AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İslam hiç kimsenin tekelinde değildir. Hizmet etmek, yardımlaşmak, paylaşmak, eğitim, bilim, talebe yetiştirmek gibi kavramlar, insani kavramlardır; hiç kimsenin, hiçbir örgütün ipoteği atına giremez" dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, cumartesi günü iki önemli toplantıya katıldığını belirterek, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından İslam Ansiklopedisi'nin tamamlanması vesilesiyle düzenlenen törende çok sayıda alim, bilim insanı, yurt içinden ve dışından katılanlarla bir araya geldiğini söyledi. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı'nın 30 yıllık çalışmanın ardından muhteşem bir eseri ve medeniyet birikimini insanlığın hizmetine sunduğunu kaydeden Erdoğan, hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür etti.
Cumartesi akşam saatlerinde Milli İrade Platformu tarafından düzenlenen ve 150 sivil toplum kuruluşunun katıldığı yemeğe iştirak ettiğini anlatan Erdoğan, eğitim, bilim, insan yetiştirme, yardımlaşma, dayanışma gibi alanlarda çok başarılı çalışmalar yapan dernek, vakıf sendika, işçi ve işveren örgütlerinin böyle bir buluşma vesilesiyle belki de ilk kez bir araya geldiğini vurguladı. Erdoğan, "Cumartesi akşamı bir araya gelen 150 sivil toplum teşkilatı, cemiyetimizin çok farklı kesimlerini temsil ediyor. Hemen hepsi fikirleri, yöntemleri, tarz ve üsluplarıyla birbirlerine göre farkılık arz ediyorlar ama hepsi milli ve manevi değerlerimize sahip çıkma, onları yayma ve yaşatmada aynı hedefe bakıyorlar" dedi.
Dershaneler tartışmasının ardından Hükümet'e yönelik insafsız saldırı başladığında bu STK'ların gazetelere ilan vererek insafsız saldırıya karşı iki ayrı bildiri yayınladıklarını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Cumartesi akşamı bu 150 teşekkülün gazetelerde dile getirdiği hissiyatı, bir kez de o salonda dile getirdiklerini gördük ve bundan da çok gerçekten çok mütehassıs olduk. Tıpkı aziz milletimiz gibi, milletimizin temsilcileri olan sivil teşekküllerin 17 Aralık darbe girişimi çok iyi tespit ettiklerini, saldırının asıl niyeti ve asıl hedefini çok iyi keşfettiklerini görüyoruz. Bu 150 teşekkülün, vakfın paylaştığı ortak hissiyat şu: Bir hareketin kendi ülkesine karşı bu kadar hasmane, bu kadar haince tavır sergilemesi karşısında vakıflarımız, derneklerimiz, sendikalarımız ciddi rahatsızlık duyuyorlar ve bunu da ifade ediyorlar. İslam hiç kimsenin tekelinde değildir. Hizmet etmek, yardımlaşmak, paylaşmak, eğitim, bilim, talebe yetiştirmek gibi kavramlar, insani kavramlardır; hiç kimsenin, hiçbir örgütün ipoteği atına giremez. Herkesi dışlayan, herkesi horlayan bir hareket tarzına asla bürünemez. Hele hele hizmet teşekkülü iddiasındaki hareketlerin işi gücü bırakarak adeta bir siyasi parti gibi davranmaları, birtakım şantajlarla, birtakım çirkin görüntü ve ses kayıtlarıyla anılmaları asla kabullenilemez."
-"Örgütün üst yönetimi farklı yollara sapmış"
Erdoğan, Hazreti Peygamber'in de Hazreti Kur'an'ın da hiçbir hareketin, hiçbir oluşumun istismar edemeyeceği, üzerine ipotek koyamayacağı, herkesin ortak kutsal değerleri olduğunu ifade etti. Erdoğan, "Yakın dönemde yaşamış, ömrünü ülkesinin zindanlarında geçirmiş, zindanlarda ömür tüketmek pahasına dik durmuş, ülkesinde durmuş insanların, bilim insanlarının da gönül insanlarının da istismarı bizim kabul edebileceğimiz bir tavır değildir" dedi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu malum örgütün mensuplarına, samimiyetle, safiyane olarak, bu örgüt içinde yer alan kardeşlerime özellikle seslenmek istiyorum: Bu örgütün yönetimiyle mensupları arasında maalesef, çok büyük bir farklılık olduğu net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Örgütün tabanındaki mensupları samimi niyetler taşırken, böyle hareket ederken, son derece açıktır ki örgütün üst yönetimi farklı yollara sapmış, farklı hesapların, farklı gaye ve gayretlerin içine girmiştir.
Hizmet aşkı ile hareket eden, hizmet aşkı ile yollara çıkan, hizmet aşkı ile kıtaları aşan nice samimi kardeşimize rağmen, bu örgüt maalesef gitmiş uluslararası çevrelerin Türkiye düşmanlarının, büyük Türkiye hasımlarının maşası olmayı tercih etmiştir.
Binlerce insanın gayreti, cehdi, mücadelesi uluslararası karanlık çevrelere adeta peşkeş çekilmiştir. Bu örgütün mensubu tüm arkadaşlarımızı bir anlık durmaya düşünmeye ve muhasebeye davet ediyorum. Kutsal Kitabımız Kuran'ı Kerim'in en çok hatırlattığı, en çok sorduğu sorulardan bir tanesi 'akletmez misiniz?' Hiçbir kardeşim, hiçbir vatandaşım, en başta kendi iradesine ipotek koydurmasın.
Hiçbir kardeşim, siyasi parti olmadığı halde, siyaset yapan kapalı örgütlerin aldatmasına gelmesin, aldanmasın. Şu anda Anadolu'da, Trakya'da dünyanın birçok yerinde şahsımın, yol arkadaşlarımın, partimizin ve hükümetimizin aleyhine akla hayale gelmedik tezviratlar yapılıyor.
Biz bir siyasi partinin mensuplarıyız. Bizim her işimiz, her hareketimiz şeffaftır, milletin önündedir. Bizim söylediklerimiz milletin önündedir. Bizim yaptıklarımız, tavrımız, yapacaklarımız ve politikalarımız milletin önündedir.
Terör konusunda, yolsuzluk konusunda, milli birlik ve kardeşlik süreci konusunda, iç ve dış politikamız konusunda, şeffaf olarak milletin önündeyiz. Seçimlerde de çıkıp milletin önünde kendimizi muhasebeye çekeceğiz. İşte şurada iki ay kaldı. Milletin önüne çıkmayanların, milletin önünde kendisini muhasebeye çekemeyenlerin, şeffaf değil kapalı olanların teşkilatlarına benim hiçbir kardeşim kulak asmasın."
-"En büyük hırsızlık milli irade hırsızlığıdır"
Erdoğan, hırsızlığın, yolsuzluğun her türlüsünün kötü olduğunu, ancak en büyük hırsızlık ve yolsuzluğun, milli irade hırsızlığı olduğunu vurguladı.
Milli iradeyi çalmaya kalkışan birinin, başkalarına yolsuzluk ithamında, iftirasında bulunamayacağına dikkati çeken Erdoğan, "17 Aralık'ta milli iradeyi gasbetmeye çalışanlar, yolsuzluğun izini süremezler. 27 Mayıs'ta, 12 Mart'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta milli iradenin çalınmasına göz yumanlar; bu hırsızlığa, bu soygunlara alkış tutanlar, bugün çıkıp da bize yolsuzluk çamuru atamazlar. CHP 27 Mayıs'ta mill iradenin gasbedilmesine alkış tutmuş, destek vermiş ve o günden bugüne de çalmanın, çırpmanın, yolsuzluğun ve hırsızlığın adresi olmuştur. Bize yolsuzluk iftirası atan, bu kaybedenler lobisine buradan bir kez daha söylüyorum: Eğer yolsuzluk yapan görmek istiyorsanız, lütfen gidin aynaya bakın" diye konuştu.
Erdoğan, grup toplantısını dinleyen bir vatandaşın, "BBC de görmüyor Sayın Başbakanım" diye seslenmesi üzerine, "Sadece BBC mi? Wall Street Journal... Bu gazetelerin patronları kimler? Bu gazetelerin patronlarının sahipleri kimler? Geçenlerde İngiltere'de benzer şeyi yaptılar. Cameron hemen gazeteleri kapattı. Ondan sonra Amerika'dan vurmaya başladılar. Zihniyet aynı. Bu zihniyeti iyi tanımamız, iyi bilmemiz lazım. Bunlarla kim ortak hareket ediyor? Kimler ortak davranıyor? Bunu çok iyi takip etmemiz lazım" dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kardeşlerim, bu ülkede milli iradeyi her zaman bunlar çaldılar. Yetmedi, bu ülkenin kaynaklarını, bu ülkenin enerjisini bunlar hortumladılar. Hiçbir zaman bunların hesapları, bunların defterleri kontrol edilmedi. Gözden geçirilmedi. Şimdi kontrol edilmeye başlanınca, hoplamaya başladılar.
Bakkal dükkanının defterleri kontrol edilecek, Maliye 'Ben kontrolümü yaptım...' Zaten 'Bunların toplam ödediği vergi nedir?' diye sorsanız, yüzde 10, yüzde 15... Onu incelesen ne yazar incelemesen ne yazar. Yüzde 85 öbür tarafta. Asıl bu yüzde 85'i inceleyeceksin. Dürüst olan, samimi olan alkışlanır; ama kaçak varsa kusura bakma, orada da gereği yapılır.
Şu anda Maliye bunları yapmaya başladı diye 'Büyük sermayeye gözdağı veriliyor...' Bizim büyük sermayeye gözdağı vermek diye bir derdimiz yok. Biz diyoruz ki büyük sermaye düzgün davransın, samimi davransın. Ülkesini kalkıp da yurt dışına şikayet etmek... Onları koy bir tarafa. Sen işini düzgün yap. İşini düzgün yaptığın sürece biz değerlendiririz. Ama yamuk yumuk varsa kusura bakma orada da hesabımız var.
Şu anda bize yolsuzluk iftirası, rüşvet iftirası atanlar, aslında çok büyük bir soygunu, milli irade hırsızlığını örtmek çabasının ve telaşının içindeler. Belli kapalı oda toplantılarını şu anda yürütenler de onlar. Ne için? Dertleri şu: 'Bizi rahatsız etmeyecek bir iktidar gelsin. 'Bu seçim zaten yerel seçim. Buradan o beklediğiniz neticeyi alamayacaksınız. 30 Mart'ta da yine AK Parti, sandıklardan evelallah gümbür gümbür, ülkeyi aydınlatmaya geliyor, gelecek."
-"Meşruluğumuzu milletten alıyoruz, sizden almıyoruz"
Bir gazetenin bugünkü manşetine dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
"Bugün bir gazete, 'en çok satan gazete', manşet atıyor. Güya ben, Anamuhalefet'in İstanbul adayından çekinmeye başlamışım. Onun için dosyayı açıklamışım. Şimdi burada çok açık bir şey söylemek zorundayım. O gazetenin patronu İstanbul Hilton Otel'in yanındaki bahçeye, inşaat yapabileceği düşüncesiyle onun özelleştirilmesine girmişti. Ama Büyükşehir Belediyemiz, buna müsaade etmiyor. Bu sefer gitti Şişli Belediyesi ile anlaşma yoluna. Şişli Belediye Başkanı çünkü bu işlerde mahirdir. CHP'de ihraç edilirken de bu tür klasör veya klasörler nedeniyle ihraç edilmedi mi? Yolsuzluk dosyası, yolsuzluk klasörü diye Anamuhalefet'in Genel Müdürü o zaman onun önünde pozlar vermedi mi?
Hesap şu: Acaba İstanbul'u alabilir miyiz? Kulisler yapıldı, bir yerlerde biraraya da gel. İstanbul'u alamazsınız. İstanbul sizin ne olduğunuzu biliyor. Alamayacak.
'Acaba alabilirsem, o zaman ben bu oteli büyütebilir miyim?' diyor. Büyütemeyeceksin. Niye? Onun üstünde bir de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı var. O yine bunu kontrol eder ve burada çevre katliamında sana müsaade etmez. Kim çevreci, kim çevreci değil, bunlar ortaya çıktı, çıkıyor.
Türkiye'de artık milletin emanetine, hazinesine, özellikle de milletin iradesine canı pahasına sahip çıkan bir iktidar var. Biz meşruluğumuzu milletten alıyoruz, sizden almıyoruz. Siyasetin de demokrasinin meşruiyet zemininde yürütülmesi için azami dikkat gösteriyoruz.
Bir kısım devlet kurumları içine sızan şebekelerin, çetelerin, millet iradesini gasbetmesine demokratik meşruiyeti sakatlamasına izin vermeyeceğiz.
Demokratik bir ülkede, ülkenin en temel sorunlarında kararı, meşru siyasi aktörler verir. Bu ülkenin, temel sorunlarında, mesela dershaneler meselesinde, mesela terör meselesinde, çözüm sürecinde, Suriye meselesinde karar hakkı meşru hükümette değil de birkaç polisin, savcının elinde mi olacak? Terör meselesinin nasıl halledileceğine siyaset değil de yargı mı karar verecek? MİT'in çalışmalarını millet değil, milli irade değil yargı mı belirleyecek?
Tarafsızlığını yitirmiş, adeta karanlık örgütlerin dümen suyuna girmiş, milletin çıkarlarından çok örgütün çıkarlarını gözeten bir kısım yargı, millet adına karar verebilir mi? Bakın, 'bir kısım' diyorum. Biz yargının bağımsızlığı mücadelesini referandumda sağladık. Ama bir şey daha söyleyeyim, yargı sadece bağımsız değil, aynı zamanda tarafsız olacak. Hem bağımsız, hem tarafsız. Biz yargıyla değil, yargı içine sızmış, yargı mensuplarını da baskı altına alan, onlara da şantaj yapan, yargının tarafsızlığına gölge düşüren bir örgütle mücadele ediyoruz."
- TBMM
Son Dakika › Politika › AK Parti TBMM Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?