini beğendiğini, en güzel yorumladığı eserin de 'Ağlama Anne' olduğunu söylemişti. BBC' Türkçe' deki övgü dolu röportajında da "Benimki iddia ediyorum ki benzersiz bir ses, hiç kimseye benzemiyor. 1986 yılında Womad Festivali için davet aldım. Demek ki ünüm çok yaygınmış ki çağırdılar. Yani ben epeydir ünlüyüm. İnternet 70'li yıllarda olsaydı ben şimdi Ay'a falan çıkmıştım! Sesim çok enteresan, kendime de sesim çok enteresan geliyor benim. Bulunmayan, hemen fark edilen, duyar duymaz işte bu Selda Bağcan'dır denilen bir ses. Benim sesim çok farklı. Şarkılarım bir sürü dillere çevrildi. ya dedim bu ağızdan bu ses nasıl çıkıyor? Beden olarak ben ufak tefek yapılıyım. İriyarı birisi değilim ama iriyarı bir ses çıkıyor. Bazen bana seni dinlediğimiz zaman tüylerimiz diken diken oluyor diyorlar. Ben kendi sesimi dinlediğim zaman tüylerim diken diken oluyor. O zaman da ünlüydüm ben. 15 yaşında ünlüydüm. 'Küçük Selda' diye, Ankara'da. Amerikalı aktor Elijah Wood "Selda Bağcan'ın sesini duyunca aklımı kaçıracak gibi oldum" demiş, 20 yaşında ünlü oldum. 40 yaşıma geldim ün gittikçe büyüyor, 50'ye geldik ün gittikçe artyor, dünya çapında oluyorsun. Son 12 yılda çok büyüdü ünüm. Zaten vardı ama üstüne kattı. Doymam lazım, bu ihtiras ne zaman bitecek acaba?" ifadelerini kullanmıştı ama halk sosyal medyadan "Allah herkese Selda Bağcan mütevaziliği versin!" diyerek ti'ye almıştı!. Bostancı Gösteri Merkezi'nde ki bir konserinde de Sevgili Nükhet Duru, "Mütevazi, ama biraz da methetmeyi seviyor. Cımbızcı, cımbızcı!… Birkaç gün sonra benim oğlan şuuruna varmış, 'Anne biz efsaneyi ağırlamışız evde. Çok ünlüymüş, arkadaşım söyledi' diyerek seyirciyi "Efsane, efsane…" diye bağırtmıştı…. Gerçekten de büyük efsane! Normalde kendisini öven sanatçıları Türk halkı sevmez ama demek ki Selda Bağcan'da antipati oluşturmuyor. Çünkü o röportajda 'gaza gelme' diye bir şey yoktu, samimiyet vardı. Yine 2010 Yılında Milliyet gazetesine yaptığımız söyleşide, "ABD'de yapılan 'Dünya Müziğinde Efsane Kadınlar' listesinde 81 kişinin arasında adının yer aldığını Joan Baez, Maria Callas, Edith Piaf'la aynı listede olduğunu duyunca neler hissettiğini sorduğumda yanıtı şöyle olmuştu: "Şok geçirdim diyebilirim. Muğla'da doğacaksın, Van'da büyüyeceksin ve efsane listeye gireceksin. Şok olmadım değil oldum ama küçüklüğümden beri de ailem beni hep şöyle büyüttü: Sen dünya çapında bir şarkıcısın. ve günün birinde insanlar seni mutlaka fark edecekler. ve şimdi o fark etme dönemine geldik."
Son yıllarda Aleyna Tilki ile yaptığı düetlerle magazin basının oldukça ilgisini çeken Selda Bağcan kendisini 'muhafazakar solcu' olarak tanımlıyor, açık giyinmekten utandığını söylüyor. Gerçekten de 2018 yılında Bostancı Gösteri Merkezi'nde protokolde Annemle birlikte izlediğimiz konserde, canım Annem Meryem Sert "Gerçekten de kadın utangaç, o kadar kapalı pantolon ceket giymiş yine kıyafetlerini çekiştirip duruyor" demişti. Bazen çocukça tavırlarını görmüş olsamda onu dev yapan şarkılarından sonra en çok doğallığını ve dobralığını sevmişimdir. Bazen menajerinden mi kaynaklanıyor yoksa egodan mı diye düşünmeden edemediğim durumlar olsa da yeni yetme starlar gibi ortadan kaybolarak ulaşılmaz da olabiliyor. Oysa starlık kavramı 70'li ve 80'li yıllara göre günümüzden çok daha farklıdır. O yıllarda sanatçıya ulaşılmazlık, gizem söz konusuydu. Günümüzde ise sosyal medya, takipçi sayısı, beğeni alma durumları söz konusuyken, özel mesajdan ya da starın yayınladığı fotoğrafın altına yapılan bir yorumla ulaşmak mümkün olabiliyor. Haliyle zaman zaman starlar ve de magazin figürleri eleştirilerde bulunabiliyor, bir kısmı da bu durumları hazmedemeyebiliyorlar. Starların her zaman naif, yumuşak olanlarını sevmek, değer vermek benim şahsi görüşümdür ve genellendiğinde farklı görüşlerin olması da doğal bir durumdur. İlhan İrem gibi medyada çok fazla görünmeden efsane olarak kalmak, yerini ve statüsünü korumak benim nezdimde çok daha değerli ve anlamlıdır. Bu gerçekler ışığında diyebilirim ki; ne mutlu 'zamanın ruhu' demeden, tarzından ve tavrından ödün vermeyenlere, ne mutlu kendisini zamanın ruhuna satmayanlara!.
Sevgili Selda Bağcan da gerek siyasi gerekse müzikal anlamda tarzından ve tavrından ödün vermeyen isimlerin başında geliyor. Kendisini 'Komünist' olarak tanımlasa da ilahi söylemişliği de vardır: "Erler Demine Destur Alalım".
Emel Sayın'ın da seslendirdiği Abdülkadir Meragi'nin 700 yıl önce bestelediği eseri, Selda Bağcan başarılı bir şekilde yorumlamış. 2015 yılında ki söyleşimizde "Atilla İlhan'dan 'An Gelir', Abdulkadir Meragi'den İlahi… Uçlarda mı yaşıyorsunuz?" sorumu sanatçı; "Öyle, uçlardayım ben. Hatta 'Halkım' albümünde bir ilahi daha söyledim, o da çok güzel" diye yanıtlamıştı. Selda Bağcan, 2004 yılında yayınlanan 'Deniz'lerin Dalgasıyım' adlı albümünde de 'Semah – Miraçlama - Tevhid' adlı eseri seslendirmiştir. 'Uğurlar Olsun', 'Yuh Yuh', 'İnce İnce Bir Kar Yağar Fakirlerin Üstüne' gibi protest şarkıların yanı sıra 'Tatlı Dillim', 'Gesi Bağları', 'Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle', 'Çemberimde Gül Oya', 'Adaletin Bu mu Dünya' gibi türkülerle unutulmazlar arasına giren sanatçıdan 2023'te merakla yeni albümünü bekliyoruz.
Umarım 2023 önemli değişikliklerin yaşandığı güzel bir yıl olur. Bu vesile ile herkesin yeni yılını kutlarım.
Mümkün olduğunca kısa tutmaya çalıştığım yazımı Nam Hikmet'in "Güzel Günler Göreceğiz" şiirinin dizeleriyle tamamlıyorum:
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz..
Çocuklar inanın, inanan çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
SELDA BAĞCAN: "HÜCREYE GİRDİM HAPİSHANELER SOĞUK YERLER"
"İFTİRALARLA SUBAYLAR İÇERİYE ATILDI. ORDUNUN VESAYETİNİ KALDIRACAĞIZ DİYE SUBAYLARA İFTİRA ATMAK GÜNAH"
2015 yılında '40 Yılın 40 Şarkısı' albümü vesilesi ile efsane sanatçı Selda Bağcan ile Tarabya da evinde konuşmuştuk. Kedileriyle mutlu bir hayat süren sanatçı ile hapishane günlerinden, yakın tarihimizde yaşanan konulara geniş bir yelpaze de konuşmuştuk. Vatan gazetesinde yayınlanmayan kısımları sizler için ilk kez Berfin Bahar dergisinde yayınlıyoruz.
Yurt dışında festivalden festivale koşan ve The Times gazetesinin 81 efsane sanatçı listesine giren Selda Bağcan, 'Yüzüklerin Efendisi'nin Frodo'su Alijah Wood'un ilgisine şaşırmadığını belirterek yabancıların ilgisinin her zaman kendi üzerinde olduğunu söyledi. Sanatçı "İnce İnce Bir Kar Yağar", "Yaz Gazeteci", "Yaylalar" ve "Mehmed Emmi"yi yurt dışında festivalllerde yabancılar benimle birlikte Türkçe söylüyor…" diyor.
"40 Yılın 40 Şarkısı" albümünün bu kadar çok ilgi görmesinin sebebi ne?
'Yalan Dünya', 'Sivas Ellerinde Sazım Çalınır', 'Çemberimde Gül Oya', 'Tatlı Dillim', 'Sarı Saçlım Mavi Gözlüm', 'Uğur'lar Olsun', 'Deniz'lerin Dalgasıyım', 'Güvercinleri de vururlar' gibi klasikler ile yasaklı yıllara denk gelen şarkıların olması.
-Albümün ikinci bölümü benim için büyük sürpriz oldu. Atilla İlhan'ın 'An Gelir' şiiri ile Azerice okuduğunuz bir türkü ve bir de ilahi var…
-Her kesime hitap eden eserler olmasına büyük özen gösterdim. Atilla İlhan'ın 'An Gelir' şiiri benim çok sevdiğim bir şiirdir, 1988 yılında yaptım o besteyi, 'Özgürlük ve Demokrasi'yi Çizmek' albümümde yer aldı. Abdulkadir Meragi'nin "Erler Demine Destur Alalım" ilahisi de çok meşhurdur, o eseri de Emel Sayın'dan geçtim.
"ORDUNUN VESAYETİNİ BİTİRECEĞİZ DİYE SUBAYLARA İFTİRA ATMAK BÜYÜK GÜNAH"
-Son röportajlarınızdan birinde "12 Eylül de bile böyle bir iftira yoktu, yaşadığımız dönem 12 Eylül'den daha beter" demişsiniz…
-İftiralarla subaylar görevlerinden alındı, içeriye girdiler. Ergenekoncu diye içeriye attılar. Öyle bir örgüt olmadığı gibi, öyle bir şey de yok! O insanlara yazık değil mi, 4-5 sene kaldılar içeride… Ne oldu? Nedamet getirip çıkardılar dışarıya! Anayasa mahkemesine başvurdular, binbir güçlükle çıktılar. Böyle bir vicdan bilemiyorum, nasıl bir vicdan, ben bunu çözemiyorum. Suçsuz olduklarını bile bile sırf askeri vesayeti kaldıracağız diye yaptılar. Sen iftira atmadan da yapabilirdin bunu. Yasalar çıkarırsın, mesafe koyarsın araya. Ordu'nun vesayetini bitireceğiz diye subaylara iftira atmak günah.
- Kuddusi Okkır gibi gözleri açık gitti bazıları yatağında…
-Tabi, tabi gözleri açık gitti. Ne eziyet çekti insanlar kim bilir orada içeride. Ben hapse girdiğim için biliyorum, oralar bildiğiniz gibi değil. O kadar soğuk yerler. Yaşlı başlı insanlar titreşe titreşe mafholdu.
"HÜCREYE GİRDİM, HAPİSHANELER SOĞUK YERLER"
-Siz neler yaşadınız hapse girdiğinizde?
-Herkes benzer şeyler yaşıyor. Bir defa rahat değil, soğuk. Kimseyle görüşemiyorsun, sıran geldiğinde soyadın tutarsa görüşüyorsun. Siyasi mahkumdum ben de. Bir avukatın ile görüşebiliyorsun, bir de soyadı tutması lazım.
-Şimdi lüks adliyeler yapıldı, gerek Bakırköy'e gerekse Çağlayan'a. Hiçbir şey değişmedi mi?
-Hayır lüks adliyeler değil de, o alt katlar o kadar soğukmuş ki… Onu giren bilir. Aç bırakır yemek vermez, tuvalete götürmez. Neredeyse altına yapacak gibi olursun… Ben 1. Şube'de kaldım, hücrelerde. Bir kapattılar üstüme kapıyı, hücre düşün hiçbir şey yok! Beton, taş her yer, küçücükte bir şey, tuvalete götürmediler. Ben de çöp kutusuna işedim. Eziyet yapacaklar ya illa ondan götürmüyorlar. Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan'a soracaksın ne çektiler orada!
"HERŞEYE RAĞMEN, HER KİM OLURSA OLSUN, EZİYET YAPILDIĞI ZAMAN ÇOK ÜZÜLÜYORUM"
-O kararları veren Savcı Zekeriya Öz'e o dönem zırhlı Mercedes verildi, sonrasında tabi yurt dışına kaçtı… Bu çelişkileri nasıl buluyorsunuz?
-Her şeye rağmen ben herkese yapılan eziyete üzülüyorum, kim olursa olsun. Subaylara, gazetecilere, polislere, savcılara, hakimlere, avukatlara, yapılan tüm haksızlıklara üzülüyorum… Binlerce polisin yeri değişti. Bu insanlara eziyet edildi. Kim olursa olsun, ne yaparsa yapsın, birilerine eziyet yapıldığı zaman çok üzülüyorum.
-"Üç kez hapse girdim" dediniz. O günler ile bugünleri kıyasladığımızda bugün yaşananlar daha mı ağır?
-Şimdi girmediğim için o kıyaslamayı bilmiyorum ama maphus değişmez, maphus mahpustur! Meşakkatli ve zordur, banyo yapamazsın, soğuktur, çamaşır haftada bir gelir evinden. Bir de ne zaman çıkacağını bilmiyorsun, en kötüsü o belirsizlik. Yargılama uzun uzun sürecek ve ne yapacakları belli değil.
"KOALİSYON ŞART"
-Geçmiş yıllarda Türkiye çok koalisyonlar ile tanıştı, yeniden koalisyon hükümeti kurulur mu?
-Koalisyon şart diyorum, hani 'eğitim şart' derler ya... (gülüyor) Şu an geldiğimiz durumlar çok kötü. Ancak koalisyonla, taraflar birbirine ılımlı yaklaşırsa Türkiye düzlüğe çıkacak.
"BEDELLİ ASKERLİK TÜRKÜSÜ BİLE VAR.."
-Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Ben kimsesizlerin kimi, garip gurabanın kimi" olarak göreve geldim dedikten sonra bedelli askerliği onaylamasına ne diyorsunuz?
-Bu zaman zaman olur politika icabı, siyasiler fikir değiştirebilirler. Bütün partiler böyle kararlar alabilirler siyaset icabı. Çok yığılma var ise orduda, para da yoksa onlara bakacak, bedellide arıyorlar çözümü.
-Ama fakirin çocukları gidiyor o zaman vatan kurtarmaya…
-E tabi, Osmanlı'dan beri bu böyle yalnız, bedelli askerlik var. Neden var, para yok onlara bakacak! Hatta böyle türküler var; (türkü okumaya başlıyor)
"-Hasan Kalesi'nden bindim vapura, Hasan Kalesi'nden bindim vapura… Gardaşlarım yoktur bedel yatıra, gardaşlarım yoktur bedel yatıra… ya ben ağlamayam, kimler ağlasın… ya ben ağlamayam kimler ağlasın…" Bu bir Hakkari türküsüdür. Şehit düşmüş Hasan Kalesi'nde, kardeşleri olmadığı için, bedel yatıranım yok diyor!
-Yani olan her zaman garip gurabaya oluyor…
-Her zaman öyle.
-Peki profesyonel askerlik olsa daha mantıklı değil mi?
-Tabi, bütün dünyada öyle aşağı yukarı. Şimdi oraya gidiyor zaten…
-Terör olayları bitmek bilmiyor... Çok sayıda şehit verdik...
-Bütün partiler aklını başına toplayarak, acil olarak sağduyulu davranıp çözüm bulmalı. Bu terörü mutlaka durdurmalıları lazım, ama öyle ama böyle.
"İLK 20 YAŞIMDA AŞIK OLDUM"
-İlk kaç yaşında aşık olmuştunuz?
-20 yaşımda üniversiteye giderken. Olmaz olsun diyecektim de neyse… Fakat lisede, ortaokulda, lisede ben hep hocalarıma aşık olurdum platonik olarak. Hepsinin çocukları bile benden büyüktü. Fiziksel bir aşk olamazdı, platonik. Ama bu bütün kız çocuklarında vardır, öğretmenlerine aşık olurlar.
"GENÇLER ÖLSÜN DEMEDİM"
-'Gezi yeniden daha organize olmalı' demişsiniz… Bu yanlış mı anlaşıldı?
-Yanlış anlaşıldı. Daha disiplinli, daha partileşerek yapılması lazım dedim, 'Vaay gençler ölsün' dedi, yazdılar. ya bunu kim söyleyebilir Allah aşkına "gençler ölsün" diye... Benim ağzımdan bunu söylettiler, ne kadar ayıp. Söylediklerimizi çarpıtabiliyorlar.
-Cumhuriyet gazetesine verdiğiniz röportaj mı?
-Yok genel söyledim, tetikçi gazeteler yazdılar.
-Akit gazetesi "Şerefsiz" diye başlık atmış, üzüldünüz mü?
-Ben 'Şerefsiz' diyerek dalga geçmiştim onlar ciddiye almışlar. Mesele orada… Ben dalga geçtim, ironi yaptım, onlar o söylediğimi ciddiye almışlar.
-Yapmak isteyipte yapamadığınız bir şey kaldı mı?
-Valla kalmadı desem yeridir. Dünyada da 81 efsane sanatçı arasına girdim daha ne olsun. Herkes onu ister bu da bana nasip oldu. Kendiliğinden oldu, bu ne güzel bir şey.
Son Dakika › Magazin › Acının ve İsyanın Sesi Selda Bağcan - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?