Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fırat Kalkanı Harekatı'nın Suriye'deki bütün terör örgütlerine karşı bölge halkıyla başlatılan meşru bir operasyon olduğunu belirterek, "Türkiye olarak masanın dışında kalamayız, masada olmaya mecburuz. 911 kilometre Suriye'de, yaklaşık 350 kilometre Irak'ta sınırı olan ülke, Türkiye. Diğerlerinin böyle bir sınırı burada yok. Ama onlar orada sonuç belirlemek istiyor. Biz artık bundan sonra seyirci kalmamalıyız, kalamayız. Bunun kararını da işte burası verecek." dedi.
Erdoğan, 26. Dönem 2. Yasama Yılı'nın açılışı dolayısıyla TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Cumhuriyet tarihinde ilk defa doğrudan milletin oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanı olarak Anayasa'nın verdiği görevler ve millete karşı sorumluluklarının farkında olduğunu söyledi.
Devlet ve millet hayatında ilk defa karşılaşılan bu yeni durumu, ülkenin kritik bir sürecinde yaşıyor olmanın önemine değinen Erdoğan, "Seçildiğim günden beri, ülkeme ve milletime karşı sorumluluklarımı yerine getirmek için gece gündüz çalıştım, çalışmaya devam edeceğim. Her yeni durum gibi, doğrudan milletin oyuyla seçilen cumhurbaşkanlığı makamı konusunda da ilk anda beliren tereddütler, zaman içinde ortadan kalkmıştır. Bugüne kadar yasama, yürütme, yargı organlarıyla ve milletiyle uyum içinde bir cumhurbaşkanlığı vazifesi icra ettiğime inanıyorum." diye konuştu.
Önümüzdeki dönemde de Türkiye'yi en iyi şekilde temsil etmek, Anayasal görevleri ve milletin beklentilerini en ileri derecede karşılamak için tüm gücüyle çalışmayı sürdüreceğinin altını çizen Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı makamını ve mekanını yıpratmaya yönelik çabaları üzüntüyle karşılıyorum. Burada hedef alınan şahsım değil milletimizin hür iradesiyle yaptığı tercihtir. Hiç kimsenin, özellikle de kendileri de seçimle gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, böyle bir hakkı yoktur. İnşallah bugünden sonra, bu anlamsız tartışmayı da geride bırakmış olacağımızı ümit ediyorum." ifadelerini kullandı.
"DEAŞ terör örgütü, Suriye'deki sorunun sebebi değil sonucudur"
Erdoğan, ülkenin milli güvenliğini tehdit eden gelişmeler arasında, güney sınırlar boyunca uzanan Suriye ve Irak'taki gelişmelerin özel bir yerinin bulunduğunu söyledi.
Suriye meselesinin, hem insani yönüyle hem de güvenlik boyutuyla kendileri için hayati bir konu durumunda olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin Suriye konusundaki pozisyonu en başından beri nettir. Biz Suriye'deki sorunların, Suriye halkının tercihlerine, ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenlik haklarına saygılı bir yaklaşımla çözülebileceğine inanıyoruz. Daha önce Afganistan'ın harap olmasına yol açan El Kaide'den türeyen DEAŞ terör örgütü, Suriye'deki sorunun sebebi değil sonucudur. Savaştan evvel 22 milyon nüfusa sahip bir ülkenin, sayıları 10 bin civarında olduğu tahmin edilen DEAŞ mensubu yabancı savaşçılardan 5 yılı aşkın süredir arındırılamaması akla yatkın değildir. Aynı durum Irak için de geçerlidir. Bu ülkedeki sorunun da 10 bin civarındaki yabancı savaşçıdan ibaret olmadığı açıkça ortadadır. DEAŞ, Suriye ve Irak üzerinde hesabı olan herkesin kullandığı elverişli bir malzemeden ibarettir.
Bölgenin inanç, mezhep ve etnik köken fay hatlarında gerçekleştirilmeye çalışılan kırılmalar, DEAŞ örtüsü altına gizleniyor. Kendi ülkelerindeki radikal unsurları bilinçli bir şekilde Suriye ve Irak'a yönlendiren kimi ülkeler, mülteciler ve terörün küreselleşmesi başta olmak üzere, sorunun sonuçlarıyla yüzleşmekten ısrarla kaçınıyorlar. Türkiye, bin yıllık ortak tarih ve kültür birlikteliğinin, bir asra yaklaşan komşuluk ve kardeşlik hukukunun gereği olarak, bölge halkına karşı tüm insani görevlerini eksiksiz yerine getirmekte kararlıdır. Yaklaşık 3 milyon sığınmacıyı kamplarda ve şehirlerinde barındıran Türkiye'nin bu çabası, ahlak, vicdan ve insaf sahibi herkes tarafından takdirle karşılanıyor. Buna karşılık özellikle Avrupa ülkeleri, bu insanlık sınavında sınıfta kalmışlardır. Mültecilere kucak açmak yerine sınırlarını kapatmayı tercih eden Avrupa ülkeleri, bugüne kadar savundukları değerleri adeta ayakları altına almışlardır."
"Hedefimiz terör örgütlerinden arındırılmış bir güvenli bölge"
Erdoğan, Halep'te yıkıntılar altında sönen her masum canın hesabını, bu vahşete seyirci kalan ülkeler ve toplumların tarih önünde vermek zorunda kalacağını vurguladı.
Hiçbir politik hesabın, bir insanın hayat hakkından daha değerli olmadığının altını çizen Erdoğan, "Suriye'de 6 yılda öldürülen insan sayısının 600 bini bulması, artık sözün bittiği yeri ifade ediyor. Biz, Suriye halkına karşı sınırlarımız içinde ve dışında insani görevlerimizi yerine getirmeye devam ederken, aynı zamanda uluslararası toplumu ikaz etme görevimizi de sürdüreceğiz." dedi.
Fırat Kalkanı Harekatı'nın, Suriye'deki terör örgütlerinin hepsine karşı, bölge halkıyla birlikte başlatılan meşru bir operasyon olduğuna vurgu yapan Erdoğan, şöyle devam etti:
"DEAŞ terör örgütünün, 14 yaşında bir çocuğu canlı bomba olarak kullanmak suretiyle Gaziantep'teki bir kına törenine göndermesi ve orada gerçekleştirdiği eylemde çoğu çocuk 56 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 100 kişinin yaralandığı saldırı, bizim için bardağı taşıran damla olmuştur. Cerablus'tan başlayarak batıya ve güneye doğru süren bu operasyonla hedefimiz bu bölgede, ilk etapta 5 bin kilometrekare büyüklüğünde, terör örgütlerinden arındırılmış bir güvenli bölge tesis etmektir. Suriye toprakları bu şekilde adım adım güvenli hale getirildikçe, terör sorunu da mülteci sorunu da çözüme kavuşacaktır. Cerablus'a girildiğinde 2 bin Cerablus halkı vardı ama şu anda 40 bine yaklaşmış vaziyette. Demek ki Cerablus halkı artık kendi topraklarına dönüyor. Yıllardır savunduğumuz bu proje için prensipte kimseden itiraz görmedik ama fiili destek de bulamadık. Güney sınırlarımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridoru ve PKK ile DEAŞ'ın ülkemizde yoğunlaşan eylemleri, bizi bu projeyi kendi imkanlarımızla uygulamaya sokmaya mecbur bıraktı.
Operasyonun başarıyla sürmesi, Suriye'de DEAŞ'la mücadelenin, gerekli desteğin verilmesi halinde, bu ülkenin kendi evlatlarıyla da pekala yürütülebileceğini gösterdi. DEAŞ'ın karşısına ısrarla bir başka terör örgütü olan PYD- YPG'yi çıkarmaya çalışanların tezleri, Fırat Kalkanı Operasyonu ile geçerliliğini yitirmiştir. Benzer bir oyun Musul'da da sahnelenmeye çalışılıyor. Bölgenin mezhebi ve etnik yapısına, kültürel hassasiyetlerine tamamen ters bir şekilde Şii milisler ve yine PKK'nın uzantısı durumundaki terör örgütü mensuplarıyla sahnelenmeye çalışılan bu oyunun da bozulması gerekiyor. Zira Musul'un hemen kuzeyinde Telafer var. Burası da Türkmenlerden oluşuyor. Musul'a yapılacak bir operasyonun Telafer'i de hedeflediğini burada özellikle hatırlatmak isterim. Türkiye olarak, bölgenin asli unsuru olan kesimlerle iş birliği içinde, özellikle Arap ve Türkmen güçlerinin gereken şekilde desteklenmesi suretiyle Musul'un DEAŞ'tan kurtarılabileceğine inanıyoruz."
Erdoğan, Musul'un mezhep ve etnik köken çatışmalarının içine çekilmesini önlemek için her türlü gayreti göstermeyi sürdüreceklerini ifade etti.
"Türkiye olarak masanın dışında kalamayız, masada olmaya mecburuz. 911 kilometre Suriye'de, yaklaşık 350 kilometre Irak'ta sınırı olan ülke, Türkiye. Diğerlerinin böyle bir sınırı burada yok. Ama onlar orada sonuç belirlemek istiyor. Biz artık bundan sonra seyirci kalmamalıyız, kalamayız. Bunun kararını da işte burası verecek." diyen Erdoğan, "Türkiye olarak kendi sınırlarımız içinde huzur ve güven içinde yaşamak istiyorsak Suriye ve Irak'taki gelişmelerin bu doğrultuda ilerlemesini sağlamak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde hem sınır güvenliğimiz hem de terörle mücadele çabalarımız sürekli tehdit altında olacaktır." diye konuştu.
"Devletler arası ilişkiler çok daha girift"
Devletler arasındaki münasebetlerin, siyasi, ekonomik, kültürel, insani, askeri pek çok yönü bulunan, karmaşık ilişkiler olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bu unsurlardan her biri kendi içinde anlamlı ve önemlidir. Ama aynı zamanda bunlar birbirleriyle, farklı derecelerde de olsa etkileşim halindedir." dedi.
Türkiye'nin son dönemde artan bölgesel ve küresel etkinliğinin, diğer devletlerle olan ilişkilerini çok daha girift hale getirdiğine değinen Erdoğan, şunları kaydetti:
" Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Almanya, İran gibi devletler ve Avrupa Birliği gibi kurumlarla ilişkilerimiz ile çeşitli uluslararası platformlardaki temsilimiz noktasında çok önemli gelişmeler yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. Rusya ile geçtiğimiz yılın kasım ayında maruz kaldığımız talihsiz krizin ardından, haziran ayından itibaren ilişkilerimizin normalleştirme yönünde önemli adımlar attık. Görüş farklılıklarımızın olduğu konulardaki uzlaşma çabalarımızı sürdürmekle birlikte, ortak çıkarlarımıza odaklanarak, bu ülkeyle olan ilişkilerimizi eski seviyesinin de üzerine taşımayı hedefliyoruz. Nitekim enerji, turizm, tarım ihracatı başta olmak üzere pek çok alanda ilişkilerimiz süratle eski seviyesine doğru yaklaşıyor."
Erdoğan, benzer bir süreci İsrail ile yürüttüklerini de belirterek, "Mavi Marmara olayı konusundaki şartlarımızın tamamını karşılayan İsrail ile Filistinli kardeşlerimiz başta olmak üzere bölgemizdeki herkes için hayırlı neticeler doğuracak ilişkiler geliştirmeye çalışıyoruz." diye konuştu.
(Sürecek)
Son Dakika › Politika › Yeni Yasama Yılı Başlıyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?