CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Anayasa Mahkemesi Başkanı, bu halk oylamasının şaibeli olduğunu, meşruiyetinin olmadığını, Anayasa Mahkemesinin 55. kuruluş yıl dönümünde gayet net ve açık bir şekilde ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın bu duyarlılığı için kendisine teşekkür ediyorum." dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP Parti Meclisi (PM) toplantısının açılışında, toplantıya gelmeden önce Anayasa Mahkemesinin 55. kuruluş yıl dönümü toplantısına katıldığını bildirdi.
Yüksek mahkemeyi kendilerinin de kutladığını belirten Kılıçdaroğlu, adaleti dağıtan her kuruma saygı gösterilmesinin herkesin ortak görevi olduğunu söyledi.
"Yargıç görevini yapıp, adaleti dağıttığı sürece, haklıyı ve haksızı ayırdığı sürece başımızın üstünde yeri vardır." diyen Kılıçdaroğlu, bunun aynı zamanda adalet kurumuna saygının da bir gereği olduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Anayasa Mahkemesi verdiği kararlarla sadece Türkiye için değil, dünya için de örnek olabilecek karar verebilmeli ve bu kararları toplumun her kesimine yansıtabilmelidir. Adalet kavramı temel olarak hukuk kurallarına uymayı esas alır. Dolayısıyla hak, hukuk ve adalet kavramları hem birbirini tamamlayan kavramlardır hem de aynı zamanda toplumsal birlikteliği sağlayan, adaleti sağlayan temel kavramlardır. Aynı zamanda adalet bütün inançların da ortak temelidir. Adaleti hukuk kuralları içinde gerçekleştirirsek bir sorumuz yoktur. Hukuk kurallarının varlık nedeni de hepimizin belli kurallara uymasını sağlamaktır. O kurallardan saptığınızda karşınızda adaleti bulmanız demektir. YSK'nın da adaletli davranması, adalet ölçüleri içinde karar alması hepimizin ortak arzusudur."
Anayasa'nın 67. maddesine göre "seçimler ve halk oylaması yargı yönetim ve denetimi altında yapılır" dendiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Yargı yönetimi altında yapılır demesi idari kararlarla, yönetimle ilgilidir. Yönetimle ilgili yanlış kararlar aldıkları için Danıştaya gittik, denetim yönünde ise yargısal bir karardır, o da bekleniyor zaten." diye konuştu.
YSK'nın varlık nedeninin adaletli bir seçimin gerçekleşmesini sağlamak olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, eğer bir yasada hakime takdir yetkisi verilmişse bunun anlaşılacağını bildirdi.
Kılıçdaroğlu, şu görüşlere yer verdi:
"Eğer yasanın ilgili maddesinde çok açık bir hüküm yoksa hakim kendini yasa koyucunun yerine koyarak yasanın özüne uygun olarak karar verir. İçtihatların varlık nedeni de budur? Hakim kendini TBMM'nin yerine koyarak oturur bir karar verir. Buna da kimse itiraz etmez. Ama eğer bir yasada çok açık ve net bir hüküm varsa, hiçbir yoruma açık değilse o yasa maddesine yargıcın uyması gerekir. Söz konusu açık hüküm olabilir ki Anayasanın ilgili maddesiyle çelişiyorsa, hakime şöyle de bir yetki verilmiştir; anayasanın ilgili hükmüyle çelişen maddeyi hakim arzu ederse AYM'ye taşıyabilir."
"Hiçbir yoruma yer vermeyecek kadar açık"
YSK'nın yönetim görevini yaptığını aktaran Kılıçdaroğlu, ancak yönetim görevini yaparken yasaların açık hükmünü çiğnediğini belirtti.
Seçim Kanunu'nun 98. maddesinin hiçbir yoruma yer vermeyecek kadar açık olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bu maddede "Üzerinde ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü bulunmayan zarflar geçersiz sayılır." dendiğini aktardı.
Kılıçdaroğlu, burada hakime verilen bir yetki olmadığını vurgulayarak, "Mühürsüzse geçersiz sayacaksın, bu kadar açık. Bu açık hükme rağmen neden mühürsüz zarflar geçersiz sayıldı? Bunun cevabını henüz almış değiliz." ifadesini kullandı.
Seçim Kanunu'nun 101. maddesinde ise "Arkasında sandık mührü bulunmayan oy pusulaları geçersizdir" dendiğini belirten Kılıçdaroğlu, burada da kanunun son derece açık ve emredici olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Hangi gerekçeyle mühürsüz zarflar, oy pusulaları geçersiz kabul edildi? Kendi yayınladıkları genelgelere aykırı olarak, ne zaman? Saat 17.00'den sonra. Yani doğuda sandıklar açıldıktan, bazıları sonuçlandıktan sonra. Bir kişinin başvurusu üzerine. AKP'nin YSK temsilcisinin başvurusu üzerine alelacele toplanıyorlar, geçersiz sayılması gereken bütün oyları geçerli sayıyorlar. Konuşmamın başında bugün AYM'nin 55. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla törene katıldığımı söyledim. Sayın Zühtü Arslan, AYM Başkanı'nın bugün yaptığı konuşma, o konuşmadan bir paragrafı okuyorum; (Anayasa koyucunun, lafzı, anlamı ve amacı bakımından açık bir şekilde düzenlediği kuralları yorum yoluyla değiştirmek, esasen mahkeme eliyle anayasa değişikliği yapmak anlamına gelir. Bunun da yargısal aktivizm ve meşruiyet tartışmasına yol açacağı her türlü izahtan varestedir.) "
"Kendisine teşekkür ediyorum"
Seçim Kanunu'nun 101'nci maddesinde "arkasında sandık mührü bulunmayan oy pusulaları geçersizdir" dendiğini tekrar hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Siz bunu hangi gerekçeyle değiştiriyorsunuz?" diye sordu.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Anayasa Mahkemesi Başkanı, bu halk oylamasının şaibeli olduğunu, meşruiyetinin olmadığını, Anayasa Mahkemesinin 55. kuruluş yıl dönümünde gayet net ve açık bir şekilde ortaya koymuştur. Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın bu duyarlılığı için kendisine teşekkür ediyorum." dedi.
Bunu söyleyenin bir siyasetçi, bir parti genel başkanı, sıradan bir hakim olmadığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, bunu söyleyenin Anayasa Mahkemesi Başkanı olduğunu tekrarladı.
"YSK'nın bu kararları alan hakimleri kimden talimat aldılar?" sorusunu yönelten Kemal Kılıçdaroğlu, "Yasanın açık hükmüne rağmen farklı yorumlayarak geçersiz oyları geçerli kabul etmeleri talimatını kimden aldılar? Bunu açıklamak zorundalar. YSK'nın bu kararı demokrasi tarihimizin kara bir sayfasıdır. O nedenle mühürsüz seçim diyoruz buna, altında mührü olmayan oyların geçerli kabul edilmesini asla doğru bulmuyoruz. Meşru değildir. Seçim gayrimeşru bir sürecin içine sokulmuştur." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, kalemini ve vicdanını satmayan kişiye hakim denileceğini belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Yasalara uygun davranan kişiye hakim denir. Adaleti çıkarı için kullanan kişiye hakim denmez. Şu soruyu sormuştum; 'Yasanın açık hükmünü çiğneyin korkmayın, biz arkanızdayız' diyen irade size milletvekilliği sözü mü verdi? Bunun cevabını almış değiliz. Hakim, güç karşısında boyun eğmez. Onurlu, vakarlı duruşundan asla ve asla ödün vermez. Hakim üstünlerin hukukunun bir oyuncağı olmaz. Hukukun üstünlüğünü savunur bir hakim, egemenlerin değil. Hakim, egemenlerin himayesine sığınmaz. Hakim egemenlerin himayesinde çay toplamaya gitmez. Hakimlik mesleğinin onuruna gölge düşürdüler. Asla kabul edilemez, asla. Bir Allah'ın kulu çıkıp bize bunu anlatmak zorundadır. Bunları yapanlara hakim denmez. Cübbe giymelerini de doğru bulmuyorum. Gidip bir siyasi partinin cübbesini giyebilirler, siyasete girebilirler. (Ben siyasetçi değilim, cevap vermiyorum) diyor. Sen artık bir siyasetçisin kardeşim. Sen yargıç değil, hakim değilsin. Sen o cübbeyi giymeye layık değilsin. Yasanın bu kadar açık hükmünü ihlal ediyorsan, çiğniyorsan sen halk oylamasına meşruiyet kazandıramazsın. Gayrimeşru bir halk oylamasının tek nedeni sensin."
"Evet oyu kullanan da rahatsız"
Kemal Kılıçdaroğlu, "Bütün vatandaşlarımıza şunu söyledik 'Gidin, oy kullanın, sandıklara biz sahip çıkacağız.' Vatandaşlarımız gittiler, oylarını kullandılar, sandıklara sahip çıktık, sandıklarda oy hırsızlığı olmadı, kimsenin oyu çalınmadı ama geriye dönüp bir baktık ki YSK çalınmış. Çalınan oylar değil, çalınan YSK'dır, iradesi çalınmıştır ve ipotek altına alınmıştır." diye konuştu.
Bunun toplumun her kesimine anlatılması gerektiğine değinen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Diyorlar ki bize, 'Efendim bitti mesele, niye, hangi gerekçeyle itiraz ediyorsunuz?' Dünyanın gerekçesi var. Sandığa gidip oy kullanan 49 milyon 799 bin 163 kişinin hakkını kim savunacak? O YSK'daki hakimlere sormuyorum ben bunu. Onlarda vicdan olmadığı için, onlar ahlak yoksunu oldukları için onlara sormuyorum ben bu soruyu. Ben bu soruyu evet, hayır oyu kullanan vicdanlı bütün vatandaşlarıma soruyorum. Bunların hakkını kim koruyacak, kim savunacak bunların hakkını? 'Bu haksızlık karşısında susun, konuşmayın, kabul edin.' diyorlar. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, biz susmayacağız. Haksızlığın üzerine üzerine gideceğiz. Bu bizim insani, ahlaki görevimizdir. Hukukun üstünlüğüne inandığımız için biz bunu yapmak zorundayız. İnsana ve onların inançlarına saygı duyduğumuz için biz bu itirazları yapmak zorundayız."
Kılıçdaroğlu, bu durumdan sadece "hayır" oyu kullananların değil, "evet" oyu kullanan vatandaşların da rahatsız olduğunu savundu.
"Söylediği sözün arkasında durmak zorunda"
Adaletli bir seçimin olmasını "hayır" oyu kullananın da "evet" oyu kullananın da istediğini belirten Kılıçdaroğlu, Anayasa'nın 67. maddesine göre seçimleri adaletli yapması gereken bir kurumun, adaletsiz bir sürece imza atması durumunda vereceği hesabın olduğunu bildirdi.
Hiçbir kurumun imtiyazı ve ayrıcalığının olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, kimsenin, "Ben hiç kimseye hesap vermem" diyemeyeceğine işaret etti.
Referandum sürecinde "Anayasalar toplumsal uzlaşma belgeleridir. Bir toplumda yaşayan bütün bireylerin hak ve hukukunu gözetir, güvence altına alır. Bir anayasanın meşruiyeti de buradan kaynaklanır. Toplumsal uzlaşma belgesi niteliğindeyse, o anayasa meşruiyet kazanır." dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, alınan oylarla bir anayasanın meşruiyet kazanamayacağını ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, "Eğer öyle olsaydı, 12 Eylül darbe anayasası yüzde 91,4 oranında kabul oyu almıştı ama kabul oyu aldığının ertesi günü o anayasanın meşruluğu hep tartışma konusu olmuştur. Neden? Çünkü meşru bir zeminde, eşit koşullarda bir referandum yapılmamıştır. Bu anayasa değişikliğinde olduğu gibi." dedi.
Kılıçdaroğlu, Başbakan Binali Yıldırım'ın 25 Temmuz 2016'da yaptığı bir açıklamada, "Yapacağımız bir değişiklik, sistem değişikliği, anayasa değişikliği toplumun yüzde 100'ünü değilse bile büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım. Onların kabul edeceği bir metin olması lazım." dediğini aktararak, "Binali Bey sanıyorum bugün de aynı düşüncede olmak zorundadır. Eğer başbakanlık koltuğunda oturuyorsa, anayasaların ne kadar önemli metinler olduğunun farkındaysa, bu söylediği sözün herhalde arkasında durmak zorundadır." görüşüne yer verdi.
"Toplumun vicdanı kabul etmiyor"
"Eğer bir anayasa değişikliği, toplumun yüzde 50'sinden fazlasıyla 'hayır' oyuyla karşılaşıyor ve YSK kararı ile 'evet'e dönüştürülüyorsa, gayrimeşru bir zeminde, toplumun en az yüzde 50'sinin kabul etmediği bir anayasa değişikliği kabul edilemez. Toplumun vicdanı bunu kabul etmiyor." diyen Kılıçdaroğlu, değişikliğin bir uzlaşma belgesi değil, ayrışma belgesi olarak gündemde olduğunu savundu.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyacının olduğunun altını çizerek, köklü, nitelikli, herkesin üzerinde görüş birliğine varabileceği bir anayasa değişikliğine Türkiye'nin ihtiyacının olduğunu belirtti.
Bu anayasa değişikliğiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin yönetilemeyeceğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Önümüzdeki günlerde bunun çok somut sonuçlarını göreceğiz. Hem OHAL koşulları olacak hem haksız bir süreçte referandum olacak, bütün bunlara rağmen vatandaşın en az yüzde 50'si 'hayır' diyecek, YSK'ya operasyon yapacaksınız, kanunsuz kararlar alınacak, o kanunsuz kararlara dayanarak anayasa değişikliğini meşru sayacaksınız. Dünyanın hangi demokrasisinde böyle bir süreç meşru görülür? Bana bir örnek versinler." dedi.
Başbakan Yıldırım'ın 28 Kasım 2016'da ise "Başkanlık referandumu öncesi OHAL kaldırılmış olacak. 'OHAL'de seçime gidildi.' dedirtmeyiz." dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Hangi koşullarda gittik anayasa değişikliğine? OHAL koşullarında. Dün ne söylüyordu, bugün ne söylüyor. Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Bu ülke hepimizin." ifadesini kullandı.
"Sonuç alıncaya kadar gideceğiz"
"Evet" oyu kullanan vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, "Sizin kullandığınız oylara her zaman saygı duydum. Hangi gerekçeyle olursa olsun, gerekçenizi dahi sorgulamadım. Her vatandaşıma 'Düşünerek sandığa gidin' dedim. Benim bugün vicdanım sızlıyorsa, emin olun 'evet' oyu kullanan vicdan sahibi her vatandaşımın da vicdanı sızlıyordur. Böyle bir anayasa değişikliği bizim tarihimizde hiç olmadı." dedi.
YSK'nın bunun hesabını vermesi, başkan ve üyelerinin sorgulanması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, bir üyenin yaptığı yanlışın farkına vararak "yasaya ve anayasaya aykırıdır" diye şerh koyduğunu öne sürdü.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu aykırılığı Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın gayet net gündeme getirdiğini ileri sürerek, bu haksızlığın üzerine sonuç alıncaya kadar gideceklerini kaydetti.
PM, daha sonra basına kapalı devam etti.
Son Dakika › Politika › CHP Pm Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?