“Pardon, antrenman çıkışında trafikte kaldım. Acaba 30 dakika sonra başlasak olur mu?” mesajıyla başlıyor Ekpe Udoh ile olan röportaj sürecimiz. Nijeryalı yıldız, Türkiye saatinden beş saat ileride olan Pekin’de antrenman çıkışında beklenmedik bir trafikle karşılaştığını belirtiyor.
30 dakikayı bulmayan gecikme sonrasında Ekpe, Zoom bağlantısından katılma isteğini gönderiyor. Kamera açıldığında kendi kafasının illüstrasyon hâline getirilip basıldığı siyah tişörtü dikkat çekiyor. Ataşehir’den de alıştığımız üzere Ekpe, samimi ama klasikleşen ciddi üslubuyla kamera karşısında.
Tişörtündeki desen kendisine ait olan “EKPESBOOKCLUB”ın yani Ekpe’nin Kitab Kulübü’nün simgesi. Basketbola daha başlamadan ilk konuları kitap tutkusu üzerinden açıyoruz. “Bu kulübü, yedi yıl önce Milwaukee Bucks’ta oynarken kurmaya karar verdim. Küçüklüğümden beri okumaya, araştırmaya meraklıydım. NBA’de oynarken saha dışı hayatımda diğer oyuncuların yapmadığı şeylere ilgi göstermek istedim.” diyor Ekpe, aynı zamanda tişörtündeki illüstrasyonu gösteriyor.
Udoh’un kitap kulübüne olan ilgi o kadar fazla ki, eski ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama bile bir ara Twitter’dan Ekpe’nin kitaplarla ilgili olan anketini alıntılayıp “Ben de oy kullanabilir miyim?” yorumunu yapmıştı.
“Pekin’e kadar bulunduğum her şehirde organizasyonlar düzenleyip kitaplar aracılığıyla insanlarla bir araya geldim. ABD’de birçok ünlü isim de bu organizasyonlara geldi. Organizasyona gelen insanlarla konuşmak, başka perspektifleri öğrenmek, kitaplara dair derinlemesine bilgi sahibi olmak keyif verici.”
Malcolm X’in “İnsanlar bir kitapla hayatlarının değişebileceğinin farkında değiller.” sözü Udoh’un kitap kulübünün internet sayfasında dikkat çekiyor. Peki Udoh, kitap-insan ilişkisine dair ne düşünüyor? “Malcolm X, tüm insanlık için önemli bir figürdü. Dünyayı değiştirdi. Onun da dediği gibi, bir kitap insanların hayatını tamamen değiştirebilir. Bir kitapta okuduğunuz karaktere benzemek için veya bir olayı gerçekleştirmek için girişimlerde bulunabilirsiniz. Bu girişimler ilk başta bireysel olarak görülebilir. Fakat zaman geçtikçe her şeyi etkilediğini görebilirsiniz.”
Yavaş yavaş basketbola geçme zamanımız geliyor fakat kitaplara bu kadar ilgi gösteren bir insanın favori kitaplarını ve yazarlarını öğrenmemek elde değil. “Açıkçası bir favorim yok. Malcolm X, klasik ve modern dönem yazarları kısacası hoşuma giden her kitabın yazarına ilgi duyarım. Anlatı ve bilgi aktarımı çok önemli. Tabii hikâyeleştirme de öyle.”
Şimdilik parke dışına bir virgül koyuyoruz ve basketbola geçiyoruz. Ekpe Udoh (Ekpedeme Friday Udoh), Oklahoma’nın küçük şehirlerinden olan Edmond’da doğdu. Mottosunu “Gelişmek için mükemmel bir yer” olarak belirten şehirde Udoh, Nijeryalı bir aileden geliyor.
Nijeryalı bir aile olarak Birleşik Devletleri’ndeki yaşamlarına dair, “Ailemin harika çabaları sayesinde iyi bir çocukluk geçirdim. Bulunduğumuz yer eğlenceli, samimi, kültüre dayalı bir yerdi. Nijerya’yı ailemden öğrenmeye çalışıyordum, bir yandan da ABD’deki ortamı görüyordum. Bu iki kültürü sentez edebilmek güzeldi. Kitap konusunda da dediğim gibi, farklı perspektifler, insanlar, olaylar...” diyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde ırkçılık, 1990’larda, maalesef, yükselişteydi. Ekpe biraz düşünüp, geçmişi hatırlayıp, konuya dair soruma “Bulunduğumuz yer tamamıyla kültürle doluydu. Komşularımızla aramız iyiydi, insanlarla aramız iyiydi. Bu nedenle büyük bir sorun yaşamadık.” yanıtını veriyor.
Michigan’dan Ataşehir’e uzanan basketbol hikâyesi ise aslında onun oyun felsefesini anlamamıza da yardımcı oluyor: Güç, zekâ ve yorulmamak.
“Basketbol oynamaya beş yaşımda başladım. İlk başlarda topu alır dışarı çıkar ve uzun süreler boyunca koşardım. Ne yaptığımı tam bilmiyordum. Fakat zaman ilerledikçe sahanın hâkimi olmak için koşmak dışında bir şeylere daha ihtiyacım olduğunu anladım. Güç, zekâ, liderlik, atletizm gibi şeyler. Bunları öğrendim. Arkadaşlarımla birlikte oynadığım için tutkum hiçbir zaman kaybolmadı. Bu oyunu daima sevdim.”
Ekpe, 19 yaşına geldiğinde ise NCAA basketbol ligi onun için hazırdı. Tercihini, Tommy Amaker yönetimindeki Michigan Wolverines’ten yana kullandı. Amaker yönetimindeki ilk sezonunda Udoh, rakamsal anlamda diplerde olsa da sahaya yansıttığı şeyler fazlasıyla değerliydi.
Amaker, Udoh’un ikinci yılında takımdan ayrıldı ve koltuğu sonralardan bir efsane olarak anılacak John Beilein’a devretti. Beilein’ın yönetim felsefesine dair Nijeryalı, “Michigan’daki iki yılımda da takım olarak kötüydük. Koç Beilein döneminde derecemiz düşmüştü ama bireysel olarak biraz daha geliştiğimi hissediyordum. Eşsiz bir felsefesi var. Teknik anlamda her aksiyona karşı bir çözüm bulabiliyor.” diyor.
Fakat Udoh, o yılın sonunda Michigan’dan ayrılıp Baylor’a transfer olmuştu. Peki, bu kararın ardında yatan sebep neydi? “Basketbol. Kafamda birkaç soru işareti vardı. Ve onları gidermem gerekiyordu. Baylor’dakilerle, takımımdakilerle, ailemle ve birkaç arkadaşımla konuşup bu kararı verdim. Baylor’ın daha iyi olacağını düşündüm.” diyor ve ekliyor: “Doğrusunu söylemem gerekirse aradığımı buldum. Baylor’da harika bir sezon geçirdim. Ayrıca takım olarak da çok iyiydik. Ama kendi bölgemizdeki finalde Duke’e kaybettik.”
2,08’lik uzun için kolejden sonra sırada NBA vardı. 2010 NBA Draftı yaklaştıkça Udoh hakkındaki dedikodular artıyordu. Kimileri onu ilk üç sıraya yazıyor kimileri ise lottery’e bile giremeyeceğini söylüyordu. John Wall’un ilk sırada seçildiği draft’ta Ekpe, altıncı sıradan seçilmişti.
Udoh, draft organizasyonunu, “New York’ta, basketbolun simge yerlerinden birinde bu kadar önemli bir organizasyonda ilk 10’dan seçilmek mutluluk vericiydi. Baylor’da yükselişe geçmiştim. Mükemmel bir sezondu. Ardından NBA’e profesyonel basketbola adım atmak güzeldi.” ifadeleriyle hatırlıyor.
Ekpe Udoh’u altıncı sıradan seçen takım, dört yıllık Don Nelson dönemini geride bırakan Golden State Warriors’tu. 2009 NBA Draftı’nda seçilen Steph Currry, 2010-2011 sezonuyla birlikte takımda süper yıldız rolünü almaya başlarken kenarda önce Mark Jackson ve ardından Steve Kerr, sahada ise Klay Thompson, Kevin Durant, Draymond Green gibi isimler San Francisco ekibini dönemin hanedanı hâline getirmeye başlayacaklardı.
Peki, bütün bu hazırlık sürecinde Udoh neler hissediyordu? “İlginç. Warriors’ta olduğum yıllarda iyi değildik, ben takımdan ayrıldıktan birkaç sene sonra ligi adeta domine ettiler. O yıllarda bazı maçlarda sürpriz performanslara imza atıp etkileyici galibiyetler almıştık. Fakat son yıllardaki Warriors gibi değildik, asla. Steph yükselişteydi, takımda bir şeyler değişiyordu. Son yıllarda neler yaptıklarını, basketbolu nasıl değiştirdiklerini sen de biliyorsun. Mükemmeller.”
33 yaşındaki pivot, 2011-2012 sezonunda Warriors’tah Milwaukee Bucks’a takaslanmıştı. Udoh, Bucks’ta yaratmak istediği hikâyede ilk sayfaları yazsa da başarılı olamamış ve 2014’te Los Angeles Clippers’a gelmişti.
2014-2015 sezonunda Clippers, sezonu 56-26 gibi bir dereceyle bitirmiş fakat play-off’ta konferans yarı finaline kadar yükselebilmişti. Udoh, LA’deki o günlerine dair, “DeAndre Jordan, Blake Griffin, Chris Paul, Jamal Crawford gibi isimlerle oynuyordum. Harika bir takımdık. Hepsi değerli yetenekler ve hepsinin belirli bir oyun felsefesi var. O yıl iyi bir normal sezon geçirmiştik ama play-off’larda kötüydük.” diyor ve takımın kendisine kazandırdığı en önemli şeylerden birinin arkadaşlık olduğunu ekliyor: “Jamal ve birkaç isimle hâlâ daha çok sıkı dostuz.”
Röportajda yaklaşık 25 dakika geride kaldı. Kitaplar, ilk yılları, NCAA ve NBA konuştuk fakat doğrusunu söylemek gerekirse işin Fenerbahçe’ye gelmesini sabırsızlıkla bekliyordum. NBA defterine bir sayfa ara verip yeni sayfada Ataşehir merkezli Sarı-Lacivert bir yolculuğa göz atıyoruz.
Her zaman olduğu gibi işin yine en başına, Fenerbahçe ile anlaşma sürecine dönüyoruz. “Los Angeles Clippers’tan ayrıldıktan sonra NBA’deki kariyerime ara vermek istedim. Rotamı Avrupa’ya çevirdim. Masada ben ve Fenerbahçe vardık. Birçok kez görüştük, konuştuk ve her iki tarafın da istediği gibi anlaştık. Türkiye’deki iki yılımda bireysel olarak iyi işlere imza attığımı ve takım olarak mükemmel olduğumuzu düşünüyorum. Bir kez ribaundla kaybettik, bir kez de domine edip kupa kazandık.” diyor ilk sözlerinde.
Aslında bu konudan sonra Fenerbahçe’ye ilk geldiği zaman kafasında olan planlardan bahsetmek iyi olabilirdi fakat malum ribaund akıllara bir kere geldiğinde her şey oraya kayıyor. Zira Fenerbahçe, 2016 Final Four finalinde CSKA Moskova’ya karşı mükemmel bir geri dönüşe imza atmış ancak normal sürenin son saniyesinde CSKA oyuncusu Victor Khyrapa, hücum ribaundunu sayıya çevirerek maçı uzatmalara taşımıştı. Uzatma periyodu bittiğinde ise kupa Rusya’ya gidiyordu.
Fenerbahçe’deyken sekiz numaralı formayı giyen pivot, o maça dair, “Sonlara doğru farkı birkaç sayıya kadar düşürmüştük. Bobby (Dixon) seri sayılar atarak takımı taşıyordu. Fakat o ribaund… O ribaund sonrasında olanlar bizim için yıkıcıydı. Berbattı. Tabii ertesi sezon kupayı kazandığımızda her şey iyiye dönmüştü.” ifadelerini kullanıyor.
Ertesi sezon takım adına biraz değişikti. İnişler ve çıkışlar bir aradaydı. Sezon sona erdiğinde ise Sinan Erdem’de Olympiacos’u mağlup eden Fenerbahçe, Avrupa basketbolunun en büyük kupasını müzesine götürüyordu. Takımın neredeyse tam bir yıl önceden o güne dek yaşadıklarına dair Udoh, “Zordu, farklıydı. Önceki sezon kupayı neredeyse kazanmıştık. O kadar fazla çalıştıktan sonra başarıyı minimal şeylerle kaçırmanız berbat hissetmenize neden oluyor. Ertesi sezon sakatlıklar ve birkaç sorunla daha boğuşuyorduk ama sezon bittiğinde kupayı kazandık.” ifadelerini kullanıyor.
Kulüpteki misyon ve taraftarla olan ilişkisine ise, “Buraya ilk geldiğimde zorlanıyordum. İlk kez ABD dışında bir yerde oynuyordum. Hedefi en yüksek yere koyan bir kulüpte hata yapmak istemedim. Koç Zeljko, takım arkadaşlarım ve taraftarlarımızın yardımlarıyla harika anılar biriktirdim.” diyor ve ekliyor: “Şu ana kadar olan ve süren desteğiniz için hepinize teşekkür ederim.”
Zeljko Obradovic’in her oyuncuyla mental ve teknik açılardan özel olarak konuştuğu, onlara tavsiyeler verdiği bilinen bir durum. Udoh, Koç Obradovic’le ilişkisi hakkında, “Sadece basketboldan konuşuyorduk. Parkede en iyisi olmama yardım etti. Buradaki kurallara alışmamı sağladı. Ona minnettarım.”
Ve Türkiye’deki macerasında son sayfaları ayrılış süreciyle kapatıyoruz. Ekpe Udoh, 2017 Final Four’unda takımı kupaya taşıyan isimlerden biri olduktan sonra yaz arasında Utah Jazz ile anlaştığını açıklamıştı. Bu açıklamanın ardından Ekpe, bazı kesimler tarafından “ihanet” ile betimlenirken bazı kesimler tarafından ise “kariyeri için iyisi neyse o” yorumlarını almıştı. Peki, işin gerçeği ne?
“Sansasyonel bir şey olduğunu söyleyemem. Sezon sonuna doğru kariyerim için iyi bir fırsat olabileceğini düşündüğüm bir yerden teklif aldım. Takımdakilerle konuştum, diğerleriyle konuştum ve son kararı verip ayrıldım.” ifadelerini kullanıyor tıpkı Michigan’dan Baylor’a geçişini anlatırken kullandığı mimiklerle ve ekliyor: “Orada harika günler geçirdim, kupalar kazandık ve Avrupa’nın zirvesine çıktık. Her şey için teşekkürler.”
NBA’e verdiğimiz aranın ardından lafı Quin Snyder, Dennis Lindsey ve Jerry Sloan ile açıyoruz. Udoh, Jazz’deyken ligin en iyi koç-genel menajer ikililerinden olan Koç Snyder ve genel menajer Lindsey ile çalışmıştı. “Quin Snyder’ın harika bir basketbol aklı var. Mükemmel bir teknisyen ve karakter. Dennis Lindsey ise NBA’de örnek alınan bir kültür yarattı. Orada yapmak istediğim şeyleri yapamadım fakat takımın bir parçası olup biraz daha iyi bir NBA kariyerine sahip olduğum için mutluydum.” diyor.
Röportajımızdan bir gün önce vefat eden basketbol ve Jazz efsanesi Jerry Sloan’a dair ise, “Mükemmel bir insandı. Takımla bağlantısı bulunan herkes ona büyük bir saygı duyuyordu. Utah’a kazandırdığı şeyler önemli. Huzur içinde yatsın.” dedi.
Udoh, Jazz’deyken bir diğer pivot Rudy Gobert, kariyerinin en iyi yıllarını geçiriyordu. Her ikisi de çember savunmakta etkili ve perde oyunlarında verimli. Gobert ile olan ilişkisi hakkında şu ifadeleri kullanıyor: “Gobert çember korumakta çok iyiydi. Hücumdaki verimi giderek artıyordu. Beraber antrenman yaptığımızda ikimiz de sayı atmakta çok zorlanıyorduk. Çünkü savunmada neler yapacağımızı çok iyi biliyorduk.” Bir başka yıldız Donovan Mitchell ise “çaylak yıldız” etiketinden All Star yıldızı etiketine doğru yükseliyordu. “Donovan’ın çok iyi bir oyuncuya dönüşeceğini tahmin ediyorduk. Çünkü çalışma disiplini yüksek, kararlı ve tamamen basketbol tutkusuyla dolu bir isim. Yetenekleri, kendi sınıfındakilere göre, eşsiz.”
Yavaş yavaş parkelere nokta koymaya doğru hazırlanıyoruz. Zira Pekin’de akşam saatleri biraz ilerlemiş durumda. İşin teknik kısmında Udoh’a favori hücum ve savunma setlerini soruyorum. Biraz duraksadığında araya girip stagger, UCLA 12, base spin, pick to pick gibi detay setler arasından seçmesinin daha iyi olacağını söylüyorum. Gülümsüyor, düşünüyor ve, “İspanyol pick&roll’ü” cevabını veriyor. “Bu aksiyon harika. Uzun tepeye çıkıp perde yapıyor ve yarım devrilme yapıyor, topu elinde tutan oyuncu pota etrafına birkaç adım mesafede kalıp alan buluyor, tam bu sırada sağ veya sol köşeden bir oyuncu kendi tarafındaki alanın dışına doğru kat yapıyor ve üç farklı opsiyonda sayı üretme şansı yakalanıyor.” diye açıklıyor seti. Savunmada ise, “Rakibinin şutunu zorlamak, onu raydan çıkarmak, sürekli olarak baskı altında hissetmesini sağlamak.” diyor.
Ve bu cümleleriyle birlikte basketbola nokta koyuyoruz. Girişte bahsettiği saha dışı hayatına biraz daha değiniyoruz. Evet, kitaplarla arası çok iyi fakat kitaplar dışında hobileri neler? Mesela aşçılık… “Bu biraz zor” diyor gülerek ve ekliyor: “ Koronavirüs döneminde antrenmanlar, araştırmalar, dinlenme ve bunun gibi şeylerin yanı sıra yemek yapma konusunda da gelişmeye çalışıyorum. Açıkçası bir ilerleme kaydettiğimi söyleyebilirim.”
Madem yemeklere kadar indik dizi ve film dünyasına bakışını da öğrenmek pek tabii iyi olabilir. “Drama-suç tarzı içerikleri seviyorum. Daima bir gizem, bilinmezlik ve iyi bir senaryo oluyor. Sizi kendine çeken olaylar gelişiyor. Dediğim gibi, takip ettiğiniz her şeyden farklı bir perspektif elde edip onu kendi hayatınıza uyarladığınızda fark etmeseniz bile olumlu değişimlere uğrarsınız.”
Son cümleler kültüre dair. Oklahoma’da başlayan hikâyesi Udoh’u Michigan, Teksas, San Francisco, Milwaukee, Los Angeles, İstanbul, Utah ve Pekin’e kadar taşıdı. Yüzlerce farklı kültür, insan, yaşayış ve basketbol ortamı.
“Adaptasyon. Yaptığınız iş önemli değil. Konsantre olun, uyum sağlayın, daima çalışın, vazgeçmeyin, inanın ve kendi yaptığınız şeylere baktığınızda gururlu hissedin. O kültürü yaşayın. Ben gittiğim her yerde bunu biraz daha iyi öğrendim. Ve iyi bir basketbolcu kadar iyi bir insan da olmaya çalıştım.”
Son Dakika › Spor › Ekpe Udoh ile kitap kulübü, NCAA, NBA, Fenerbahçe ve saha dışı hayatı üzerine - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?