"Ab'ye Uyum, Danışma ve Yönlendirme Kurulu Toplantısı" - Son Dakika
Yerel

"Ab'ye Uyum, Danışma ve Yönlendirme Kurulu Toplantısı"

Avrupa Birliği (AB) Bakanı Yardımcısı Prof.Dr.Hasan Nuri Yaşar, AB'de ırkçılık, İslam ve yabancı karşıtlığının hastalık olarak görülmeye başladığını belirterek, "AB'nin bu hastalıklı tarafını da tedavi edebilecek unsurlar taşıyoruz" dedi.

14.03.2012 17:00

Avrupa Birliği (AB) Bakanı Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar, AB'de ırkçılık, İslam ve yabancı karşıtlığının hastalık olarak görülmeye başladığını belirterek, "AB'nin bu hastalıklı tarafını da tedavi edebilecek unsurlar taşıyoruz" dedi.

Kocaeli Valiliğince Sabancı Kültür Sitesi'nde düzenlenen "AB'ye Uyum, Danışma ve Yönlendirme Kurulu Toplantısı ve AB-I Hayat Projesi" kapanış toplantısına katılan Yaşar, AB'ye ilk başvurunun 1959'da Adnan Menderes tarafından yapıldığını anımsatarak, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin her zaman muhafazakar orta sağ hükümetler zamanında gelişme gösterdiğini söyledi.

AB ve Türkiye ilişkilerinin uzun bir dönem adeta uykuya yattığını ve Turgut Özal'ın 1987'de bu ilişkileri yeniden canlandırdığının görüldüğünü dile getiren Yaşar, "AB Projesi'ne enteresan biçimde Türkiye'de muhafazakar ve AB'ye dirençli olduğu zannedilen, böyle oldukları ileri sürülen kitlelerden değil, AB'ye daha yakın kitlelerden direnç gelmiştir" dedi.

Bakanlık olarak "halkla ilişkiler faaliyeti" yürüttüklerini, aradan geçen süreye rağmen hala halkla ilişkiler sürecinin içinde olunmasının daha önce yapılmamış çabaların göstergesi olduğuna işaret eden Yaşar, şunları söyledi:

"Türkiye, batıya akan bir nehir konumundadır. 1500 yıllık bilinen tarihimizde Orta Asya'dan beri doğudan batıya akan bir nehir durumundayız. Bugün, 10'a yakın eski Osmanlı ülkesi AB'nin önemli bir parçasını oluşturuyor. Sürekli batıya doğru yürümüş, sınırlarını her defasında batıya doğru genişletmiş, o coğrafyanın bir parçası olmak istemiş milletiz. Böyle bir tarih ve kültürümüz var. AB ile olan ilişkilerimiz asla zannedildiği gibi, 'onlar ortak bir pazar, ikinci sınıf ülke, ikinci sınıf insanlar' türünde gerçekleşemez. Bunun böyle olması hem tarihimizin doğasına hem de kültürümüzün tabiatına aykırıdır. Hamdolsun ülkemiz Avrupa'nın en parlak yıldızları arasındadır.

Türkiye, AB'ye girecekse büyük bir ülke olarak gireceği artık kesinleşmiştir. Sadece nüfusu bakımından değil, ekonomik kalkınması ve dinamizmi bakımından da böyle bir tereddüt yok artık. Bundan 10 sene önce olabilirdi, ama bugün böyle bir tereddüt olmadığını görüyoruz."

-Türkiye'nin AB'deki rolü-

Türkiye'nin AB'nin gelişimine katkıda bulunabileceği iddiasında olduklarını vurgulayan Yaşar, AB kültürünün önemli bir parçası olup, daha da geliştirilebilecek olan AB Projesi'nin yürümesine katkı yapabileceklerini bildirdi.

Yaşar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"AB, bir barış projesi' dediğimiz zaman eleştiriyor, 'AB hayranlığı' diyorlar. Elbette ilişkilerimizin AB'ye yakın olmasını istiyoruz, ama şunu unutmayalım, AB dediğimiz coğrafya bir savaş coğrafyasıdır. Küçük ülkelerle büyük ülkelerin en zor yaşadığı coğrafyalardan birisidir. Bu coğrafyadan kaynaklanan iki dünya savaşı var. AB, yüzyılın barış projesi, büyük bir medeniyet projesidir, ama bu bizim büyük bir medeniyetin parçası olmadığımız anlamına gelmez. İstediğimiz şey, Avrupa medeniyetiyle bizim de içinde bulunduğumuz Türkistan medeniyetinin birlikte yaşayabileceğini tekrar göstermektir.

AB'de bir hastalık görülmeye başladı, ülkelerde yükselen ırkçılık, olağanüstü bir İslam ve yabancı karşıtlığı... AB'nin bu hastalıklı tarafını da tedavi edebilecek unsurlar taşıyoruz. AB'nin içindeki hastalıklara ilişkin de çözümler üretecek bir öz güven kazandık."

Avrupa'da vizyonu yetersiz bazı liderler yüzünden işlerin daha da zorlaştığını ve Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde zorluk yaşandığını anlatan Yaşar, " Fransa'da Sarkozy'nin Türkiye karşıtlığını bir seçim propagandasına dönüştürdüğünü görüyoruz. Halbuki kendisinin görevi devraldığı Jacques Chirac, Türkiye dostuydu. Türkiye'nin AB müzakere sürecine imza attı. Kıbrıs Rum kesimi ile Yunanistan'ın çevirdiği bazı entrikalar dolayısıyla da birtakım konularda sorun olduğunu biliyoruz. Bu süreci şöyle görüyoruz; Türkiye AB ile birbirine karşılıklı olarak söz vermiştir, bir üyelik sürecine girilmiştir. Bu sürecin sonu ne olursa olsun sürecin tamamlanması gerekmektedir" diye konuştu.

-"Türkiye, 2002 yılında seçimle kendi baharını başlatıp bitirmişti"-

Türkiye'nin yakın coğrafyada etkin rol oynamaya çalıştığına işaret eden Prof. Dr. Hasan Nuri Yaşar, Türkiye'nin AB üyeliğine en fazla Arapların sevineceğini düşündüğünü söyledi.

Yaşar, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye'nin modernleşerek, aynı zamanda Müslüman bir ülke olarak kalışının işareti olarak görüyor, daha öz güvenli ülkeye dönüşmesinden mutlu oluyorlar. Türkiye'nin kendi coğrafyasında, Arap ve doğu coğrafyalarında etkili olabilmesinin yolu da batıyla ilişkilerinin düzgün olmasından, güçlü olmasından geçiyor. Arap Baharı yaşandığında dünyanın gözü Türkiye'ye döndü.

Türkiye, 2002 yılında seçimle kendi baharını başlatıp bitirmişti. Tunus'ta başlayıp, Mısır'da devam eden gelişmelerde tüm gözler Türkiye'ye döndü. Bugün Cezayir'de, Fas'ta da aynı şekilde gözler dönüyor. Bu Türkiye, kendilerinin benzeri olan ülke değil; AB üyesi olmak isteyen, AB üyesi olacak nitelikleri sağlamış, AB ile ilişkileri güçlü, örnek bir ülke."

Konuşmaların ardından Kocaeli Valisi Ercan Topaca, Yaşar'a çini vazo ile

"AB-I Hayat Projesi" kitapçığı hediye etti, Yaşar ise Topaca'ya plaket takdim etti.

- KOCAELİ

Kaynak: AA

Son Dakika Yerel 'Ab'ye Uyum, Danışma ve Yönlendirme Kurulu Toplantısı' - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?


Advertisement