MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasını eleştirerek, "Milli Güvenlik Kurulu'nda yer almış, TSK'nın en üst mevkisine tırmanmış, kahraman Türk askerine komuta etmiş bir kişi ne hazindir ki; terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten dolayı cezaevine konulmuştur. Bu küstah iddia aklın ve mantığın iflas ettiğinin göstergesidir" dedi.
Partisinin TBMM'deki grubunda konuşan Bahçeli, 2007 yılının Haziran ayından beri darbe iddiaları kapsamında bir dizi tutuklamaların ve hukuki süreçlerin yaşandığını anımsattı. Ergenekon, Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven, Balyoz ve İnternet Andıcı gibi isimlerle anılan darbe iddialarının soruşturulması ve bu kapsamdaki gelişmelerin Türk milletini hem meşgul ettiği hem de herhangi bir sonuca gidemediği için oyaladığını savunan Bahçeli, "AK Parti zihniyeti kendisi için tehlike gördüğü kim varsa statükocu
olarak yaftalamış, vesayetçi diyerek damgalamış ve değişim karşıtı göstererek ön almaya ve inisiyatif elde etmeye çalışmıştır. Dört yılı aşan bir süredir neticelenmeyen yargı süreçleri, TSK'yı hedefine alan taciz ve kuşatmalar bugün itibariyle çok kritik bir aşamaya ulaşmıştır. Aklımıza ister istemez, Türkiye'nin bu şekilde kuruluş ilke ve zemininden adım adım uzaklaştırıldığı hususu gelmektedir. Elbette parti olarak demokrasi dışı arayışlara, müdahalelere ve telkinlere karşı son derece hassas ve
tepkiliyiz. Millet iradesinin silahların gölgesine sokulmasına asla tahammülümüz bulunmamaktadır. Milliyetçi-ülkücü hareketin şerefli mensuplarını darbeci anlayışla ilişkilendirmeye yeltenen düşünce ve yaklaşımları şiddetle reddettiğimizi huzurlarınızda bir kez daha ifade etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisi'nin, bugüne kadar darbelerden, gayri meşru müdahalelerden ve ara rejim yönetimlerinden büyük zarar gördüğünü, acılar çektiğini hepiniz bildiğiniz gibi, aziz milletimiz de buna şahittir" diye
konuştu.
Demokrasiyi teminat altına almanın yolunun sadece dış müdahale yollarını kullanılmaz hale getirmekten değil, bunun yanında diğer görüşleri de dinlemeyi öğrenmiş, düşüncelere saygı gösteren, onların da haklı olabileceğine ihtimal veren köklü bir demokratik zihniyet dönüşümünden geçtiğini belirten Bahçeli, "Gazetecilerin dört duvara arasına kilitlendiği, basılmamış kitapların toplatıldığı, işçilerin coplandığı ve iktidarla ilgili eleştiri getirenlerin kovuşturmalara uğradığı bir yerde demokrasiden sadece
isim olarak bahsetmek mümkündür" dedi.
Konuşmasında yargıyı da eleştiren Bahçeli, "Türkiye'nin bölünmesi için fütursuzca mücadele veren, kin ve nefret tohumlarını saçan çevrelere hareketsiz kalan bazı yargı mensuplarının, sıra başka konulara geldiğinde ortalığı ayağa kaldırması tam anlamıyla çifte standarttır. Bizim hukuka saygımız vardır ama lütfen dikkat ediniz bu hürmetimiz, yalnızca tarafsız ve herkese eşit uzaklıkta bulunan bir hukuk mantığınadır. AKP'nin borazanını çalan, siyasetin dar mahzenlerinde terazisinin kefelerini yitiren hukuk
anlayışıyla, Türkiye'nin gerçek anlamda sorunlarının üstesinden gelebilmesi mümkün değildir.12 Eylül Referandumunda verilen her evet oyunun bugünkü sıkıntılarda payı vardır. Yargının siyasallaşması, hukukun AKP'nin dümen suyuna girmesi konusunda bu referandum büyük bir rol oynamıştır. Bugün geldiğimiz bu aşamada, Silivri'nin mütareke yıllarındaki Bekir Ağa Bölüğünden, hukuku iğfal eden yüzsüzlerin de Binbaşı Bekir'den hiçbir farkı kalmamıştır. Bundan sonra tek eksik vardır, o da yeni bir Malta sürgünü için
kolların sıvanmasıdır. Nasıl olsa AKP zihniyeti, tıpkı aynı anlayıştan türediği bedbahtlar gibi yabancı emellere teslim olmuştur. ve istediği yerde, istediği gibi sürgün şartlarını oluşturabilecektir" dedi.
GENELKURMAY ESKİ BAŞKANI BAŞBUĞ'UN TUTUKLANMASI
Bahçeli, konuşmasında Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un tutuklanmasına değinerek eleştirdi. Bu gelişmenin her açıdan mühim ve vahamet düzeyi yüksek bir hadise olduğunu belirten Bahçeli şöyle konuştu:
"Sayın İlker Başbuğ'u hedefine alan tutuklama kararının hali hazırda bize göre üç boyutu vardır ve bunların birbiriyle yakından bağ ve bağlantısı olduğu kuşkusuzdur. Birinci olarak, iki yıl boyunca Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten bir şahsiyete yöneltilen suçlamanın niteliği ve içeriğidir. ve maalesef itham edilen suçlama çok ağırdır ve hiçbir vicdan sahibi tarafından da kabul edilemeyecektir. Milli Güvenlik Kurulu'nda yer almış, TSK'nın en üst mevkisine tırmanmış, kahraman Türk askerine komuta
etmiş bir kişi ne hazindir ki; terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten dolayı cezaevine konulmuştur. Bu küstah iddia aklın ve mantığın iflas ettiğinin göstergesidir. Sapla samanın karıştığının, doğruyla yanlışın yer değiştirdiğinin açık delilidir. Buradan muhataplarına sormak istiyor ve biraz utanmaları varsa cevap vermelerini bekliyorum. Şayet Genel Kurmay Başkanı terör örgütü kurup yönettiyse bu örgüt ve militan kadrosu nerededir? Yoksa gizli gündemlerde, kanlı terör örgütü PKK'yla kahraman Mehmetçiğin yer
değiştirilmesi mi vardır? Bu terör örgütünün yatağı, yuvası ve konuşlandığı yer neresidir? Mehmetçik terörist olmuştur da bizim ve aziz milletimizi n değil, bunun yanında din mi haberi yoktur? Eğer Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ terörist ise İmralı'da yatan cani kimdir ve hangi suçtan dolayı oradadır? Kandil fitnesinin faillerine bundan sonra nasıl hitap edilmeli ve ne denmelidir? Geçtiğimiz 30 Ağustos kutlamalarında, Başkomutan sıfatıyla tebrikat kabul eden Cumhurbaşkanı Sayın Gül, acaba önünden
geçen ve ellerini sıktığı teröristleri fark edememiş midir? Bu durum karşısında bebek katilinin Silivri'ye nakli ya da İlker Başbuğ'un İmralı'ya götürülmesi düşünülmekte midir?
Şu hususun altını kalın olarak çizmekte yarar görüyorum: Türk ordusunun suçlandığı, tedirgin edildiği, kötülendiği, töhmet altına alındığı bir ortamda; Meclis Genel Kurulunda, 'haddinizi bileceksiniz, bize ters bakmayacaksınız' zırvalarını duymak son derece normaldir. Genelkurmay Başkanlarının, yıllarca hizmet vermiş komutanların aşağılanması, küçük düşürülmesi ve hakarete uğraması sıradan bir hal alacaktır. 2003 yılı Ağustos ayında Genelkurmay ikinci başkanlığına atanan, 2006 Ağustosunda Kara Kuvvetleri
Komutanı olan ve son olarak 2008 ile 2010 yılları arasında Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten değerli bir şahsiyetin terörist suçlamasıyla karşılaşması başka türlü izah edilemeyecektir. Bu durum göstermektedir ki, hem Başbakan, hem de sözü edilen şahsiyetin Genelkurmay Başkanlığına atanması için onay veren Cumhurbaşkanı terörist faaliyetleri bilinen bir komutana göz yummuş ve bir suç varsa iştirak etmişler veya azmettirmişlerdir. Ayrıca TSK'nın üst mevkilerinde bulunan birçok değerli şahsiyetin de aynı
suçlamaya maruz kalıp tutukluluk hallerinin devam ettiği aşikardır. Türk milletinin varlığı, birliği, devamlılığı ve esenliği için canlarından vazgeçen Peygamber Ocağı'nın şerefli mensuplarını, terörist olarak göstermeye çalışmak; ancak ve ancak harama el uzatan, boğazından geçiren ve şirretin hesabına çalışan kifayetsizlerin işi olacaktır. Unutulmasın ki Türk milleti bunu asla affetmeyecek ve bölücü terörle mücadele eden şahsiyetlerin iftiralarla yıldırılmaya çalışılmasını hoş görmeyecektir."
Başbuğ'un yargılanma yerinin Yüce Divan olduğunu belirten Bahçeli, "12 Eylül 2010 tarihindeki anayasa değişiklikleri sonucunda 148'nci maddeye ilave edilen bir hükümle; Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanın da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan'da yargılanmasının önü açılmıştır. 30 Mart 2011 tarihinde kabul edilen Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunla da bu husus düzenlenmiş ve Anayasa Mahkemesi
yetkilendirilmiştir. Bu itibarla Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişinin eğer hükümeti devirmek maksadıyla darbe niyeti taşıdığı ve planı yaptığı iddia ediliyorsa, bunun görev dışı yorumlanması hukuken tutarlı ve inandırıcı olmayacaktır. Çeşitli davalardan tutuklu yargılanan muvazzaf yada emekli generallerin, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100'ncü maddesinin 3'üncü fıkrasında sayılan 'Katalog Suçlar'dan dolayı cezaevinde tutuldukları bilinmektedir. Genelkurmay Başkanı'nın da bu kapsama sokulduğu; silahlı terör
örgütü kurma veya yönetme ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engelleme n değil, bunun yanında diye teşebbüs etmeyle itham edildiği anlaşılmaktadır. Elbette darbe teşebbüsünün tüm ayrıntılarıyla soruşturulması ve gerçeklerin bir an önce milletimize anlatılması gerekmektedir. Buna bir diyeceğimiz yoktur. Ancak Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişinin, Anayasa'nın amir hükmünü ihlal edercesine Yüce Divan dışında yargılamaya tabi tutulması üzeri örtülemeyecek bir yanlış
ve kastı aşan bir hatadır. Geçtiğimiz yılın Ocak ayında Hizbullah militanlarının halaylar eşliğinde serbest kalmasını sağlayan, Deniz Feneri zanlılarını özgürlüğüne kavuşturan ve asıl katilleri Habur'da affeden zihniyet; Genelkurmay Başkanlığından 1,5 yıl önce emekli olmuş bir şahsı tutuklayarak cezaevine koymuştur. Kaçma, saklanma ve delilleri yok etme ihtimalleri göz önüne alınmadan böylesi kritik ve önemli bir makamda bulunmuş kişinin istisna olması gereken tutuklanma işlemine tabi tutulması asla kabul
edemeyeceğimiz bir durumdur" diye konuştu. - ANKARA
Son Dakika › Politika › MHP Grup Toplantısı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?