Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'den ve Irak'tan Türkiye'ye gelenlere kapıları açtıklarını ve açmaya devam ettiklerini belirterek, "Bizim kimi Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi, bu kardeşlerimizi Akdeniz'de ölüme terk etme, sınır boylarında, tren istasyonlarında zulme maruz bırakma hakkımız asla yoktur. 'Kardeş' sözü bizim ağzımızdan bir alışkanlık olarak değil; kalbimizden, yüreğimizden kopup gelen, bin yıllık arka planı olan bir duygunun ifadesi olarak çıkıyor" dedi.
Erdoğan, TBMM'nin 25. Dönem 2. Yasama Yılı'nın açılış konuşmasında milletvekillerine hitap etti.
Erdoğan, TBMM'nin geçen yılın 1 Ekim'inde gerçekleştirdiği yasama dönemi açılışından bugüne kadar geçen sürede, ülke açısından son derece kritik gelişmelerin yaşandığını söyledi.
Bilhassa önceki dönemin son haftalarında görüşülen İç Güvenlik Paketinin, terörle mücadele konusunda güvenlik güçlerine ve adli birimlere çok önemli katkısı olduğuna inandığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Geçtiğimiz 1 yıllık süreçte, maalesef pek çok acı hadiseye de şahit olduk. Yanı başımızda Suriye ve Irak'ta yaşanan hadiseler giderek tırmanırken, bunların ülkemize de farklı yansımaları oldu. Bir siyasi parti başkanının, büyük sorumsuzluk olarak değerlendirdiğim çağrısıyla başlayan 6-8 Ekim olaylarında 50 vatandaşımız hayatını kaybetti. O günlerde, Ayn el-Arab veya Kobani olarak adlandırılan bölgeye yönelik DAİŞ saldırıları konusunda, ABD Başkanı Sayın Obama'nın aktardığı bir bilgiyi kamuoyuyla paylaşarak, bölgenin her an düşebileceğini ifade etmiştim. Bu sözümü çarpıtan bölücü terör örgütü mensupları ve onlarla aynı çizgide hareket eden diğer siyasi parti veya partiler, onların mensupları, ülkeyi ateşe ve kana boğan olayların fitilini ateşlediler. Halbuki, söz konusu bölgedeki çatışmalardan kaçan 220 bin kişiyi biz sınırlarımızı açarak kabul ettik. Bunların önemli bir bölümünü hala misafir ediyoruz.
Yine, bölgenin savunulması için Peşmerge ve Özgür Suriye Ordusu güçlerinin topraklarımızdan geçişine izin veren de biziz. Bölgeye yüzlerce kamyon insani yardım malzemesini gönderen, bu yardımların yerlerine ulaştırılmasına aracılık eden de yine biziz. Yalan ve fitne çarkını durmaksızın işleten bu kesimler, gerçek tüm açıklığıyla ortada olmasına rağmen, hala aynı iftiraları tekrarlamaktan geri durmuyorlar. Türkiye olarak biz, tıpkı Balkanlardaki, Orta Asya'daki, Kuzey Afrika'daki, Afrika ve Asya'nın diğer bölgelerindeki kardeşlerimiz gibi Suriye ve Irak'taki kardeşlerimize de gönlümüzü ve kapılarımızı daima açık tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. Bizim için asıl olan bu kardeşlerimizle olan tarihi geçmişimiz, kültürel yakınlığımız, medeniyet ortaklığımız ve paylaştığımız insani değerlerdir. Bugün Suriye ve Irak dediğimiz yerler, daha bir asır önce bizim için Mardin'den, Diyarbakır'dan, Gaziantep'ten, Hatay'dan farkı olmayan coğrafyalardı. Suriye ve Irak'ta yaşayanları kendi vatandaşlarımızdan ayrı görmek, bizi tarih nezdinde, ecdadımız ve bilhassa şehitlerimiz nazarında mahcup eder. Bizim bu topraklara ve oralarda yaşayan kardeşlerimize bakışımız, asla batı ülkeleri başta olmak üzere diğer devletlerle aynı olamaz. Kobani'de veya bölgedeki bir başka şehirde yaşayan kardeşlerimizin sıkıntıya düşmesi, en az onlar kadar bizi de ilgilendirir, bizi de harekete geçirir."
"Avrupa ülkeleri paniğe kapılırken, Türkiye yıllardır misafir ediyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla, Suriye'den ve Irak'tan Türkiye'ye gelenlere kapıları açtıklarını ve açmaya devam ettiklerini belirtti.
Hala bu ülkelerin topraklarında yaşayanlara ellerinden gelen her türlü yardımı yapmayı sürdürdüklerini ifade eden Erdoğan, "Bizim kimi Avrupa ülkelerinin yaptığı gibi, bu kardeşlerimizi Akdeniz'de ölüme terk etme, sınır boylarında, tren istasyonlarında zulme maruz bırakma hakkımız asla yoktur. 'Kardeş' sözü bizim ağzımızdan bir alışkanlık olarak değil; kalbimizden, yüreğimizden kopup gelen, bin yıllık arka planı olan bir duygunun ifadesi olarak çıkıyor. İmkanlarımız sınırlı olabilir, ama hamdolsun gönlümüz zengin. Gönül zenginliğimizin bereketini de 5 yıldır görüyoruz, inşallah bundan sonra da görmeye devam edeceğiz" dedi.
Erdoğan, Türkiye'den imkan olarak katbekat güçlü Avrupa ülkeleri birkaç yüz bin mültecinin sınırlarına dayanması karşısında paniğe kapılırken, Türkiye'nin milyonlarca kardeşini yıllardır misafir ettiğini dile getirdi.
"Elbette sıkıntılar vardır, olacaktır. 2 milyon insan dünyanın neresine giderse gitsin, mutlaka birtakım sıkıntılara yol açar. Ama şunu da kabul etmeliyiz ki, ülkemize gelen milyonlara gösterdiğimiz misafirperverliğin dünyada bir başka örneği yoktur" diyen Erdoğan, gerek kamplarda kalan, gerek şehirlerde kendi imkanlarıyla ve yardımlarla barınan misafirlerin durumunun diğer ülkelerle kıyaslandığında çok iyi düzeyde olduğunu vurguladı.
"Türkiye bölgede güven ve istikrar adası olarak varlığını muhafaza ediyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunu biz söylemiyoruz. Ülkemize gelip durumu kendi gözleriyle gören insaf ve vicdan sahibi tüm yabancılar, bize takdir ve teşekkürlerini ileterek, bu gerçeği teslim ediyorlar. Sınırlarımız dışındaki tüm kardeşlerimize karşı bu duyguları beslerken, ülkemiz içinde herhangi bir bölgeyi, herhangi bir kesimi, herhangi bir grubu dışlamamız mümkün müdür? Böyle bir iddiada bulunmak bölücülüktür; daha önemlisi Türkiye'ye ve milletimize bühtandır. Geçmişte Kırım'dan, Kafkasya'dan, Balkanlardan, daha uzaklardaki Afganistan'dan, Türkistan'dan, Orta Asya'nın muhtelif bölgelerinden gelenlere gönlünü açan Türkiye'nin, kapı komşularına karşı farklı bir tavır içinde olmasına, en başta ben karşı çıkarım. Bunları, yaptığımız iyilikleri kimsenin başına kakmak için değil, istismar konusu yapılan bir meseleyi açıklığa kavuşturmak için ifade ediyorum.
Her şeye rağmen Türkiye, istikrarsızlık, çatışma ve kaosun giderek arttığı bir bölgede güven ve istikrar adası olarak varlığını muhafaza ediyor. Türkiye, komşularına ve bölge ülkelerine hiçbir zaman salt çıkar penceresinden bakmamıştır. Bölge ülkelerindeki olaylara kesinlikle mezhep veya etnik temelli olarak da yaklaşmıyoruz. Kısa dönemli menfaatleri, bizi biz yapan değerlere tercih etmedik, etmeyeceğiz. Günü kurtarmanın değil, ortak bir geleceği, bölgedeki kardeşlerimizle birlikte inşa etmenin çabası içindeyiz. Bu anlayışla, bölgemizde ve dünyada barışın, huzurun, istikrarın ve güven ortamının hakim olması için çalışıyoruz. Arap, Kürt, Türkmen, Ezidi, Şii, Sünni, Nusayri, Hristiyan, Musevi demeden, kökenine, mezhebine, inancına bakmadan tüm mazlumlara, mağdurlara sahip çıkıyoruz. Ülkemize gelen misafirlerimiz için bugüne kadar 7,5 milyar doların üzerinde harcama yaptık. Harcadığımız bu rakamın sadece 417 milyon dolarını diğer ülkelerin yapmış olduğu yardımlar oluşturuyor. Türkiye, 4 yıldır 2 milyonu aşkın Suriyeli ve Iraklı kardeşine sahip çıkarak, komşuluk görevini yapmanın ötesinde tüm insanlığın onurunu kurtarmıştır. Milletimiz, büyük bir özveriyle davranarak, uluslararası topluma adeta insanlık dersi vermiştir. Bu vesileyle, buradan 78 milyon vatandaşımızın hep birlikte gösterdikleri bu insani duruş için şükranlarımı sunuyorum."
Erdoğan, 4 yıldır görmezden gelinen, birkaç ülkenin sırtına yüklenen bu ağır sorunla, artık Avrupa devletlerinin de yüzleşmeye başladığına işaret ederek, Suriye'de iç savaşın, Libya'da istikrarsızlığın, Afrika ve Asya'daki sıkıntıların beslediği sorunlara duvarları yükselterek, sınırları tel örgülerle çevirerek, güvenlik tedbirlerini artırarak çözüm bulunamayacağını bildirdi.
Sorunun kaynağına inerek, önce katliamlara dur demek, bununla birlikte bölgenin gerçeklerine uygun politikalar geliştirmek zorunda olunduğunu belirten Erdoğan, "Daha önce de ifade ettiğimiz gibi; Suriye halkı, kendini katleden rejim ile terör örgütleri arasında bir tercih yapmaya zorlanamaz. Türkiye, sınırlarının hemen yanı başında ne terörün kök salmasına, ne de tek yanlı oldu-bittilere izin vermeyecektir. Adı ne olursa olsun, terör örgütlerinin ülkemizde ve bölgemizde etkinlik kurmasına rıza göstermeyeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde yaşanan gelişmelerin, yaklaşık 5 yıldır devam eden bu sorunun çözümüne vesile olmasını dileyerek, Türkiye'nin, bu konuda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da elinden gelen çabayı göstermeyi sürdüreceğini söyledi.
" Avrupa Birliği'ne tam üyelik konusundaki kararlılık sürüyor"
Erdoğan, bölgedeki sorunlara çözüm bulunması için mücadele ederken, Avrupa Birliği'ne tam üyelik konusundaki kararlılığın da sürdüğünü bildirdi.
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini, 'kazan-kazan' stratejisine dayalı olarak bugünlere getirdiklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı anlayışla da devam ettirmek istediklerine dikkati çekti.
Erdoğan, şunları söyledi:
"Buna rağmen, bazı üye ülkelerce önümüze çıkartılan siyasi engeller nedeniyle müzakere sürecimizde uzunca bir süredir kayda değer ilerleme sağlayamadık. Birlik üyesi bazı ülkelerin, Avrupa değerleri ve dayanışmasıyla bağdaşmayan yaklaşımlarının bu duruma yol açtığını biliyoruz. Ukrayna'da ve bölgede yaşanan olaylar, Türkiye ile Avrupa Birliği ilişkilerinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Önümüzdeki dönemde, ülkemize yönelik ikircikli tavrın bir tarafa bırakılarak, objektif esaslara dayalı yeni bir sayfanın açılacağına inanıyorum.
Diğer taraftan Türkiye, ekonomik kalkınmasına paralel olarak az gelişmiş ve gelişme yolundaki ülkelere sağladığı kalkınma yardımlarını giderek artırıyor. Resmi kalkınma yardımlarımızı 2014 yılında 4,5 milyar dolar seviyesine çıkartarak, bu alanda dünyada üçüncü ülke haline geldik. Türkiye, gayri safi milli hasılasına oranla dünyada en fazla uluslararası insani yardım yapan ülke durumundadır. Gelecek sene, bu konuda çok önemli bir adım daha atarak, ilk defa düzenlenecek olan Dünya İnsani Zirvesine ev sahipliği yapacağız. Bu Zirve, uluslararası insani hukuk, insani müdahale ve yardımlar gibi alanlarda geleceğin gündeminin belirlenmesine önemli katkıda bulunacaktır. Gelişmekte olan ülkelerde büyümenin yavaşladığı, finansal piyasalardaki hareketliliğin tüm ekonomileri etkilediği zorlu bir dönemde Türkiye, 1 Aralık 2014 tarihi itibariyle G-20'nin dönem başkanlığını üstlendi. 10 aydır sürdürdüğümüz Dönem Başkanlığımızda, platformun meşruiyetinin güçlendirilmesi için gayret gösterdik. Bu doğrultuda güçlü, dengeli, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme hedeflerinin yanı sıra daha demokratik bir G-20'nin oluşması için yoğun çaba sarf ettik. İnşallah tüm çabaları 15-16 Kasım tarihlerinde Antalya'da gerçekleştirilecek G-20 Zirvesi ile taçlandırmış olacağız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insan odaklı bir kalkınma anlayışıyla, barışı, dayanışmayı, adaleti, hak ve özgürlükleri öne çıkaran politikaları kararlılıkla sürdüreceklerini vurguladı.
İsrail'in Kudüs'te sürdürdüğü baskıya, şiddete, saygısızlığa dayalı uygulamalarının, bölgeyle birlikte tüm dünyayı tehlikeli bir yere doğru sürüklediğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"İsrail, Müslümanların ilk kıblesi, Haremi Şerifi olan Mescidi Aksa'nın kudsiyetini sürekli ihlal ederek, fevkalade yanlış bir politika izliyor. Türkiye olarak bu konuda diğer ülkelerin liderleriyle görüşmeler yaparak, tepkimizi ortaya koyarak, meselenin çözümüne katkı sağlamaya çalışıyoruz. İsrail'in bu tavrından bir an önce vazgeçmesini, 3 dinin kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Kudüs'te huzurun ve güvenliğin sağlanmasını temenni ediyorum."
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Yeni Yasama Yılı Açılışı - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?