Gül, Harp Akademileri'nde Konferans Verdi - Son Dakika
Yerel

Gül, Harp Akademileri'nde Konferans Verdi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suriye'de akan kanın devam ettiğini, Irak'ta mezhepsel temelde siyasi istikrarsızlığın yaşandığını, İran'ın nükleer programı çerçevesinde odaklanan gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşme ihtimali bulunduğunu belirterek,...

05.04.2012 16:28

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suriye'de akan kanın devam ettiğini, Irak'ta mezhepsel temelde siyasi istikrarsızlığın yaşandığını, İran'ın nükleer programı çerçevesinde odaklanan gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşme ihtimali bulunduğunu belirterek, "Yakın komşularımızda cereyan eden bu istikrarsızlık ortamı, bölgesel ve küresel güç mücadelesinin provasının yapıldığı yeni bir soğuk savaş sahnesine dönüştürülmek istenmektedir. Bölgedeki gerilimin sıcak çatışmalara veya iç savaşa sebep olması durumunda, yeni bir belirsizlik ve kaos ortamının doğması yüksek bir ihtimaldir. Bu şartlar altında, Türkiye'nin gelişmeleri uzaktan izleme lüksü de yoktur" dedi.

Gül, Harp Akademileri Komutanlığı'nda verdiği konferansta, Türkiye'nin, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'daki halklarla kadim kardeşlik ve akrabalık ilişkileri olduğunu, adeta bu bölgelerde yaşayan soydaş ve akraba topluluklar için bir "Ortak vatan" olduğunu söyledi.

İstanbul ve Anadolu'nun bu halkların yüzyıllardır yüzlerini ve kalplerini çevirdikleri coğrafya olduğunu belirten gül, "Bosna halkı katliama uğrarken, Yukarı Karabağ'daki kardeşlerimiz yurtlarından edilirken nasıl sessiz kalmadıysak, Bulgaristan'daki soydaşlarımız asimilasyon ve pogromlara tabi tutulurken nasıl sırtımızı dönmediysek, bugün de Arap dünyasında olup bitenlere seyirci kalmamız mümkün değildir" dedi.

Bu bölgelerde yüzbinlerce şehit verildiğini, Çanakkale'de ise Filistin'den, Halep'den, Musul'dan, Manastır'dan, Batum'dan gelen askerler bu vatan için şehit verildiğini anlatan Gül, "Bu ortak şehitlerimiz kan kardeşliğimizin en müşahhas sembolüdür" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, geçen yıl Yemen'de herkesin türkülerde ve ağıtlarda yüreğini yakan ve sayılarının 300 bin kadar olduğu tahmin edilen şehitlerle ilgili büyük bir anıtın açılışını yaptığını hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Demek istediğimiz bizim bölgeye ilgimiz istikrar ve güvenliği kalıcı kılma amacının yanı sıra Mehmetçiklerimizin kanıyla tescil edilmiş bir kardeşlik ve akrabalık müktesebatının bir icabıdır. Bu nedenle de nihai tahlilde politikalarımız her zaman halklarımızın kadim kardeşliği ve ortak hissiyatı çerçevesinde şekillenmiştir. Ecdadımızın çekilmesinin ardından Orta Doğu halkları neredeyse bir asırdır barış ve huzurdan mahrum yaşamaktadırlar.

Türkiye olarak, kardeş halkların uzun süredir mahrum olduğu 'barış primi'nden nihayet yararlanacağı günleri görmek için sabırsızlıkla bekliyoruz. Unutmayalım ki bir bölgede güvenlik olmazsa, ekonomik işbirliği olmaz, ekonomik işbirliği olmayınca da barış primi denilen şey elde edilemez. Bizim bütün arzumuz budur."

-"Bugünden atılacak adımlar"-

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bununla birlikte, Orta Doğu'daki değişim rüzgarlarının barış, istikrar ve refaha tahvil edilebilmesinin bugünden atılacak cesaretli adımlarla da ilgili olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Geleceğe dair müspet beklentilerimize rağmen, Türkiye'nin yakın çevresinde büyük risk ve tehditler de mevcuttur. Komşumuz Suriye'de akan kan devam etmekte, Irak'ta mezhepsel temelde siyasi istikrarsızlık yaşanmakta, İran'ın nükleer programı çerçevesinde odaklanan gerilimin sıcak bir çatışmaya dönüşme ihtimali bulunmaktadır. Yakın komşularımızda cereyan eden bu istikrarsızlık ortamı, bölgesel ve küresel güç mücadelesinin provasının yapıldığı yeni bir soğuk savaş sahnesine dönüştürülmek istenmektedir. Bölgedeki gerilimin sıcak çatışmalara veya iç savaşa sebep olması durumunda, yeni bir belirsizlik ve kaos ortamının doğması yüksek bir ihtimaldir. Bu şartlar altında Türkiye'nin gelişmeleri uzaktan izleme lüksü de yoktur. Bir yandan her türlü olumsuz senaryoya karşı hazırlanırken, diğer yandan böylesine bir felaketin önüne geçmek için diplomasinin tüm imkanlarından azami ölçüde yararlanmak mecburiyetindeyiz. Dolayısıyla, Türkiye için diplomatik aktivizm ve askeri hazırlık bir seçenek değil, zorunluluktur. Yakın bölgemizde cereyan eden bu tehdit ve risklerin güvenlik stratejilerimiz bakımından yeni yansımaları olması da kaçınılmazdır. Bu nedenle, gelişmeleri sınırlarımızın ilerisinde yönlendirebilecek strateji ve yeteneklere sahip olmak mecburiyetindeyiz."

-Filistin halkının dramı-

Cumhurbaşkanı Gül, öte yandan, "Arap Baharı"nın kazanımlarını konsolide etmek, bölgedeki barış ve istikrarı kalıcı kılmak için bölgesel işbirliği ve güvenlik mimarilerini şimdiden planlamak ve öncülük etmek durumunda olduklarını belirterek, şöyle devam etti:

"Bölgede, bölge dışı aktörlerin zorlamasıyla kurulan düzenin ne maliyetlere sebep olduğunu hep birlikte görmekteyiz. Soğuk savaşın ardından Avrupa'da demokratik genişlemenin, güvenlik ve refahın pekiştirilmesinde AGİT, NATO, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği gibi bölgesel yapılanmaların büyük katkısı olduğu da bir gerçektir. Maalesef, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da tüm bölgeyi kapsayan etkili bir güvenlik mimarisi ve bölgesel ekonomik entegrasyon mekanizmaları bulunmamaktadır. Bu süreçlerin önündeki en büyük engellerden biri maalesef Arap- İsrail ihtilafıdır. Bununla birlikte kitle imha silahlarından arındırılmış bölge oluşturulması da dahil AGİT benzeri bir bölgesel güvenlik mimarisinin Orta Doğu'da kurulması artık bir zaruridir. Aynı şekilde bölgede demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konularını kapsayan bölgesel insan hakları mekanizmasına da ihtiyaç vardır. Nihayet, bölge ülkeleri arasında gelir farklılıklarını azaltacak, bölgede refahı yayacak bir ekonomik entegrasyon ve işbirliği mekanizmasının oluşturulması da elzemdir. Öte yandan, Filistin halkının dramı, bölgedeki kargaşa ve çatışmaların temel sebebidir. Bu sorun, dünyanın çeşitli bölgelerinde aşırılık ve radikalizmi besleyen bir kaynaktır. Değişmediği takdirde bu durum, bölgenin, hatta tüm dünyanın barış ve refah içinde yaşama umutlarını yok etme potansiyeline sahiptir."

-İsrail-

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, daha önce pek çok vesileyle ifade ettiği gibi bölgedeki yeni siyasi iklimi en dikkatli takip ve analiz etmesi gereken ülkenin İsrail olduğunu vurguladı.

Orta Doğu'da büyük bir demografik gücün artık demokrasiyle buluştuğunu dile getiren Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu çok önemli bir şeydir. Bölgede demokrasi er ya da geç hakim olacaktır. Tarih, defalarca göstermiştir ki gerçek, adil ve kalıcı bir barış, iktidar elitleriyle değil, ancak halklar arasında tesis edilebilmektedir. Demokratik bir yönetim, kendi halkı tarafından adaletsiz, haysiyetsiz ve aşağılayıcı olarak algılanan hiçbir dış politikayı uygulayamaya devam edemez. Ayrıca, bölgedeki demografik trendler de İsrail'in aleyhine çalışmaktadır. Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve onurlu bir Filistin devletinin kuruluşuna imkan tanımadığı takdirde İsrail, önümüzdeki 50 yıl içinde tam anlamıyla bir Apartheid rejimine dönüşecektir. Düşünün ki büyük bir nüfus ve onun içinde tamamen ayrı çevrelenmiş bir ülke ve bu nüfus demokrasi ile idare ediliyor. Bu nüfus diktatörlerle idare edildiğinde onlarla ilişki kurabilirsiniz ve onlarlar durumu yönetebilirsiniz ama demokrasi ile idare edilen büyük bir nüfusu küçük nüfusun ilelebet yönetmesi mümkün değildir. O bakımdan daima İsrail'e olan çağırımız şu oldu; stratejik miyopluğu bırak, gayet dikkatli şekilde analiz et, 50 yıl sonrayı daha ileriyi düşünerek hareket et ve gerçek güvenliği sağlayıcı adımları sağlam bir barışla at."

- İSTANBUL

Kaynak: AA

Son Dakika Yerel Gül, Harp Akademileri'nde Konferans Verdi - Son Dakika

Sizin düşünceleriniz neler ?

    SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.

Advertisement