İtalya’da hafta içi mesaisi, tek günlük aranın ardından hafta sonuna taşındı ve ilk maçta Roma, Napoli’yi ağırladı. Bizim için önemi yüksek olan mücadelede, sezon başı Gençlerbirliği’nden transfer edilen Mert Çetin ilk maçına 11’de başladı. Ancak bu başlangıç, kırmızı kart sebebiyle son düdük çalmadan sahayı terk etmek zorunda kalışıyla birlikte son buldu. Maça dönecek olursak; Roma, hafta içi kazandığı Udinese maçının moraliyle iştahlı başladı. Bu iştahının karşılığını Nicolo Zaniolo’nun harika şutuyla taçlandırırken ardından bir penaltıdan yararlanamadı. İkinci yarıda ise kazandığı penaltıyı gole çevirince skor üstünlüğünü perçinledi. Napoli ise bu sezon zirve adayı görüntüsünden uzak bir oyun oynuyor. Arkadiusz Milik’in, Mert’in hatası sonucunda bulduğu rahat gol puan almaya yetmedi.
Yağmur altında oynanan Bologna-Inter mücadelesinde yağış, en az futbolcular ve taktikler kadar etkiliydi. Bologna’nın Inter karşısında öne geçmesini sağlayan gole bakacak olursak topun önce Inter defansına çarpması, ardından yağmur ve rüzgâr etkisiyle yön değiştirmesi, Inter kalecisi Samir Handanoviç’in kurtarış şansını yok etti. Bu durum, Inter adına pes etmek için çok basit bir sebepti. Everton günlerini hatırlatıp iki gol atan Romelu Lukaku, geri dönüşü ve 2-1’lik galibiyeti getirdi.
Her hafta Juventus’un oyununu eleştirmek artık çok sıradanlaştı. Dolayısıyla bu hafta neyi iyi yaptıklarını konuşmamız gerektiğini düşündüm. Öncelikle korkutucu bir stoper hattına sahipler ve bu stopler ayaklarına hakim oyuncular. Orta sahadaki oyuncuları da hücumdayken topu direkt ileriye taşıyabilen, savunmadayken ise alan daraltan isimler. Maurizio Sarri, böyle bir malzemeyi kapalı bir oyun oynatarak kullanmayı tercih ediyor. Beğenelim ya da beğenmeyelim bir şekilde sonuç almayı başarıyorlar. Torino derbisinde de Matthijs De Ligt’in ayağından gelen gol onlara sonucu getirdi. Maçın ilk yarısında De Ligt’in ceza sahası içindeki bariz elle müdahelesi görülmüş olsa muhtemelen farklı bir konu konuşuyorduk ama sonuç, sonuçtur.
Bu satırlarda en çok övülen iki takımın karşılaştığı maçta Atalanta, kendi evinde Cagliari’yi ağırladı. Bu mücadelede kazanan 2-0’lık sonuçla Cagliari oldu ancak mücadeleyi bakacak olursak, skor o kadar da önem taşımıyor. Neden mi? Şu sebeple; Atalanta’nın son üç dört yıl içinde alıştığımız defanstan paslaşarak hücuma çıktığı oyun düzeninde sorun yaşadığı maç sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Sorun yaşadığı az sayıda maçta ve bu maçta göze çarpan en önemli ayrıntı, önde baskı. Cagliari, hızlı ve çevik hücum hattıyla Atalanta defansına pres yapınca Atalanta panik yaptı ve alıştığı oyunundan uzaklaştı. Bu süre zarfında Cagliari skoru bulup bir de üzerine Atalanta 10 kişi kalınca Gian Piero Gasperini’nin opsiyonu kalmadı. Papu Gomez’i çıkarıp Ruslan Malinovsky’i oyuna dahil edişi şaşırtıcı bir tercihti ve sonuca da etki etmedi. Cagliari, sadece sahada değil taktik tahtasında da üç puanı hak etti. Tebrikler Rolando Maran!
Hellas Verona’nın Brescia’yı 2-1 yendiği maça geçmeden önce Hellas Verona teknik direktörü Ivan Juric’in Mario Balotelli’ye yapılan ırkçılık hakkında, “Onun sorunu, bizim değil!” sözünün talihsizliğine değinmek gerekli. Juric’in böylesi hassas bir konuda bu kadar rahat açıklamalar yapması konusunda takdir sizin. Hellas Verona’nın dişli bir ekip olduğunu önceki haftalarda da söylemiştik. Nitekim bu hafta da bu cümleleri destekleyen bir oyun ortaya koyup Brescia’dan daha diri kaldılar maç sonunda. Bu da onlara üç puan olarak döndü.
Juventus’a karşı aldıkları bir puandan beri yükselen bir grafik çiziyor Lecce. Sassuolo karşısında iki kez öne geçip sahadan bir puanla ayrılmaları ne kadar kötüyse iki kez öne geçip sahaya istediği oyunu yansıtmaları o kadar iyi onlar için. Gianluca Lapadula’nın attığı goldeki top kontrolü ise hayranlık uyandırıcı bir seviyede. Sassuolo ise bu hafta gerçekten şanslıydı.
Udinese, içinde bulunduğu kaostan Igor Tudor’la yollarını ayırarak kurtulmayı seçti. Bu doğrultuda çıktıkları ilk maçta birkaç hafta önce teknik direktör değişimine giden Genoa’ya konuk oldular. Luca Gotti yönetimindeki Udinese için maç son beş dakikada kazanıldı. 1-1 ilerleyen maçta oyuna hükmeden taraf Genoa’ydı ve Udinese için alınacak bir puan bile iyi bir sonuç olarak sayılacaktı. Ardından önce Ken Sema sonrasında da Kevin Lasagna golü buldu ve Udinese için, içinde bulunduğu kaos halı altına süpürüldü.
Bu sezonun izlemesi en keyifli birkaç takımından ikisinin karşılaştığı mücadelede Fiorentina, Parma’yı ağırladı. Son iki sezonda onlarca kez şahit olduğumuz bir gole bu maçta da şahitlik ettik. Savunma arkasına atılan harika pası iyi kontrol eden Gervinho, savunmayı peşine taktı ve Fiorentina kalecisi BartlomiejDragowski’nin solundan topu ağlara yolladı. Golü yedikten sonra skoru eşitlemek için neredeyse 2-5-3 gibi bir dizilişle bastıran Fiorentina, golü bulduktan sonra daha dengeli bir oyuna geçiş yaptı ve puanlar eşit dağıldı.
Milan yine kaybetti. Yine ne oynadığına dair kendilerinin de net bir fikri yok ve yine Stefano Pioli sonuca gidecek bir takım kurmaktan çok uzak. Lazio ise bu sezon iştahlı bir takım görüntüsüne sahip. Bu görüntünün baş mimarı ise Ciro Immobile’den başkası değil. Her geçen maç daha da form tutan İtalyan golcü, bu maçta attığı golle Lazio formasıyla 100. golüne ulaştı.
Yoğun geçen son dokuz günlük süreci ligin son iki sırasının sahibi Spal ile Sampdoria’nın mücadelesini izleyerek tamamladık. Bu yoğun sürecin ardından unutmak istenilecek bir oyun vardı sahada. Ne Spal ne Sampdoria risk almayı tercih etmedi. 90+’da Sampdoria’dan gelen gol bu mücadelenin skorunu tayin etti. Teknik direktör değiştiren takımlar arasında Spal’ın adının geçmesine de az bir zaman kaldığı söylenebilir.
Haftanın takımı: Cagliari
Haftanın oyuncusu: Romelu Lukaku (Inter)
Haftanın golü: Gianluca Lapadula (Lecce)
Haftanın teknik direktörü: Rolando Maran (Cagliari)
Haftanın maçı: Bologna-Inter
Son Dakika › Spor › Serie A raporu #6 - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?